GİZEMLİ PATRON (+13)

By OzgeGulRomanlari

284K 12.1K 516

GİZEMLİ PATRON Zor bir çocukluk geçiren Asya, hayatına Muğla'da bir otelde çalışarak geçirmektedir. E... More

TANITIM
1.BÖLÜM ALINTI
1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12
~13~
~14~
~15~
~16~
FİNAL
KAPAK VE ARKA KAPAK YAZISI

10.BÖLÜM

10.7K 576 21
By OzgeGulRomanlari


Asya uyandığında kanepede tekti. Hava kararmıştı ve neredeyse dün geceden beri uyuyordu. Bu kadar uyuduğuna kendi de inanamadı. Elini başına koyarak, yerinden hafifçe doğruldu. Bir kahve iyi gelecekti.

Etrafına hızlıca göz gezdirdi. Elini başından çekerken, Timuçin nerede? diye düşündü. Evde hiç ses yoktu. Aklına kötü bir şey gelmiş gibi duraksadı. Öpüşmüşlerdi. Hemen fırlayıp koltuğa dikti gözlerini. Patronuyla öpüşmüştü.

İşini riske atmayacak olan genç kadının yaptığı birçok kişinin aklında tek kelime uyandırırdı: APTAL! Ama Asya öyle hissetmiyordu. Aklıyla değil, duygularıyla yön veriyordu Timuçin'in nefes aldığı yerlerde. Yanakları yandı. Her şey o kadar farklı geliyordu ki artık. Birkaç saat önce yaşadıkları hayal miydi? Rüya mı görmüştü yine?

Elini dudaklarına götürdü. Gördükleri bir rüyaysa eğer, midesindeki titreşimlerin gerçekliği neydi? Kalbinin atışı kabuslarından farklıydı. Gözlerini kapattığında adamın derin bakışları ve sözleri düştü önüne. Onu sevdiğini söylemişti ve Asya'da karşılık vermişti. Elini dudaklarından çekti ve kalbinin üzerine koydu. Adam yanında olsaydı kalbinin sesini duyabilirdi. Peki bu adam neredeydi? Mutfaktan yükselen kahve kokusuna ilerledi. Timuçin'i elinde iki kahve kupasıyla görünce gülümsedi.

"Günaydın uyuyan güzel," Adam ona ışıl ışıl gülümsedi. Asya'nın tek düşündüğü adamın mükemmel görünüşü ve kendinin attan düşmüş haliydi. Saçlarını elleriyle düzeltmesi yeterli gelmişti. Göz kapakları fazla uyumaktan şiştiyse de adam hala çok yakışıklı görünüyordu. Asya saçlarının dağınıklığı ve akan makyajı yüzünden berbat göründüğünden emindi. Bozuntuya vermeden kahve kupasını aldı ve bir yudum içti.

"Teşekkür ederim. Senden önce uyanıp kahveni ben yapmak isterdim ama,"

"Öyle güzel uyuyordun ki, uyandırmaya kıyamadım güzelim." Boşta kalan eliyle kadının pürüzsüz tenini sevdi. "Kahvelerimizi içtikten sonra seni dışarı yemeğe götüreceğim. Aç olmalısın." Salona yürürken kadını da yanında sürükledi.

Asya hem huzurlu hem de utangaçtı. Koltuğa otururken karnı guruldadı. "Sanırım biraz acıktım. Dünden beridir bir şey yemiyorum."

Adam gülümsedi. Koltukta biraz yayıldı ve bir koluyla kadının omuzlarını sardı.

"Ne yemek istersin?"

"Bilmem."

Adam düşünür gibi yaptı. "Hımm, ete ne dersin? Ata Şen Restaurantın etleri gerçekten iyi."

Orayı Asya da biliyordu. Gerçekten lezzetli ve pahalı menüleri vardı. Ama kadının aklına ilk gelen şey, bu ilişkinin farklı olmasını istediğiydi. İkisi de şıkır şıkır giyinip, pahalı şaraplardan içip, birbirlerine iltifatlar ettikten sonra geceyi yatakta bitireceklerdi. Bunu istemedi. Samimi olmayı diledi. Ona diğer kadınlardan farklı olduğunu göstermeliydi. Bu farklılığın boyutu neydi bilemese de yapacaktı. "Balık ekmeğe ne dersin?"

Genç adamın kaşları havalandı. "Balık ekmek mi?"

Yerinden doğruldu. "Evet, geçenlerde yerken beni yakalamıştın. Orayı çok seviyorum. Hem denize bakan tabureleri de var." Omuzlarını silkti.

Timuçin güldüğünden göz kenarları kırıştı. "Pekala, balık ekmek olsun."

"Şey, seversin, değil mi?"

Derin bir nefes aldı ve kadının alnını, burun kemiğini, yanağını, boynunu ve gerdanını okşadıktan sonra fısıldadı. "Bayılırım."

***

Genç kadın ekmeğinden bir ısırık aldı ve ayın denizdeki yansımasını izledi. Öyle güzeldi ki, gözlerini bir süre alamadı.

"Denizi mi seviyorsun ayı mı?"

Asya, karşısındaki taburede sırf onun hatrı için oturan adama baktı. Sanki sabah aşklarını itiraf etmemişler gibi yakın hissetti onu.

"Sanırım ikisini de. Peki ya sen?"

"Ben güzel olan her şeyi severim Asya. Beni sarsan ve hatta yaralayan her şeyi çok severim."

"Ben," yutkundu. "Seni yaralamıyorum, değil mi?"

"Fazlasıyla," deyip sıcacık gülümsedi. "Benliğim üzerinde delikler açıyorsun."

Genç kadın kalakaldı. Böyle romantik bir adamla karşılaşacağını hiç düşünmemişti. Demek ki Timuçin Gündoğan'a kapılmanın tek nedeni ambalajı değildi. İçerisi de doluydu.

"Canın acıyor mu?"

Timuçin kahkaha attı ve kadının saçlarını okşadı. "Biraz acıyor ama geçeceğini düşünüyorum."

"Senin için yapabileceğim bir şey varsa, lütfen söyle. Ben insanları üzmek istemem."

"Sen beni üzmüyorsun Asya," Soluğuyla içini temizledi. Söyleyecekleri her ikisi için de çok yeniydi. "Bana güzel hissettiriyorsun." Bakışları donuklaştı. "Gecemin aydınlandığını hissedebiliyorum. Benliğimdeki deliklerden geçen ışık hüzmeleri beni rahatlatıyor."

Asya büyülenmişcesine ona baktı. Bu adam neydi böyle?

"Sen... Öyle gerçek ve temizsin ki, yaşama dair güçlü bir şeylerin varlığına inanıyorum."

Genç kadın balığı, ekmeği, denizi ve ayı unuttu. Elini usulca kaldırıp ona derin bakışlar atan gece mavisi gözlere odaklandı ve yüzündeki kısa sakalları sevdi. Şakayla karışık bir kıskançlıkla konuştu.

"Demek kadınları böyle tavlıyorsun."

"Kadınları ben tavlamam Asya. Onlar bana gelir."

Genç kadın kendini onlarla bir tuttu ve elini indirirken Timuçin yakaladı. Avcunu usul usul okşadı. "Sanırım Allah bana bu konuda şans vermiş. Kılımı kıpırdatmama gerek yok. Ama sen farklısın." Baş parmağıyla avuç içine daireler çizmeyi sürdürdü. "Daha önce gördüklerime benzemiyorsun. Biliyor musun," Eğilip parmaklarını öptü. "Seninle karşılaşacağımı hiç düşünmezdim. Her zaman yalnız olacağıma inandım. Evrendeki tek güç, bağımsızlık ve yalnızlık bende olacak sanırdım. Ailemden başka kimseyi kendimden çok seveceğimi düşünmezdim. Ama sen hayatıma girdikten sonra her şey değişti." Bakışları deliciydi.

"Ben farklı değilim. O kadınlar gibiyim," Başını eğdi.

"Hayır sen farklısın. Masumsun. Duyguların için yaşıyorsun. Ve ben, Timuçin Gündoğan, o sahici duygularına karşılık vermek istiyorum. Kendime şaşırarak..." Avuç içini usulca öptü. Genç kadının kalbi tekledi. Avuçiçine dudaklarını değdiren bir erkeğin böylesi çılgın bir his vereceğini bilemezdi.

Bir süre sahilde dolaştılar.

"Seni tanımak istiyorum Asya."

Genç kadın utanarak güldü. "Tanıyor gibi konuşuyorsun."

"Aslında kişilik analizinde iyiyimdir. Ama benim demek istediğim sevdiğin ya da sevmediğin şeyler... İnsanları gruplandırabiliriz; fakat herkes kendi içinde ayrılır. En basitinden sevdiği yemekler, yapmak istediği aktiviteler..."

"Peki, ben nasıl bir insanım?" Anında sorduğuna pişman oldu. Asya hiçbir zaman üstün niteliklere sahip bir kadın olmamıştı. Basitti çoğu kişi gibi. Sadece yaşamaya çalışıyordu o kadar. Büyük idealleri yoktu. Hayata birkaç kelimeden fazlasını edemezdi.

Timuçin durdu ve kadının gözleri içine baktı. Ürkek bakışları altındaki heyecanlı kalp atışlarını duyabiliyordu. Kadının elini yakaladı ve bileğini okşadı. "Sen duygularını açığa çıkarabilen biri değilsin. Bazen öfkeni ve sevincini sakladığını düşünüyorum. İnsanları seviyorsun ve onlardan zarar gelmeyeceğini düşünüyorsun. Bu da zamanında kendine karşı korumacı olduğun anlamına geliyor. Az arkadaşın olmuş ve yenilerine cesaret edememişsin."

Asya etkilenmişti. Sadece adamın doğru tahminlerinin sebebi yoktu. Bileğinin üzerinde çizdiği hipnoz edici daireler de rahatlatıyordu.

"Duygularımı sakladığım doğru. Kolay açığa çıkaramam. Bunun sebebini birçok kez düşündüm ve-" Sustu.

"Bunun sebebi acı güzelim. Acı insanı ehlileştirir. Ya tedbirli bir çılgın olursun ya da içe kapanık... Sen içine gömülmeyi tercih etmişsin. Aileni kaybettiğin için olabilir." Asya'nın yüzü gölgelendi. "Eğer istersen bu hikayeyi daha sonra dinleyeceğim. Bugün bizden bahsedelim."

Genç kadın gülümsedi ve tüm cesaretini kuşanarak onun bileğini yakaladı. Aynı hisleri vermeyi dileyerek adamı okşamaya başladı. Timuçin'in dudakları aralandı ve kaşları hafifçe çatıldı. Kadının yumuşak teni sert kalbini büküyordu.

"Peki, senin hakkında ne düşündüğümü merak ediyor musun?"

Gülümsedi. "Muhtemelen çok yukarılarda görüyorsun beni."

Kabul edercesine başını salladı ve çekinmeden cevapladı. "Her konuda kusursuz olduğunu düşünüyorum."

"Kusursuz değilim."

Asya duymazdan geldi. "Güçlüsün. Asaletlisin." Söylediklerini ölçmek için adamı baştan ayağıya süzdü. Dimdikti. Korkusuzdu. Geniş gövdesini saran siyah tişörtü, koyu renk kotu ve ayakkabıları onu çekici göstermişti. Sert ve köşeli yüz hatlarının üzerine konulmuş mavi gözleri çözülmeyi bekliyordu. Dalgalı saçları ona biraz sevimlilik katsa da bakışlarının derinliği her şeyi toparlıyordu.

"Her şeyi elde edebilecek birisin."

"Peki ya seni?"

Şöyle bir baktı ama cevapsız kaldı. "Üstelik çok çapkınsın."

Genç adam kendini tutamadı aralarındaki güçlü elektriği farklı bir yöne çekip kahkaha attı. "Bunu düşünmeseydin şaşardım."

Asya bozulsa da adamın neşesine ortak oldu. "Neden?"

"Herkes bunu söylüyor. Evet normalde çapkınımdır."

Kadın lafı yapıştırdı. "Ben bunu kaldıramam."

"Biliyorum," diyerek ona yaklaştı ve elini yanağına bastırdı. "Sen farklısın. Beni seviyorsun ama bunu gözüme sokmayacak kadar asilsin."

"Asil değilim. Ben-ben sadece korkuyorum."

"Şans istiyorum Asya. Bu duygular benim için çok yeni. Seninle zaman geçirmek istiyorum. Beni farklı kılıyorsun." Eğildi ve kadının alnına bir öpücük kondurdu. Dışarıda öpüşmenin onu rahatsız edeceğini düşündü. Her ne kadar ayrılmayı istemese de Timuçin onu eve bırakmayı teklif etti. "Seni eve bırakayım. Saat epey geç oldu."

Kadın da ondan ayrılmayı istemiyordu; ama bu ilişkiye karşı hazırlıklıydı.

Niyeti bir an önce o kadını koynuna almaktı. Diğer kadınlara karşı hissettiği çekim sadece arzuyken bile yerinde durmakta zorlanırdı. Asya'ya olan aşkıyla ona dokunmaktan nasıl geri duracaktı? Kadını bekleyecekti. Evet, onu seviyordu. Çok seviyordu. İncitmeyi istemeyecek kadar, kaybetmeyi göze alamayacak kadar çok... Dün gece Asya'yı adamın altında çırpınırken gördüğünde anlamıştı. Ona bir şey olsaydı, uzun süredir aklını kurcalayan kadın olmasaydı, ne yapacaktı?

Timuçin Gündoğan, yalnızların prensi, kaderindekini almak için artık hazırdı.

Genç kadın evinin kapısını açtı ve içeri girip yavaşça adama döndü. Teklif etmesine gerek yoktu. Gözleri çok şeyi anlatıyordu. Timuçin anlayacak kadar olgun bir erkekti.

Asya çekinerek sordu. "Gelmek ister misin?"

Timuçin'in bakışları tehlikeliydi. Kadının bedeni ve ruhunu almak istiyordu. Henüz değil, diye düşündü. Asya'ya zaman verecekti. O ne zaman isterse, diye düşündü. Sabırlı olacaktı. Ama, bir öpücükten kaçacak gücü yoktu. Yavaşça içeri girdi ve kapıyı kapadı. Asya istekle bakıyordu. Sırtını duvara yasladı.

Onun süratle inip kalkan göğsüne odaklandı ve birkaç adım atıp kadının sıcağına yaklaştı. Başını kaldırmadan konuşmaya başladı.

"Benim için sakin kalmak çok zor." Başını kaldırdı ve parmaklarını saçlarından geçirdi. "Ben istekli bir erkeğim." Bir adım daha atınca, kadının göğsü adama çarptı. "Güzel şeyleri sevdiğim gibi de isterim. Dokunmayı, öpmeyi, sahiplenmeyi..."

Asya'nın nefesi artık gürültülü çıkıyordu. Başını duvara dayadı ve adamın öpmesini bekledi. Allah'ım bu çok çılgınca bir bekleyiş. Beni öldürecek...

Sertçe yutkundu ve burnunu kadının alnından boynuna dek değdirerek indirdi. "Çok güzel kokuyorsun. Bunun bile farklı olduğunu söyleyebilirim."

"Na-nasıl kokuyorum?"

Timuçin kadını boynundan kokladı ve bir eliyle belinden yakaladı. "Keşke tarif edebilseydim. Sanırım bu duyguya aşk demelerinin sebebi bu..." Doğruldu ve nefesini kadına doğru bıraktı. Yavaşça yaklaşıp dudaklarını kadına geçirdi. İkisini de inleten bir öpüşmeydi. Sanki ilkti. Duygularının yoğunluğu çepeçevre sardı.

Timuçin kadının üzerine abandı ve bedenini sürttü. Ateşli bir öpüşmenin yanında bedenini sunuyordu. Onu istediğini daha nasıl gösterebilirdi?

Asya bayılmak üzereydi. Daha önce böyle bir duyguyla karşılaşmamıştı. Adam işinde profesyoneldi. Elleri yüzünde, belinde ve karnında dolanırken kadını lime lime ediyordu. Duvarla adam arasına sıkışmıştı. Saniyeler geçtikçe adamın üzerine tırmanma isteği artıyordu. Titreyerek çekildi. Beklemek istedi. O çapkın bir adamdı ve sevgiyi arzuyla karıştırıyor olabilirdi. En azından kaçarsa arzuyu sevgiye dönüştürmeye zamanı olurdu.

Timuçin başını alnına yasladı ve derin derin soludu. Bir süre sakinleşmeyi bekledi ve gözlerini açmadan konuştu. "Seni zorladım mı?"

Asya neredeyse hayır, diyecekti. "Ben biraz beklemek istiyorum."

Genç adam düşünmeden sordu. "Bakire misin?"

Bu özel bir soruydu; fakat Asya'yı heyecana sürükledi. "Hayır, değilim."

Başını geriye alan adam şaşkındı. "Beni şaşırtmaya devam ediyorsun. Duruşun ve bakışın bakire olduğunu söylüyor."

Yanaklarını alev aldı. "Bir kişiyle birlikte oldum."

Timuçin'i keskin bir kıskançlık duygusu esir aldı. Onu başka bir erkekle düşünmeyi sürdürürse kadını hırpalayabilirdi. Dudaklarına sert bir öpücük daha bıraktı.

Göz ucuyla baktığında kadınının kara gözleri kapalıydı ve göğsü hızla inip kalkıyordu. Tekrar belinden kavradı onu sıcak, etkili ve uzun bir öpücük verdi. Belirli bir ritim yakaladıklarında, ellerinden biri kadının saçını kavradı. Açılan boynuna öpücükler kondurmak istese de, beklemek istiyordu. Hayatında yaşamadığı bu duygunun keyfini çıkarıyordu. Meyve dolu bir tabakta en sevdiğimiz meyveyi, yemeğin bir parçasını ve zamanın keyif aldığımız bir anını sona saklamak gibi... Sabredip kavuşunca paha biçilemezdi.

Uzun bir öpüşmenin ardından nefes nefese ayrıldılar, göğsüne bastı onu.

"Sana güvenmek istiyorum."

Soru dolu gözlerinde yeni yeni oluşmaya başlayan hüzüne üzüldü genç adam.

Onu çenesinden kavradı, gözlerini gözlerine getirdi.

"Zamana bırakmak istiyorum. Her şeyi tam anlamıyla öğrenmeye çalışırken, mahvetmeyelim. Benimle bir yola çıkmanı istiyorum Asya. Nereye gideceği belirsiz ve tartışmaya kapalı! Sadece yaşayalım. İkimiz... Sen de istersen..." derken yüzüne ellerini sürdü. Bakışlarındaki ciddiyet, çok gerilerde tasayı da gösteriyordu. Timuçin Gündoğan reddedilmekten ölesiye korkuyordu!

Genç kadın başının döndüğüne yemin edebilirdi. Onunla olmak istiyordu; ama kendinde acıyı kaldıracak gücü bulamıyordu. Gerekirse savaşabilirdi. Bu güzel adam için değerdi.

Düşünceleri sıcak ve yumuşak bir öpücükle bölündü. Adamın tutkulu bir öpüşü vardı. Genç kadın buna kolay alışacağını ve vazgeçemeyeceğini hissetti.

Bu son öpüşten sonra genç adam veda etmek için geriye çekildi. Gözlerinde aşk ve tutku vardı. Hem özgür hem de duygularına esirlerdi. Timuçin, kadının onu ısrarla yatağa götürmesini diledi; fakat çok beklemeden kapıyı açtı.

"İyi geceler güzelim. Sonra görüşürüz."

Ona dokunmak ve ikisini de çağlayan bir aşkın varlığına konuk etmek için çıldırsa da sadece, "İyi geceler," demeyi tercih etti. Adamın asansöre binişini ve arabayla gidişini izledikten sonra koltuğa oturup bir süre düşüncelere daldı. Duygularını dinlerse, hemen adamı arayıp gelmesini söyleyecekti. Mantığını dinlerse, bu ilişki kötü bittiği an az yara almış sayacaktı kendini. Derin bir nefes alarak ayaklarını sürüyerek mutfağı toparlamaya gitti. Odadan telefonun sesini duyunca koştu. Heyecan dalgası tüm vücuduna yayılmıştı. Timuçin'in aradığını düşünerek eline almıştı ki, arayanın Ali olduğunu gördü. Genç kadın onu tamamen unutmuştu. Ona nasıl açıklayacaktı bu durumu? Yeni bir dert edinmişti bile.

"Efendim Ali?"

"Asya, ne yapıyorsun? Ankara'dan döndüm. Onu söylemek için aradım."

"Hoş geldin. Nasıldı cenaze?" derken içini çekti genç kadın. Sorunun saçmalığı nefes borusunu zorladı.

"Cenaze gibiydi işte... Ağlayanlar, ayılıp bayılanlar... Adamı defnedip geldik."

Asya, onun soğukkanlılığına ve sesindeki umursamazlığa sinirlendi.

"Böyle konuşmamalısın. O bizim arkadaşımızdı ve cinayete kurban gitti. Üstelik kimin yaptığını da bilmiyoruz Ali."

"Hayır biliyoruz Asya!" diyerek birden parladı genç adam. "Timuçin Bey yeterince şüpheli bu konuda. Ayrıca arkadaşımdı diyemeyeceğim, üzülmek zorunda da değilim."

Kadın dehşete düştü. Ali son zamanlarda gerçekten dengesiz davranıyordu. Duygusuz ve soğuktu. Kendisi de zor zamanlardan geçiyordu; ama en azından böylesine vicdansız davranmıyordu. Tabii onun hayatına Timuçin girmişti ve adamın varlığı her şeye artıyordu bile. Maalesef Ali için bu geçerli değildi. Ali'nin zor zamanları atlatması için ona yardımcı olabilirdi, sonuçta arkadaşıydı; ama genç adam Asya'yı tamamen kendine istiyordu. Bencilce davrandığını düşündü. Artık ondan uzaklaşmanın zamanı gelmişti. Sadece zor zamanların geçmesini bekleyecekti.

"Timuçin Bey'e neden bu kadar taktığın konusunda yorum yapmayacağım Ali! Ama insanlara iftira atmamayı öğren artık."

"İftira olmadığını göreceksin. Ne güzel de koruyorsun, sadık personel..."

"Haddini aşma! Yeter artık, kapatıyorum ben."

"Gerçekleri gördüğünde gelip bana ağlama sakın Asya! O zaman geç olacak, her şeyi kaybedeceksin, her şeyi..."

Genç kadın telefonunu sinirle kapattı. Ali'nin gerçekten de kafayı yediğini düşünüyordu. Böylesine güzel bir günü mahvettiğini düşünerek, odasına attı kendini. Hırsla oturdu yatağına. Öfkesine engel olamıyordu. Gözleri kararmıştı kadının. Bu defa kesinlikle bitmişti!

Ali telefonunu elinden düşürdü. Hırıltıyla koltuğa çöktü ve sakinleşmeye çalıştı. Sesinden anlamıştı. Asya ondan uzaklaşıyordu. Önceleri sadece sevgisine karşılık vermiyordu. Şimdiyse senini duymaya bile tahammülü yoktu. Ankara'ya kadar giden adamı merak edip aramamıştı.

Koltuktan kaydı ve dizleri üzerine düştü. Ellerini yere yasladı. Nefes alırken zorlanıyordu. Acı, ciğerlerinin sağlıkla çalışmasına engel oldu. Kesik nefeslerin arasından inledi. Bir nefesin ardından bağırdı. Üçüncü nefesin ardından çığlık attı. Sonunda hüngür hüngür ağlamaya başladı. Karnı içe göçüp geri çıkıyordu. Titreyen kolları onu daha fazla taşıyamadı. Sağ yanına devrildi ve başını elleri arasına aldı. Büyük bir darbe yemişcesine zonkluyordu. Halbuki ağrıyan tek yanı kalbiydi. Ama Asya gerçek anlamda her şeyi olduğundan, üzüntüsü tüm vücuduna yayılarak onu bitirmeye hazırlandı.

***

Ertesi gün işe gittiğinde, Ali odasında dosyalara gömülmüş çalışıyordu. Onun yüzünü görmeyi hiç istemiyordu genç kadın. Arkadaşından soğumuştu artık, zaten hislerini bildiği halde arkadaşlık yaptığı için pişmanlık duymaya başlamıştı bile. Onun merak ettiği başka biri vardı. Odasına girmeden etrafı seyretti. Herkes bir şeylerle meşguldü. Eğlence Merkezi için işler hızlanmıştı. İzmir'den sürekli talimatlar geliyordu.

Asya bu manzara karşısında ne yapacağını bilemedi. Bu olay bitince Timuçin gidecek miydi? Ona zamana bırakmasını söylemişti. Müsaade edilen zaman, bu projeyle birlikte bitecek miydi? Gözleri buğulandı. Timuçin'de ortalıklarda görünmüyordu. Neyse ki Ayşe'yi az önce odasına gelirken resepsiyonda görmüştü. Ama bu başkasıyla olmadığı anlamına gelmiyordu. Oflayarak, ellerini başına yasladı.

O sırada kapısı çalındı. Genç kadın, Selçuk Bey'i görür görmez gülümseyerek ayağa kalktı.

"Otur kızım otur. Geldiğini görünce bir yanına uğrayayım dedim. Müsaitsin değil mi?"

"Tabii buyrun, ben de daha şimdi geldim. İşe birazdan başlayacaktım zaten."

"Ha, iyi o vakit. Kızım biliyorsun ben lafı dolandırmayı sevmem, direkt konuya girerim." Dediyse de hemen konuşamadı. Karşısında utanıp bozaran kadının yüzünü inceledi ve anlayışlı bir ses tonuyla devam etti. "Timuçin Bey'le son zamanlarda yakınlaştığınızdan haberim var. Söyleme ama, Ali'de geldi konuştu benimle bu konuda."

Duyduklarıyla öfkelenen genç kadın çatılmış kaşlarla Ali'nin odasına baktı.

"Bakma kızım çocuğa öyle... Onun kötü bir niyeti yok, biliyorum ben Ali'yi. Seni kendince korumak istiyor işte. Onu boşver de şimdi. Ben Timuçin'i sevdim. Patron falan; ama saygılı. Sen onun öyle değişik davrandığına bakma, iyi çocuk gerçekten. Delibozuk, yarım akıllı Ali'ye de takılma. Sen doğrusunu bilirsin; ama dikkat etmeni isterim. Babanla uzaktan bir münasebetimiz olmuştu bir defasında. Burası küçük yer... Kızım gibisin benim için. Söyleyeceğim o ki, gönlünün sesini dinle ben senin arkandayım kızım." dedi.

Genç kadın şaşkınlık dolu bir sevinçle bakıyordu. Bir cevap beklemeden müdürü çıkmıştı odadan. Selçuk Bey'i bu yüzden çok seviyordu. İnsanları sıkıştırmaz, kimsenin kötülüğünü istemez, gerektiği yerde müdahale etmeyi severdi. Ondan olumlu cevap almak, babasından almak gibiydi.

Dün gelmediği için masasında yığın olmuş dosyalara baktı. Omuzlarını silkip neşeyle işine koyuldu.

Continue Reading

You'll Also Like

249K 7.2K 17
Kapıya doğru adımlarken Baran sarsıla sarsıla kalkmıştı ayağı."kendini toparlayınca konuşacağız bunları orman göz işte o zaman bana hak vereceksin"Ar...
5.9K 1.1K 6
Bir mafya sadece 9 aylık oğluna Merhamet gösteriyor Dünyası oğlunun etrafında dönerken hayatına girecek kıza Merhamet gösterecek miydi. 9 aylık annes...
12:30 SEANSI By damy

Mystery / Thriller

1.7M 106K 50
[WATTYS 2022 KAZANANI] Parmağı omzumun üzerindeki belli belirsiz benlere dokundu. Ardından köprücük kemiğime kaydığında dudaklarım, bir nefese muhtaç...
22.7K 1K 30
Küçük kız kısa bacaklarının izin verdiği kadar oturduğu salıncakta bir ileri bir geri gidiyordu. Arkasında onu gökyüzüne yaklaştıran hiç kimsesi yokt...