y/n: yorum ve beğenilerinizi bekleyenzy
"Lezzetli baya ama di mi?"
Göksel tavuk dönerinden kocaman bir ısırık alıp hevesle Kadir'e baktığında Kadir ağzındaki lokmayı sakince çiğnemeyi bırakıp çocuğun ümit dolu bakışlarına anlamsızca karşılık vermişti.
Değildi. Ekmek yavandı. İçindeki tavuk en fazla 35 gram falandı ve patateslerin çoğu yanmıştı. Tavuktan tavuk değil de ne bileyim deve kuşu tadı falan geliyordu. Baharatı da çok seçilmiyordu. Kısacası pek iyi değildi.
Kadir bu yaşına kadar öyle sofralara oturup öyle tatlar tatmıştı ki bu tür "yiyecekler" ona işkence gibi geliyordu, buna rağmen sakince yemeye devam etti. İlk ısırıktan ısırdığı lokmayı tükürmek istemişti daha. Heyecanla ve hevesle karşısında döneri yiyen çocuğa kıyamamıştı ama. Normalde asla umrunda olmayacak bir şeydi ancak son parasıyla bu dönerleri aldığını Kadir'e söylediğinde Kadir ağzından çıkarmak üzere olduğu döneri yeniden çiğnemeye dönmüştü. Göksel onu döndüre döndüre topaç etmişti etrafında.
Çiğnedikçe sanki ağzında büyüyen lokmayı yuttu ve kendisinin yaptığı ayrandan bir yudum alarak ağzındaki tadın gitmesini umdu. Göksel ayran için bile para bulamamıştı.
"Bana güzel dedirterek içindeki fakir ama gururlu noktayı mı okşatacaksın?" Kadir'in bu dediği Göksel'i sırıtırken esmer sanki dünyanın en lezzetli şeyini yermişçesine ekmeğinden ısırdı ve ağzı dolu dolu konuştu.
"Aman çok okşama birden üstüne gelirim."
"Yemek yiyoruz farkındaysan."
"Oy hassas mideli seni."
Kadir çocuğun laubaliliğine göz devirdi ve çeyreği kalmış döneri bırakıp ellerini yanında yolladıkları ıslak mendille temizledi. Göksel bu anı bekliyormuş gibi kalan ekmeği de kendi önüne yemek üzere çekmiş, keyfine bin keyif katmıştı.
"Oğlum 1 buçuk ekmek yemiş olacaksın saçmalama."
"Ne olacak? Hep böyle besleniyorum ben."
"Her gün 1 buçuk ekmek mi yiyorsun?"
Kadir şaşkınlıkla sordu ve zevkle yemeğini yemeye devam eden çocuğu izledi. Aynı hamster gibiydi esmer o an. 1 buçuk ekmeği tek oturuşta yiyen bir hamster gibi. Dağ ayısının tekiydi, götü başı heralde hırsızlık yaparken koşturmaktan fit kalmayı başarabiliyordu. Yoksa bu gırtlağa bu fizik imkansızdı.
"Evet bazen 2 ekmek yediğim de oluyor." Göksel'in bu dediğine fakirlikten mi yoksa zevkten mi diye sormak istese de kendisini tuttu. Kaba olabileceğini düşündü. Ailesi ona bu konularda çok iyi bir terbiye vermişti, kimsenin ekonomik geliri hakkında gereksiz yorumlarda bulunmazdı. Kadir terbiyeli bir İstanbul beyefendisiydi, çizgisini asla aşmazdı. Ondan dolayı oldukça kibar bir cümleyle çocuğa karşılık verdi.
"Ondan böyle mankafasın?"
"Oturmuşum karnımı doyuyorum. Lokmalarımı saydın, salak yerine koydun... Kuran çarpsın kalkar giderim."
"Git lan."
"Şaka yaptım gitmeyeceğim." Esmer çocuksu çocuksu mırıldandı ve yemeğine geri döndü.
O iç gıdıklayan anlamsız öpücüklerden sonra zaten direkt mutfağa geçmiş, karınlarını doyurmaya odaklanmışlardı. Açlıktan mı yoksa gerginlikten mi bu kadar yemişti Göksel, Göksel de bilmiyordu. Evet normalde de bu kadar yiyebiliyordu ancak bu kadar hızlı sürede değil. Hızlı yediğinden yedikleri midesine oturmuştu ve rahatsız hissetmeye başlamıştı. Geğirmekten falan korkmuştu o an çok, öpüşmek istediği adamın karşısında geğirmek asla istemezdi.
İstemediği şeyler arasında istediği şeyler de vardı. Bir adamla öpüşmek istiyordu mesela ilk defa. Heyecanla kalan çeyrek ekmeği boğazına kadar soktu. Öksürük krizine girdi, kafasına ayran dikti, ayran sol burun deliğinden fışkırdı ama kalbini sakinleştiremedi. Azılı suçlu, egzantrik bir mafyayı öpmek istiyordu. Bir erkek nasıl öpmek istenirdi? İkisi de kıllı mıllı sert mert erkeklerdi. Kadir kadın gibi yumuşak, güzel, narin, ufak tefek asla değildi ki. Kadir bir Kadir nasıl bir Kadir olursa aynı o şekil bir Kadir'di ve ondan olsa olsa en fazla birader olurdu. Nasıl öpüşeceklerdi? Birader izninle bir alt dudak falan mı diyecekti koskocaman adama?
Sakinleşti geriye yaslandı. Ufak boğulma performansında Kadir ona yardım bile etmeden garip gözlerle yüzünü izleyedurmuştu sadece. Heralde gerçekten ölse umrunda olmazdı. Sonuçta onun şu an takıldığı kırmızı saçlı Sevgi'si vardı. Kesin onu önemserdi. Kendisinin saçları karaydı, Sevgi'ninkisi gibi güzel kırmızı değildi. Zaten Göksel kara kuru bir şeydi, hep kara kuru olmuştu. Hayatındaki zorlukları ufak tefek hale getirmeye çalışmış, sürekli patır putur yere düşmekten her yanı yara bere içinde kalmıştı. Biliyordu, Kadir gibileri yara bere kara kuru erkek oğlu erkek Göksel'lerden hoşlanmazlardı.
Üzüldü ama hayal kırıklığına falan uğramadı. Hiçbir beklentisi yoktu. Kendi içinde yaşatır kendi içinde bir gün toprağa gömerdi. Yeterince aksiyon dolu ilişkilerinde yanlış sinyaller göndererek ya da alarak ömrüne namlunun soğuk ucunun değmesini istemiyordu.
Birden kalktı. Adam onu izlerken tüm çöpleri toparladı çöpe attı. Bulaşıkları hızlıca bulaşık makinasına yerleştirmişti. Kalmaya gelmişti ama kalabileceğinden emin değildi inanılmaz saçmalamaya müsait hissediyordu kendini. Yüreğini sakinleştirmek için dolapları falan açmaya başladı. Kadir'in alaycı sesi anında kulaklarını doldurmuştu.
"Ne oldu çalacak bir şey mi arıyorsun?"
"Kadir senin antin kuntin hobilerin var mı? Seramik falan boyuyor musun? Siz zenginsiniz ya, ailen seni farklı şeylere yönlendirdi mi sen küçükken?"
Kadir mutfak masasından kalktı ve esmerin açtığı tüm dolap kapaklarını teker teker kapadı. Ardından ona ters ters bakarak içeri geçmesi için eliyle harekette bulundu. Oturma odasındaki rahat koltuklara oturduklarında Göksel Kadir'in onu görmezden geldiğini düşünmüştü bu yüzden adam sorusuna cevap verdiğinde sanki o sormamış gibi şaşkınlığa uğradı.
"Ben küçükken çok saçma sapan şeyler yaptım. At sürerken ok atma kursuna kadar gittim."
"Kımız da içtin mi 9 aylıkken? Bu ne ulan? Ok atıp otağı da belirledin mi?"
"Aynen oraya çadır kurup senin götünü becerdim çatır çutur."
"Aşkım çok sarhoştum inan hatırlamıyorum."
"Çok fenasın." Kadir'in göz devirdiğini görünce Göksel zafer kazanmışçasına gülümsedi ve koltuğun üzerindeki battaniyeyi üzerine örterek yarı uzanır hâle geldi. Ayakları Kadir'in kucağındaydı ve Kadir bu ani gereksiz samimiyle kasılıp kalmıştı. Göksel itilmeyi falan beklerken kehribar gözlü ayaklarını havaya kaldırmış, koltukta ona dönük bir şekilde daha rahat bir pozisyona girip ayaklarını yeniden kucağına almıştı.
"Öyle yani saçma sapan bir sürü şey yaptım ama bir tanesinde kalakaldım."
"Mafyacılık? Bunun da bir kursu mu var?"
"Tabii. Sedat Peker veriyor."
"Şaka maka ne o kalakaldığın?"
Kadir'in suratında buruk bir gülümseme oluştu. Gözleri çok uzaklara değil ya, halının ucuna falan düştü. Bakışlarda da azıcık rüzgarlar esti, Kasım rüzgarları. Kasvetli, hüzünlü rüzgarlar. Göksel şaştı kaldı. Kadir'den bu denli ilk defa duygu yakalayabildiği bir andaydı. Bölmeden çocuğu kendi hâline bırakacaktı. Sonra çenesinin bağına sıçsalardı keşke, istemsizce bir espiri patlattı.
"Hayırdır artist olacaktın ailen izin mi vermedi?"
Kadir içine girdiği duygu durumundan anında sıyrılıp güldü. Bu kadar çabuk maskeleyebilmesi Göksel'e korkunç geliyordu. Gerçekten duygu hissediyor muydu yoksa rol mü yapıyordu anlayamıyordu çünkü. Kadir ona ne kadar güvenmezse güvenmesin asıl güvenilmemesi gereken yegane kişi Kadir'di. Adam buz gibiyken sıcacık olabiliyordu. Mimiklerini korkunç kontrol edebiliyordu ve içinde bir vicdan var mıydı yoksa bunların hepsi bir oyunun parçası mıydı anlayamıyordunuz.
Göksel rahattı, rahattı çünkü kaybedeceği tek bir şey bile yoktu hayatında. Kadir'in ona yapabileceği en kötü şey onu sakat bırakmak falan olurdu ki onun da çözümü zor değildi. Kendisini camdan atar anında yaşamını sonlandırıverirdi.
Bu rahatlığı korkmayacağı anlamına gelmiyordu elbet. Arada sırada bu şekilde tüylerini ürpertip kendisinin gerçek kimliğini hatırlatıyordu ona karşısındaki adam. Yutkundu ve konuşmasını bekledi.
"Öyle bir şey değil. Bizimkiler karışmaz ne olmak istediğine falan. Sonuçta doktor olsan da mafyacılık oynamaya devam edebilirsin müzisyen olsan da. Hem müzisyen olmanın mafyacılığa artısı da olurdu. Müptezel müzisyenlere satış yapardım. Ben bunu bir gelecek planı olarak göremedim genel olarak."
"Yani Kadir asgari ücretle çalışıp geçinmeye çalışan bir ailenin çocuğu olsan tamam diyeceğim. Sen bir şey yapmasan da ailenin seni yaşatacak gücü yok muydu?"
"Vardı ama ben kendim bir şeyler yapmak istedim. Bir sürü müzik aleti çalabiliyorum ama bir noktaya kadar hobim oluyor. Hırslarım beni bu tür konularda çok geriye çekiyor."
Göksel anlamadığı için kaşlarını çatıp onu izleyen adama sorarcasına baktı. Odanın içi çok loştu, dışarıda fırtına kopuyordu ve ikisi de battaniye altında sakin sakin muhabbet ediyorlardı. Esmer bir mutlu hissetti kendini. İçi uzun zamandır hissetmediği huzurla dolup taşmıştı.
"Benim işim şu an insanlarla, müzisyen olsam daha çok müzik aletleriyle olacaktı. O zaman da rekabetin içerisinde insanlar olacaktı ama benden iyi diye kimsenin kafasına elektro gitarı patlatıp fişini çekemeyecektim."
Kadir açıklama yaptığında Göksel hızlıca doğruldu ve başının altındaki yastıkla adama sertçe vurdu.
"Ulan duygusal bir açıklama bekliyorum yaptığı açıklamaya bak. Ulan ne dertler var babana koyayım."
"Elin çok sert. O yastığı bir daha bana vur bak bakalım nasıl yüzüne bastırıp seni anında boğuyorum."
"Hep böyle tehditle mi ilerleyecek bu dünya? Nerede şakalaşma? Nerede dostluk? Ne bu şiddet ne bu celal!"
Kadir çocuğun başarısız tiyatral sitemiyle gözlerini devirdi ve oturduğu yerden kalktı. Hâlâ oturan Göksel'in kalkmaya niyeti olmadığını fark edince çocuğun ensesinden aynı kedi tutar gibi tutup zorla kaldırmış, onu şimdiye kadar Göksel'in hiç içinde bulunmadığı bodrum katına doğru sürüklemeye başlamıştı.
"Bak ben önceden girmediğim yerlere girmeyi sevmem. Kesin öldüreceksin beni oralarda."
"İnsan gibi yürü canını yakmak istemiyorum."
Göksel söylense de merak ettiği için rahat rahat yürümeye devam etti. Merdivenlerden inmiş, bodrum kata gelmişlerdi. Bodrumun koskocaman bir alan olduğu belli olsa da duvarla ayrılmış, iki ayrı kapıyla süslenmişti. Sağ kapı siyah, sol kapı ise kırmızıydı.
Göksel piç piç güldü. Kafası anca itliğe serseriliğe çalışıyordu işte, matrak bir çocuktu kendince. Ona anlamsızca bakan adama merdivenlerde sırnaştı ve erotik erotik fısıldadı.
"Önce beni bu odalara sokmak için birkaç maddelik bir anlaşma imzalatman gerekmiyor mu?"
Kötü bir Grinin Elli Tonu benzetmesi olsa da Kadir de istemsizce güldü. Ona sırnaşan çocuğun burnuna kendi burnunu sürterek dudaklarına doğru sessizce fısıldamıştı.
"Sen gerçekten sana ahlaksız şeyler yapayım istiyorsun."
"Hee birader, n'olmuş?"
Göksel bir merdiven daha aşağıda olduğundan kollarını adamın boynuna flörtöz bir şekilde dolayıp başını yana eğdi ve yeşil gözünü kırptı. Kadir çıldıracak gibi oldu, dişlerini sıka sıka içi gider gibi güldü. Sevgiden öldürecekti şimdi mal esmeri. Tatlılığına dayanamadığından yüzünü çocuğun yanağına gömdü ve pek zorlanmadan belinden tutarak onu kucağına aldı. Bu kadarını beklemediği için Göksel gerilmiş, panikle Kadir'in sert omuzlarına tutunmuştu.
Çocuk kolları arasında gerildiği için Kadir'in çok hoşuna gitti. Kucağında şaşkın şaşkın duruyordu şimdi esmer, bordoya dönmeye başlayan yanaktan azıcık ısırdı. Göksel belki söylenmesi gerekirdi ama söylenemedi, az çok hoşuna gitmişti. Yani sonuçta eğri oturup doğru konuşmak lazımdı. Şimdiye kadar kucağa alan hep o olmuştu. Şimdi kucağa alınmıştı, hem de bir erkek tarafından ve çok garip hissetmişti. Bir tarafı bacaklarını adamın beline dolamasını ona fısıldarken diğer tarafı aşağı atlayıp erkeklik taslaması gerektiğini bağırıyordu. İkisine de uymadı ama ilk seçeneğe biraz daha yakın durduğu için kucaktan inmek için bir harekette de bulunmadı. Kumralın onu kırmızı kapıdan içeri sokmasına izin verdi.
Gerçekten kocaman bir alandı. Kapı açılır açılmaz otomatik bir şekilde ışıklandırmalar odayı aydınlatmıştı. Göksel merakla etrafı süzerken Kadir kucağındaki çocuğun güzelliğini hayranlıkla seyretti ve nazikçe onu aşağı indirdi. Göksel odanın büyüsüne kapıldığından aşağı indirildiğinin bile farkında çok sonradan varmıştı.
Burası da loştu, çok aydınlık değildi. Gerçi Kadir'in evinde hiçbir şey rahatsız edici bir aydınlığa sahip değildi, hep huzurlu bir karanlık mevcuttu evde. Bu kocaman oda karmakarışıktı ama aynı zamanda kendi içinde bir düzene de sahipti. Bir köşede spor salonunda bulunacak aletler varken diğer köşede de bir sürü müzik aleti duruyordu. Göksel koşarak barfiks mi çekmek istiyordu yoksa çelloyla caddelerde rüzgar mı çalmak istiyordu karar verememişti. Buranın özellikle mafya adamın özeli olduğunu bildiğinden yatak odasında göstermediği özeni göstererek adamın onu park ettiği yerden tek adım bile ilerlemedi. Bu saygısı Kadir'in çok hoşuna giderken elini çocuğun beline yerleştirdi ve mırıldandı.
"Ne denemek istersin?"
"Hepsini çalabiliyor musun?"
"Evet."
Göksel şaşkınca kehribarlara baktı ve başını salladı. Odanın ortasında sallanan kocaman kum torbasını yeni görmüştü. Kadir'e izin alırmışçasına bakıp sonra koşturarak yalandan kum torbasıyla dövüşmeye başladı. Ellerinde eldiven olmadığından çok sert vurmuyordu ama vurdukları da az buz değildi. Kadir etkilenerek izledi. Ayakta dikilmek istemediğinden pianosunun koltuğuna oturup şapşal hareketler yapan esmeri süzdü.
Vücudu gerçekten çok etkileyiciydi.
"Ulan Kadir arada geleyim mi? Spora verecek param yok."
"Bir posta da domalayım?"
"Hayır demem, parlak çocuksun çok hoşuma gider."
Kadir göz devirdi ve yakınındaki çelloya uzandı. Önce heralde bir akordunu falan kontrol etti. Göksel çalacak diye heveslenip kulak kesildiğinde mafya adam çelloyu yerine geri koymuş, Göksel'i hayal kırıklığına uğratmıştı.
"Ulan niye fake atıyorsun?"
"Çalayım mı istiyorsun?"
"Evet?"
Kadir biraz garip hissetti çünkü onun bu hobisini öğrenen sayılı insan vardı ve bu sayılı insan genelde asla Kadir'den böyle bir şey beklemezdi. İçinde çocuksu bir heyecan oluştu ve etrafa bakındı.
"Ne çalayım?"
"En çok ne çalmayı seviyorsun? En sevdiğin hangisiyse onu çal."
Göksel yere çömdü ve bağdaş kurup kollarını dizlerine yasladı. Kadir'i bu kadar hevesli görmek onu da heyecanlandırmıştı. Üstelik adamın ne düzeyde ne çaldığını da merak etmişti.
Kadir kırmızı elektro gitarı alıp birkaç ayar yaptığında heyecanla yerinde kıpırdandı Göksel.
"Caddelerde rüzgar çalsana."
"Zevksiz köpek."
"Akdeniz akşamları da olur."
"Klişe bir şey bekledim ama en fazla şunu söylersin falan sanmıştım." diye mırıldandı Kadir ve birden Mor ve Ötesi Cambaz'ın girişini çalmaya başladı.
Göksel o kadar heyecanlandı ki birden ayağa kalktı. İçi çok kötü olmuştu, taşikardi geçiriyor sanmıştı. Kıpır kıpırdı, patlamaya hazır bir mısır tanesi gibi sıcacık oluvermişti. Şimdi tencere kapağına doğru fırlayıverecekti. Çirkin sesiyle şarkının girişini söylediğinde Kadir'in yüzü buruşsa da gülerek çalmaya devam etti. Esmer darbuka arasa da bulamamış, kocaman kum torbasını ritimle tokatlamaya başlamıştı.
Nakarata geldiklerinde beraber söylemeye başladılar. Göksel'in çirkin sesi oldukça kalınken Kadir'in kadife sesi daha güzel ve esmerinkine nazaran daha ince tonluydu. Üstelik şarkıyı da çok güzel söylüyordu, Göksel sesini hiç böyle beklemediği için gerçekten çok şaşırmıştı. Zaten adam saten pijamalarıyla, yeni kesilmiş kısa saçlarıyla ve kırmızı elektro gitarıyla korkunç bir şekilde Göksel'in ufaklığını ebedi uykudan uyandırıyordu. Çok zor durumdaydı Zülkarneyn. Zülkarneyn diye kendisine fısıldayacak kadar hem de. Kadir'den o kadar etkileniyordu ki suratındaki gülümsemenin ne kadar içten ve sevgi dolu olduğunu asla bilmiyordu. İkisi de birbirlerinin güzelliklerine kapılıp gidiyorlardı.
Göksel utandığı için kum torbasına kafa attı ve Kadir söylendi.
"Zaten 3 tane beyin hücren var onları da öldüreceksin."
Kalbi çok hızlı attığı için mafyanın söylediğini duyamayan Göksel ise bir şeyler homurdandı ve içindeki his seli biraz dinsin diye kum torbasına kafasını vurmaya devam ederek Caddelerde Rüzgar çalmaya başladı.
y/n: nası gidiyo 😼😼 gidişatı, kitabı beğeniyo musunuz? peki beni çok mu seviyosunuz az mı