"Sultanım.." dedi Kösem. "Uzun zaman oldu. Ziyaretinize tekrar gelmek benim için büyük şeref. Siz yokken bu sarayda çok şey değişti.. Haseki Sultan oldum."
"Alâ.. Senin adına sevindim. Lakin daha öğrenecek çok şeyin var. Bir dahakine huzurumda benden fazla konuşmayacağını umuyorum."
Kösem bozulmuştu. Kendince düzeltmeye çalıştı. "Bir kabahatim olduysa bağışlayın sultanım. İstemeyerek..."
"Yeterli(!) Kösem hatun. Fazla söze gerek yok..." Biraz soluklandı, cariyesinin birkaç dakika önce önündeki sehpaya bıraktığı kahvesini yudumladı ve devam etti. "Demek Ahmed senin adını Kösem koymuş, öyle mi ?"
"Aslında sadece bu şekilde hitap ettiler, daha sonra herkes böyle söylemeye başladı."
"Sana insanlar neden Kösem desin ki ? Senin diğerlerinden ne fazlan varmış ?"
Kösem bozulmuştu lakin bir şey dememesi gerekiyordu.
"Sultanımız diğer gözdelerinden önde olduğumu söylediler."
Safiye küçümseyerek sırıttı. Uzun zamandır saraya böyle bir cariyenin gelmesinden korkuyordu. Sanki Kösem'in içinde henüz alev almamış kor alev duruyordu. Bunu ancak kendisine benzeyen, onunla aynı yollardan geçmiş biri anlayabilirdi.
İçinden geçenleri belli etmemek için tekrar gülümsedi ve "Alâ" dedi. "Ziyaretin için teşekkürler Kösem.. Bilare torunlarımı da görmek isterim. Başka söyleyecek bir şeyin yoksa çekilebilirsin..."
"Sultanım af buyurun lakin, nasıl döndüğünüzü merak ediyorum... Sadece merak. Merakımı mazur görün."
Safiye şaşırmıştı.
"Geri dönmek için bir şey mi yapmam gerekiyor ? Aslan torunum çağırdı, geldim. Belli ki bana üzüldü, yaptığından pişmanlık duydu."
Kösem kesin öyledir der gibi kafasıyla oynayladı. Daha sonra önünde eğilerek "Müsaadenizle sultanım.." dedi ve daireyi terk etti.
Safiye yanında duran Gülsüm Hatun'a hitaben konuşmaya başladı.
"Ne yazık ki henüz istediğimizi tam olarak elde edemedik. Haremin yönetimini tekrar ele geçiremezsek, Handan Sultan bir hiç uğruna öldürülmüş olacak."
Birkaç saniyelik sessizliğin ardından ani bir şekilde "Gülsüm !" dedi, "Hemen hatunu çağır, geri gelsin."
Kösem geri getiildi ve Safiye onu ne için çağırdığını anlatmaya başladı. Kösem şaşkındı.
"Senden bir ricada bulunacağım.. Bunu yarı rica, yarı emir olarak gör."
Kösem iyice merak etmişti. Bir şey söylemek yerine, susup dinlemeyi tercih etti.
"Benim Harem'i tekrar yönetebilmem için senin yardımına ihtiyacım var. Sen Ahmed'in en yakını, en değer verdiğisin. Onu bir şekilde ikna et, ben de eski makamıma geri geçeyim. Harem'in yönetimi için beni öner... Cansel Hatun yerine beni.. Hem koskoca Harem'i uzun zaman boyunca bir kalfa yönetecek değil ya ?"
"Ben ne karışırım sultanım ? Benim boyumu aşar. Haşa.."
"Dinle... Sen elinden geleni yap. İşe yaramazsa kabulümdür. Yeter ki yap."
Kösem, Safiye Sultan'ın dediğini kısa zaman içinde yapmayı başardı. Ahmed, Safiye Sultan'a haksızlık ettiğini düşünerek ve tecrübesinden dolayı onu tekrar Harem'in idaresine getirdi. Safiye Sultan tekrar eski makamına yükselirken içinden geçenler, duymaya değerdi.
"Ben Safiye... İstediğimi ne ara alamadım ? Kim durabildi önümde ? Kaybetsem de hep tekrar kazandım..
Ben Safiye.. Gücümün kaymnağı zekam ve cürretimdir. Makamımı tamamen kendime borçluyum. En güçlüleri ben olacağım.. Benden daha güçlü bir hatunun olmasına asla izin vermeyeceğim !"