HAZAN'DAN
1 Ay Sonra
Önem ile konuşup işe dönmüştüm. Ona ne kadar teşekkürler etsem azdı. Kabul etmese de haklıydı ama kim tutmamıştı. Stajımı yapıp mezun olmak istiyordum. Hemen bir iş bulup çalışmalıydım. Artık staja ve mutfağa daha çok odaklanmıştım. Her gün yeni bir şeyler öğreniyordum. İlk ben geliyor en son ben çıkıyordum..
O geceden sonra İdil ile bir daha konuşmamıştık. Zorlanmıştım..Yorulmuştum ama onsuzluğa alışmıştım. Sevgisizliğinin içinde kaybolmaktansa kendimi seçmiştim. Kariyerimi ve işimi büyük bir emekle inşa ederken şu an tek düşündüğüm buydu.
Bazen çocukları merak ediyordum ama elimden bir şey gelmiyordu. Onlara yaklaşmak hata olacağı için sadece işime baktım.
Önem ile aramız normaldi. Bir defasında burada olduğuma sevindiğini söylemişti. Hayatını bir kadının peşinde sürüklemediğine mutlu oldum diye de eklediğinde sadece gülümsedim.
Bazen insan benim gibi resme yakından ve o resmi çok severek bakınca hataları yanlışları göremiyordu. Uzaklaşıp bakınca aslında resim sandığım şey karmakarışık boyaların rastgele atılmasıydı. Ben de o karmaşa arasında sevdiğim renkleri bulmaya çalışıyordum.
Yoruluyordum..Bulamadığımda da resme kızıyordum..Sende neden benim sevdiğim renk yok diye..Halbuki resim bana o rengi hiçbir zaman vaat etmemişti ki..Ben bulmak için üstün bir çaba ile aramıştım.
Şimdi her şey daha iyiydi. Staj zaten zamanımın çocuğunu alıyordu. Bunun dışında koşmaya başlamıştım. Düşünmemi ve enerjimi atmamı sağlıyordu. Beslenmeme dikkat etmeye çalışıyordum. Okuluma ve eksik kalan derslerime odaklandım. Arkadaşlarım ile daha fazla vakit geçiriyordum. Her şey güzeldi..
Bu sabah da erkenden uyandım..
Koşu için uygun kıyafetlerimi giyip kendimi dışarı attım. Mart ayındaydık ve hava gerçekten soğuktu ama sanki koşmayı bırakırsam bir daha başlayamayacaktım o yüzden az da olsa haftada 5 gün koşuyordum. Sıkıca giyindikten sonra ve eve gelince de hemen duş alınca şu ana kadar hasta olmamıştım.
Eve gelince duştan sonra kendime güzel bir kahvaltı hazırladım. Saat dokuzu biraz geçmişti.. Kahvaltımı ederken sevdiğim dizilerden birini izledim. Sonra evdeki işlerimi hallettim ve okula doğru yola çıktım.
Okulda giremediğim dersleri telafi etmek için epey uğraşmam gerekmişti. Alt sınıflarla derslere girdim..Sürekli kütüphanede araştırdım..Uygulama sınıflarında hocaları izledim..Bir şekilde yetişmiştim..
Aslı ve Emre ile kantinde kahve içerken havadan sudan konuştuk. Onlarla olmak iyi hissettiriyordu.
Sonra Aslı ile staja geçtik. Hemen üzerimizi değiştirip mutfağa girdik. Erken geldiğimiz için sadece yardımcılar vardı. Ben de Aslı'nın kendi bulduğu tarifini yapmasına yardım ediyordum. Fasulyeden yapılan vegan bir tarifti. Tabak hazırlanırken zaman geçtikçe daha da renkleniyordu. Bitkisel yağlar..Mantarlar..Fasulye..Çeşitli baharatlar..
Sonunda gökkuşağı gibi bir tabak uzattı önüme..Güzelliğinden yemeye kıyamadım..
Bir çatal tattığımda gözlerim büyüdü..Gerçekten farklı ve enfes bir tattı.
Hem doyurucu hem kolay ulaşılabilir malzemeler hem de vegan..Gerçekten başarılı bir yemekti.
"Süper olmuş..Hele fasulye ve mantar..Gerçekten çok iyi.." diye onu övüyordum.
"Neymiş o iyi olan?" Önem'in sesini duyduğumda tabaktan başımı kaldırıp ona baktım.
"Aslı'nın vegan tarifi.." dediğimde tabağa ve Aslı'ya baktı. Elimdeki çatalı aldı ve tabaktan tattı.
Aslı da ben de Önem'in tepkisi için sabırsızlıkla bekliyorduk.
"Güzel..Farklı olmuş.." Aslı'ya gülümsedi.."Vegan yemekten pek anlamam ama baya iyi..Bekle.." diyerek çantasını tezgaha bıraktı. Az önce girdiği mutfağın arka kapısını açtı ve ileriye doğru bağırdı.
"Hayatım..Hayatım..Gelir misin?" onun dışarıya seslenişi ile şaşkınlıkla kalakaldım..Kime hayatım diyordu? Bir sevgilisi olduğunu bilmiyordum..Yani tabi beni beklemeyecekti ama..Hem de ben sevgili olmak istemezken..
İçeriye otuzlu yaşlarda sarışın bir kadın girdiğinde Aslı da ben de kadına dikkatle baktık. Kısa boylu zayıf minyon bir kadındı. Uzun sarı saçları beyaz teni ve mavi gözleri ile alımlıydı.
"Sevgilim Nilay..Kendisi vegan ve mükemmel bir damak tadı var.." diyerek bize doğru yürüdü.
"Hayatım kızlar da stajyerlerim..Aslı ve Hazan.." Nilay bize içtenlikle gülümsediğinde ben onu incelemekle meşguldüm. Önem çekmeceden bir çatal çıkardı tabaktan aldığı yemeği Nilay'a uzattı.
"Aslı yapmış..Vegan bir ana yemek..Denesene.." Nilay Önem'in ona uzattığı çataldaki yemeği çiğnerken bize bakıyordu. Biz de onun tepkisini bekliyorduk.
Parmağı ile ağzından akan yağı silmeye çalıştığında Önem ona yaklaşırken gülerek konuştu.
"Hallederim ben." diyerek onu öptüğünde Nilay gülerek geri çekildi.
"Önem..Napıyosun.." cilveli bir gülüştü bu. Aslı da ben de onları şaşkınlıkla izliyorduk.
"Ne? Sevgilimi öpüyorum.." diyerek yeniden öptüğünde Nilay'ın yüzü kıpkırmızı olmuştu.
Önem onu belinden sardı."Nasıl beğendin mi?" diyerek ona baktığında Nilay gülümsedi.
"Gayet güzel..Birçok yerde farklı vegan yemekler denedim..Bunun da onlardan aşağı kalır yanı yok.." yeniden gülümsedi. "Tabi ben gurme falan değilim sadece kendime göre yorumladım.." dediğinde Önem bu kez onu yanağından öptü.
"Bebeğim..Mütevazı olma..Gayet güzel bir damak tadın var..Güzel diyorsan güzeldir..Hem ben de beğendim..Gelince Orhan ve Tarık'a da tattıralım." Aslı'ya kısaca baktı. Bir yandan da hala Nilay'yı belinden sarıyordu.
"Menüyü güncelleyeceğiz..Vegan bölümünü zenginleştirmemiz lazım..Belki koyarız Aslı olmaz mı?" dediğinde Aslı bir anda yanımdan havalara uçtu.
"Gerçekten mi?" heyecanla sorduğunda Önem de Nilay da gülüyordu.
"Gerçekten tabi.." Önem'in sözler ile ben de heyecanlandım..Hemen Aslı'ya sarılıp tebrik ettim. Bu gerçekten güzel bir başarıydı. Yemeği beş yıldızlı otelin menüsüne girecekti.
"Adı ne bu yemeğin?" Nilay'ın sorusu ile hepimiz önce ona sonra birbirimize baktık. Oluşan sessizliği Önem bozdu.
"Tamam sen düşün.." dedikten sonra Nilay'a döndü. "Ben de seni geçireyim hayatım.." dediğinde Nilay bize hafifçe el salladı.
"En kısa zamanda menüden sipariş ederek yemek istiyorum..Tebrik ederim.." diyip gülümsediğinde Aslı da ben de tüm nezaketimizle onu uğurladık.
Benim için bir parça zor olmuştu tabi..Sevgilisi olmasına şaşırmamalıydım. Önem gerçekten iyi ve aşktan sevgiden anlayam biriydi. Nilay da gayet uyumlu ve tatlı birine benziyordu. Tabiki sevgili olacaklardı.
Zaten buraya dönerken Önem ile olmak gibi bir amacım da yoktu. Sadece hayatımı sakince devam ettirmek ve bir süre yalnız kalıp iyileşmek istiyordum. Sevgilisi olduğunu bilmediğim dönemde bile aramızda bir şey olmamış gayet normal bir şekilde çalışmıştık. Bir ilişkiden çıkıp diğerine gitmek de hem yıpratıcı hem yanlıştı bana göre..Ama yine de onu böyle başka biriyle görünce bi ufak üzülmedim değil..Ufak..Küçücük..Ama hissettim işte..
Yine de o iyi bir insandı ve mutlu olmayı sevmeyi sevilmeyi hak ediyordu. Böyle birini bulduğuna onun adına sevinmiştim.
Mutfak saatlerdir hareketli bir tempoda çalışıyordu. Otel de restoran da yoğundu. Sürekli sipariş gelirken biz de onları layıkıyla yetiştirmeye çalışıyorduk..Yine de bu yorucu tempoyu seviyordum.. Mutfaktan nasıl vazgeçebildiğimi kendim de anlayamadım.
İDİL'DEN
"Lina...Kemal Efe..Geç kalıyoruz.." kapıdan onlara doğru bilmem kaçını bağırışımdı. Elimdeki kahve termosunu çantamı ve Kemal Efe için hazırlanan beslenme çantasını tutarken bir yandan da telefonumdan şirketle ilgili gelen yazılara bakıyordum.
Bir ay geçmişti..Ayça'yı da Kaya'yı da bulamamıştım. Kaya zeki bir adamdı ve benden nasıl saklanacağını bilemiyordu.
Onları bulamadıkça kaderimi kabullendim. Anlaşılan bu iki çocuk benim başıma kalmıştı. Ayça'nın annesi Neslihan Hanım'a vermezdim kadın gezme tozma meraklısı kokoşun tekiydi..Çocuklara uygun değildi. Ablamın da zaten kendi ailesi vardı. Başka da kimseleri olmadığı için..Üçümüz bu yolu yürüyorduk artık.
İlk günler en zoruydu. Ya annelerini ya Hazan'ı sorup duruyorlardı. Benden soğuk bir cevap aldıklarında ikinciyi sormaya cesaret edemiyorlardı. Ama son bir haftada sanki üçümüz de birbirimize alışıyor gibiydik. Evde daha çok vakit geçiriyordum ve onları tanımaya çalışıyordum. Onlar da benimle artık daha rahat konuşuyorlardı.
Merdivenlerden koşarak indiklerini fark ettiğimde hemen konuştum.
"Merdivenden koşmak yok.." Lina hemen yanıtladı.
"Ama geç kaldık İdil Abla.." merdivenleri yavaş iniyorlardı. Lina'nın sırtında kocaman bir çanta vardı. İçinde yüzme kıyafetleri duş sonrası giyecekleri falan..Kemal Efe'nin de kendine göre büyük çantasına büyük ihtimalle boyama kitabı kalem oyuncak falan vardı.
"Tamam yetişiriz..Hadi Hadi.." dediğimde açtığım kapıdan çıkıp arabaya bindiler. Onlar alışık oldukları koltuklarına yerleşirken ben çantaları bagaja yerleştirdim. Bu sabahlar artık bizim rutinimiz gibiydi.
Kahvemi yanıma alarak şoför koltuğuna oturdum. Bugün belli etmek istemesem de epey heyecanlıydım. Lina'nın ilk yüzme yarışmasına gidiyorduk. Başka takımlarda yetişen çocuklar ile kendi yaş grubuna yarışacaktı.
İyi yüzdüğünü birkaç antremanına gittiğinde görmüştüm. Tabi diğer çocuklar da iyilerdi. Tam da bu yüzden heyecanlıydı ya.. Işıkta beklerken kahvemi yudumladım..
"Madalya alırsam onu odama asabilir miyim?" diye sorduğuna aynadan ona kısa bir bakış attım.
"Tabiki asabilirsin..Tabi kazanmak önemli değil..Yarışmak da önemli..Mücadele etmen ve bırakmaman daha da önemli..Sen de böyle yapıyorsun..Madalya kazanamazsan eğer son değil yani bu.." sustum..Derin bir nefes aldım..
Çocuklarla iletişim hiç de okuduğum kitaplardaki gibi olmuyordu. Orda çocuğunuzu destekleyin..Ama başarı baskısı kurmayın diyordu. Tıpkı zamanında babamın bana kurduğu gibi. Ben bunu yapmak istemiyordum ama sanki beceremiyordum.. Ne zaman ağzımı açsam ya onların kafasını karıştırıyor ya da söylememem gereken bir şey söylüyordum..
"Biliyorum İdil Abla..Kazanmak için mücadele edeceğim ama olmazsa da daha çok çalışıp başka bir yarışmada şansımı denerim.." dediğinde bu kez rahatlama ile derin bir nefes verdim..Ben anlatamasam da o anlamıştı.
Neyse ki zeki bir kızdı.
"Aynen öyle Lina'cığım...Halledeceğiz.." diyerek gülümsedim.
Yarışmanın yapılacağı salona park ettiğimde Lina'nın çantasını ve Kemal Efe'nin beslenme çantasını aldım. Lina heyecanla yerinde kıpırdanırken Kemal Efe uykusuz olduğu için yol boyu uyumuştu. Uyanmadığı için onu da kucağıma aldım..Tüm bunları taşırken kas yapmıştım gerçekten..
Lina bildiği yolları önden koşarken ben de arkasından yürüyordum.
Derin bir nefes aldım..Üzerimizde dolaşan bakışları hissedebiliyordum. Bu kadınlar dedikodu bekleyen aç kargalar gibiydiler..Ayça'nın gidişi, çocukların bana kalması hepsine güzel bir malzeme vermişti anlaşılan..
Ne bakıyorsunuz? diye çıkışmamak için kendimi zar zor tutarak salona girdim. Kemal Efe kucağımda uyurken başı omzumdaydı. Nefes sesini kulağımda hissediyordum. Lina'ya çantasını verdirken eğildim.
Tam gözlerine baktım.
"Tribünden seni izleyeceğiz..Yapabileceğine inanıyorum Lina'cığım..Ordayız tamam mı?" yanağını hafifçe sıkıp saçlarını okşadım. Bana sarıldığında kucağımda Kemal Efe de olduğunu için üçümüz sarılıyor gibiydik..
"Hadi bakalım..Al çantanı..Hazırlan güzelce.." diyerek onu soyunma odasına yolladım.
Tribünde geçerken hala bakışlar üzerimdeydi.
"Bir şey mi var?" otuzlu yaşlarda iki kadın yan yana oturuyor ve yanlarından geçerken bana bakıyorlardı. Bunlar salonun girişindeki kadınlardı. Daha fazla tutamadım kendimi. Sordum..
"Hayır..Kemal Efe ne kadar büyümüş ona bakıyorduk biz.." kızıl kadın konuştuğunda yanındaki de hemen devam etti.
"Bizim çocuklarımız da Lina ile birlikte yüzüyor..Ayça ile tanışırız..Yani tanışırdık.." dediğinde derin bir nefes verdim.
"Öyle mi? İyi..Ne güzel.." yürümeye niyetlenmiştim çünkü bu iki kadın ile tartışmak istesem de yapmamalıydım. Şu an Lina için buradaydım.. Ben giderken kızıl kadın hemen ayaklandı.
"Siz Yusuf Bey'in yurt dışındaki kızı mısınız?" sorusu ile ona döndüm. Sinirlenmiştim ve gözlerimi gözlerine sabitledim.
"Ayça da gidince..Size mi kaldı..?" gerilmiştim.Bir adımla üzerine yürüdüm.
"Ne meraklısınız böyle..." sustum..Küfredip bağırmak istesem de kendimi tuttum. Sadece ona öfkeyle bakarak uzaklaştım. Önceden bunu yapamazdım ama çocuklarla olmak garip bir şekilde sabrımı arttırmıştı.
Kemal Efe ile oturduğumda onu dizime yerleştirdim. Beslenme çantasını yere bırakırken etrafıma bakındım. Çocuklar hala hazırlanıp havuza gelmemişlerdi tüm aileler onları bekliyordu.
Kemal Efe uykusundan ayılmaya çalışırken bir eliyle gömleğimden tutuyordu.
"Uyandın mı sen? Bak nereye geldik..Ablan çıkacak birazdan.." havuzu işaret ettiğimde o da baktı. Esnemesi bittikten sonra bana döndü.
"Ben de yüzmek istiyorum.." diyerek havuzu işaret ettiğinde güldüm.
"Tamam biz de yüzeriz ama sonra tamam mı? Şimdi Lina'yı izleyelim ablana destek olalım.." o dizimde otururken Kemal Efe'ye su verdiğimde o kana kana içerken ben de telefonumdaki bildirimlere baktım.
Bir alkış sesi geldiğinde başımı telefondan çektim ve havuza baktım. Çocuklar sıra halinde çıkıyordu. Hemen Kemal Efe'yi kucaklayarak ayaklandım. Telefonumdan Lina'yı videoya çekmeye başladım..Sonrasında kendisini izlemesini istemiştim. Anı olarak kalır sonuçta. Lina'yı yaklaştırarak videoya çekerken Kemal Efe kucağımda ablasına el sallıyordu.
Kucağımda zıplarken elindeki suyu gömleğime döktüğünde buz gibi su içimden akıp gitti. Telefonu hızla cebime atıp boşalmış su şişesini elinden aldım.
"Ne yaptın sen? İkimiz de ıslandık Kemal.." Bir elimle gömleği üzerimden çekerken Kemal Efe hala kucağımdaydı.
"Özür dilerim.." diyerek bana baktığında gülümsedim..
"Tamam yanlışlıkla oldu..Olur böyle şeyler.." havuza doğru baktım. Çocuklar ısınmak için suya girmişlerdi. Arabada Kemal Efe için kıyafet vardı ama benim yedeğim yoktu. Değiştirmesem hasta olacaktı ama Lina havuzdayken gitmek de istemiyordum. Bizi burda göremeyince endişelenebilirdi.
"Merhaba.." yan taraftan duyduğum sesle döndüm. "Lina'nın velisisiniz değil mi?" dediğinde karşımdaki kadına baktım.
Sarı uzun saçlarını ensesinden bağlamıştı. Yeşil gözlü beyaz tenli genç bir kadındı. Orta boylu ve inceydi. Yüzünde burnundan göz altlarına dağılan çiller ve sarı kirpikleri ile tatlı bir kadındı. Bana sorusundan sonra da kocaman gülümsemişti. Üzerinde Plus Action Swimming School yazan lacivert bir sweat ve altında da siyah dar bir tayt vardı.
"Evet..Buyrun.." dediğimde hala bir elim ıslanan gömleğimdeydi.
Ama bir yandan da Lina ilgili bir sorun falan varsa diye korkuyordum.
"Ben Lina'nın yüzme öğretmeni Ekim Yılmazsu.." elini uzattığında sağ elimde Kemal Efe olduğu için sol elimi uzattım.
"Lina'nın ablası İdil Değirmenci.."
"Küçük bir kaza olmuş sanırım.." diyerek Kemal Efe'ye ve bana baktı. İkimizin de üstü ıslaktı.
"Ya..Sakarız biraz.." diye onu doğruladım. Merakla ona bakıyor ve neden geldiğini söylemesini bekliyordum.
"Buyrun Ekim Hanım..Lina ile ilgili bir problem mi var?" sorumdan sonra hemen gülümsedi.
"Hayır bir problem yok..Umuyorum ki her şey çok güzel geçecek..Lina iyi bir yüzücü.." hızlıca konuşmuştu. Kemal Efe kucağımdan inmeye çalışırken Ekim Hanım'ı dinlemek için onu sıkı sıkı tutuyordum.
"Şanslı bonesi varmış..Sporcular için böyle şeyler önemli ve bu ilk yarışması..Sarı bir boneymiş..Çantasında bulamadık..Eve kalmış olabileceğini söyledi.." derin bir nefes verdim.
Saatime baktım.
"Yetişemeyiz ki..Evden biri getirse bile en az yarım saat..Yarışma birazdan başlamayacak mı?" endişeyle Ekim Hanım'a sorduğumda o da bana baktı.
"Evet..Başlamak üzereyiz.." derin bir nefes aldı. Havuzda ısınan öğrencilerine baktı.
"Böyle girecek artık..Ama kazanamazsa başarısızlığını buna bağlamasından korkarım.." dediğinde Kemal Efe'yi yere indirdim çünkü kucağımda durmuyordu. Ekim Hanım boydan boya ıslanan gömleğimi daha rahat görmüştü.
"Onunla kısacık konuşabilir miyim?" başını evet anlamında salladı.
"Gelin benimle.." dediğinde Kemal Efe'yi ve çantaları toparladım. Ekim Hanım'ın arkasından tribünden inip salona geçtik. Soyunma odasının önünde beklerken koridorun başından gelen Lina'yı gördüm.
Kemal Efe'yi Ekim Hanım'ın yanında bıraktım. Lina da zaten yanımıza gelmişti. Önüne diz çökerek gözlerine baktım. Beyaz bornozun içinde mahcup bir şekilde bana bakıyordu.
"İdil Abla..Sarı bonem olmadan nasıl yapacağım?" dediğinde ona kocaman sarıldım. Üzerindeki sular ile bir kez daha ıslanmıştım ama değerdi.
"Gidip alıp gelmek isterdim ama yarışma saatine yetişemeyiz..Hem bone değil sen yüzüyorsun bitanem..Bu kez böyle olsun olmaz mı?" tam gözlerine bakarak şefkatle söylemiştim.
O da mavi gözleri ile bana bakıyordu. Bir anda gözlerini yaşlar bastı. Ben daha ne olduğunu anlayamadan bana sıkıca sarıldı.
"Ama o boneyi bana annem almıştı." Kulağıma doğru söylerken ağlamaya başlamıştı bile. Ona sıkıca sarıldım. Kollarımda öyle küçüktü ki.. Ayça'yı bir bulsam bu çocuklara bunları yaşattığı için onu en temizinden saatlerce dövmeliydim herhalde..
"Şşşt..Tamam Lina..Tamam" o ağlarken sırtını seviyordum. "Lina..Bana bak güzelim.." kollarından yakaladım ve göz göze gelmemizi sağladım.
"Farkındayım anneni özlüyorsun.." gözleri kızarmıştı. Derin derin iç çekerken bana bakıyordu. "Ama bak ben burdayım..Kemal Efe burda..Öğretmenin Ekim Hanım var..Hepimiz sana destek için geldik..Bonen yok biliyorum..Ama bu yarışı kazandıktan sonra bu pembe bone şanslı bonen olsun olmaz mı? Hem sana çok da yakışmış.." diyerek başındaki boneyi işaret ettim.
Doğru mu söylüyordum yoksa onda daha derin yaralar mı açıyordum bilmiyorum. İçgüdüsel konuşuyordum işte.
Gözyaşlarını sildim.
"Ağlamıyoruz tamam mı? Yarışacaksın ve biz de kardeşinle seni tribünden izleyeceğiz..Hatta öyle çok bağıracağım ki suyun altından bile duyacaksın beni.." yanağını sıktım ve gülümsedim.
Başını salladı. Soyunma odasına girdiğinde derin bir nefes verdim. Arkamda duran Ekim Hanım ve Kemal Efe'ye döndüm.
"Hallettim sanırım..Nasıldım? Off..Çok gergindi.." kendi kendime konuştuğumda Ekim Hanım gülümsedi.
"Sanırım krizi atlattık.." diyerek bana baktı. "Size okulumuzun sweatinden verebilirim..Baya ıslanmışsınız..." diyerek gömleğimi işaret ettiğinde üstüme baktım.
Yarım şişe su Kemal Efe ve bana döküldüğü için evet ıslanmıştım.
"Çok iyi olur..Yedeğim yoktu.." diyerek teklifini kabul ettim..
Birlikte bir odaya girdiğimizde bana kendi üzerindeki gibi lacivert bir sweat uzattı. Hiç tarzım değildi ve altımdaki gri kumaş pantolon ile garip duracaktı ama giymek zorundaydım.
Sweati elime alınca derin bir nefesle donup kaldım..
En son böyle bir kapüşonluyu Hazan'dan alıp giymiştim. Sonra günlerce onun kokusu ile uyumuştum..
Çocuklarla o kadar yoğundum ki onu düşünmeye başladığım gecelerde anlıyordum gün içinde hiç aklıma gelmediğini..Ama böyle küçük şeyler bir anda olur olmadık yerlerde onun aklıma gelmesine sebep oluyordu.
Sadece bir giysi beni bir anda yıkmıştı. Normal olmaya çabaladım.. Bugün Lina için büyük bir gündü.
O arkasını döndüğünde gömleğimin düğmelerini çözmeye başladım.
"Yarış ne zaman başlayacak..Arabadan Kemal Efe'nin üzerini değiştirmek için eşya almam lazım.." diye sorduğumda bana bakmadan konuştu.
"5 dakikamız var..Sanırım yeterli olur.." dediğinde hemen konuştum.
"Yeter tabi..Otopark hemen şurası.." diyerek sweati üzerime geçtirdim.
Hızla hareketlendim. Kemal Efe'yi kucakladım.
"Biz hemen halledelim de yarışı kaçırmayalım. Sweat için teşekkürler.." diyerek gülümsedim.
"Rica ederim..Ve tanıştığıma memnun oldum İdil Hanım..." o da gülümsediğinde odadan çıktım. Kucağımda Kemal Efe elimde çantalar koşarak arabaya ulaştım. Onu bagaja bıraktığımda boyu kısa olduğu için bagajda ayakta durabiliyordu bu hali beni güldürdü.
Hemen çantadan kazak ve atlet çıkardım. Hızlıca üzerini değiştirdim. Mart soğuğunda arabanın bagajında yapılacak iş değildi ama çok hızlı hareket ettim ve elimden bu kadarı geliyordu yani..Ne yapayım.. Montunu yeniden giydirdim ve sıkı sıkı kapattım. Hızla salona döndüm. Oturduğum anda yüzücüler gelmeye başladı.
Kucağımda Kemal Efe ile Lina'ya el sallıyorduk.
Selaaaaam✨✨
Nasıldı? Fikirlerinizi bekliyorum kızz...
Yorumlarda buluşalım 🔥