📿İyi okumalar.📿
📿📿📿
"Ne yaptığınızı gördüm. Mantıklı bir açıklamanız vardır herhalde." Diyen çocuk sinirlerimi fena bozuyordu. Ona neydi ki? Bizi şikayet etmek yerine neden buradaydık?
"Yani? Neden sana açıklama yapalım? Kimsin? Ne sıfatla böyle bir şey sorabiliyorsun? Bizi tehdit mi ediyorsun?!" Buğra hiddetle esip gürlerken onu sakinleştirmek adına koluna dokunup çocuğa bakmıştım. Bakışları Buğra'nın kolundaki elimdeydi.
"Ben sadece açıklama istiyorum. Bu gördüklerim, sizin yaptığınız şey yasadışı. Neden yaptığınızı merak ediyorum ki ona göre karar verebileyim." Dediğinde yutkunup bir yalan bulmaya çalıştım. Ona tüm hikayeyi anlatamazdım ve sıradan birini belaya çekemezdik.
"Arkadaşlarımız kavga etti. Tartışırken hafif yaralanmalar oldu ve bu yüzden başları belaya girmesin istedik. Görüntüleri sildim, Buğra'yı da yanımda sürükledim. Tüm sorumluluk benim, başka kimsenin suçu yok." Dediğimde Buğra çoktan bana karşı boş boş konuşmaya başlamıştı. O benim için kendini öne atmak gibi bir kahramanlık yapamazdı, ben güçsüz biri değildim.
"O zaman neden bu kadar abarttınız. Söyleseydiniz, anlayışlı karşılardım. Neyse, o zaman yaptığınız şey iyi bir şey olduğu için susacağım ve bu olayı unutacağım. Bir daha başına bela almaman için." Diyerek bana tebessümle baktığında bakışlarımı öylesine etrafta gezdirmiştim. Ne diyordu bu şimdi?
"Ben Efe bu arada. Bursluyum." Dediğinde onaylamış ve uzattığı elini tutup tanışma faslının bitmesini beklemiştim.
"Aslı, yani ben şey burslu değilim." Dediğimde gülüp elimi sıkmıştı. Karşılığında ne diyeceğimi bilemediğim için onun gibi karşılık vermiştim. Buğra sinirle soluyup kıpırdandığında elimi çekmiştim yavaşça. Sonra da teşekkür etmiş ve oradan uzaklaşmıştık.
"İçine düşseydin!" Dediğinde sesindeki siniri hissedebiliyordum. Ona bir şey demeden sınıfa çıkıp çantalarımızı almıştık. O sırada teneffüs zili çaldığından kimseye hesap vermekle uğraşmamıştık. Caner ve Bahar'ın çantalarını da alıp okuldan çıkmıştık. Yani kaçmıştık. Çıkıp uzaklaştıktan sonra gruba girip Caner'e yazmıştım.
WhatsApp Grubu
Aslı: Caner neredesiniz?
Caner: Bizim evin bahçesindeki ağaç evimizdeyiz. Çıktınız mı? Çabuk gelin artık.
Aslı: Geliyoruz.
Yazdıktan sonra telefonu cebime atıp eve hızlıca gidebilmek için taksi tutmuştuk. Normalde otobüsle gidip geliyorduk ama bekleyememiştik işte.
Bahçedeki en iri ağaca yaptırdığımız ağaç ev bizim için yeterince uygun genişlikteydi. Küçükken ailelerimiz yapmıştı bu ağaç evi. Gizli şeyler konuşacaksak genelde burayı tercih ediyorduk.
"Bahar?" Uyuyan Bahar'ın yanına ilerleyip pislikten neredeyse kapkara olan saçlarını okşamıştım. O şey Bahar'ın içine tekrar girmeden, şu an sadece Bahar iken Ferit hocanın verdiği onun muskasını takmıştım boynuna.
"Hocam, siz iyi misiniz? Ne oldu orada?" Diyen Buğra sayesinde bakışlarımı Ferit hocaya çevirdim. O da çok kötü duruyordu. Savaştan çıkmış gibiydi.
"İyiyim, kesin bir şekilde gönderemesem de bir süre gelemez diye düşünüyorum. O muskaları sakın çıkarmayın. Bahar artık iyi ama en güçsüz o olduğu için onun muskasına bir dua daha koyacağım." Demiş ve katladığı kağıdı bantla sarıp muskanın içine koymuştu.
"Teşekkür ederiz hocam. Zorunda olmadığınız halde siz de bulaştınız. Yardımınızın karşılığını nasıl öderiz bilmiyorum." Diyen Caner'e çevirdim bakışlarımı.
"Ödenecek bir şey yok çocuklar. O gün köye geldiğinizde köyün durumunu gördünüz değil mi? O köy benim çocukluğumun geçtiği yer." Demiş ve bir süre duraksamıştı.
"Öğretmen olarak buraya atanmasam orada hala kalıyor olacaktım ve köy şu an bile cinlerle dolu. O tabloyu, yani sizin ağaç evde bulduğunuz tabloyu ben küçükken babam çizmişti." Dediğinde pür dikkat onu izleyen yüzlerimize bakıp gülmüş ve devam etmişti.
"Cinlerle uğraşıyordu ve onun yüzünden köy o hale geldi. Ben evi koruyacak dualar yazdığım için ev korunuyor ama geceleri camdan dışarıya bakamıyoruz. Babamı öldüren de cinlerdi." Çok korkunçtu. Yaşadığı olay hiç basit bir şey değildi. Onun için çok üzülmüştüm.
📿📿📿
📿Yorumlarınızı bekliyorum.📿