Abçar'ın ne planladığını anlamamıştım. Sanırım Tarkat bile bilmiyordu.
Herkes ilgi ile Abçar'ı izlerken konuşmaya başladı.
- Önce Belçin ve Boysan'ın yaraları ile ilgilenin. Belçin sende hazırlan.
Kendine uzun vade de seni idare edebilecek bir çantada hazırla. Uzun süre
buralarda olmıcaksın.
- Aklında ne var yaşlı kurt?
- Soru sorma velet dediğimi yap.
Abçar her zaman olduğu gibi yine soruma cevap vermemişti. Ülgen beni
yerimden kaldırarak yukarı çıkarttı. Kızlarda bizimle beraber gelmişti. Pars
aşağıda Boysan'ın yaraları ile ilgileniyordu. Ülgen beni kendi odama
çıkartmıştı ama oda harap olmuştu. Kızlar içeri girip ölülere ve banyoya
bakıyorlardı. Laçin pişmanlık ile konuştu.
- Seni yalnız bırakmamamız gerekiyordu.
- Sizin yapabileceğiniz birşey yoktu Laçin. Kendini suçlamayı bırak.
Laçin'de kızlarda halâ kendilerini suçlu hissediyorlardı. Ne desem bu
piskolojiden çıkmıyacak gibi duruyorlardı.
- Tunga ve Burkay'a haber verin cesetleri aşağı taşısınlar.
Ülgen'in komutu ile birlikte Mayda odadan çıkıp aşağı indi. Ülgen beni
yatağa oturttu. Vücudumdaki cam parçalarını çıkartmaya başladı. Canım çok
acıyordu. Kısa bir süre sonra Burkay ve Tunga odaya geldiler. Onlarda odayı
görünce şoka kapıldılar. İkiside bir süre odanın içinde gezip heryeri
incelediler.
- Sanırım burda aşağıdan bağımsız üçüncü dünya savaşı çıkmış.
Tunga hayretle konuşmuştu. Ardından banyoya gidip içerdeki cesedi dışarı
çıkarttı. Burkay bir anda bana dönerek konuşmaya başladı.
- Bunların hepsinimi sen öldürdün?
- Hayır iki tanesini Boysan öldürdü.
- Boysan bizden iki sayı önde kardeşim hemen bizimde itbarak bulup
öldürmemiz lâzım.
Burkay, Tunga'ya dönerek konuşmuştu. Onların bu haline gülmeden
edememiştim. Aralarında yarıştıklarını görünce tekrar konuşmaya başladım.
- Aşağıdakilerden birini daha Boysan öldürdü.
- Olamaz kardeşim. Sıkor git gide artıyor. Biran önce birşeyler yapmamız
lâzım.
Burkay sahte bir endişe ile konuşmuştu. Bu halde bile beni güldürmeyi
başarıyorlardı. Hızlanıp cesetlerin hepsini odadan çıkarttılar. Ülgen'de
vücudumdaki cam parçalarını temizlemişti. Leş gibi kan kokuyordum. Kel
adamın bütün kanı üzerime boşalmıştı.
- Kızlar banyoyu hazırlayın Belçin banyo yapsın.
- Benim odama gidelim orda banyo yapsın Ülgen hanım. Banyo kullanılcak
halde değil.
Ülgen, Laçin'in cevabı ile yerinden kalkıp banyoya gitti. Banyonun halini
gördükten sonra yüzünü buruşturmuştu. Daha fazla beklemeden konuşmaya
başladı.
- Laçin sen benimle gel Belçin'in banyosunu yaptıralım, kızlar sizde Belçin'e
kıyafet ve kişisel bakım ürünleri ayarlayın. Uzun süre idare edebilcek
şekilde olsun.
Mayda, Ülgen'i başı ile onayladıktan sonra Bike ile dolabıma yöneldiler.
Bizde odadan çıkıp Laçin'in banyosuna gittik. Laçin odamdan temiz kıyafetler
alıp yanımıza gelmişti.
- Ben yıkanırım.
- Gir şu banyoya.
Ülgen beni azarlamıştı. Beni yıkamak için banyoya girmiş ve kollarını
sıvamıştı. Ne dersem diyim kabul etmiyecekti bu yüzden sesimi çıkartmadan onun beni yönlendirmesine izin verdim. Ülgen kıyafetlerimi çıkartmıştı. Çok
utanmıştım ama neyseki iç çamaşırlarıma dokunmamıştı. Beni nazik
hareketler ile yıkamaya başladı. Hareketleri beni duygulandırmıştı. Sanki
küçük bir çocukmuşumda annem beni yıkıyormuş gibi hissediyordum.
Yaralarımdan kanlar sızıyor ve suya karışıyordu. Nihayet banyo bittiğinde
Laçin ve Ülgen yaralarıma pansuman yapıp sardılar. Banyodan çıkıp beni
giyinmem için yalnız bıraktılar. Üstümü hızla giyinip odadan çıktım. Ülgen
saçımı tarayıp kurutmuştu. Saçımı kurutmayı hiç sevmezdim ama sesimi
çıkartmamıştım. İşimiz bittiğinde ayakkabılarımıda giyip salona indim.
Cesetleri sırayla yere dizmişler ve üzerlerinden durum değerlendirmesi
yapıyorlardı. Gözlerim Boysan'ı bulduğunda onunda beni izlediğini gördüm.
Yaraları temizlenmiş ve sarılmıştı. İyi görünüyordu. Abçar'ın sesi ile
yönümü ona döndüm.
- Bu adamı hanginiz öldürdünüz?
Boysan ve ben adamın başına gidip baktığımızda benim öldürdüğüm adam
olduğunu gördüm. Neden böyle bir soru sorduğunu anlamayarak cevap
verdim.
- Ben öldürdüm.
- Yüzündeki yara izini senmi yaptın yani?
- Evet neden sordunki?
- Dönüşebildinmi?
- Hayır. Sadece pençelerim çıktı ama bilincimi kaybetmedim bu sefer.
Tarkat gülerek bana bakıyordu. Neden bu kadar sevinmişti anlamamıştım.
- Sadece iki gün eğitim verdin ve eğitim işe yaramış. Biraz daha eğitimden
sonra bu iş tamam demektir.
- Sadece dönüşüm eğitimi değil dövüş eğitimide işe yaramış. Baksana halâ
hayatta.
Abçar, Tarkat'ın cümlesine karşılık gülümseyerek konuşmuştu. Abçar'ın
cümlesine cevap verme gereği duyarak konuşmaya başladım.
- Beni öldürmeye çalışmadılar.
- Nasıl yani?
Abçar şaşkınlık ile sormuştu sorusunu. Tarkat başta olmak üzere herkes
dikkatle beni izliyordu. Onları daha fazla bekletmeden cevap verdim.
- Beni bir yere götürmeye çalışıyorlardı. Boysan aşağıda iken beni yukarı
çıkartmaya uğraştı. O yukarı çıkıncada aşağı indirip kapıya sürüklemeye
çalıştılar.
- Bu ne demek oluyor Abçar?
Tarkat bu duruma fikir üretemiyerek Abçar'a sormuştu sorusunu. Abçar bir
süre düşündükten sonra konuşmaya başladı.
- Tam niyetlerini bilemem ama sanırım alfa onlara canlı lâzım. Yine bir ayin
planları olabilir.
Bu durum canımı daha çok sıkmıştı. Kaba kuvvetle öldürülmeyi tercih
ederdim. Böyle ayin ile dehşet verici bir şekilde ölmek istemiyordum.
- Siz ikiniz sokağın başına kadar gidip bakın bakalım etrafta halâ evi
gözetleyen birileri varmı?
Abçar, Tunga ve Burkay'ı işaret ederek kurmuştu cümlesini. Hemen koşarak
evden ayrıldılar. Bir kaç dakika sonra nefes nefese kalmış bir şekilde
geldiler.
- Evet sokağın etrafinda birkaç kişi var.
- Evin arkasındaki ormandada var. Halâ evi gözetliyorlar.
Tunga ve Burkay durum bildirdikten sonra sessiz kaldılar.
- Planın nedir Abçar? Ne yapıcaz?
Tarkat merak ile sormuştu. Eminim herkes bu sorunun cevabını merak
ediyordu. Her yönden izlenirken kimseye gözükmeden nasıl çıkıcaktım bu
evden? Abçar konuşmaya başlayınca dikkatimi ona verdim.
- Onları evden uzaklaştırıcaz.
- Nasıl?
- Belçin'in alfa olduğunu öğrendiklerine göre senin de lider olduğunu
öğrenmişlerdir. Boysan'ı, kızları, çocukları... herkesin kim olduğunu biliyorlardır. Benim dışımda. Biz takip edilmedik bundan eminim ve ben
buraya kurt formunda geldim. Yüzümü görmediler.
- Yani?
- Belçin'in senin himayende kalacağını düşüneceklerdir. Bizde böyle
düşünmelerine yardımcı olacağız ama Belçin benimle gelecek ve yerini
benden başka kimse bilmeyecek. Sen bile Tarkat.
Tarkat uzun süre düşündükten sonra konuştu.
- Nasıl dersen dostum. Komutan sensin.
Abçar, Tarkat'tan onay aldıktan sonra planını anlatmaya başladı.
- Kızlardan birisi yüzünü fazla göstermeden Belçin gibi senin arabana
binecek. Ülgen, sen ve Boysan'da aynı arabaya binerek sizin evin
yakınlarındaki asker arazisine gideceksiniz. Burkay ve Tunga sokakta
gizlenerek adamları izleyecek. Hepsi sizin peşinize takıldığında bana haber
verecekler. Bende Belçin'i alıp ortalıktan yok olacağım. Pars'ta diğer kızları
alıp güvenli bir yere götürsün. Burda yalnız kalmasınlar.
- Peki Belçin'in yerine hangisi geçicek?
Ülgen'in sorusu ile kızların üçü birden kendini öne atmıştı. Bu iş hiç hoşuma
gitmemişti. Yolda saldırıya uğrarlarsa ve başlarına birşey gelirse? Bu durum
içimi yiyip bitiriyordu. Abçar kızlara bakarak konuşmaya başladı.
- Siz ikiniz olmazsınız. Trafik lambası gibi biriniz sarı biriniz kırmızı. Dikkat
çekersiniz. Sen! bakışlarıyla adam öldüren! En çok sen benziyorsun.
Tarkat'ın arabasına sen biniceksin.
Mayda ve Bike göz devirirken Laçin kaşlarını çatmıştı. Abçar'ın konuşma
tarzına alışkın değillerdi. Yüz ifadelerine gülmek istiyordum ama içim hiç
rahat değildi. Laçin'in başına bir şey gelmesinden korkuyordum. İtiraz etmek
istiyordum ama Abçar'ın beni asla dinlemiyeceğinide biliyordum.
- Sen hemen yukarı çıkıp hazırlan yüzünü saklıyabileceğin bir şeyler giyin.
Yanınada yedek bir şeyler al. Birkaç gün sende gittiğin yerde kalacaksın.
Abçar'ın komutundan sonra Laçin hemen yukarı çıkıp hazırlanmaya başladı.
O gittikten sonra Abçar konuşmaya devam etti.
- Dışarıdaki motor kimin?
- Benim.
- Motoru bana ver.
Pars cebinden anahtarı çıkartıp Abçar'a uzattı. Sanırım motor arabadan daha
hızlı gideceği için motoru tercih etmişti. Planın geriye kalanını çok merak
ediyordum. Neyseki Abçar bekletmeden konuşmaya başladı.
- Şimdi telefondan konferans yapıcaz. Pars, Tunga ve boysan hemen
ayarlayın.
Abçar sanki emir vermiyorda herkesi azarlıyordu. Nedenini bilmiyordum
ama çok gergindi. Kimseye söylemiyordu ama sanırım canını sıkan bağzı
şeyler vardı. Boysan'lar telefon işini hallettiğinde Laçin'de yanımıza
gelmişti. Abçar hemen tekrar konuşmaya başladı.
- Tunga siz ikiniz hemen Boysan'ın arabasını alıp görünmiyecek şekilde
adamları izlemeye başlayın.
Tunga ve Burkay beklemeden hemen yanımızdan ayrıldılar. Tarkat'ta bir kaç
adamını arayıp evden cesetleri almaları için talimat vermişti. Abçar, Laçin'in
yüzünü görünmiyecek şekilde kapatmaya çalıştıktan sonra tekrar konuşmaya
başladı.
- Tunga yerleştinizmi?
- Evet biz hazırız.
Pars'ın telefonu höperlörde olduğu için hepimiz duyuyorduk. Abçar
beklemeden tekrar konuştu.
- Tamam. Tarkat'lar şimdi çıkıyor. İyi gözetleyin.
Ardından başı ile bir komut verdikten sonra Tarkat'lar evden ayrıldı. Korkum
artık inanılmaz bir hâl almıştı. Laçin son birkez hepimize baktıktan sonra Boysan'ın peşinden dışarı çıktı. Birkaç dakika bekledikten sonra Tunga
telefonun ucundan konuşmaya başladı.
- Sekiz kişi peşlerine takıldı. Ormandakiler bile peşlerinde.
- Ne ile takip ediyorlar?
Abçar sorusunu sorduktan sonra Tunga duraksamıştı ardından Burkay
konuşmaya başladı.
- Çok acayip ama koşarak takip ediyorlar. Neredeyse araba ile aynı hızla
koşuyorlar bu mümkünmü?
- Tamam herkesin takip ettiğinden eminseniz sizde onları takip edin. Yolda
saldırıya uğrayabilirler.
- Tamam.
Abçar'ın komutu ile Tunga'lar da takipe başlamıştı. Abçar yönünü Pars'a
dönüp konuşmaya başladı.
- Biz çıktıktan sonra etrafa göz gezdir kimsenin olmadığından emin
olduğunda kızları alıp evden ayrıl. Onları götürebilecek gizli bir yerin var
mı?
- Evet var.
- Tamam o zaman. Hadi velet! Bizde gidiyoruz.
Kızlar ile son bir kez bakıştıktan sonra Abçar'ın peşine takıldım. Hızla
motora binip çalıştırdı. Bende hemen arkasına bindim. Tek kask vardı ve
Abçar tanınmamam için kaskı bana taktı. Beklemeden hemen yola koyulduk.
Boysan'ların gittiği yolun tam ters istikametinde ilerliyorduk. Abçar motoru
çok hızlı kullanıyordu. Kasabanın merkezini geçtikten sonra oldukça ıssız bir
yola girdik. Etrafımız ormanla çevriliydi ve ay ışığında oldukça ürkütücü
görünüyordu. Birden yan tarafımda birini görmüş gibi hissettim ama başımı
çevirdiğimde kimse yoktu. Bir kaç saniye içinde bu seferde diğer yanımda
birisinin varlığını hissettim. Başımı ormana çevirip dikkatle izledim ama
görünürde kimse yoktu. Korkarak konuşmaya başladım.
- Yaşlı kurt birisi bizi takip ediyor.
- Evet farkındayım.
- Ne yapıcaz peki?
- Biz bir şey yapmıyacağız.
- Nasıl yani?
- Sarkan icabına bakıyor.
Sarkan bizimle berabermi ilerliyordu? Merak ile hemen etrafıma bakındım.
Bir anda ormanın içinde bizim yanımızda koşarak birisinin ilerlediğini
gördüm. Dikkatle baktığımda bunun Sarkan olduğunu gördüm. Neredeyse
Motordan daha hızlı koşuyordu. Bu durum beni oldukça şaşırtmıştı.
Dikkatimi Sarkan'dan çekerek konuşmaya başladım.
- Onuda motora alalım. Yorulur.
- O bir ateş iyesi velet. Sence yorulurmu?
Sanırım büyülü varlıklar yorgunluk ne bilmiyorlardı. Bir anda Abçar'ın bir
küfür homurdandığını duydum kafamı kaldırıp baktığımda karşımızda iki tane
adamın dikildiğini gördüm. Abçar motoru durdurup indi. Belindeki bıçağı
eline alarak bana bakmadan konuştu.
- Ne olursa olsun motordan inmiyeceksin velet. Eğer ölürsemde motoru alıp
son sürat sür. Onlar büyülü varlık değil elbette yorulup peşini
bırakacaklardır.
- Sarkan nerede? O sana yardım edebilir.
- O ormanda diğerleri ile uğraşıyor. İt sürüsü gibi bitmek bilmiyorlar.
Ben daha bir şey söyliyemeden Abçar koşarak adamların üstlerine atladı kask
görüşümü zorlaştırıyordu ama Abçar kesin emir vermişti. Ne olursa olsun
kaskı çıkartmıyacaktım. Abçar ikisi ile birlikte boğuşurken bir adam daha
geldi. Üç kişiyi birden alt etmesi çok zordu. Biran önce bir şeyler
yapmalıydım. Ben daha ne yapacağıma karar vermeden adamlardan birinin
boynuna ateşten bir ışık dolandı ve adam ormanın içine sürüklendi. Adamın
acı dolu çığlığı tüm geceyi doldururken ormanın içinde elinde ateşten bir
kırbaç ile Sarkan belirdi. Kehribar rengi gözlerinin ateş gibi parladığını
görebiliyordum. Elindeki kırbacı havada şaklattıktan sonra Abçar ile
boğuşan adamlardan birinin bacağına dolayıp kendine çekti. Abçar'da bunu
fırsat bilerek önünde kalan tek adamın kafasını kesmişti. Sarkan kırbacı
adamın bacağından çözüp boynuna doladı. Adam acı dolu çığlıklar ile birden
gözümün önünde yanmaya ve erimeye başladı. Birkaç saniye içinde adamdan geriye kalanlar sadece külleri olmuştu. Abçar ve Sarkan ilerleyip yanıma
geldiler. Konuşan ilk taraf Sarkan oldu.
- Hepsi öldü. Takip eden kimse kalmadı.
- Tamam daha fazla beklemeden hemen gidelim.
Abçar hızla motora binip ilerlemeye başladı. Son sürat gidiyorduk. Sarkan
ise koşarak bizimle geliyordu. Bir süre ilerledikten sonra ormanın içindeki
bir yola saptı. Sonunda nereye gittiğimizi anlamıştım. Abçar'ın dağ evine
gidiyorduk. Bir süre daha yol gittikten sonra eve gelmiştik. Hızla motordan
inip eve girdim. Sarkan ve Abçar'da peşimden eve girdiler. Yorgunluk ile
kendimi bir koltuğa bıraktım.
- İyimisin Belçin?
- Evet iyiyim.
Sarkan sıcak kanlı bir şekilde sormuştu sorusunu. Abçar kasvetli bir şekilde
konuşmaya başladığında ikimizde dikkatimizi ona verdik.
- Bize saldırdıklarına göre Pars'a ve kızlarada saldıracaklardır.
- Neden? Bize benim yüzümden saldırdılar. Onlara niye saldırsınlarki.
- Senin alfa olduğunu bilmeden saldırdılar. Amaçları onların sınırı geçtiğini
bilen herkesi öldürmekti. Bu yüzden takip ettiler bizi.
- Peki ne yapıcaz? Ya başlarına birşey gelirse. Onlara yardım etmeliyiz
Abçar.
Paniğe kapılmıştım. Abçar ve Sarkan bile zor baş etmişti onlarla. Pars ve
kızların hiç şansı olmazdı. Abçar bir süre düşündükten sonra konuşmaya
başladı.
- Nereye gidiyorlar biliyormusun?
- Pars'ın evine gidiyor olmalılar.
Daha fazla konuşmadan Bike'nin bize tarif ettiği kadarı ile Pars'ın evini tarif
ettim. Sarkan bir anda gözümün önünden kayboldu. Sanırım tarif ettiğim yere
gidiyordu. Bende çaresiz bir şekilde Sarkan'ın geri dönmesini beklemeye
başladım.
***
Bike...
Eve geldiğimizde şoka uğramıştık. Belçin'in başına böyle birşey geleceğini
tahmin bile edememiştik. Kendimi suçlu hissediyordum çünkü takip
edildiğini bildiğimiz halde onu evde yalnız bırakmıştık. Herşey bir anda
gelişmiş ve kendimi hir anda arabada bulmuştum. Pars bizi kendi evine
götürüyordu. Orada güvende olacağımıza emindim. Her ihtimale karşı
yanımıza ejder bıçaklarını almıştık. Artık sınırın bu tarafında da güvende
değildik. Laçin ve Belçin ile uzun bir süre görüşemiyecek gibi duruyorduk.
Bu durum oldukça canımı sıkıyordu. Pars bir anda arabayı durdurunca
yönümü ona döndüm. Gözlerini karşısına dikmiş öylece bakıyordu. Gözlerim
bakışlarını takip ettiğinde bende öylece kaldım. Üç tane adam yolumuzu
kesmiş bize bakıyorlardı. Sanırım bunlarda itbaraklardı. Korku tüm bedenimi
esir almıştı. Panik ile Pars'a dönerek konuşmaya başladım.
- Ne yapacağız?
- Onları öldürmemiz gerekiyor. Yoksa bizi öldürene kadar durmazlar.
- Arabayı üstlerine sürsen belki ölürler.
- Belçin'in anlattıklarını dinlemedinmi Bike? Adamlar ejder bıçağı olmadan
ölmüyor.
Mayda doğru söylemişti. Korkudan saçmalamaya başlamıştım. Kalbim
patlayacakmış gibi atarken Pars tekrar konuşmaya başladı.
- Ben onları oyalarken siz izinizi kaybettirin.
- Olmaz seni öldürürler.
Panik ile bağırmıştım. Böyle bir şey yapabileceğimizi nasıl düşünmüştü?
Ben tekrar konuşmak için dudaklarımı araladığımda Mayda benden önce
davrandı.
- Bike haklı. Hadi inip ne olacağını görelim.
Mayda ejder bıçağını eline aldıktan sonra arabadan indi. Onun bu cesaretine
hayran kalmıştım. Pars'ta beklemeden hemen Mayda'nın peşinden gitti. Deli gibi korkuyordum ama onları yalnız bırakamazdım. Bende bıçağımı elime
alıp arabadan indim. Arabadan inmemiz ile birlikte adamlar koşarak
üstümüze saldırdı. Adama gücüm yetmiyordu. Beni ordan oraya savuruyordu.
Bir türlü fırsatını bulupta bıçağı saplıyamamıştım. Bir andan ben daha ne
olduğunu anlamadan adam çığlık atarak gözden kayboldu. Afallamıştım ama
fazla beklemeden hemen Mayda'ya yardıma gittim. Ejder bıçağı elinden
düşmüştü. Adam üzerine çıkmış ve onu boğmaya çalışıyordu. Ben daha
yetişemeden kırmızı bir ışık göründü ve Mayda'nın üzerindeki adamda biraz
önceki gibi çığlık atarak ortadan kayboldu. Mayda öksürerek yerinden
kalkarken Pars ejder bıçağını boğuştuğu adamın boğazına saplamıştı.
Neyseki hiçbirimize birşey olmamıştı.
- O neydi?
- Bilmiyorum. Bende anlamadım.
Mayda'nın sorusuna olumsuz cevap vermiştim. Çünkü ne olduğunu zerre
anlamamıştım. Birisi bize yardım etmişti ama bu normal bir insan değildi.
Daha fazla beklemeden arabaya binip Pars'ın evine doğru yola koyulduk.
***
Laçin...
Takip edildiğimizi bilmek garip hissettiriyordu. Bundan daha garibi ise
Tarkat ve Ülgen'le yolculuk yapıyor olmamdı. Asker evine gidiyorduk. Oraya
ulaştığımızda güvende olacaktık. Fazla bir yolumuz kalmamıştı. Burkay ve
Tunga'da bizi takip ediyorlardı.
- Laçin saldırıya uğrayabiliriz. Sen hiçbir şekilde arabadan inmiyeceksin.
Elimizden kaçanlar olabilir. Senin alfa olmadığını anlamamalılar.
Başımı sallayarak karşılık verdim. Fazla uzun sürmeden asker evinin
arazisine girmiştik. Artık güvende sayılırdık. Birkaç dakika sonra Boysan
arabayı durdurdu. Kafamı kaldırdığımda etrafımızın çevrili olduğunu gördüm
çok kalabalıklardı ama Tarkat, Boysan ve Ülgen bıçaklarını aldığı gibi
arabadan inmişlerdi. Bende onlara yardım etmek istiyordum ama Tarkat'ın
emrine uymak zorundaydım. Tarkat liğderliğinin hakkını veriyordu.
Boysan'da henüz iyi eğitim almamasına rağmen güzel dövüşüyordu. Fakat Ülgen... onu izlerken hayran kalmıştım. Neredeyse Tarkat'tan daha iyi
dövüşüyordu. Hanımefendi kişiliğinin yanında ruhunda bir savaşçı
barındırıyordu. Çok geçmeden görüş alanıma Burkay ve Tunga girdi. Onlarda
eğitimlerinin hakkını veriyorlardı. İtbaraklar bitmek bilmiyordu. Ölenin
arkasına yenisi geliyordu. Birkaç dakika sonra askerler gelmeye başladı.
Yaklaşık yirmi tane itbarağın cesedi araziyi doldurmuştu. Bu kadar kalabalık
olmalarını beklemiyordum. Tarkat'lar hemen arabaya binip beni asker evine
ulaştırdılar. Sanırım uzun bir süre burada kalacaktım.