🎼Yalın – Ki Sen
Arsen Simra:
Hayatta her yaşadığımız kötü bir olaydan sonra daha kötü ne olabilir ki desende bir o kadar daha fazlasını yaşarsın. Bundan daha büyük ne olabilir ki demeyin, oluyor çünkü. Geçirdiğim kazada çok şükür yaşıyordum ama yürümem için en büyük düşmanım olan zamana ihtiyacım vardı... Neden böyle olmuştu nerede ne hata yapmıştım da bu başıma gelmişti? Sessizce ağlamaya devam ettim hayatta tam mutluluğa kavuştum derken beni yerle bir edişi karşısında sadece elimden bu geliyordu. Saçlarımda hissettiğim ellerle yavaşça başımı kaldırdım.
"Kızım... Biliyorum kötü hissediyorsun ama umutsuzluğa kapılma biz senin yanındayız. Tek başına değilsin artık birlikte atlatacağız." Sözleri bana güven veriyordu ve benim de o güvene sarılmak gerekiyordu. Bu içinde olduğum zor durumu tek başıma değil de ailemle atlatmak belki daha kolay olurdu?
"Ben size yük olmak istemem ama bu halde gidecek kimsemde yok. Eğer istemez..." Lafımı kesmesiyle bakışlarımı yüzüne cevirdim.
"O nasıl laf kızım başımızın üstünde yerin var senin. Bir daha duymayayım lütfen." Hafif sitemli sesine itiraz edemedim.
"Peki."
****
Arabada yolculuk yaparken bu sefer sağ koltuktaydım...Arkada oturan Alparslan bey ve Aysima hanımla arada dikiz aynasından göz göze geliyorduk. Yanımda oturan Ali beyin ise arada bana bakışlarını hissediyordum, ama dönüp bakamıyordum. Derin bir nefes alıp yolu izlemeye devam ettim. Onlarla olmak çok farklı bir histi. Hala alışamamıştım varlıklarına ve hanım bey diye konuşuyordum. Anne, baba ve abi kelimeleri bana çok yabancıydı, ki bu zamana kadar söylenmem istenmemişti. Aklıma gelenle nasıl söylemem gerektiğini bakışlarımı arkama çevirdim.
"Şey..." Bakışlarımı ellerime cevirdim. Diyeceklerimi toparlamam gerekiyordu.
"Bir şey mi isteyeceksin kızım? Çekinme söyle lütfen." Alpaslan beyin gözlerinin içindeki samimiyet bana baba hissini o kadar çok hissetmişti ki, hiç yabancılık çekmedim.
"Benim evime uğramam gerekiyor eğer size de uygunsa."
"Tabi ki hem kedini de alırız, bizimkiler çok sevecektir." Aysima hanımın bu heyecanlı hali beni de etkiliyordu. Onlarla ilgili herhangi bir konu beni hem sevindirip hem de korkutuyordu. Ne yapmam gerektiğine bir türlü karar veremiyordum sanırım oluşuna bırakacaktım. Verdiğim ev konumuyla sessizliğe tekrar gömülürken bakışlarımı yola cevirdim.
Kısa bir yoldan sonra tanıdık caddede durunca derin bir nefes verdim. Evimin anahtarı neredeydi bilmiyordum ki arabamın içindeydi o kaza anında. Bakışlarımı Ali beye döndürdüm.
"Şey evimin anahtarı telefonumla birlikte arabamın içindeydi." Ali abinin gözlerimin içine bakarken konuşmak o kadar zordu ki, zorla da olsa başarmıştım.
"Biliyorum güzelim arabanı Alphan abin bizim eve götürdü telefonun ve evinin anahtarı da bende." Diyerek cebindeki telefonumla anahtarımı uzattı. Tebessüm ederek aldım.
"Şey şimdi benim eve bu halde çıkmam zor olur size de daha fazla yük olmak istemiyorum."
"Yük diyip durma artık kendine Arsen Simra! Sen zaten rahatsızsın babamızla otur arabada annemle biz gidip ne almamız gerekiyorsa alıp gelelim olur mu?" Başımı olumlu anlamda sallayıp anahtarı uzattım. Onların apartmana girmesiyle bakışlarımı önüme çevirdim. Arabadaki sessizliği Alparslan beyin hareketi ve konuşması böldü.
"Kızım.. Biliyorum her şey çok hızlı gelişiyor ve bu seni korkutuyor olabilir. Ama biz sadece seninle bir ihtimal aile olabiliriz diye bu acelemiz." Arkamı dönüp Aslan beye baktım ve konuşmasını o şekilde durarak dinlemek istedim.
"Sana sürekli kendimizi açıklayacağız muhtemelen bunun nedeni bizi yanlış anlamadan korktuğumuz için." Bana tane tane kendilerini anlatması o kadar ince bir düşünceydi ki ben daha önce hiç böyle bir muamele görmedim.
"Bende size nasıl davranmam gerektiğini kestiremiyorum. Elimden geleni yapmaya çalışacağım sizinle bir aile olabilmek için." Bakışlarındaki mutluluk içime kadar işlemişti ve bende ona kocaman içten bir tebessümle karşılık verdim. Kalbim bir hoş olurken bu duygular benim için çok yeniydi.
"Şey kızım ne kadar bahsetmekten mutlu olmasam da onlara haber vermek ister misin bu durumu?" Kimlerden bahsettiğini tekte anlamıştım. Onların bana ne kadar zarar verdiğini bilmediği için böyle söylemesi normaldi.
"Alparslan bey.. Nasıl söylesem bilmiyorum ama gerçekten onlarla aramdaki şeyler az sınacak kadar değil. Kısaca biz onlarla hiçbir zaman aile olamadık, beni hiç istemediler." Gözlerinde gördüğüm şeylerin ne olduğunu pek bilemesem de bir yerlerde üzüntü olduğunu anlamamak mümkün değildi.
"Kızım ben seni ne kadar anlamaya çalışsam da olmayacağının farkındayım. Elimden gelen tek şey yanında dimdik durup seni korumak her şeye karşı." Korumaya ihtiyacım yoktu ama ilk defa birisi beni korusun istedim ve bu kişi de öz babamdı.
"Teşekkür ederim anlayışınız için, ve hissettirdiğiniz her şey için."
"Teşekkürlük bir durum yok bunu birbirimize borçluyuz kızım gerçek bir aile olacağız artık." Bu söyledikleri beni heyecanlandırmıştı.
****
Apartmanın kapısının açılmasıyla bakışlarım o yöne döndü içeriden Aysima hanım göründü bir elinde çizim çantam diğer elinde de Leo'nun taşıma çantası vardı. En değer verdiğim şeylerden ikisini de görmek beni çok mutlu etmişti. Resim çantamı bagaja koyarken taşıma çantasının içindeki Leo'nun miyavlamasına kıyamayıp kucağına alışını dikiz aynasından seyrettim. Leo bile sevmişti öz annemin onu sahiplenip sıcak davranmasına. Onlara bakmaya devam ederken yanlarına gelen Ali beyi fark ettim. Elinde valizim ve sırt çantam vardı. Onları da bagaja yerleştirmeleriyle arabaya bindiler. Leo beni görmesiyle miyavlayıp atlamaya çalıştı bu haline tebessüm edip uzattım arkaya doğru. Kucağıma gelmesiyle kafasını yanağıma yaslayıp gözlerimin içine baktı. Ellerimi sırtına koyup yumuşacık tüylerini sevdim, mis gibiydi benim minnoşum. Araba sessizce ilerlerken yolu izleyip Leo'yu sevmeye devam ettim. Kısa süre sonra bir sitenin güvenliğinden geçtik. Müstakil 2 katlı bahçeli evlerin olduğu caddeden geçerken gerçekten güzel yerler olduğunu fark ettim. Kısa süre sonra durduğumuzda inmek istesem de yapamayacağımı hatırladım ve başımı hüzünle eğdim. Ne kadar isyan etmek istesem de sustum. Kapımın açılmasıyla gözlerim doldu yük olmuştum onlara da, daha doğru düzgün tanışamadan şimdi onlar olmadan hakaret edemeyecek kadar düşmüştüm. Yavaşça Ali beyin beni kucağına almasıyla istemesem de kendimi sıktım.
"Şey keşke hastaneden tekerlekli sandalye alsaydık." Ali beyin gözlerime bakmasıyla sinirlendiğini görmüştüm.
"Arsen lütfen abim. Eğer bundan 22 yıl önce seni bizden ayırmasalardı ve bu olay yine başına gelseydi kendini yine bize karşı yük olarak hissedecek miydin? Ben söyleyeyim hayır çünkü her an birlikte olacaktık ama olmadı ve bizim yapmamız gereken şey şu anın kıymetini bilmek." Haklılığı karşısında başımı salladım.
"Kasma kendini biz senin aileniz ve nasıl sen düştüğünde biz sana destek olup yardım ediyorsak sende zamanı geldiğinde biz düştüğümüzde elini uzatmayacak mısın?" Gözlerine baktım ve tereddütsüz konuşmaya başladım.
"Elinizi tutup kaldırırım kaldıramasam da bende yanınıza çökerim." Tebessüm etti bu dediklerimi onu mutlu etmiştim ve bu garip bir histi. Anlımdan öptüğünde şaşkınlıkla ona bakarken o ise hareket etmeye başladı. Bahçe yolunda yürürken bir anda merakla etrafa bakıyordum ne kadar kucağında fazla hareket etmek istemesem de. Evin kapısında gördüğüm diğer üyelerle iyice utandım ister istemez. Arafın içinde kalmıştım bir yanım onlardan kaçmak isterken bir yanım ise onlara muhtaçtı. Ben arafın içinde kalmamıştım, ben arafın ta kendisiydim... Bu işte en rahatı kesinlikle kucağımdaki Leo'ydu, kafasını boynuma sokmuş uyuyordu uykucu.
İçeriye geçtiğimizde Ali bey beni oturma odası olduğunu düşündüğüm bir yere geçip hasta için hazırlanmış olan koltuğa bıraktığında düşündüm bir anlık benim geleceğim için koltuğa çarşaf serip en yumuşak yastıklardan koymuşlardı... Yavaşça dikleştim, canım yansa da bunu onlara belli etmemeye çalıştım. Onlar benim için bu kadar uğraşırken üzmek istemedim daha fazla. Sanırım hastanenin verdiği ağrı kesici serum etkisini kaybetmeye başlamıştı.
"Arsen kızım iyisin demi? bir şey ister misin?" Aysima hanımın meraklı halleri beni üzüyordu, yorulsun istemiyordum daha fazla. Hastanede oldukça yorulmuşlardı zaten, daha da yorulsunlar istemiyordum.
"İyiyim Aysima hanım lütfen sizde oturun daha fazla yorulmayın." Yanım gelip yavaşça oturduğunda çekindiğini hissettim. Elimi uzatıp dizlerinin üzerindeki ellerinin üzerine koydum. Bakışları hemen bana dönmesiyle tebessüm ettim. Onun da yüzünde oluşan mutluluk her şeye değerdi, demek ki bir anneyi mutlu etmek bu kadar kolaydı. Oysaki ben onları hiç mutlu edemiyorum diye kendimi suçlardım ama sorun bende değil onlarda olduğunu şimdi fark ediyordum. İnsanlıkla alakası olmayan insanlardan sevgi beklemişim acizce. Derin bir nefes aldım ve şu ana dönmek için salonda gözlerimi gezdirdim. Kapıdan girdiğimizde bizi ufak bir koridor karşıladı koridorun sağ tarafında ikinci kata çıkan merdivenler ve bir kapı karşılıyordu. Sol tarafta ise mutfak olduğunu gördüğüm bir yer vardı sanırım camdan bir kapı vardı o an hareket ettiği için detaylı bakamadım. Merdivenlerin oradaki kapıdan içeriye girdiğimizde bizi geniş bahçeye bakan balkon kapılı bir oturma odası karşıladı. Hemen televizyonun karşısında olan koltuğa bana yer yapmışlardı arkamda ise kocaman bahçe kapısı yer alıyordu. Hemen diğer büyük koltuk ise kapının girişinin karşısındaydı Mutfakla oturma odası birleşikti ama bu odayı boğmak yerine çok ferah göstermişti sanırım bu da evin büyüklüğünden kaynaklanıyordu.
****
Gelen seslerle gözlerimi açtığımda uyuya kalmıştım baya baya ama rahattı ne yapabilirim ki? Yanımda uyuyan Leo'yla tebessüm ettim. Başımda dikilen insanları fark ettiğimde uyku sersemi onlara anlamayan gözlerle bakarken bunların abiler olduğunu anladım. Sırayla dizilmişlerdi Ali bey, Azer bey, Alphan bey ve Altay bey meraklı gözlerle bana bakıyorlardı.
"Günaydın."
"Günaydın."
"Günaydın."
"Günaydın güzelim." Hepsinin aynı anda konuşması ve sadece Ali beyin güzelim demesi tuhaf kaçmıştı. Ne diyeceğimi bilemediğimden biraz sessiz kalsam da en sonunda zorla da olsa konuştum.
"Kusura bakmayın uyuya kalmışım." Bakışlarım yavaşça yüzlerinde gezindi, hafif bir tebessüm yer alıyordu.
"Yok ne kusuru kardeşim, muhtemelen vücudun yorgun düştüğü içindir." Başımı olumlu anlamda salladım. Yavaşça yerimde dikleşecekken belimden tutup yardım edilmesiyle yavaşça arkama yaslandırıldım. Başımı kaldırıp teşekkür edecektim ki Ali beyin kaşlarını kaldırmasıyla sadece başımı sallaya bildim. Yanımdaki telefonumu görmemle elime alıp bakacaktım ki onlar şuan benle ilgilenirken telefonla uğraşmam ayıp kaçacaktı. Fakat telefonuma artarda gelen mesajla istemesem de bakışlarım oraya kaymıştı.
"Bakmalısın güzelim belki önemli bir şeydir." Tekli koltukta oturan Alpaslan beye bakıp kafamı olumlu anlamda salladım.
"Belki de." Telefonumu elime aldığımda ekrandan Umut abinin mesaj attığını gördüğümde ne kadar elim titrese de o anı düşünmeden şifreyi girip mesajı okumaya başladım.
Umut Abi: Arsen öncelikle çok geçmiş olsun. Hastaneden çıkmışsın umarım iyisindir.
Umut Abi: Seni aradığımda bir hemşire açmıştı telefonu durumundan bahsetti. Nasıl diyeceğimi bilemiyorum Arsen ama iyileşmen uzun sürecekmiş, bu süreçte ben boşta kalmak istemiyorum.
Umut Abi: Zaten sözleşmemiz bitmek üzereydi.
Umut Abi: Kısacası ben yokum artık yolun açık olsun.
Okuduğum mesajlarla donup kalmıştım. Bu zamana kadar abi dediğim, her yarışımda yanımda destek olan, her derdimi dinleyip öğüt veren insanla bunları yazan insan bir olamazdı. Gözlerimin dolmasını umursayamadım bile. İlk yarışımdan bu yana her zaman destek olan insan aslında hep böyle bir insan mıydı? Ben nasıl anlamadım ilk düşmemde bırakıp gidebileceğini. Ama ne demişler insan oğlu çiğ süt emmişti. Her şeyi herkesten beklemeliydik, yapmaz, bırakmaz, gitmez dediğimiz anne, baba, abi, dost fark etmez eğer çıkar için yanınızdaysa ve bir gün sizinle işi bittiyse giderdi.
"İyi misin kızım? Kötü bir mesaj aldın sanırım." Alpaslan beyin tedirgin haline bakıp gözyaşlarımı sildim.
"İyi miyim bilmiyorum ama olacağım."
Bölüm Sonu.
Selam benim için güzel bir bölüm oldu. Ama çok zor bir bölümdü benim için, zorlandım tıkandım ama yanımda olan canım Naz'ıma çok teşekkür ederim.❤️🩹