26. BÖLÜM
13 ağustos 1957
14.50
İSTANBUL /
Yagop direksiyonda gözlerini yoldan ayırmadan yanında oturan Jasmine
" işler gittikçe tuhaflaşıyor bence artık durmanın zamanı gelmedi mi"?
" hayır Yagop, artık duramam, yılanı takip et ve sen beni buraya kadar getirdin"
" şu yılanı takip et lafını artık söylemesen ağrıma gidiyor, ne bileyim yılan biraz acayip hayvan yani sinsi falan"
" tamam haklısın"
" iste geldik bu sokakta olmalı"
" sizin sinagog da buralarda değil mi"?
" evet, yakın, geleyim mi seninle"
" hayır, tek başıma gitmek istiyorum"
" kaçta almaya geleyim seni"
" ben tek başıma giderim otele"
" emin misin"?
" tek başıma Amerika'dan geldiğime göre"
" doğru haklısın"
Jasmine araban indi. Elindeki kâğıda yazılı adrese bakıp evin numarasını buldu. İki katlı bir evdi. Eve girdi. Daireyi bulup kapıyı çaldı. Bir iki dakika sonra yaşlı bir adam açtı. Yaşlı adam Jasmine bakıyordu.
" merhaba, adresinizi oğlunuz Hayım'den aldım ben..."
Yaşlı adam gülümseyerek ve titrek sesi ile
" hoş geldin Yasemin... Bende seni bekliyordum... Konuşacağımız çok konu var"
" beni mi bekliyordunuz"
Diyerek şaşkın sordu Jasmine
" gel içeri kapıda durma öyle ben senin kadar genç değilim... Maalesef"
Jasmine yaşlı adama baktı. Saçı tamamen dökülmüş yüzü kırışıklar içindeydi. Beli hafifçe bükülmüştü. Jasmine içeri girdi.
" ben sizin fotoğrafınızı gördüm."
" geç otur Yasemin, kahve ikram etmek isterdim ama maalesef yok, kahveyi seversin biliyorum"
" kafam o kadar karışık ki Marad bey"
Yaşlı adam gülümsedi.
" beni hep birileriyle karıştırma huyun geçmemiş, otursana... Lütfen"
Jasmine koltuğa otururken bir yandan da etrafına bakınıyordu.
" bu ev..."
Yaşlı adam da etrafına bakındı.
" evet... Bu ev Yasemin"
Yaşlı adam da oturdu.
" oğlum nasıl iyi mi?"
" Hayım... Evet... Ben seni rüyamda gördüm... Fotoğraftaki halin ile... Bunu açıklayamıyorum ama..."
" rüyanda mı"?
" evet... Sanki bu evde... Neler oluyor kimsin sen..."
"ben kim miyim? Bence sorulması gereken soru bu değildi"
" sormam gereken şey neymiş "
" sen asıl kendinin kim olduğunu öğrenmek istiyorsun değil mi"?
" kim olduğumu biliyor musun"?
" o kadar yıl geçti ki... Ne kadar güzel olduğunu hep hayal ettim... Siyah saçların... O masum bakışın"
" efendim"
" Hayım'e heykelden bahsettin mi"?
" hangi heykelden"
" sendeki heykelden Yasemin, geleceğe giden heykelden"
Jasmine korku dolu gözlerle yaşlı adama bakıyordu.
" heykeli nereden biliyorsun... Ve geleceğe giden mi dedin sen"
" evet... Hafıza kaybı yaşaman çok ilginç... Hiçbir şey hatırlamıyor musun? Elindeki heykel ile geleceğe gidebiliyorsun... "
" anlıyorum"
Dedi Yasemin ve gülerek ayağa kalktı
" teşekkür ederim benim gitmem lazım... Geleceğe gitmek ha..."
Jasmine kapıya doğru yöneldi. Yaşlı adam arkasından seslenerek
" lütfen dur inanmıyorsun değil mi... ya bana söylediklerin... Gördüğünü söylediğin rüya... Kemal, Faruk... Elini tuttuğum anı... Sana söylediklerimi..."
Jasmine durdu. Yaşlı adama arkası dönüktü. Yaşlı adam devam etti.
" yirmi beş kutsal sayıdır... Aynı yedinin olduğu gibi... Yedi iki ile beşin toplamıdır..."
Jasmine birden yaşlı adama döndü
" önemli olan yedincinin kim olacağıdır... Ama bunu nasıl bilebilirsin sen"
" lütfen gel otur Yasemin... Gördüğün o rüya değildi, gerçekti... Benim ile konuştun sen"
Jasmine çaresiz tekrar oturdu.
" deliriyor muyum ben "
" hayır, Yasemin ben çok uzun yaşadım hayatım boyunca senin gelmeni bekledim... Geleceğini biliyordum..."
" ama bu nasıl olabilir Marad"
" Murat'ı Hayım'den uzaklaştırmamız lazım"
" Murat mı, Hayım'ın oğlu... Marad demek istedin yani..."
" onun adı Murat olacak... Zaman kırıldı Yasemin... Beni iyi dinle, Hayım ile Nadya gitmeli, Murat'ı burada bırakmalılar"
" ne diyorsun sen, torunundan bahsediyorsun..."
" merak etme, o iyi olacak... Adnan ile Emine ona bakacaklar... Ama önce bunu gerçekleştirmelisin"
" sen delisin"
" her şey sana bağlı yoksa her şey kötü olacak"
" ne diyorsun sen böyle hayatları tehlikede mi"?
" herkesin Yasemin..."
" herkesin mi ... ? Peki, bunu nasıl yapacağım ben"
" Yagop... Yagop'u kullan"
" sen Yagop'u nereden tanıyorsun"
" bana sen söylemiştin Yasemin hatırlamadın mı"?
" ben bu rüyayı..."
" rüya değildi anlamıyor musun?"
" her ne haltsa... Bunu buraya gelmeden önce yaşadım... Yagop'u tanımıyordum bile ve sana ben Yagop'dan bahsetmedim... Buraya kadar... Bir an olsun beni inandırmıştın... Az kalsın tüm söylediklerine inanıyordum ama tamam ..."
Jasmine tekrar kalkmaya yeltendi, yaşlı adam ellerini tuttu.
" Afet için... Yasemin Afet için... Bunu ona borçlusun..."
Jasmine yaşlı adamın ellerini, ellerinde hissettiğinde birden irkildi. Sanki vücudundan elektrik geçmişçesine titredi. Gözlerinde flaş patlamaları gibi anılar saniyelik parıldıyordu.
" sen... Sen Marad değilsin"
" demiştim sana... Beni başkasıyla karıştırman huyundan vazgeçmemişsin"
Jasmine koltuğa tutunarak oturdu. Neredeyse bayılacak gibiydi.
" nefes al... Kendine gelirsin... Hatırlıyorsun değil mi"?
" sen... Ama bu ..."
" hamileyken de böyle bir durum yaşamıştın... Yoksa gene mi hamilesin bebeğim..."
Jasmine'nin gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı.
" ukala olduğunu söyleyen olmuş muydu"?
Yaşlı adam gülümsedi.
" çoook... Hem de binlerce kez"
Jasmine yaşlı adamın gözlerinin içine sevgi dolu bakarak sordu.
" ne yapmam gerekiyor"