ALTACARIL

By huin_jangmi

8.1K 3.1K 64

More

Ep 1
Ep 2
Ep 3
Ep 4
Ep 5
Ep 6
Ep 8
Ep 9
Ep 10
Ep 11
Ep 12
Ep 13
Ep 14
Ep 15
Ep 16
Ep 17
Ep 18
Ep 19
Ep 20
Ep 21
Ep 22
Ep 23
Ep 24
Ep 25
Ep 26
Ep 27
Ep 28
Ep 29
Ep 30
Ep 31
Ep 32
Ep 33
Ep 34
Ep 35
Ep 36
Ep 37
Ep 38
Ep 39
FİNAL

Ep 7

217 85 0
By huin_jangmi

"Yanlızca on liraya! Yanlış duymadınız, sadece on liraya aşağıdaki numarayı tuşlayarak bu güzel ürüne sahip olabilirsiniz!"

Gözlerim yarı açık bir şekilde yatağıma uzanmış, en yumuşak pijamalarımı giymiş ve televizyonda elinde tuttuğu saç kurutma makinesini sallayarak satmaya çalışan adama bakıyordum.

"Kimse almaz da elinizde patlar inşallah."

Söylene söylene dünyanın belki de en saçma reklamlarından birini kumandayla kapattım.

Tamam ceza almış olabilirdim ama kendimi bu şekilde sinir krizine sokmaya ne gerek vardı yani.

Daha on iki saat bile olmamıştı ancak şimdiden kafayı yediğime bakılırsa önümüzdeki bir hafta boyunca ruh sağlığımı koruyabileceğim pek söylenemez.

Kapım tıklatıldığında yattığım yerde doğruldum, bedenimi hareket ettirmeden kafamı çevirdim.

Odama yanlızca Aysu Abla gelirdi ve o da iki saat önce atıştırmam için çikolatalar getirmişti.

O halde bu şüpheli şahıs kim olabilir? Annem desem, daha önce hiç odama gelmediğinden o olamazdı.

Ali Abi desem annem onun üst katta bulunmasından pek hoşnut olmuyordu.

Merakla yataktan fırladım ve kilitli kapıma koştum.

Sanki yıllardır bir adada kalmış, sonra bir gemi görmüş ve kurtulmak için var gücüyle havaya zıplayan bir adam edasıyla yapışmıştım kapıya.

"Kim o?"
"Coşkun. Sen biliyon hangi Coşkun."

Sesinden de,soruya kendi tarzında cevap vermesinden de Çağrı olduğunu anında belli etmişti.

Ben üzerimdeki şoku atlatmaya çalışarak onun nasıl gelebildiğini düşünürken, tekrar konuştu.

"Sen algılayana kadar kök salıcam burada."

"Sen nasıl çıktın yukarı? Aysu Abla görmedi mi?"

Hafif bir kıkırdama sesi duydum ve kulağımı üzerime kilitlenmiş kapıma iyice yaslayarak onu duymaya çalıştım.

"O da benim sırrım güzelim."
Durakladıktan sonra devam etti.

"İzel aşağıda Aysu Abla'yı oyalıyor. Bende anahtarı aldım."

"Helal be! Harikayım ben ya."
"Planı kuran biziz. Sen ne diye harika oluyorsun yer elması?"

Çağrı'nın şaşkın çıkan itirazını kapalı kapı arkasında olmama rağmen tahmin edermişçesine sorusuna kendimi hazırlamıştım.

"Çünkü ben arkadaş seçimlerinde harikayım yani."

Çağrı anahtarla kapıyı açmaya çalışıyordu.

Tabi bunu yaparken çenesi hiç durur mu, bana mutlaka laf yetiştirecek. Yoksa içi rahat etmiyor mavişin.

"Bana iltifat ederek kendini övebilmen de bir tuhaf ama çekici."

Dediğinde göz devirmekle yetinmiştim. Neden mi? Çünkü biricik arkadaşımı kızdırırsam vazgeçer ve beni burada ölüme terk ederdi.

Kapıyı açtığı zaman istediğimi söyleyebilirdim.

Eğer burada fosilleşerek can vermek istemiyorsam elimdeki şansı çok iyi değerlendirmem gerekiyor.

"Ya biraz hızlı olsana mavi!"
"Bir sus bak konsantre olamıyorum."

Göz devirmekte rekor kıran ben, tekrar göz devirerek cevap verdim.

"Ya sanki bomba imha ediyorsun! Altı üstü kapının kilidini açacaksın. Biliyorum malsın. Bak o kadar zor bir şey de istemedik senden. Yani sonuç olarak çocukken kafa üstü düşmekten kurtulsan da azıcık sıyırmıştı ucundan. Ama olsun."

Çağrı denemekten vazgeçerek sinirle kapıya vurdu.

"Ya bir sus. Allah aşkına şu çeneni bir kapalı tut. Annen saolsun buraya sınırsız wifi'si olan bir kafeye doluşabilecek ne kadar insan varsa o kadar anahtar döşemiş. Bir şikayetin varsa ona ilet."

Bir şey demedim, o da denemelerine devam etti. Aysu Abla fark etmeden açsa iyi olurdu.

Yoksa annem ona acımaz, kızımı kaçırıyorlar diye polise bile şikayet ederdi.

Bir kaç denemenin ve Çağrı'nın küfürleri eşliğinde kapı açıldığında ilkokulda öğretmeni tarafından yıldız almış bir çocuk gibi ellerimi çırptım.

Suya hasret kalmış bir balık gibi dışarı fırladım.
"Melda Teyze görmeden sıvışalım."

Çağrı şahanevi fikrine kafa salladım ve koşarak merdivenlere yöneldik.

Merdivenlerden inmeden kapımı tekrar kilitlemeyi unuttuğumuz geldi aklıma. Çağrı'nın kafasına vurarak konuştum.

"Git kapıyı kilitle salak!"
"Aa doğru."

Ayaklarını popişine vura vura kapıya ulaştı. Elindeki anahtarlıkara öküzün trene baktığı gibi bakıp tekrar bana döndü.

"Bunlardan hangisiydi lan?"
"Hey Allah'ım ya!"

》》》

İzel'in Aysu Abla'yı oyalamaya çalışmak için yemek tarifleri sorduğunu görmüş ve Çağrı'nın tüm saçmalıklarına karşı sakin kalamamış, evden akıl hastası olarak çıkmıştım.

Şimdiyse yarım saattir çocukluğumuzdan beri ailelerimizden kaçıp saklandığımız parkta oturuyorduk.

"Hiç mi normal bir günümüz olmaz arkadaş. Yoruldum artık."

Çağrı bankta yayıldıkça yayılmış, bir yandan da söylenip duruyordu.

İzel her zaman ki gibi onu görmezden gelerek bana döndü.

"Sana hala soramadım. Sabah ki olay neydi öyle?"

Bugün İzel'in sesini çok sık duyamadığım için tuhaf hissetmiştim ancak arkadaşlarımın da bilmeye hakkı var diye baştan sona her şeyi açıkladım.

Berke'nin kantindeyken yaptığı planı duyduğumu, kimseye söylemeye fırsatım olmadığını, onları engellemeye çalışırkan eşşek şakalarına benim kurban gittiğimi, her şeyi..

Çağrı fazla tepki vermeden dinlese de İzel her kurduğum cümlede kaş göz hareketleri yaparak sinirlendiğini belli ediyordu.

"İnanmıyorum yani. Sevmiyor olabilirsin ama bu kadar ileri gitmesi çocukça. Yani sevmemesini de anlarım sonuç olarak hepsi ondan yakışıklı. Kıskanmıştır. Özellikle de Taner'i. Kesin kıs-"

"İzel?"
Çağrı'yla birlikte soru dolu bakışlarımıza maruz kalınca şaşırarak bize baktı.

Sonra ellerini sallayarak kafasını diğer tarafa çevirdi.

"Aman iyi. Yakaladınız işte. Hoşlanıyorum Taner'den oldu mu?"

İzel cümlesinin yarısındayken Çağrı büyük bir kahkaha atmış, daha sonra cümlesinin bitmesini beklemişti.

İzel gözlerini kısarak cümlesini tamamladığında Çağrı'dan gelecek laflara hazırlıyordu kendini.

Çağrı da her zaman ki gibi zaman kaybetmeyerek konuştu.

"Taner seni ne yapsın be kız kurusu! Ancak evde temizlikdi, yemekdi şuydu buydu yaparsın.Az işe yara işe.Kesin evde kaldın sen. Söyleyim şimdiden."

İkisi birbirlerine giriştiklerinde ayırmama engel olan telefonumu cebimden çıkardım.

İlk başta annemin evde olmadığımı anladığını sanarak korkmuştum ancak ekranda tanımadığım bir numara vardı.

İzel ve Çağrı'yı boşvererek aramayı cevapladım.

Çünkü çılgın olmak bunu gerektirirdi. Ya düşünün tek çılgınlığım tanımadığım numaraları cevaplandırmak.

"Kiminle görüşüyorum?"
"Asıl ben kiminle görüşüyorum?"

Telefonun ucunda narin bir kız cevap verdiğinde sinirlenerek sesimi yükselttim.

"Arayan sensin daha ne soruyorsun?"
Bu sorum üzerine Çağrı onu çimdikleyen İzel'e işaret etti.

İkisi de merakla bana bakmaya başladılar.

"Ben Miru Saygıner'i aramıştım."
Kafamı salladım.

Daha sonra bu yaptığımı göremeyeceği gelince aklıma kendime kızarak cevapladım kızı.

"Buyur benim?"
Kız derin bir nefes aldı ve tekrar konuştu.
"Ben Melek."

Dedi nazikçe. İlk önce şaşırsam da numaramı nereden bulabileceğini düşünme zahmetine bile girmeden imalı bir şekilde İzel'e baktım.

Sonuçta henüz tanımadığı birine ev adresimi veren fosforsuz arkadaşım Melek'e de telefon numaramı vermiştir.

Bakışlarımdan anladığı için Çağrı'ya doğru ecişip bücüştü.

Bense sinirlendiğimi belli etmeden telefonda beni bekleyen nazik kıza döndüm.

"Üzgünüm çıkaramadım ilk."
"Ah sorun değil. Bugün okulda göremedim seni de.. Arkadaşından aldım numaranı. Sorun olmaz değil mi?"

Derin bir nefes alarak parkı aydınlatan sarı lambaya baktım. Ona karşı nazik olmak istiyordum nedense.

"Sorun olmaz. Bir şey mi oldu yoksa numaranı kaydedeyim falan diye mi aradın?"

Hafifçe güldü ve sakince konuşmaya devam etti.

"Her ikisi de.. Ancak arkadaşlarınız için aradığımı söylersem daha doğru olur. Arkadaşlarınız burada. Gelebilir misiniz?"

" Arkadaşlarımız ?"
Dedim kaşlarımı çatarak.

Melek de sesindeki sakinliği bozmuş ve doğrulamak istercesine konuşmuştu.

"Alaz Toralı senin arkadaşın değil miydi?"
Alaz'ın ismini duyduğumda tedirgin olsam da çaktırmamaya çalıştım.

Melek'in onların, onların ise Melek'in yanında ne işi olabilirdi.

"İçecek bir şeyler almak için markete çıkmıştım. Arkadaşlarınız evimin aşağısındaki sokakta bağırışıyorlardı. Sarhoşlar galiba."

Benim sormama bile gerek kalmadan her şeyi açıklayan Melek'e nerede olduklarını sorduktan sonra, İzel ve Çağrı'ya her şeyi anlatarak yola koyuldum.

Melek inandırıcı gelmiş miydi? Hayır.

Yalan söylüyor olabilir miydi? Sanmıyorum. O halde neden içimde bir huzursuzluk vardı?

Melek'in dediği adrese vardığımızda Çağrı gördükleri karşısında karnını tutarak anırmaya başladı.

Melek de bizim geldiğimizden habersiz onları gülerek izliyordu.

Kafamı İzel'e çevirdiğimde o da aynı şekilde bana baktı. Kulağıma eğilerek konuştu.

"Bu kızda bir şeyler var demedi deme."
Bende aynı şekilde kafamı ona doğru gömdüm ve söylendim.

"Bizimle arkadaş olmaya çalışıyor ancak nedenini bilmiyorum."

Melek de dahil olmak üzere uzaktan onları izlediğimizi fark etmemişlerdi.

Çağrı'nın anırarak gülmesini bile duymamışlardı sarhoş çocukların gürültüsünden.

"Bence Alaz'a yazıyor kanka..."

Gözlerimi kısarak mantıklı konuşan İzel'e döndüm. Ona cevap verecekken koluma var gücüyle asılan Arda'ya baktım.

"Napıyorsun bırak."

Biraz sert konuştuğum için pişman olsam da ayıldığı zaman hiç bir şey hatırlamayacağını düşünüyordum.

Arda asılmaya devam ederken çocuklara doğru seslendi.

Dikkatini sonunda Alaz'dan alabilen Melek'e yapmacık bir gülümseme takındım.
"Çocuklar bakın taşa yattım."

Diğer çocuklar da kendi de yaptığı espiriyi algılayamadıkları için bu gülümsememe neden olmuştu.

Farkında olmadan bana iltifat etmişti patates.
"Bırak hadi Arda."

Sarhoş patatesi kolumdan sıyırdığımda koşarak Melek'e sarıldı. Nedense gözlerim Alaz'a kaymıştı.

Yerde sürünen Taner ve Caner'in, Melek'i var gücüyle boğan Arda'nın, bir apartmanın köşesinde sızıp kalmış Ilgaz'ın aksine dimdik ayakta dikiliyordu.

Ona baktığımı fark eder etmez kafasını bana çevirerek ukala gülümsemelerinden birini yerleştirdi suratına.

İzel tabi ki kankalığımızın verdiği içgüdüyle kolumu dürttü.

Ona delici bakışlar atarken Alaz'ın seslenmesiyle tekrar ona döndüm.

"Pembelerden arınan prenses bize yardım etmeyi düşünüyor mu?"

"Sana yardım etmektense tüm servetimi okula bağışlar, sokaklarda aç yatarım daha iyi."

Alaz gülümsemesini arttırarak cevapladı beni.

"Herkes layığını bulur hiç değilse."
"Yumurta kafa.."

Diye söylensem de Arda'yı zaptedmek imkansız gibi gözüktüğü için biraz acıdım.

Bizimkilere işaret ettiğimde yanlarına vardık ve Taner'in kulağını ısıran Caner'i ayırmayı denedik.

Melek'i sarılıyorum diye boğmaya çalışan Arda'yı ayırdık ve Ilgaz'ı sızdığı yerden kaldırmaya çalıştık.

Sonuç olarak her zaman ki Miru Saygıner aksiyonları içeren günlerden biriydi.

Continue Reading

You'll Also Like

44.6M 1.3M 37
"You are mine," He murmured across my skin. He inhaled my scent deeply and kissed the mark he gave me. I shuddered as he lightly nipped it. "Danny, y...
563K 15.2K 48
After a year away at Kitty Hawk, Cassie Maybank returns to the Outerbanks with a determination to get her life back on track. To stay healthy, to mak...
195M 4.6M 100
[COMPLETE][EDITING] Ace Hernandez, the Mafia King, known as the Devil. Sofia Diaz, known as an angel. The two are arranged to be married, forced by...
Crossfire By 🩶

Fanfiction

129K 12.9K 111
just read. This book contains mature themes, explicit language, and scenes of a sexual nature intended for adult audiences only. It is rated R and is...