Rüzgar'a sağ sol diyerek bir sokağa girdim. Keskin'i de durdurdum. Melisa'yla kısa bir süre birbirimize bakıp gülmeye başladık. Bir süre sonra gülmemiz durunca kaykayı elime ve köpekleride diğer elime aldım. Yolda telefonuma baktım. Ahh yine bir sürü bildirim. Bildirimlere baktım. Okul müdürünün numarasının bende ne işi var lan hem de 'KELTOŞ MÜDÜR' diye kaydetmişim. Heralde okula alkollüyken geldiğimde oldu inşallah hocaya yavşamamışımdır.
Mesaj atmış 'Arkadaşından özür dile!' diye.
Bende 'nah' diye mesaj attım.
Müdür 'Atıldın yarın son kez gel ve çık!!!'
Ananı sikiyim 'Hocam valla kuzenim yazmış, yemin ediyom ben yazmadım.' yalan, külliyen yalan eğer bu sefer de atılırsam kendi okullarımdan birine gitmek zorunda kalacağım. Abi daha Üniversite birdeyim gitcek okul kalmadı hay ben böyle şansın... Mesajlara cevap verirken bir çocuğa çarpmışım.
"Önüne baksana!" dedi.
Gözlüğümü elimle hafif indirdim kafamı eğip çocuğa baktım. Sonra gözlüğümü geri yerine takıp ilerledim. Zaaa göt ettim fıstık gibi çocuğu ... Neyse...
Yeniden mesajlara baktım. Müdür
'Ben onu bunu bilmem biri bana senin adından saygısızlık etmiş olabilir ama benim zaten seni kovmak için mazaretim var.' Hay amk yaa!!!
'Siktir et o zaman beni niye yoruyon yarın gelmiyom!'
Müdür 'İyi yeni okulunun seni alacağını sanmıyorum.'
'Ya yeni okulumun sahibi bensem.' yazdım öyle bir koydum kii!
Hey bunu yapınca böyle bi rahatlama geldi. Böyle... lan ben uçuyom mu?
Kendi okullarımdan bazılarına baktım. Hangisi daha iyi olur diye. Sonra Aksun koleji iyidir dedim. Düşündüm de istediğim kişiyi döver istediğim kişiye söverdim. Melisa'ya baktım. Çocuğa ve bana bakıyordu. Sonra yüzünde muzip bir sırıtış belirdi. 'Noldu.' bakışımı attım. Anlayan anlar abi.
O da "Yok bir şey." dedi. Off yarın illa başka okula gidecektim. Hoş eski okulumda da arkadaşım yoktu. Abi ben bunu kutlarım niye mazaret işte benim şu lunaparkı kapattırayım. Orda çarpışan araba, dönme dolap, korku tüneli, atlı karınca ve şu dönen balerin şeysi dışında su için özel yapılmış aqua park yaptırmıştım. Yüzmek için yapılmış uzun bir havuz, onlarca ve çeşit çeşit kaydırak ve binlerce simit gibi şeyler vardı. Yeni okulumdaki herkesi çağırması için Burak abiye mesaj attım.
Burak abinin lakabı Ateş'di. Neden çünkü küçüklüğündeki olay yüzünden, yangın, tramvalar falan ateşi bu yüzden seviyordu. O korkularının üzerine gitmeyi seven biriydi ve bu yüzden ateş görünce hemen yanına gidip yaz olsa bile ellerini ısıtırdı. Ayrıca bir bilgisayar uzmanıydı. Bi ara eski sevgilisinin bütün hesaplarını ele geçirmiş 'Burak'ı özledim. Kokusunu, gözlerini...' gibi şeyler yazmıştı.
'Ateş bana şu benim eski okulumdaki öğrencilere mesaj at bu gün lunaqua (sallarken ben) parkta parti olduğunu söyle ve yüzmek için yedek kıyafetlere de ihtayaçlarının olduğunu söyle.' yazdım. Eve gelmiştik. Keskin ve Rüzgar'ı külubelerine koydum. Odama doğru gittim. Odam oturduğumuz villanın toprak altı olan bir yerdi. Buraya kardeşim hariç kimseyi ama kimseyi sokmazdım. Odanın süper bir sıfatı vardı. Duvarlarda baskılı bir şekilde KESKİN yazıyordu. Duvarlar siyah baskılı keskin yazan yer ise koyu maviydi. Duvarlarda bazı resimler vardı. Sanatsal durmasını istemiştim ama bana çok saçma geliyordu. Bunları evin başka bir yerine asacağım. Duvardan resimleri indirdim. Ardından saate baktım. Saat daha ikiydi. Hemen resim yapmalıyım deyip şekilsiz fırça darbeleri attım. Şekle baktım. Rengarenk çizgiler vardı. İnce fırçama gri boya alıp çizgilere sebepsizce gölgeler ekledim. Soyut şeyleri sevmezdim. Birkaç resim daha yapıp duvara astım hayır güzel göründüğü için değil sadece kendim yapmış olduğum için asmıştım.
Saate tekrar baktım altı olmuştu. Yani onsekiz, içime bir mayo giyip üzerime şort ve siyah tişört giydim. Kıyafet odasından bir çanta aramaya başladım. Geniş bir çanta aldım. Bir havlu, tişortüm vücudumu sarıyordu ve üzerinde çıplak görünen üc boyutlu six pack vardı yani siz kaslı gibi görünüyordunuz ve siyah şort attım çantama. Saat altı buçuk yola çıktım. Arabama atladım. Abi şimdi kim gitcek oraya offf şehrin diğer tarafında yaptırdığım park ah ah çok iş. Denizin kenarından gitmeye karar vedim.
Denizi izleyerek gittim. Ne kadar güzel bir maviydi. Ben çoğu rengi sevmezdim. Ama mavinin her tonu ve siyah güzeldir. Diğer kızlar kırmızıya bayılırken ben nefret ediyordum. Nedeni ise aklıma hep kanı getiriyor. Ve ben kötü şeyleri hatırlamayı sevmem. Ahh bir de gitmeden Sinem'e uğrasam iyi olacak. Kızı hastanelik et sonra çekip git, olmaz öyle. Hastanenin yolunu tuttum, hastanenin önüne geldiğimde Esma ablaya kafamla selam verdim. Sinem'in olduğu odaya gidip yanına oturdum. Tabi sen niye durduk yere sinirleniyosan, bir boka yarasa neyse herkesin zararına of.
Keşke annem ve babam olsaydı, onlar beni bir şekilde sakinleştirirdi. Sinem'e baktım. Yüzü resmen dağılmıştı. "Ölmiyiceksin merak etme." dedikten sonra koşarak çıktım. Hastanenin yakınındaki boks için yaptırdığım yere gittim. İçeri girdim. "Kenan kum torbalarının bulunduğu oldayı boşalttır." dedim. Yine sinirlerim bozuldu. Ahh iyi bir psikolog bulmalıyım.
Boşalan odaya girdim. Hızlıca kapıyı kapatıp kilitledim. Kum torbalarını yumruklamaya başladım sonra tekmelemeye, onlarca kum torbasını patlatmama rağmen sinirimi çıkartamamıştım. Nolacak bu sinirle yahu.
Çıkıp Kenan'a "Kenan kum torbalarını patlattım da ne kadar kum torbaları?" dedim. Tabiki bunu ödemeliydim. Para çıkarmak için elimi çantama attım. Ahh cüzdanımı almadım. Siktir!
"Off cüzdanımı almamışım. Yarın buraya uğrarım." dedim. of canım çok sıkkın abi ya.
"Dolunay ne oldu niye böylesin sıkkın görünüyorsun." dedi. Düşündüklerim anlımda mı çıkıyo lan. Elimle anlıma baktım belki boya vardır diye.
"Hayır Dolunay düşündüklerin anlında yazmıyo merak etme sıkkın olduğun suratından belli."dedi Kenan.
"Ya gereksiz biri vardı da konuşarak sinirlerimi bozdu bende sinirledim tabi, işte okulun yanında ki depoya götürdüm. Biraz dövdüm ama galiba farketmeden biraz fazla dövmüşüm, kmya girdi." dedim. Komaya girdiyi tam söylememiştim. Beni sıkı bir nasihat yağmuruna tutacağını biliyordum.
"Ne, ne demek komaya girdi! Dolunay gerekli olmadığına sadece bir tokat atsan yetmez mi be! Hoş sadece tokatın insanın yanağında güller açmasına yetiyor da artıyor bile of be Dolunay daha az yumruk ve tekme at artık. Sen niye böylesin ya. Ya bi gün sana düşman olan mafyalardan birine sırf daha fazla canı yansın diye futbolda öğrendiğin (yazar uzun bir süre yazım kılavuzundan kelime arar) roveşata hareketini uyguladın be! Ya bi sakin ol be sakin ol, ya arkamı dönsem üç saniye içinde yerde elli tane adam görüyorum. Yeter yaa! " al işte duymuş. O kadar gizli tutuyoz hay amk.
"Kenan valla sinirlerimi bozdu bi ojesini düşürdüm, bana etmediği laf kalmadı bir de sürtük kelimesine dayanamadığımı bilirsin. Bende depoya götürüp azıcık böyle ucundan minnacık vurdum." dedim. Yalan Sinem olsa bile ona en kötü yumruklarımı atmıştım. Ve gerçekten 'sürtük' kelimesine tahammül edemezdim. Sanki birisini onlarca kişinin altında görmüşsün de konuşuyomuşsun gibi. Ayrıca beni bırak onlarca kişinin altında görmeyi benim daha hayatımda erkek arkadaşım bile olmadı. Bu gerçekten sinir bozucu...