Hepinize merhabaa yeni bölüm geldii.🧸
Keyifli okumalar.💞
Gözlerimi açtığımda, oyun platformunda değildim. En son hatırladığım şey bizi bayıltmaları ve kurucu'nun bana yaklaşmasıydı.
Şu an ise, bilmediğim bir odanın içindeki yatağın üstünde uzanıyordum. Yatakda oturur pozisyona gelip etrafıma bakındım.
Yatak odanın sağ duvarına temas edecek şekilde konumlandırılmıştı. Soluma baktığımda beyaz, küçük bir komidin gördüm. Üstünde ise Vazo vardı. Vazonun içinde ise... Beyaz laleler. Asla peşimi bırakmayacaktı değil mi?
Komidinin yanında küçük gri bir kanepe. Kanepenin karşısındaki duvara montelenmiş bir gardırop. Gardırobun sol tarafında kapı vardı. O kapının çaprazında da bir kapı vardı. Çaprazındaki kapının tuvalet ve banyoya açıldığına emindim.
Gardıroba doğru yürüyüp kapağını açtım. İçeriden rastgele siyah bir tişört ve siyah bir eşofman alıp giyindim. Sonra Gardırobun solundaki kapıdan çıktım.
Burası koridora açılmıştı. Sağıma baktığımda merdiven gördüm. Koridorda yürürken benim odamın önünde ve onun yanında da iki tane oda olduğunu fark ettim. Benim odamın sağında da bir oda vardı.
Merdivenden aşağı indim. Tam karşımda çıkış kapısı vardı. Sol tarafımda olan, oturma odası olduğunu düşündüğüm yere girdim.
İçerideki üçlü koltukta Ayaz ve Deniz oturuyordu. Onun hafif çaprazındaki ikili koltukta Kumsal oturuyordu. Kumsal'ın karşısındaki tekli koltukta ise Toprak oturuyordu. İçeriye girip Kumsal'ın yanına oturdum.
Toprakla bakıştık. "Sen de mi vardın? Harika ya! Kaldık birbirimize." Dedi.
Ayaz güldü. "Duru varsa, ben hiç itiraz etmem."
Anında ona döndüm. "Şu an benimle flörtleştin. Bunu inkâr edemezsin."
İmalı imalı bana baktı. "İnkâr eden kim?"
Omuz silktim.
Deniz yan taraftan, "Harika, bir tek aşıklarımız eksikti." Dedi.
"Biz âşık falan değiliz." Dedik, Ayazla aynanda. Sonra birbirimize dönüp baktık. Ve tekrar Deniz'e döndük. Deniz gözlerini devirdi.
Bir anda kapı açılınca irkildim. Kapıya baktığımda kurucuyu ve adamlarını gördüm. Bunlar her zaman böyle baskın yapar gibi mi girecekti içeriye?! Kapıyı çalar insan!
Kurucu'nun yüzünde, yine o beyaz, porselen maske vardı. Hepimize teker teker baktı. "Umarım yeni evinizi beğenmişsinizdir. Bugün ilk görevinize çıkacaksınız."
Bugün mü? Daha eve yeni gelmiştik, ne bu acele?
"Akşam Sinan Öztürk"ün malikanesinde, maskeli bir balo olacak. O baloya normal, eğlenmeye gelmiş insanlarmış gibi katılacaksınız. Herkes eğlenirken kimseye fark ettirmeden üst kata çıkacaksınız. Ama dikkatli olmalısınız. Üst katı en önemli adamları koruyor. Önce o adamları halletmeniz gerekecek. Hallettikten sonra sağdan üçüncü odaya gireceksiniz. O odadaki çalışma masasının, çekmecesindeki siyah dosyayı alıp bana teslim etmenizi istiyorum."
Adamları hepimize maske uzattı. Maskeyi elime aldığımda bunun şampiyonluk odasında gördüğüm, metal rengindeki porselen maskeler olduğunu fark ettim.
Kurucu maskeleri gösterdi. "Bunlarda maskeleriniz. Bunları bir ân bile çıkarmayacaksınız."
Adamlar bu sefer, hepimize küçük bir cihaz uzattılar.
Kurucu cihazları işaret etti. "Bunlarla iletişiminizi sağlayacaksınız. Akşam saat 20.00 da kapının önünde olun, bir araç gelip size malikanenin yolunu gösterecek. O aracı takip edeceksiniz, garajda araçlarınız var. Görevi anladığınızı düşünüyorum. Yarın gelip dosyayı alırım." Dedi ve adamlarıyla beraber dışarıya çıktı.
Elimdeki maskeye baktım. "Bu adamın maske fantezisi falan mı var?" Dedim, Ortamı yumuşatmak adına şaka yaparak.
Ama Ayaz dışında kimse gülmedi. "Fanteziyi bırak, adam direkt maskeyle bütünleşmiş." Dedi. Ben de ona bakıp hafifçe gülümsedim.
Uzun bir süre kimse konuşmayınca, "Yeter ama. Bu ne gergin ortam böyle? Şaka falan yapın ya aşırı geriliyorum." Dedim.
Toprak kaşlarını kaldırdı. "Tabii. Adamın birisi gülmüş karısı da papatya. Nasıl şaka ama. Mükemmel değil mi?"
"Aman ne komik şaka. Gülmekten öleceğim." Dedi, Deniz.
Ayağa kalktım. "Acıkmadınız mı ya? Kahvaltı hazırlayayım. Yemek yerken, dosyayı nasıl alacağımızın planını kurarız."
Oturma odasıyla birleşik olan mutfağa doğru yürüdüm. Biz birbirimize nasıl alışacaktık ya? Ayaz dışında herkes soğuk davranıyordu.
Dolabı açtığımda ihtiyacımız olabilecek şeylerin konulduğunu gördüm. Kahvaltılıkları masaya dizerken Kumsal geldi. "Yardım edeyim."
Kumsal, dolaptan yumurta çıkardı ve haşlanması için ocağa koyduktan sonra bana döndü. "Bunlarla yaşaması çok zor olacak. Özellikle Deniz. Kendini beğenmiş bir aptal."
"Aslında kötü insanlar değiller." Dedim.
"Dedikodumuz mu yapılıyor?" Diye araya girdi Deniz.
Toprak yanımıza geldi. "Ooo! Dedikodu mu? Bayılırım beni de alın."
Toprak'a dönüp sırıttım. "Alırız Toprakcığım. Hatta tam yerinde geldin. Biz de Ayaz ile senin ne kadar yakışacağını konuşuyorduk."
Toprak yüzünü buruşturdu. "Iyy! Gay şakası yapmayın bana. İğreniyorum."
Kumsalla kahkaha attık.
Deniz ve Ayaz da yanımıza geldi. "Bizsiz eğlence ha?" Dedi Ayaz.
Bu sefer, Ayaz'a dönüp sırıttım. "Sizsiz olur mu ya. Zaten seni konuşuyoruz."
Ayazda sırıttı. "Seni nasıl kurtardığımı mı anlatıyorsun?"
"Aynen. Bunları Toprak'a anlatıyordum." Göz kırptım. Sonra ona yaklaşıp sadece onun duyabileceği şekilde konuştum. "Toprak senden baya etkilendi söyliyim."
Gözlerini kocaman açıp Toprak'a baktı.
Toprak, Ayaz'ın bakışlarını görünce kaşlarını çattı. "Ne öcü görmüş gibi bakıyorsun lan?"
Ayaz yutkundu. "Hiç, Dalmışım."
Tekrar kahvaltı hazırlamaya geçtim. Masaya, tabak ve çatal yerleştirdikten sonra bardaklarıda koyup portakal suyu doldurdum. Kumsal da yumurtayı halletmişti.
Diğerlerine baktığımda hâlâ konuştuklarını gördüm. "Hadi gelmiyor musunuz?" Dedim. Ve masaya oturdum. Kumsal da oturdu.
Konuşmayı bırakıp geldiler ve masaya oturdular. Toprak'a döndüm. "Toprak, sen zekisin. Bir plan var mı aklında?"
Tabağına bakarak, "Zeki olduğumu nereden çıkardın?" Dedi.
"O oyunda, kendin koymuşsun gibi direkt anahtarları buldun." Dedim.
Kafasını kaldırıp bana baktı. "O zekilik değildi. Dikkatli olmaktı."
Gözlerimi devirdim. "Cümlelerin bile zekice, zekisin işte. E bir planın yok mu?"
Toprak ciddi bir sesle konuştu. "Çok düşünmeye gerek yok aslında. İçeriye gireceğiz ve eğleniyormuş gibi davranacağız. Ben kimseye farkettirmeden elektrikleri keseceğim. Siz de o arada yukarıya çıkacaksınız."
Kumsal, "Üst kattaki adamları nasıl halledeceğiz?" Diye sordu.
Deniz, "O en eğlenceli kısım. Orayı bana bırakın." Dedi.
Deniz'e baktım. "Bu, adam dövme aşkı nereden geliyor?"
Omuz silkti. "Zevk meselesi."
Planı kafamda oturtup, "Tamam, o zaman. Biz içeriye gireceğiz ve normal insanlarmış gibi eğleneceğiz. Toprak, ışıkları kestikten sonra dördümüz yukarıya çıkıyoruz, Kumsal ve Deniz adamları hallediyor. Ayaz ve ben odaya girip dosyayı alıyoruz ve size haber veriyoruz. sonra hepberaber oradan çıkıyoruz." Dedim.
Ayaz, "Bensiz yapamıyorsun değil mi? Bu planda bile beni yanına alıyorsun." Dedi.
Ayaz'a bakıp gözlerimi devirdim. "Beni koruman için."
Ayaz sırıttı. "Tabii, korurum."
Kumsal, " Ben, niye yine bu kendini beğenmişle eşleştim? Toprak'a da yardım edebilirim." Diye itiraz etti.
Deniz, "Kendini beğenmiş mi?" Diye araya girdi.
Kumsal sinirle Deniz'e baktı. "Öylesin."
Deniz bana döndü. "Ben kendimde halledebilirim."
"Olmaz. Adamlar çok olabilir iki kişi olursanız daha avantajlı olacaktır." Dedim.
Kumsal, "Off! Kaldık yine buna." Dedi.
Deniz, gözlerini devirip Kumsal'a baktı. "Beğenmiyorsan gelme."
Kahvaltı bitene kadar Kumsal ve Deniz didişip durdu. Kahvaltı yaptıktan sonra ise herkes odalarına çekildi. Sağımdaki oda da Kumsal'ın kaldığını öğrendim. Karşımdaki odada ise Ayaz kalıyordu. Kumsalın karşısındaki odada ise Deniz kalıyordu. Deniz'in odasının yanında da Toprak vardı.
Saate baktım. Saat, 19.45 olmuştu. Hazırlanmam gerekiyordu. Gardolabıma baktım. Elime gelen ilk elbiseyi aldım. Açık mavi rengindeydi ve fırfırlıydı. Bu akşam için uygun olmadığını düşünüp geri koydum. Ve siyah bir elbise çıkardım. Hafif göğüs dekoltesi olan mini bir elbiseydi. Bunun uygun olduğunu düşünüp giyindim.
Zaten maske takacağımız için makyaj yapmadım. Sabah verdikleri cihazı kulağıma taktım. Sonra da elime maskeyi alıp odadan çıktım. Herkesin, kapısı kapalıydı. Kumsal'ın odasının önünde durup kapıyı tıklattım ve içeriye girdim.
Kumsal, makyaj masasına oturmuş makyaj yapıyordu. O da siyah mini bir elbise giymişti. Beni farkedince, "Bir şey mi oldu?" Dedi.
İçeriye girip koltuğa oturdum. "Hayır. Sadece hazırsan beraber çıkalım diyecektim."
Ayağa kalktı. "Hazırım. Hadi çıkalım."
Kapıya doğru yürüyünce peşinden gittim. Beraber merdivenleri inip evin önüne çıktık.
Bizimkiler arabayı ayarlamıştı. Kumsalla beraber arabaya bindik.
Sürücü koltuğunda Ayaz vardı. Yolcu koltuğunda ise Deniz. Arka koltuğa da Toprak, Kumsal ve ben oturmuştuk.
Önümüzdeki araç, hareket edince onun peşinden gitmeye başladık.
Yol boyunca kimse konuşmamıştı. Çok gergin bir ortamdı. Zaten gergindim bu gergin ortam beni daha da geriyordu.
Araba durunca geldiğimizi anladım. Ayaz, kumsalla bana silah uzattı. "Gereken bir durumda kendinizi korumanız için." Silahı alıp küçük çantamın içine koydum.
"Bu silahlarla bu kadar rahat içeriye girebilecekmiyiz?" Dedim.
Ayaz, "Girişte arama yok. Korkma ufaklık." Dedi.
Hepimiz, maskelerimizi taktık ve araçtan indik. Biz inince takip ettiğimiz araç hareket etti ve uzaklaştı.
Karşıma baktığımda kocaman, bembeyaz bir malikane gördüm. Girişe, kırmızı halı serilmişti. Kırmızı halının üstünde yürüp içeriye girdik.
Rastgele bir masaya yürüdük. İçerideki insanların hepsi yarım maskeler takmıştı. Tam maske takan bir tek bir vardık.
Sinan Öztürk olduğunu düşündüğüm kişi, eline bir mikrofon aldı. "Yeni aldığımız teklif için kutlama yapmak istedik. Beni kırmayıp geldiğiniz için çok teşekkür ediyorum."
Herkes alkışlayınca biz de onları taklit edip alkışladık. Sinan Öztürk gereksiz bir sürü cümle söyledikten sonra masasına geçti.
Müzik başlayınca herkes dans etmeye geçti. Toprak'a baktım. "Ne zaman başlayacağız? Herkes dans ediyor, biz burada böylece durarak çok dikkat çekiyoruz."
Ayaz, "Haklısın, böyle dikkat çekeriz." Dedi ve elimi tutup beni kaldırdı.
Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. "Napıyorsun?"
"Dikkat çekmemeye çalışıyorum."
Ellerimi omzuna koydu ve sonra ellerini belime yerleştirdi. Ona ayak uydurarak yerimde sallanmaya başladım.
Masamıza baktığımda Toprak'ın yerinde olmadığını gördüm. Ama beni şaşırtan şey, Deniz ve Kumsalın da masada olmayışıydı. Yan tarafıma baktığımda beraber dans ettiklerini gördüm.
Ayaz'ın eli, yavaşca hareket edince irkilip ona döndüm. "Karşında böyle bir manzara varken, gerçekten ağzın açık bir şekilde onları mı seyredeceksin?" Dedi.
Maskeden dolayı görülmeyeceğini bilsem bile, yine de kaşlarımı çattım. "Hani? Ben manzara falan göremiyorum."
Toprak, "Bu yaralayıcıydı." Deyince, kulaklıklarımızın açık olduğunu ve bizi hepsinin duyduğunu hatırladım. "Işıkları kapatıyorum." Dedi.
Dördümüz de merdivenlere yaklaştık. Işık kapandığı anda merdivenlere koştuk. Düşmemeye dikkat ederek merdivenleri hızlıca çıktım. Deniz ve Kumsal adamları halletmek için önümüzden gitti.
Kulaklıktan Toprak'ın sesi geldi. "Ben, ifşa olmadan ışıkları açıp buradan çıkıyorum."
Önümüzden adamların acı dolu sesleri geliyordu. Deniz gerçekten bu işte ustaydı, karanlıkta bile adamları hallediyordu.
Işıklar yanınca karşıma baktım. İki adam yerde yatıyordu. Deniz bir adamı yumrukluyordu. Kumsal ise elindeki, susturucu takılmış silahı birisine doğrultmuştu.
Sağdan üçüncü odaya doğru koşunca, Ayaz da arkamdan geldi. Odaya girdim ve karşımdaki çalışma masasını gördüm. Ama bir tane değildi, üç tane vardı. Çalışma masasına yaklaşıp çekmeceleri karıştırdım. Ayaz da başka çalışma masasına yönelip çekmecelerine baktı.
Kapı açılınca kafamı kaldırıp oraya baktım. Tanımadığım bir adam içeriye girdi. "Siz de kimsiniz? Ne oluyor lan burada?!"
Napacağımı bilemez bir şekilde adama kilitlenmiştim. Adam bana doğru yürümeye başladığında, dehşetle gözlerim açıldı.
"Gelme üzerime katil!" Adam bir an duraksadı. Ayaz'a baktım. "Ayaz, öldür şunu!"
Adam baktığım yöne bakınca Ayaz'ı fark edince iki adım geriye gitti.
Ayaz bana baktı. "Silah sen de."
"Bu nasıl bir zeka ya! Bize veriyorsunuz, kendinize niye almıyorsunuz?" Çantama yöneldim, çantam koluma asılı değildi. "Siktir! Çantamı masa da unuttum."
Ayaz, başını iki yana hafifçe salladı. "Asıl bu nasıl bir zeka ya."
"Amına koyayım. Malikane yanıyor, eğer şu siktiğimin dosyasını bulduysanız artık çıkalım şuradan!" Diyerek, Toprak içeriye girdi. Adamı görünce, "Lan düşman." Deyip silah çıkardı ve adamı vurdu. Adam inliyerek yere düştü.
Toprak bize baktı. "Oğlum niye adamla bakışıyorsunuz lan?! Sizi kırbaçlamasını falan mı bekliyordunuz?" Ayaz'a döndü. "Ayaz, adama aşık falan mı oldun? Bak eğer Gay veya ona benzer bir şeysen benden uzak dur."
Ayaz güldü. "Olmaz Toprakcığım. Seninle, çok güzel hayallerim vardı ama benim. Böyle konuşma kırılıyorum."
Toprak iğreniyormuş gibi bir ses çıkardı. "Toprak niye çocuğu üzüyorsun? Hiç hoş değil. Ne istiyorsa versene işte." Dedim.
Toprak, "Dalga mı geçiyorsunuz lan siz benimle?! Buldunuz mu dosyayı?" Dedi.
"Bulamadık." Deyip tekrar çekmeceleri karıştırmaya başladım.
Toprak da diğer çalışma masasına yöneldi. "Oğlum malikane yanıyor diyorum. Çabuk olun."
Çekmeceleri karıştırırken, "Malikane mi yanıyor? Ne yaptın lan." Dedim.
Toprak, kafasını kaldırıp bana baktı. "Işıkları açarken kablolara şarap döktüysem n'olmuş yani?"
"Bir şarap dökmenle, etraf direkt alev mi aldı yani?" Dedim inanamıyormuş gibi.
"Kabloların olduğu yerde benzin bidonları vardı."
"Oğlum, orada benzin bidonunun ne işi var?" Diye araya girdi Ayaz.
"Ne bilim lan ben? Ben mi koydum? Git koyanlara sor." Toprak, bir dosya çıkarıp bize gösterdi. "Buldum. Çabuk olun buradan çıkmamız gerekiyor."
Elinde tuttuğu dosyaya baktım. Siyah bir dosyaydı, umarım doğru dosyayı almışızdır.
Toprak odadan çıkınca, biz de peşinden gittik. Merdivenleri inip çıkışa yöneldik. Çıkışın olduğu yer alev almıştı. Oradan dışarıya çıkamazdık.
Toprak, çıkışı görünce dehşetle, "Kahretsin!" Deyip aksi yöne doğru ilerledi. "Beni takip edin. Arka kapıdan çıkacağız."
Ayaz, "iki dakikada, malikanenin haritasını mı çıkardın?" Dedi.
Toprak, ikimizi de şaşırtarak, "Daha önce buraya gelmiştim." Dedi.
"Daha önce buraya gelip haritasını mı çıkardın?" Dedim gülerek.
"Evet. Çünkü hırsızlık için gönderilmiştim."
Tek kaşımı havaya kaldırdım. "Gönderilmiştin?"
Toprak arkasına dönüp bir anlık bana baktı, sonra tekrar önüne döndü. "Şimdi, burada sana hayat hikayemi mi anlatayım?"
"Alevler eşliğinde güzel olurdu aslında." Dedim.
Dış kapıya gelmiştik, burası daha alev almamıştı. Toprak kapıdan çıktıktan sonra biz de çıktık. Aklıma gelen şeyle bir an duraksayıp Toprak'a baktım. "Kumsal ve Deniz nerede?"
"Onlar önceden çıktılar, arabayı hazırlamalarını söyledim. Burada olmaları gerekiyordu aslında." Deyip etrafına bakındı.
Tam o sırada bir araba önümüzde durdu. Bizim araba olduğunu farkedince hemen arka koltuğa bindim. Arabayı Deniz kullanıyordu. Yolcu koltuğunda ise Kumsal vardı. Ayaz ve Toprak da bindikten sonra Deniz, arabayı çalıştırdı.
Geldiğimiz yolu dönerken malikanenin alevler içinde olduğunu gördüm. Dosya alacağız diye girip malikaneyi yakmıştık.
"Deniz şarkı açsana." Dedim.
Evdeki Saat- Uzunlar çalmaya başladı.
Ben köşeliydim, hayat dedi "Düz olana yanaşırım."
Neydi bu, neydi bu?
"Tamam" dedim, "Al ama ver bana mutluluğu, barışalım."
Oldu mu, Oldu mu?
Deniz, arabanın üstünü açınca ayağa kalktım ve kollarımı iki yana açıp gözlerimi kapattım.
Uykusunda her biri
Yorma sakın kendini
Anlatıp derdimizi onlara
Sen, ben, bi'kaç kişi
Bırakmışız bütün işi
Vurmuşuz kendimizi yollara
Uzunlar yanıyo' arabamızda
Bu ışık hepimize fazla, geceyi böler.
Bilmem ne olabilir aramızda
Bu ışık ikimize fazla, arayı bozar.
Uzunlar yanıyo' arabamızda
Bu ışık hepimize fazla, geceyi böler.
Bilmem ne olabilir aramızda
Bu ışık ikimize fazla, arayı bozar.
Gözlerimi açıp manzaraya baktım. Şehrin ışıklarına. O kadar güzeldi ki...
Tekrar yerime oturdum.
Denizde açıldım, hayat dedi
"Dön geriye, bozuşuruz."
Neydi bu, neydi bu?
Tamam, boğulursam haber
veririm, o zaman konuşuruz.
Oldu mu, oldu mu?
Şarkının nakarat kısmı gelince Kumsalla beraber söylemeye başladık.
"Uykusunda her biri"
"Yorma sakın kendini"
"Anlatıp derdimizi onlara"
Biz söyleyince Ayaz ve Toprak da eşlik etmeye başladı.
"Sen, ben, bi'kaç kişi"
"Bırakmışız bütün işi"
"Vurmuşuz kendimizi yollara"
Onlar söyleyince Deniz de söylemeye başladı. Hepberaber şarkıyı söylüyorduk.
"Uzunlar yanıyo' arabamızda"
"Bu ışık hepimize fazla, geceyi böler."
"Bilmem ne olabilir aramızda"
"Bu ışık ikimize fazla, arayı bozar."
"Uzunlar yanıyo' arabamızda"
"Bu ışık hepimize fazla, geceyi böler."
"Bilmem ne olabilir aramızda"
"Bu ışık ikimize fazla, arayı bozar."
Ayy bölüm nasıldiii?
Bu bölüme şarkı ekledimm.
🎀Beğendiyseniz yıldıza tıklamayı unutmayınn.🎀