Ateş'in İzleri

By loneriders

936K 32.3K 1.8K

Cesaretli Kadınla İnatçı adamın hikayesi.. Sizi en yakın arkadaşınızla aldatan eski sevgilinizden nasıl intik... More

Giriş..
1 -Tanışalım o zaman- +18
2 -Beklenmedik Misafir-
3 -Nirvana kulübü-
4 -Mutsuzluk-Mutluluk- +18
5 -Karşına çıkmayacağım..-
6 -Masum öpücük-
7 -Bebek-
8 -Yıldızlar avuçlarımda-
9 -Kırık kalpler-
10 -Keşke burada olsaydınız-
12;part1 -hedefimiz dedenin evi-
12 Part2: Kalpsiz Adam
13 -Sevdiğim kadın mı?
14 -Çünkü aşık oldum-
15- Hayattan mutluluk çalmak..
16.. -Seni İstiyorum-
17- Masal düğünü
18.. -Aşk yok Sevişmek yok-
19.. -Kız kaçırma-
20. -Kaçamak mutluluk-
21.Korku.
22.. Sarıl ki unutayım.
23.. -Sevilmediğimi duymak istiyorum-
24.. Pişmanlık
25.. Özür dilerim..
26.. Bu aşk benim mi?
27.. Çünkü aşığım..
28.. Ne olur ölmesin..
29.. Veda..
30..Kırık..
31.. Kimsem yok
32.. Gidiyorum
33.. Acı
34.. Değişen hayatlar..
35.. Kavuşma..
36.. Evleniyoruz..
37.. Oğlum için!
38.. Eriyen buzlar..
39.. Oğlun evlenmemizi istemiyor!
40.. Mutluluğun ismi Mehmet!
Yazar susmuyor)
41.. Geri dönüş.
42-Final- Mutlu yarınlara...
Kırık
Doğum günü...
Özel bölüm-Son
Gökyüzünün yalnızlığı

11 -Yalnızlık-

21.6K 756 31
By loneriders



Leyla dışarıya çıktığından beri soğuk havayı içine sanki yıllardır ciğerleri oksijene aç gibi çekiyordu. Vücudu sanki ölü birisine ait gibi yorgundu.

Ne akşamın ayazını hissediyordu ne de üşüyen tenini. Sadece yaptığı gözlerinden yaşların akmaması için mücadele etmekdi.

İçindeki korkuları acıları bir birine karışmışken Leyla ayakta durmakta zorlanıyordu.

"Keşke..keşke birisinin beni düştüğümde kaldıracağını bilsem. O zaman bir saniye bile düşünmem çökerdim yere. Gözlerim acıyana kadar ağlardım.
Birisinin beni toparlayacağını bilsem seve seve dağılırdım." diyordu içinden.

Her üşüdüğünde ve kendini kötü hissettiğinde yaptığı gibi kendi elleriyle kendini sarıp gözlerini kapatıp yüzüne vurup geçen rüzgara dinlemeye bıraktı kendini..

O kadar dalmıştı ki omzuna dokunan elin etkisiyle yerinden sıçradı.

Bulut Leylanın bu haline yorgun bir yüz ifadesiyle gülümsedi.

"Yine anlaşılan meditasyon yapmışız."

Leyla elini kalbinin üzerine götürürken Bulutun söylediklerine göz baydı.
"İnsan bir seslenir ya, ödüm koptu." diye sitem etti.

"Seslendim ama duymadın."

Bulut Leylayı koltuğunun altına çekmişti.

Bu dünyada çekinmeden dertleşe bileceği bir kaç insanlardan biriydi kiymetlisi.

Leyla Bulutun üzgün olduğunu anlayıp gözlerinin içine baktı içindekileri söylemeden anlamak ister gibi.

"İyi misin?"

"Bilmem. İyiyimdir herhalde. Miniğim ve sevdiğim kadın iyi çok şükür. Ama Ela'nın bu durumda olmasının nedeni benim." derken gözlerini belli belirsiz bir noktaya dikmişti.

"Ya sen deli misin? Sen niye neden olasın ki? Hamilelik bu salakcığım." belki biraz şaka yaparsa Bulut iyi olur diye düşünüyordu.

"Onu kast etmediyimi biliyorsun." sonra Leylayı taklit ederek "Salakcığım." dedi.

"Bak annemler yeni öğrendi, babamın tepkisi doğal sonuçta kiymetli kızı söz konusu. Sana güvenmemeleri değil. Şimdiden adım gibi eminim babam bu fikire ısındı biraz konuşursak sizi destekler."

Bulut her karanlıkta kaybolduğunda Leyla ona elini uzatır çıkarırdı hep. Ne kadar kendisinden küçük olsa bile. Çocukken de böyleydi. Şimdi de!

"Bugün sen beni aradığında kapıdaydım, sen arayınca apar topar döndüm. Umarım senin dediyin gibi olur. Yoksa kız kaçırmam da bana yardım edersin."

Leyla uzun zamandan sonra içten bir kahkaha attı.

"Tabii, sonra da desinler ablası evde kalmasın diye kocaya kaçırttı."

"Her şey benim miniğim için. Sen bile şimdiden onu çok seviyorsun."

"Tabii ki. Hem de canımdan çok. Teyze olmak için sabırsızlanıyorum. Hani bilirsin ya teyze anne yarısıdır." derken yüzünde salak gülümseme oluşmuştu.

"Bilmem mi? Hadi yukarı çıkalım. Ela uyanınca bizi görmezse telaşlanır."

"Tamam." dedikten sonra beraber yukarıya çıkmışlardı.

Merdivenlere çıkarken aklındaki soruyu sormak ve sormamak arasındaki uzun kararsızlıktan sonra "Mert gitti mi?" pat diye sormuştu.

Bulut duyduğu soruyla merdivenlerde durup Leylaya döndü. "Evet gitti. Ona borçlandım ben. Ela onun sayesinde iyi."

"Haklısın."

Odaya sessizce girdiklerinde Ela'nın uyanık olduğunu ve telefonda birisiyle konuştuğunu görünce sessizce koltuğa geçip bitirmesini beklediler.

Ela konuşmasını bitirince ona soru soran bakışlarla bakan Bulut ve Leyla ikilisini fark edince "Merveyle konuştum. Yarın mutlaka kendi doktorum kontrol etmeli beni."

"Sizinle gelmemi ister misiniz?" Leyla ablasını yalnız bırakmak istemiyordu.
Ela "Tabii. İstiyorsan neden olmasın." derken kardeşinin bebeğini ultrasonda da olsa ilk kez görecek olması için heyecanlanmıştı

Bir süre sonra doktor odaya gelmiş son kontrolleri yaptıktan sonra artık gide bileceklerini söylemişti.

Bulut ne kadar da kendi evine götürmek istese de Ela karşı çıkmıştı. Ailesini özellikle de babasını kızdıracak her haraketten kaçıyordu.

Leyla onun neden böyle davrandığını anlayınca "Evin uslu kızı." diye dalga geçiyordu.

Uzun ve neşeli yolculuğun sonunda Bulut arabayı evlerinin önünde durdurmuştu.

Leyla çifti yalnız bırakmak için kapıyı açmak bahanesiyle arabadan indi.

Bulut yalnız kalmalarını fırsat bilip sevdiği kadının dudağına uzun ve sevgidolu öpücük kondurdu. Ne kadar geri çekilmek istemese de bulundukları yerin huzursuzluğunu yaşıyordu.

Geri çekilip alnını Elanın alnına yasladı. Bir süre sonra ikisinin de nefesi düzene girince "Yarın geleceğim, her şeyi düzelteceğim. Miniğimin ve senin üzülmeni istemiyorum. Tamam mı güzelim?" derken gözlerini Elanın gözlerine dikmişti.
Ela bu surat ifadesini çok iyi biliyordu.

Dediğimi yapmasan bildiğimi yaparım diyordu bakışlarıyla.

Uslu uslu başını evet anlamında salladıktan sonra sevdiği adamı uzunca öpmüş ve sonrasında arabadan inmişti.

Buluta el salladıktan sonra dikkatli adımlarla büyük kapıdan içeri geçerken evin kapısında Leylanın yanında babasını görünce adeta olduğu yere çivilenmişti.

Leyla babasını öpdükten sonra "Babacığım, sen her zaman bizim kahramanımız oldun. Seni çok seviyoruz biz. Ne kadar canımız yansa da düşmeyiz biz çünkü senin kızlarınız. Ama sen bize sırtını döndüğünde öyle bir dağılırız ki bir daha düzelmeyiz." derken sesi titremişti.

Daha fazla dayanamayıp koşar adımlarla içeri koşarken bir yandan da ablası için bildiği tüm duaları ediyordu.

Ela kıpırdamadan babasını izliyordu. Babası eliyle gel işareti yapınca babasının yanına gitmiş ve hiç tereddüt etmeden babasına sarılmıştı.

Ahmet bey kızının saçlarını okşamış ve öpmüştü.
"Güzel narin kızım.." bir baba duygulanmıştı. Herkesin güçlü, kahraman bildiği babaların sesi, kalbi en çok evlatları için titrer, onlar için korkardı.

Ela geri çekildi ve göz yaşları eşliğinde babasını izledi.
"Babam, seni çok seviyorum."

Ahmet bey boğazını temizleyip konuşmaya başlarken sesinin titrememesine dikkat ediyordu.

"Kızım, benim kadar sevemezsin. Senin parmaklarına ilk dokunduğumda mutluluktan ölecek gibi hissetmiştim. Seni görünce sadece şimdiki halinle görmüyorum o ağlayan bazen gözlerini kocaman açıp bize bakan, bahçede oynarken gülen bir kız çocuğunu minik kızımı görüyorum."

Ela duyduğu son cümle ile gülümsedi. Bulut da bebeğine miniğim diyordu.

"Senin mutlu olman için her şeyimi bir an bile düşünmeden feda ederim. Ama üzülmene neden ben isem ölmeyi isterim. Bulut da sen de benim canımsız, evlatlarımsız. Biliyorum o seni üzmez. Ama babayım işte. Babalar kızlarını paylaşmayı sevmez hele ilk göz ağrılarını hiç!" derken kızına göz kırpmıştı.

Ela babasının söylediğine kıkırdarken "Baba Leyla duymasın, kızar." dedi.

"Yarın Buluta söyle gelsin. Akşam yemeğinde konuşalım. Misafirlerimiz de olacak."

Ela heyecandan kekelemişti. "Tta..tamam babacığım. Misafirlerimiz kim?"

"Mesut amcaların."

Baba kız konuşmalarını bitirdikten sonra içeriye geçtiler.

Ela annesinin yanına gitmiş mutlu haberi vermişti. Annesine sarılan onu bir sürü öpücük yağmuruna boğan Ela adeta kanat çırpıp uçacak durumdaydı.

Her şeyden habersiz banyoda sıcak suyun onu biraz daha rahatlatmasını bekleyen Leyla kendini çok yorgun hissediyordu.

İnsanın bedeni yorgun olduğunda dinlenince geçiyor ama ruh yorgun olduğundan yorulma nedenine ihtiyacı oluyor. Nasıl bir kırık kalbı sadece kıran düzelte bildiği gibi.

"Leyla.. Aç kapıyı.." ablasının heyecan dolu sesini işittiğinde endişelendi.

"Ela ne oldu? İyi misin?" diye sorarken aynı zamanda suyu kapatmış ve bornozu giyiniyordu. Apar topar kapıyı açan Leyla ablasının gülen yüzünü görünce afallamıştı.

"Ela ne oldu?"
Ablasının sırıtmasının hem de deli gibi 32 diş sırıtmasının tek nedeni ola bilirdi.
"Vallaha mıı?" diye sorarken o da ablası gibi salak salak sırıtmaya başlamıştı.

Ela Leyla gibi yaparak "Vallahaaa." dedikten sonra abla kardeş sevinç çığlıkları eşliğinde sarılmışlardı.

Leyla Elayı zar zor yatağa oturtduğunda "Ela süperötesi hipertaktifliyin mi tuttu? Otur sen. Ben de üzerime rahat bir şeyler giyinip geliyorum." dolaptan bir şeyler alıp yeniden banyoya girdi.

Ela elini karınına koyup sırtüstü yatağa uzandı. Gözlerini kapatıp içinden binlerce kez şükür ediyordu.

Yatağın diğer tarafında haraketlenme hissettiğinde gözlerini açıp Leylaya baktı.

Leylanın gözlerinden ani bir hüznün geçtiğine yemin ede bilirdi.

"Leyla, iyi misin?"

Leyla bu sorunun günlük keyif sorusu olmadığını ablasının sesinden biliyordu.

"İşte olduğu kadar. Biz ona karışık diyelim." derken omuz silkmişti.

"O da seni üzdü."

"Yok Ela ben üzdüm kendimi. Kıran da bendim kırılan da. O gece onu hayatıma sokan bendim. Bazen düşünüyorum belki de başkası olsaydı vazgeçerdim ama onun gözlerine takıldım ben. Bakışlarında bir şey vardı. Huzur veriyordu, güven veriyordu."

Konuşurken parmaklarıyla oynuyordu.
Ela Leylaya sarılıp saçlarını okşadı.

"Güzel kardeşim, sen o kadar güçlüsün ki seninle gurur duyuyorum. Ama ben bugün onu gördüm, sana olan bakışlarını gördüm. İzin ver zaman geçsin. O bakışlar Bulutun bizim aramızda olanları kabullenmek istemediği zamanlardaki gibiydi. Çaresizce uzaktan izliyordu."

Leylanın yüzünde acı gülümseme vardı.
"Bilmiyorum. Boş ver beni seni konuşalım. Bulutla konuştun mu?"

"Unuttum."

Leyla Elanın cevabını duyunca pis pis sırıttı. "Buluta oyun oynayalım. Ama sevdiceğime kıyamam diyorsan baştan söyle."

Ela da aynı Leyla gibi sırıtıyordu ama bir tarafı yapma diye yalvarıyordu.

Leyla planını kısa özet geçtikten sonra Ela Bulutla konuşmuş sonrasında uyumak için kendi odasına gitmişti.

Yatağında bir o yana bir bu yana dönerken sonunda kalkmış Leylanın odasına dönmüştü.

Kapıyı çalıp içeri girince beklemeden yatağa uzandınve yorganı üzerine örttü.

"Ela bak adam gibi uyu üzerimden yorganı çekme!"

"Ya ama biz iki kişiyiz sen tek."

"Tamam tamam. Teyzesi kurban olsun minnoşa." diye konuşurken sanki sahiden karşısında küçük bir bebek vardı.

Uzun bir sürenin sonunda ikili uykuya teslim olmuşlardı.

Uyandıklarında günün nasıl nereden geçtiklerini fark etmemişlerdi.

Gün boyunca Leyla kendini bahçeye atmış, köpükle oyunlar oynamış Aliyle uğraşmıştı.

Leylanın evi neşelendirmesi çok büyük bir gerçekti. Aliyle birlikteyken muhteşem ikili oluyorlardı.

Ali zaten Leylaya benziyordu.

Hayatdolu,komik, eylenmeyi, film izlemekten çok zevk alıyor, Leylayla basketbol maçı izlemeyi seviyordu.

Yine Ali ve Leyla bahçede küçük maç yapmak kararı almışlardı. Akşam yemeğinin yaklaşdığını fark etmeyecek kadar oyuna adapte olmuş durumdalardı.

Onları daha doğrusu Leylayı hayranlıkla izliyordu bir çift göz camın arkasından. Leyla her güldüğünde  adam o gülüşlerde kayboluyordu. Ne kadar uzağa kaçsa da yolu yine o kadına çıkıyordu.

Ali Merti farkedince eliyle gel işareti yaptı.

Mertle ara sıra internet üzerinden konuşan Ali konuşmalar sırasında onun da basketbol oynamayı seven biri olduğunu öğrenmişti.

Ve Ali Merti çok sevmişti.

(Yazardan"hıh ablasına bu konuda da benzemiş 🤓😬" yazmasam içimde kalırdı😏)

Leyla gelenin kim olduğunu görünce hızla başını başka yöne çevirdi. Yeniden top oynamaya başlarken Ali yanından ayrılmış ve Mertin yanına gitmişti.

Biraz daha oyalandıktan sonra topu bıraktı ve dönmek için yürümeye başladı.

O kadar dalgındı ki, karşıdan havlayarak koşan Köpüğü fark etmemişti.

Köpüğün üzerine atlamasıyla boş bulundu ve bir kaç adım geriye giderken ayağına bir şeyin takılmasıyla yere düştü başını çarptı.

"Ahhh.." Diye acı dolu inleme döküldü dudaklarından.

"Leyla!" Mert gördüğü şeye
telaşlanmıştı.
Bir kaç adımda yanına vardı ve yüzünü göre bilecek şekilde eğildi.

"İyi misin? Niye bu kadar dalgınsın, yürürken önüne baskana." diye hesab soruyordu Mert.

Leyla acıdan yüzünü buruştururken cevap vermeye çalışıyordu.

"Herhalde kendi canımı acıttım senin değil! Bana çocukmuşum gibi hesap sormayı keser misin?"

"Büyüdün mü ki hiç?! Sorun da o ya kendi canını acıttın!"

Mert Leylanın yaralanıp yaralanmadığını kontrol ederken Leyla Mertin suratını inceliyordu.
İçinden "o gözlerindeki ifadenin anlamı ne? Endişelenmek mi acımak mı yoksa?"

İkisi de onları meraklı bakışlarla izleyen Aliden habersizdi.

"Yaralarım ağır değil. Yani ölmeme neden olmaz. Mutlu olacağın haber veremedim kusura bakma!" derken en duygusuz bakışlarla ve alaycı ifadeyle Merte bakıyordu.

"Abla senin canının yanmasına Mert abi niye mutlu olsun ki?"

Her ikisi de Alinin de orada olduğunu hatırlayınca bakışlarını bir Aliye sonra yeniden bir birlerine çevirdiler. Aniden gelen soru karşısında kendilerini gafil avlanmış hissediyorlardı.

"Ali senin ablanın şaka anlayışı çok farklı. Ne zaman beni görse kendinin komik olduğunu göstermek için şakalar yapar." derken alaycı tavır takınarak Leylaya bakıyordu.

Leyla tek kaşını kaldırıp bakışlarıyla "ya?" der gibi bakıyordu.

Mert Leylayı yerden kaldırınca Leyla canının acımasını takmayarak üzerini değişmek adıyla içeriye koşar adımlarla gitmişti.

Üzerini deyişip geri döndüğünde üzerinde olduğunu hissettiği bir çift gözü yok sayarak koltuklardan birine geçip oturdu.

Elaya baktığında Bulutun henüz gelmediği için telaşlı olduğunu anlıyordu.

Ablasına gözkırpıp gülümsedi.

Elanın üzerinde ki heyecanın ikinci önemli nedeni gece onu kandırmasıydı.

Kapı çalınınca tüm başlar gelenin kim olduğunu görmek için girişe çevrilmişti.

Bulut içeriye girdiğinde herkesle selamlaşmış ve geçip boş yerde oturmuştu.

Bulutun peşinden gelen iki kişiyi görünce Leyla ve Ela ayağa kalkmış "Caaan!!" diye bağırmışlardı.

Her ikisi Can'a sarılırken Leyla arkadan Mertin boğaz temizleme sesini duyunca omuz silkti.

"Kızlar öldürdünüz beni!" diye yalandan sitem etti Can.

"Sus be salak özledik." iki kardeş aynı anda azarlamıştı.

Can teslim olduğunu göstermek amaçlı ellerini havaya kaldırmış ve sonrasında annesinin yanında duran Ahmet bey ve Seda hanımla görüşmeye gitmişti.

Leyla ve Ela Jülide hanımla görüşürken Jülide hanım Elaya daha sıkı sarılmıştı.

Seda hanım salondaki Mesut beylere dönüp "Jülide hanım, Bulutun teyzesi, Can ise kuzeni." diye taktim etti.

Tanışma faslından sonra Ahmet bey Bulutun gözlerinin içine bakarak konuşmaya başladı.

"Dün bir karar verdim umarım yanılmamışımdır. Ben sizin her ikinizi canım kadar çok seviyorum. Kızım benim kiymetlimdir. Sen de benim için evladım gibisin oğlum, inşallah çok mutlu olursunuz."

Bulut konuşmaları duyunca şaşırmış bir şekilde Elaya baktı. Ela ve Leyla gülüyorlardı.

Oysa ki, dün gece Ela aradığında izin vermediğini ve ikna olmayacağını söylemişti.

Bulut Elaya seninle sonra görüşürüz bakışı attıktan sonra Ahmet beyin yanına gitmiş elini öpdükten sonra sarılmıştı.

"Çok mutluyum enişte. Senin sayende."

Elanın annesi ve Jülide hanım Ela ve Bulutu yanlarına çağırmış ve onlara iki kutu uzatmışlardı.

Bulut kutuyu açtığında babasının yüzüğünü görünce gözleri doldu. Ela ise artık göz yaşları içinde kutudaki yüzüğe bakıyordu.

Daha dört yaşındayken yengesinin elinde gördüğü yüzüğü çok sevmişti. Yengesi sevecen bir tavırla Elaya büyüdüğünde seni çok sevecek biriyle evlendiğinde sana bu yüzüğü hediye edeceğim diye söz vermişti.

Buluta bakıp sessizce "Yengem sözünü tuttu.." dedi ve sarıldı.

İkili tebrikleri kabul ettikten sonra herkes masaya geçmişti.
Yemek sırasında Can ile Leylanın tatlı atışmaları herkesin kahkaha atmasına neden olmuştu.

"Picasso.." Can aklına gelen fikri masada Leylaya sunmak istiyordu.

"Haa canım.." Leylanın dalga geçtiğini anlayan Bulut pis pis sırıtıyordu.

"Picassocuğum, şimdi New Yorkta arkadaşımın kullanmadığı atolyesi var. Sen hani bana anlatmıştın ya Amerikaya taşınmak istiyorum eğer o fikrin varsa hâlâ o atölyeye yakın bir yerlerde ev tutarsan anahtarları senindir."

Leyla uzun zamandır askıya aldığı kararı düşününce hayatını mesleğini ne kadar ertelendiğinin farkındaydı.

"Düşünürüm. Aslında hâlâ istiyorum." dedi. "Doğrusu burada kalmak için nedenim yok."

Acı gerçek tüm çıplaklığıyla ağzından çıkıvermişti.

"Bir aya kadar buradayım. Düşün."

Yeniden masada sohbet günlük konuşmalara ve nişan meselesine dönmüştü.

Mert lavaboya gitmek için masadan kalktı.

Leyla odasından telefonunu almak için yukarı çıkarken merdivenlerde Mert ile karşılaşınca geçmek için diğer tarafa döndüğünde

Mert kolundan yapıştı.

"Pikassocuk, Amerikaya mı gidiyorsun?" yüzünde alaylı bir ifade vardı.

Leyla karşılaştığı tavır karşısında hiddetlenmişti.

"Evet Mertcik!"

"Benimle doğru konuş." yüzüne doğru tıslamıştı.

"Sen konuşursan konuşurum."

Mert canını yakan soruyu bir daha sormuştu.
"Kalmak için hiç mi nedenin yok?"

Leyla bu kez alaylı bir tavırla değil anlamlandıramadığı bir surat ifadesiyle karşılaşmıştı.

Sanki bir şeyler anlamak için dikkatlice Mertin yüzünü inceliyordu.

İntikam zamanı diye düşünerek duygusuz bir bakışla "Hiç yok."

Kolunu kurtardığı gibi odasına koştu.
Odasında bir süre kaldıktan sonra yavaş adımlarla aşağıya indiğinde Mertin çıktığını gördü.

Herkesten izin isteyerek evden çıkıp arabasına bindi. Bu gece en çok ihtiyacı olan tek şey yalnızlığıydı.

Belki de birisinin açdığı boşluğu yalnızlık doldura bilirdi..

Bölüm sonu.

Bol Mertli ve Leylalı bir bölüm olacak sonrakı bölüm.

Yorumlarınızı bekliyorum🙇🏻

Bilmek istiyorum neyi beğendiniz neyi beğenmediniz 😏

Unutmayın 🙅🏾
Her güzel yorumlarınızla odasında tek başına deli gibi kahkahalar atan birisi var burada 🤗

O zaman ne yapıyoruz????????

Yorumlarda buluşuyoruz 🎈🐾💋

Continue Reading

You'll Also Like

47.5M 2.2M 89
Korkmuyordum, ne karanlıktan, ne gürleyen gök gürültüsünden, ne de bana zarar verebilecek bir insandan. Çünkü ben karanlıktım, ben gürleyen göktüm...
4.3M 168K 31
*Hikayenin ilk 13-14 bölümü düzenlenmiş, gerisi daha sonra düzenlenecektir. Okurken göz önüne almanızı isterim :) * Hikayedeki kurum ve kuruluşlar ta...
3.1M 126K 53
"Ben harama bakamam. Sen bana haramsın. Gözlerine bakmak, ateşe düşmek demek. 'Saçlarına dokunmak istiyorum' diyorsun lakin o dokunuşların benim içi...
3.4M 127K 53
Tek bir gece iki yabancının hayatını birleştirdi. Gece karası gözlerin büyüsüne kapılmaktan ölesiye korkan masum ve kırılgan bir kadın... Zümrüt yeşi...