Aşk-ı Esaret- Anka

By Kartanem08

5.6M 132K 18.5K

Kapak tasarım: buz_kralicesi_18 *** Öykü ve Burak.. Onların aşkı, bazılarına göre yasak, bazılarına göre hiç... More

-Açıklama-
-1.Bölüm-
-2.Bölüm-
-3.Bölüm-
-4.Bölüm-
-5.Bölüm-
-6.Bölüm-
-7.Bölüm-
-8.Bölüm-
-9.Bölüm-
-10.Bölüm-
-11.Bölüm-
-12.Bölüm-
-13.Bölüm-
-14.Bölüm-
-15.Bölüm-
-16.Bölüm+Duyuru-
-17.Bölüm-
-18.Bölüm-
-19.Bölüm-
-20.Bölüm+Duyuru-
-21.Bölüm-
-22. Bölüm-
-23.Bölüm-
-24.Bölüm-
-25.Bölüm-
-26.Bölüm-
-27.Bölüm-
-28.Bölüm-
-29.Bölüm-
-30.Bölüm-
-31.Bölüm-
-32.Bölüm+Duyuru-
-33.Bölüm -
-35.Bölüm -
-36.Bölüm-
-37.Bölüm-
-38.Bölüm -
-39.Bölüm-
-40.Bölüm-
-41.Bölüm -
-42.Bölüm-
-43.Bölüm-
-44.Bölüm-
-45.Bölüm-
-46.Bölüm-
-47.Bölüm-
-48.Bölüm -
-49.Bölüm-
-50.Bölüm-
-51.Bölüm-
-52.Bölüm-
-53.Bölüm-
-54.Bölüm-
-55.Bölüm-
-Veda..-
-Aşk-ı Hicrân-

-34.Bölüm-

48.4K 1.2K 75
By Kartanem08

14.05.2017

***

Kimseye fark ettirmeden, restoranın balkona çıkan kapısına dogru yürüdüm. Arada bir arkama bakıp, kimsenin beni fark etmediginden emin oldugumda, kapıyı açıp, kendimi soguk havanın içine bıraktım. Soguk hava vücudumu baştan aşağıya dogru sarıp, titrememi saglasada, derin nefesler aldım. Aldığım her nefeste, içimde kendini baş göstermeye çalışan duygular, yavaş yavaş kaybolmaya başlasalarda, yinede onları hissede biliyordum.


Banu'nun söylemiş oldukları tahmin ettigimden daha çok beni etkilemişti. Belki haklıydı.. Belki Burak ile gerçekten bir sonumuz yoktu ve ayrılacaktık. Belki beni hiç düşünmeden bırakıp gidecekti.. Ama bunu düşünmek ve böyle birşeyin gerçek olma ihtimali aklımdan geçirdiğim her saniye, kalbimin tam üstünde bir sızı beliriyordu.

Kendimi ne kadar cok Banu'nun söylemiş oldugu o saçma şeyleri unutmaya zorlasamda, olmuyordu. Bütün herşey beynimde öyle bir yer almıştıki.. Ve ben ne yaparsam yapayım, ne o düşünceler nede o sözler ordan gitmeyecekti..

"Kahretsin.." diye mırıldanarken, gözlerimi kapatıp, balkondaki demire yaslandım. Denizin kokusu burnumdan içeri dolmaya başlarken, beynimde oluşmaya başlayan ve inanmamak için kendimi zorlandığım bir kaç şeyin görüntüsü belirmeye başladı. O görüntüler geçen her saniye daha kötü olmaya başlarken, gözlerimin içini dolduran yaşların, yavaş bir şekilde yanaklarımdan aşağıya dogru aktığını hissede biliyordum..

Burnuma gelen tanıdık bir koku ve arkamdan belime sarılan kollar ile, düsüncelerimden çıktım. Burak'ın gögsünü sırtımda hissederken, biraz olsun rahatlamaya başlamıştım. Ama sonra yine aklım düşünceler ile dolmaya başladığında, sırtımı Burak'ın gögsüne dogru bastırdım. Ellerim ile karnımın üstünde duran elleri sıkı bir şekilde tuttugumda "Beni ne olursa olsun bırakma.." dedim.

Burak hiç birşey söylemeden bir kaç saniye durduktan sonra "Beni birakma.." diye tekrar fısıldadım. Burak, belimi saran ellerini sıkılaştırırken "Asla.." diye mırıldandı. Burak'ın nefesi boynumda yerini alırken, oraya küçük bir öpücük bıraktı.

"Seni asla.. Ama asla bırakmam gamzelim.."

Burak'ın cümlesi kulaklarımdan içeri girip, beynime ulaştığında, yüzümde küçük bir tebessüm oluştu. Burak'ın kolları arasında, yüzünü görecek bir şekilde ona döndügümde, Burak'ın bakışları yüzümün her karesinde gezmeye başladı. Bakışları gözümde ve gözümden akan yaşlarda takıldığında, kaşları çatıldı.

Tek elini belimden cekip yanağıma koydugunda, gözlerimi kapatıp, yanağımı avuc içine bastırdım. Sadece bu küçük dokunuş bile, vücudumda binbir duyguya yol acarken, Burak'ın sessiz bir şekilde "Ne oldugunu anlatmak istermisin?" diye sordugunu duydum. Gözlerim hala kapalı, Burak'ın dokunuşunun tadını çıkarırken "Beni bırakıp gitmeden çok korkuyorum.." diye sessiz bir sekilde mırıldandım.

"Aylar önce düşmüş oldugum o karanlığa tekrar düşmekten, sana bu kadar çok alışmışken ve sensiz bir hayat bile düşünemezken, senin beni bırakıp gitmenden çok korkuyorum.."

"Gözlerini aç Öykü.."

Burak'ın söyledigini yapıp gözlerimi açtım. Bakışlarımız buluştuğunda, Burak'ın o aşk dolu bakışlarını gördügümde, yüzümde küçük bir tebessüm oluştu. Bir saniye bile gözlerimi ondan ayırmazken, gözümden bir damla yaş dışarı çıkıp, bağımsızlığını ilan ederek, yanağımdan aşağıya dogru süzüldü. Bunu fark eden Burak baş parmağı ile, o bağımsız yaşı tuttugu gibi, yok etti.

"Gözlerimin içine bak sevdigim.." diye mırıldanarken, gözlerinin en derine bakıyordum. O gözlerde bana karşı hissettigi bütün duygular, bütün çıplaklığı ile gözümün önündeyken "Seni kendimden bile kıskanacak kadar severken, sensiz bir anımın bile geçmesine dayanamazken, sadece senin yanında yüzüm gülerken, senin yanında yaşarken.. Nasıl olurda seni bırakırım.. Seni bırakırsam, senden çok benim canım yanar.. Senden çok ben acı cekerim.. Senden çok ben ölürüm.." dedi. "Ve ben ne olursa olsun, sensiz bir hayatı istemiyorum.."

Dudaklarım yukarı dogru kivrilirken, kollarımı Burak'ın vücuduna sarıp ona sıkı bir şekilde sarıldım. Burak'ın söylemiş oldugu herşey beynimde tekrarlanırken "Bende.. " diye mırıldandım. Burak'in elleri belimdeki yerini alırken, yanağıma küçük bir öpücük bıraktı. Burak yüzünü boynuma saklayıp, kokumu içime cekerken, ben çoktan onun kokusunun içinde, başka bir dünyaya girmiştim.

"Bana bu saçma düşüncelerin nerden geldigini anlatmak istermisin?"

Burak'ın sorusu üzerine, istemedende olsa kollarımı vücudundan cekip ondan ayrıldım. Bir saniye ona Banu'nun söylemiş olduklarını anlatmak gecsede aklımdan son anda vazgeçtim. Banu'nun ben ne kadar çok istemesem ve hoşuma gitmesede, Burak için ne kadar çok önemli oldugunu biliyordum. Ve şimdi benim söylemiş oldugum birşey ile onların aralarının bozulmasını istemiyordum. Hem belkide Banu düşündüğüm gibi biri degildi?

"Bilmiyorum.." diye mırıldandım. "Bir anda öyle birşeyin olabilecegi aklıma geldi işte.."

Bakışlarımı Burak'tan kaçırmak zorunda kaldığımda, ikimizde benim yalan söyledigimi anladığını biliyorduk. Ama Burak anladığını belli etmemeye çalışarak yüzümü ellerinin arasına aldı. "Bir daha sakın böyle birşey düşünme. Çünkü böyle birşey asla olmuyacak" diyerek dudağıma küçük bir öpücük bıraktı. Yanağımdaki ellerini çekip, elimi tutup, kapıya dogru sürüklemeye başladı. Kapının tam önünde durdugunda "Seni seviyorum" dedi.

Yüzümde kocaman bir gülümseme oluşurken, ona istedigi cevabı verememenin bıraktığı kötü his belirmeye başladı. Ama o hissi yok sayarak, bu sefer Burak'ın dudağına ben küçük bir öpücük bıraktım. Burak'ın yüzünde kocaman bir gülümseme belirirken "Her zaman böyle cevap vereceksen, ben sana hiç bıkmadan 'Seni Seviyorum' diyebilirim" dediginde, kaşlarını oynatmaya başladı. Bu durum kahkaha atmama neden olurken "Sapıksın.." dedim.

"Senin sapığın.." derken Burak ile beraber kapıdan içeri girdik. Kapıdan içeri girerken Burak ile elimizi ayırmak zorunda kalmıştık. Bu durum beni çokta mutlu etmesede, şuan beraber oldugumuzu herkese gösterip, bazıların kalp kirizi geçirmelerini istemiyorduk sonuçta.

Bakışlarım öylece içeride gezerken, herkesin kendi halinde oldugunu gördüm. Kimse ne benim nede Burak'ın kayboldugunu fark etmemişti. Bu durum beni rahatlatmış olsada hemen yanımda duran Burak "Eger birilerine neden ağladığını anlatmak istemiyorsan, makyajini tazelemen lazım.." dediginde, ona baktım.

"Çok mu belli oluyor?" diye sordugumda Burak bakışlarını yüzümde gezdirdi. "Evet" diye cevap verdiginde "Ben kaçtım o zaman" diyerek Burak'ın yanından, masanın üstüne koydugum çantamı almaya gittim. Masanın yanına geldigimde çantamı kaptığım gibi, tuvalete dogru yürüdügümde, çantamın içinde duran telefonun çalması ile, çantamın içindeki telefonu çıkardım.

Bakışlarım telefonun ekranında, beni arayan kişiyi gördügünde hiç beklemeden telefonu açıp kulağıma götürdüm. Dudaklarımı açıp birşey diyecegim sırada, telefonun diger ucundan "Happy Birthday canım mal arkadaşım.." diye bağıran bir Aleyna ile, dudaklarımı kapattım. Ama kapattığım dudaklarım, Aleyna'nin söylemiş oldugu veya hala söylemeye devam ettikleri ile, geri açılıp, kahkaha sesleri yükselirken "Delisin sen.." dedim.

"Bunu daha yeni fark ettigine inanamıyorum.." Aleyna'nın şuanda yapmaya çalıştığı yüz ifadesi gözlerimin önüne belirdiginde, dudaklarımdan tekrar kahkaha sesleri belirmeye başlamıştı.

"Senin deli oldugunu her zaman biliyordum ama işte.." diye devam konuşurken, tuvaletin kapısını açıp iceri girdim. Elimdeki çantayı lavobonun yanına koyup, aynada kendime bakıyordum. Göz makyajım resmen 'Ağladın' diye bağırır bir durumdaydı. Yüzümü buruşturken Aleyna'nın "Dua etki benim gibi deli dolu bir arkadaşın var.. Eger ben olmasaydım o zaman hayatın çok sıkıcı olurdu" dedigini duydum.

Yüzümün şekli anında değişirken, aklima gelen detay ile "Bence o kadar emin olma" dedim. "Beni kiminle aldatıyorsun?" diye şakadan şok olmuş bir sesle soran Aleyna'ya "Emre ile.. " diyerek cevap verdim. "Emre?" diye kafası karışmış bir şekilde soran Aleyna'ya "Hmm.. Emre.." diye cevap verirken, kenarda duran mendillerden bir tanesini aldım.

Telefonu kulağım ve omzum arasına sıkıştırdıktan sonra, mendili biraz ıslattım. Aleyna telefonda birşeyler söylemeye devam ederken, ben gözümün etrafına dağılan makyaji silmeye çalışıyordum. Ama tabi bu tam istedigim gibi olmadığında, makyaj daha beter bir şekilde dağıldı.

"Allah kahretsin.. "diye mırıldanarken "Beni mi kahretsin?" diye soran Aleyna ile "Hayır.. Nerden çıktı bu şimdi?" diye sordum. "Burda sana birşeyler anlatıyorum ve sen bir anda Allah kahretsin diyorsun. O zaman bende onu bana söyledigini düşünüyorumki, bu cok normal.."

"Sana söylemedim Aleyna.. Sadece.."

"Öykü ben seni sonra arayacağım tamam mi? Dogum günün kutlu olsun.. Seni seviyorum bebegim.." diyerek, cevap bile vermeme izin vermeden telefonu suratıma kapattı. Şaşkın bir şekilde elimdeki telefona bakarken, bir anda ona telefonu neden kapattığını anlamaya çalışıyordum. Birşeyler oldugu kesindi ama.. Neyse..

Yüzümdeki makyaji en sonunda eski haline getirdigimde, derin bir nefes aldım. Aynada kendimi tekrar bakarken, kapının açılması ile, aynadan bakışlarımı cekmeden kimin geldigine baktım. Yakut'u ve yüzünün almış oldugu o üzgün hali görmem ile, arkamı dönüp Yakut'a baktım.

"Ne oldu?" diyerek yanına gittigimde, Yakut bir anda yerinden sıçradı. "Sen ne yapıyorsun burda?" diye sordugunda "Sen beni bırakta, sana ne oldu onlat bi önce" dedim. Yakut bakışlarını benden kaçırarak "Birşey olmadı" dedi.

"Yakut.." diye ismini mırıldanarken, Yakut yanımdan geçip, aynanın tam karşısına gecti. Aynada kendisine bakarken "Çok mu çirkinim Öykü?" diye sordugunda, kaşlarım çakıldı. "Yada çok mu kiloluyum? Yüzüm bakılmıyacak gibi mi? O kadar mi iğrenç duyurumki, onun gözleri benden başka herkesi görüyor?"

Yakut'un yanına gittigimde, aynadaki yansımasına baktım. Karşımda dünyada gördügüm ve görebilecegim en güzel kızlardan biri, üzgün ve neredeyse ağlayacak bir şekilde duruyordu. Onu böyle üzgün bir şekilde görmek ve nedenini bilmek, beni hem üzüyor hemde olmadığı kadar sinirlendiriyordu.

"Yakut.." diye başlarken, elimi Yakut'un omzuna koydum. Aynada bakışlarımız buluştuğunda "Sen bu dünyada gördügüm en güzel kızsın.." dedim. Yakut'un yüzünde acı bir tebessüm belirirken "Degilim.." diye fısıldadı. "Eger öyle olsaydı, o zaman Emre beni görmüş olurdu. Ama görmüyor Öykü.. Ne yaparsam yapayım, ben onun için hep görünmez kalacağım.."

Yakut'un gözlerinin doldugunu gördügümde, benimde gözlerim dolmaya başladı. Yakut'u bu hale getirdigi için, Emre'yi öldürme planları yaparken "Aynada kendine iyi bak" dedim. "Iyi bak ve senin aslında ne kadar güzel bir kız oldugunu gör. Sadece Emre salağı seni görmüyor yada gördügü halde söylemiyor diye, kendini böyle harap etme. Ben biliyorum, eminimki Emre seni çoktan gördü Yakut.."

Yakut kafasını sallarken "Eger beni görmüş olsaydı, benim yanımdayken o kızla konuşmazdı.." dediginde "Hangi kız?" diye sordum. Yakut kafasını sallayıp "Boşver.. Bugün senin günün ve senin moralini bu saçma konular ile bozmak istemiyorum.." dedi.

"Öyle birşey yok.."

"Neyse.. İçeri gidelim mi?" diye sordugunda, Yakut'un bu konu hakkında daha çok konuşmak istemedigini anladığımdam, kafamı sallayıp, çantamı aldım. Elimde hala duran telefonu cantama koyup, aynada kendime son kez baktıktan sonra, Yakut ile beraber tuvaletten çıktık.

İçeri dogru giderken, Yakut'un elini tutup sıktım. "Ne olursa olsun sakın üzülme" diye fısıldadıgımda, Yakut zorda olsa yüzüne bir gülücük yerleştirdi.

Iceri geldigimizde, herkes ortada dikilmiş bize baktıklarını fark ettiğimde "Ne oluyor burda?" diye sordum. Annem beni yanına dogru çağırırken "Sana küçük bir süprizim var.." dedi. Yanına gittigimde "Ne süprizi?" diye sordugumda, annem eliyle karşımızda duran beyaz bir duvarı gösterip "Bak orda.. " dedi.

Duvara bakıp orda birşey olmadığını söyleyecegim sırada, bütün ışıklar kapandı. Etrafımızı çıkaramadığım bir müzik sarmaya başladığında, karşımdaki beyaz duvarda resimler belirmeye başladı.. Bakışlarım o resimlerin üzerinde gezerken, şarkının sözleride yavaş yavaş beni bulmaya başlamıştı..

Her Şey Bulanık Dağınık Darmadağın
Herkes Yabancı Ben Yalnız Ben Kayıp…

Duvarda beliren her resim ile ağzım açık kalmış bir şekilde bakıyordum. Bu resimlerin var oldugundan bile haberim olmadığımdan, şaşkınlığım giderek atıyordu..

İçimde Ki Küçük Çocuk Üzgün Ama Alışık
Derken Çıkıp Gelen Gözümdeki Işık Sensin

Ama beni gerçekten çok duygulandıran ve şaşırtan yer ise, annem ve babam ile olan bir resmimdi. O zamanlar 2 yada 3 yaşında olmam lazımdı. Bir yanımda annem, bir yanımda babam ve ortalarında kücük ben ile önümüzdeki pastanın mumunu üflemeye çalışıyorduk..

İyi Ki Doğdun Canım Iyi Ki Varsın
Ne Desem Boş Cümleler Aciz Sen Anlarsın.

Bakışlarım o resmin üzerinde gezerken, gözlerime dolan yaşlar çoktan akmaya başlamıştı. Bu resim beni hem mutlu etmişti hemde unuttugum sandığım acının varlığını göstermişti. Ve ben bu acıyı icime aldığım her nefes ile çekerken, resimde gördügüm adamın özlemide, içimdeki yerini aldı..

Bütün bedenimde onun acısı ve özlemi öylece gezerken, başka resimler gelmeye devam etti. Her gelen resim birbirinden güzel ve anlamlı olsada.. Hiç biri.. Gerçekten hiç biri.. O resim kadar beni etkilenmemişti.. Ve etkileyemezdi.. Cünkü o resmin benim için olan anlamı, diger bütün resimlerden daha önemli ve acıydı..

Gözlerimin önü yaşlarda bulanıklaşmaya başladığında, yanımda duran annem elimi tuttu. Annem elimi sıkı bir şekilde tutarken, ben gözümden akan yaşları silme geregi bile duymadan akmalarına izin veriyordum. Diger gelen bazı komik resimler ile yüzümde küçükte olsa bir tebessüm olsada, o tebessümün altında yatan acıyı, sadece ben bilirdim..

Gösteri bitip, ışıklar açıldığında, iki tane garsonun bana dogru getirdigi pastayı gördügümde, yanaklarımdaki yaşları silmeye çalıştım. Taki yanımda duran annem elimi tutup, kendi elini yanağıma koyana kadar. Baş parmağı ile yanağımdaki yaşları silerken "Özür dilerim" diye mırıldandı..

Kaşlarım çatılırken "Neden?" diye sordum. "O resim.." dediginde, hangi resimden bahsettigini anlamıştım. "Koymamam gerekiyordu biliyorum ama.. Yinede babandan sana kalan hatıralardan biri.."

Yanağımdaki annemin elini tutup, annemin gözlerinin icine baktım. "Sakin kendini suçlama.." diye söyledigimde, annemin yüzünde küçük bir tebessüm belirdi. "O resim bana ne kadar cok acı vermiş olsada, bir o kadar hatta ondan daha fazla mutlu etti beni.."

Annemin gözlerinde bir iki damla yaş belirirken, yanımıza gelen Emre ile bu duygusal an bir anda ortadan kaybolup gitti. "Ya pasta geldi ama siz ağlıyorsunuz.." dediginde, bakışlarım onu buldu. "Ağlamayı kesinde şu güzel pastadan yiyelim" dediginde "Sana pasta yok.." dedim.

Emre kocaman olmuş gözleri ile bana bakarken "Lan.." diyerek tam karşımda dikildi. "Bunu bana yapamazsın.. " diye aglayan bir sesle konuşmaya başladı. Emre'nin bu davranışına gözlerimi devirmek ile yetinirken "Yaparım.." dedim. Emre'nin yanından gecip giderken ise Emre'nin arkamdan "Eger sen onu yaparsan, bak ben ne yapıyorum.." dedi.

Arkami dönüp Emre'ye bakarken tek kaşımı yukarı kaldırdım. Onu seviyordum ama Yakut'un o hali gözümün önüne geldikce ona karşı içimde bir sinir oluşuyordu ve şuan o siniri ondan çıkarmamak için büyük bir caba veriyordum. Ama Emre'nin davranışları yüzünden bu durum gerçekten çok zor oluyordu.

"Ne yaparsın Emre?" diye sordugumda, Emre aramızdaki mesafeyi kapatıp tam karşımda durdu. Kulağıma dogru egilip "Annen senin bugün Yakut'ta değilde, kimsenin tanımadığı arkadaşında kalacağını biliyor mu?" diye sordugunda, kocaman gözler ile ona bakıyordum. Emre'nin yüzünde kocaman bir gülücük belirdiginde "Sen nerden biliyorsun?" diye ona sordum.

Emre kendini beğenmiş bir sekilde "Ben herşeyi bilirim bebegim" dedigimde, gözlerimi devirdim. Emre'nin bunu anca Yakut'tan öğrenmiş olabilecegi aklıma geldiginde, bakışlarım Yakut'u buldu. Yakut neler oldugunu anlamış gibi, bana küçük bir gülümseme yollarken "Özür dilerim" dedi.

Etrafimizdakiler neler oldugunu tam olarak anlamadığı icin, annem yanımıza gelip "Noluyor burda böyle?" diye sordu. Ben daha cevap veremeden Emre araya girip "Birşey yok Melike teyzecim. Sadece Öykü'ye bana pasta vermezse bu akşam onu Yakut'un evinde, Yakut ile birlikte korkutacagımı söyledim" dedi.

Annem tek kaşı havada bir Emre'ye birde bana bakarken "Öykü, bugün Yakut'ta kalmıyorki?" dediginde, şaşkın bir şekilde dudaklarımdan "Nasıl?" kelimesi çıktı. Annem bana bakarken "Nasılımı var Öykü? Yakut'un ailesi evde yok ve siz ikiniz o evde kalmayacaksınız" diye emir veren bir tonda konuştuğunda, inanmayan gözler ile ona bakıyordum.

"Bunu nerden biliyorsun sen?" diye sordugumda, annem omuzlarını silkerek "Nereden bildiğimin hiç bir önemi yok" dedi.

Derin nefesler alıp bakışlarımı öylece gezdirirken, Burak yanında duran ve bu durumdan keyif alan Banu ile buluştu. Banu'nun yüzünde kocaman bir gülümseme belirirken "Ama anne.." diye başladığımda "Aması filan yok Öykü. Yakut bize geliyor ve bizde kalıyor" diyerek yanımdan ayrıldı.

Annem'in arkasından öylece bakarken "Kahretsin.." diye mırıldandım. Resmen Burak ile yapmış olduğumuz planda, bu sayede suya düşmüş hatta buhar olmuştu..

Böyle birşeyi annemin nerden veya nasıl öğrendiğini bilmiyordum ama Yakut'un yada Emre'nin böyle birşeyi ona söylemediklerinden emindim. Tabiki Burak'ta aptallık yapıp böyle birşeyi söylemiş olamazdı.. Ama yinede kimin olabileceğini düşünmeden edemiyordum..

Aklıma kimsenin gelmemesi ve herşeyin mahvolmasi beni deli ederken yanımda duran Emre "Hadi pasta" dediğinde, sinirli bakışlarım onu buldu. Emre nasıl sinirlendiğimi anladığında ellerini yukarı kaldırıp "Şey.. Tamam.. Yani.. Boşver pastayı ya.." diyerek geri geri adım attı.

Yanıma gelen Burak ile bakışlarım onu bulduğunda "Duydun değil mi annemin söylediğini?" diye sordum. Burak kafasını olumlu anlamda sallarken "Duydum" dedi. Yüzünün aldığı şekilden onunda bu durumdan mutlu olmadığını anlıyordum ama elimden yapacak birşey gelmiyordu malesef..

Tabikide üzgündüm ama bu sayede Burak'ın cezasından kurtulmanın sevinci azda olsa içimde vardı. Hem başka bir zamana kadar o cezayı unutmuş olur, bende o cezadan kurtulmuş olurdum..

Sanki düşüncelirimi okumuş gibi "Merak etme gamzelim.. "Diyen Burak'ın gözlerinin içine baktım. " Bugün olmasa bile, elinde sonunda o cezayı sana vereceğim.."

Continue Reading

You'll Also Like

1K 82 14
Hayatı yalanlar üzerine kurulmuş bir adam , Paramparça olmuş bir kız , Yarım kalmış bir aşk Ve zalimce oynanmış bir oyun... Isimleri bile uyumluydu...
395K 26.1K 27
Açelya hiç hatırlamasa da henüz 5 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılmış ve gözlerini bir yetimhanenin revirinde açmıştı. Ailesi sen...
54.4K 1.3K 45
0531*******; Tanışalım mı 0531*******; Hadi ama cevap verr Aram; Anlamadım? 0531*******; Neyi anlamadın hayatımın anlamı tanışmak istiyorum Aram; Par...
904K 41.6K 28
Not: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. ........................................ ~ZS~....................................... Kına yakmak kendini adama...