Genç adam gözlerini kiza dikmiş yiyecekmiş gibi bakan adamlarla göz göze geldiğinde öldürücü bakışlar atmıştı. Bunu neden yaptığına anlam veremesede sonuçta bizim ekipte korumakta bir anormallik yok diye cevaplandırmıştı kendini. Çok geçmeden iki dangalak hesabı ödeyip defolmuşlardı. Gözlerini Ceylin'e çevirdi. Sadece önündeki yemekle ilgilendiğini gördü zaten başka şey de beklenemezdi bu soğuk kızdan. Bir an Ceylin'in ona gülümseyerek baktığını düşünmeye çalıştı tabiki sonuç başarısızdı sanki bu kızın dudaklarına prangalar vurulmuştu. Bir insan ne yaşar da bu hale gelebilir diye düşünmeden de edememişti. Peki bir nasıl olurda duygularını bu kadar mükemmel saklayabilirdi.
CEYLIN'IN AĞZINDAN
Herkes bir anda sessizleşmiş yemeğe odaklanmıştı. Bu ortamdan biran önce gitmek istiyorum. Evime gitmek yıllardır bana yoldaşlık eden karanlık odamda düşüncelere dalmak istiyordum. Ben hep yalnızdım böyle ortamlardan haz etmezdim. Aslında biraz da herhangi soruya maruz kalmak istemiyorum. Korktuğum başıma geldi. Ali günün sorunu sordu.
-"Ceylin ben Asaf Âgah Mirza akademiden beri tanışıyoruz. Ama Mirza ile Âgah'ın kardeşliği çocukluğa kadar dayanır. Bizden daha eskiler anlayacağın. (onu anladık diye atladı iç sesim) Sema'yida tanıyoruz. Sen yeni katıldın aramıza. Ekip arkadaşımızı tanımak istiyoruz . Ceylin Akar kim?
Boş gözlerle Ali'ye bakmaya devam ettim. Ceylin Akar; babasına yemin ettiği için polis olmuş, silik bir hafızaya sahip olduğundan nasıl veya kim tarafından getirildiğini bilmediği yetimhanede büyüyen buzdan duvarları olan abisini ve annesi arayan kimsesiz kız. . . demek istesem de derin bir nefes aldım ve Ceylin Akar deyip başımı ağır bir şekilde sağa sola salladım.
-"Ne bilmek istiyorsun"
-"Mesela ailenle mi yaşıyorsun? dedi
-"Hayır" diye kısa bir cevap verdim.
-"Nerdeler?"
-"Uzakta çok uzakta. . .
Ali'nin anlayacağı yok gibiydi ama verdiğim kısa cevaplar ve yüz ifademden olsa gerek Mirza konuyu değiştirmişti.
-"Âgah devrem ye özlemişsindir Hasan abinin köftelerini"dedi
-"Bu köftelerin tadı yıllardır aynı gerçekten sanırım Hasan abiden tarifini isteyeceğim "
-"Vayy sen mutfağa gireceksin yani
-"Yok lan ileride eşime veririm yapar. Ama yeri geldimi mutfağa da gireriz."dedi. Bir anda Âgah'ı mutfakta yemek yaparken ki halini düşündüm ve sonuç hiçte içler açıcı değildi. Bu adam operasyonda bile arkasını kollayamamıştı.
-"Yakışır kardeşime "dedi gülmemek için kendini zor tutuyordu Mirza. Sabahtan beri hiç konuşmayan Asaf konudan uzak bir şekilde konuşmaya başladı.
-" Bu arada amirim sizin tepe de vurduğunuz adam ölmemiş . Hastanede kendine gelince ifadesi alınıp hapse atılacak.
-"Hii şu evin arkasındaki tepeden Ceylin'e nişan almış olan adam mı? (ne bana nişan almış olan adam mı yani o silah boşa değilde ona mı sıkmıştı)
-"Arkanı kollamalısın çaylak"dedi. Beynime kan sıçradı resmen.
-"Bana bunu arkasındaki adamı fark edemeyen amirim mi söylüyor .Gerçekten gülünç"dedim. Bana şaşkınlıkla bakan gözleri görmezden geldim.
-"İyi ya işte seni borçlu olmaktan kurtarmış oldum
-"Yalnız burada borçlu olmaktan son anda kurtulan sizsiniz amirim" Mirza konu daha fazla uzamasın diye araya girdi.
-"Tamam Âgah ikinizde borçlu değilsiniz. İkinizde çok iyi keskin nişancısınız"dedi ve aynı anda -"sende mi" diye bir soru döküldü ağzımızdan.
-"Evet". Sinirlenmeye başlıyorum ne yapıyoruz biz. Neyse ki daha birsey söylemedik.
-"İzninizle ben artık kalksam. Hayırlı geceler" dedim. Arabama doğru yol aldım.
~~~
Hoş bulduk karanlık dünyam dedim eve girerken. Ceketimi partmontaya astıktan sonra mutfağa geçip bir bardak soğuk su içtim . Böyle bir akşamın ardından anca soğuk su içilirdi. Soruları da ucuz atlatmıştım. Saate baktım ve daha 23:00. Sanırım uyumak için erken. Çalışma odasına geçtim. Masada dağınık şekilde duran belgeleri elime aldım. Daha önceden küçük çaplı araştırmalar yapmaya başlamıştım zaten. Ama silik hafızam bana hiç yardımcı olmuyordu bu yüzden çok mesafe kat edememis görevden de çok fırsat bulamamıştım. Kim tarafından götürüldüm yetimhaneye annem abim nerdeler, beni arıyorlarmıdır. Abim unutmuşmudur gökyüzünü. Bana hep gökyüzüm diye seslendirdi. Neden sadece bunu hatırlıyorum neden parça parça ne oldu bana nasıl hafızamı kaybettim. Sadece babamın ölümü, , mezarında ettiğim yemini hatırlıyorum. Abim de polis olmuş mudur? Bende Ceylinsem annemi abimi babamı öldüren şerefsizleri beni yetimhaneye bırakan adileri hepsini bulacağım. İlk fırsatta yetimhaneye gitmeliyim.
~~~
Yetimhanenin kapısında durmuş öylece bakıyordum. En kötü yıllarımı geçirdiğim, bir sığıntı gibi yaşadığım, soğuk olmayı,boş bakmayı, en büyük acıları yaşayıp sessizce gözyaşlarımı içime akıtmayı öğrendiğim yerdi burası. Her ne kadar yıllar sonra tekrar gelmek istemesemde buna mecburdum. Ailem için yıllar önce onlardan ayrı kalıp yaşamaya çalıştığım bu geçmişimle dolu yere girmek zorundayım. . Müdür gitmiş yerine yeni müdür gelmişti. Bunu öğrenmeden buraya gelmiş olsaydım kendimi tutamaz o adamı ve beraberinde ki bakıcıları yetimhaneyi ateşe verirdim. Umarım burda yaşayan çocuklar benim gibi değillerdir. Gerçi ne kadar iyi bakılırsa bakılsın bu çocukların hep biri yanı eksiktir. Kalpleri hedef tahtası gibi delik deşik ve yaralı olurlar. Oturup sokağı izlediğim yere doğru yürüdüm. Aynı şekilde oturup sokağı izlemeye başladım. Her şey aynıydı yaralı bir ben, demir parmaklıklar ve aynı sokak tek eksik olan kaldırımda oturmuş bana bakan çocuktu. Belki de en çok onun olmasını isterdim. Annesinin aldığı çikolatayı tek yemeyip bana uzatmaya çalışan beni konuşturmaya uğraşan küçük çocuk. Anlam vermediğim ise sokaktaki çocuklarla oynamayıp kafayı benimle bozmasıydı. Sanırım onu da bulmadan bu sorum cevapsız kalacaktı. Bu yetimhanede kaldığım sürece tek bir güzel günüm geldi aklıma. Sadece o gün dilime ve dudaklarıma vurulan prangaları kaldırıp gülümsemek istedim.
~~~12.10.2003~~~
Yine yetimhanenin bahçesinde oturmuştum. Çok sıkılmıştım. Dışarı çıkıp dolaşmak istiyordum. Sinir bozucu çocukta gelmiş kaldırımda oturmuştu. Her fırsatta beni konuşturmaya çalışıyor bunu yapmaktan hiç bıkmıyordu. Onunda gözleri buz gibi bakıyordu. o da kimse ile arkadaşlık yapmıyordu. Bir anda kalktı ve benim olduğum duvara doğru yürümeye başladı. Duvarın dibine gelince -"Seni burdan çıkarmamı ister misin? "diye sordu. Burdan çıkmayı çok istiyordum ama bunu nasıl yapacaktık. Sadece kafamı salladım. Konuşmadığım için ismini bilmiyordum. Benim ismimi dr bilmiyordu. Çocuk duvarın dış tarafında ki çıkıntılara ayağını koyup yukarı tırmanmaya başladı. Bu duvar ve parmaklıkların yüksek olmadığını yeni fark ediyorum. Usta bir şekilde yukarı tırmandı ve yanıma geldi.
-"İşte bu kadar basit şimdi aynı şekilde ben ineceğim aşağıdan sana bakacağım. Sende benim yaptığım gibi aşağı ineceksin. Sakın korkma duvar yüksek değil ben tutacağım seni "dedi. Aşağı inmeye başladı. Ağaçlarda çok pratik yapmıştı sanırım. Onun yaptığı gibi yaparak ayaklarımı duvarın çıkıntılara yerleştirerek aşağı indim.
-"Hadi gel bu taraftan"dedi. Yürümeye başladı bende onu takip ettim. Geldiğimiz yer parktı. -"Hadi gel salıncağı bin". Salıncağa doğru gittim. Beni sallamaya başladı. Salıncak her yükseldiğinde gökyüzündeymis gibi hissediyorum. Her ne kadar çocuk görmese yüzümde tebessüm vardı. En çokta ruhum gülüyordu. Parkın içindeki büfeden iki dondurma aldı muhtemelen annesinin onu vermiş olduğu harçlığını adama uzattı. Dondurmaları yedikten sonra dönmek istemesemde mecbur olarak yetimhaneye döndük. Hiç unutmayacağım dediğim bugünü daha dün gibi hatırlıyordum. Yetimhane de yokluğum fark edilmiş nerede olduğum nereye gittiğim sorusuna yine konuşmamış ve dayak yemiştim. İşte bu kadar kolaydı yaşanan güzelliklerin bir anda yok olup yerini acıya bırakması. Benim mutluluklarım hep kısa sürmüştü zaten. Oturduğum yerden kalktım ve yetimhanenin kapısından içeri girdim. Duvarların rengi değişmişti ama bakımlı olduğu söylenemezdi.
-"Buyurun kime bakmıştınız"diyen sese döndüm. Orta yaşta bir bayanla karşılaştım.
-"Müdürle görüşecektim"dedim. Kadın
-" Koridorun sonunda soldaki ilk kapı"dedi. Merdivenlerden yukarı çıktı sanırım çocukların yanına gidiyordu. Koridorda ilerlerken kapısı açık bir oda gördüm. Çok tanıdık bir odaydı. İçeri adımımı attım. Gördüğümle bir anda ürperdim.
Bir kız çocuğunun elleri ve ağzı sıkıca bağlanmış. Zifiri karanlık odaya atılmıştı. Bir anda kendime geldim. Elimi ışığı açmak için duvarda gezindirdim. Işığı açınca tekrar tekrar ürperdim öfkem bunu yapanlara karşı öylesine dolup taşmıştı ki ne yapacağımı şaşırdım. Kızın üstünde ki yer yer yırtılmış bir tişört yanaklarında burdan bile belli olan parmak izleri. . . Ağlamaktan kızarmış gözlerle bana bakıyordu. Koşar adım kızın yanına gittim. Ellerini ayaklarını ağzını çözdüm. Sıkıca sarıldım. Her şeye soğuk olan ben çocuklara karşı yapılan herhangi bir seye ne umursamaz olurdum ne de boş gözlerle bakabilirdim. Her ne kadar kalbimi buzlukta bekletilmiş et parçası gibi hissetsemde çocuklar benim zaafımdı. Belki yaşadıklarım belki de küçük yaşta kimsesiz kaldığımdandı. Küçük kızın hıçkırıklarıyla kendime geldim.
-"Hişş ağlama canım geçti. Kim yaptı bunu sana (söylede sana ne yaptı ise ona da yapayım ) Hıçkırıklarından dolayı bir türlü konuşamıyordu. O sırada içeri bir bakıcı girdi.
-"Sizde kimsiniz. Burda ne yapıyorsunuz"diye bağırmaya başladı. Ayağa kalktım.
-"Bu kızı bu hale sen mi getirdin?
-"Getirdiysem getirdim sanane lan anası mısın babası mısın ? Seni ilgilendirmez.
-"Seni ilgilendirmez ha... " Kızı odadan çıkardım -"sen müdürün odasına git geliyorum hemen"dedim. Odaya girdim bir hamlede kollarını arkaya doğru çevirip ellerini sıkıca tuttum.
-"Ne yapıyorsunuz siz nerden buldunuz bu hakkı. Bırakın beni" diye bağırıyordu. Hiçbir şey duymuyordum. Başımdaki ağrı çok şiddetliydi. Kadının saçlarından tuttum ve duvara vurmaya başladım. Duvar kadının kanıyla boyanmıştı.
-"Ne istedin lan o çocuktan. Asıl sen ne hakla onu o hale getirirsin. Nasılmış elleri bağlı çaresizce sana yapılacak şeyi beklemek (kadının saçlarını o kadar sıkı tutmuşum ki saç bitimi kızarmıştı. Saçlarını bir elimle tutarken diğer elimle yüzüne tokatlar indiriyordum. Kendimde değildim. Gözümün önüne bir an karanlık bir odada dövülen kızıl saçlarına ağzındaki kan bulaşmış küçük savunmasız Ceylin geldi. ) Yeter lan yeter sizin gibiler yaşamamalı. Küçük çocukların katilisiniz siz. Onlara acımasız olmaya, kimsesizliklerini yüzlerine vurmaya hakkınız yok. Yeter yeter. (Kadını bırakmıştım . Duvarın dibine çöküp dizlerimi karnima doğru çektim. Başımı ellerimin arasına aldım.)
-" Yeter vurmayın bize vurmayın. Onları ruhsuz bir insan haline getirmeyin. Ailemiz yok diye mi biraz sevgi istedik diye mi? Ne geçiyor elinize bu çocukları döverken. Allah kahretsin yeter.
Ne zamandır duvarın dibinde oturmuştum bilmiyorum. Hala kendime gelememiş öylece otuyordum. Gözlerim ve kulaklarım kapalı öylece sallanıyorum. Bir anda omuzlarıma eller dokundu. Sallanmayı kestim ağır bir şekilde gözlerimi açtım. Karşımda Mirza'yı görmemle bakışlarımda ki yıkılmışlığı toplamaya çalıştım. Fakat o saklayamamış şekilde bana bakıyordu . Gözümü kapıda bana bakan insanlara çevirdim. Bakışlarımı geleceğimi bilen daha önce birkaç kez daha geldiğimden beni tanıyan müdür polise haber vermişti. Mirza ne zaman gelmişti neden bu kadar derin bakıyor. Neden bu kadar geçmişimi anımsatıyor.
-"Yine mi konuşmayacaksın suskun. !
Bütün vücudumu titreme almıştı. Mirza'nın ne dediğini dahi anlamamıştım. Bir anda beni kucakladı. 7 yaşıma kadar tattığım güvenli kolları tekrar bulmakla beraber gözlerimi kapattım
MİRZA'NIN AĞZINDAN
Ali'nin geçen gece yemekte soru sormasıyla kafama dank etti. Neden ben bu kızın gelen dosyasına siciline bakmadım diye düşündüm. Ertesi gün ilk işim dosyasına bakmaktı. Bu kız o yetimhanedendi. Belki onu tanıyorduk demiştim ama içimdeki
-"Ya bu kız oysa hem zaten ilk günden benzetmemişmiydim ona. Belki yıllar önce benim kardeşim yok sen olur musun?"dediğin kız Ceylin'dir diye fısıldadı. Dosyaya bakmaya devam ettim. Tarihlere baktım. Hesaplama yapınca tarihlerinde aynı olduğunu gördüm. Bu kadarı tesadüf olamaz diye düşündüm. Nasıl emin olacaktım en iyisi ondan dinlemek olur ama öylece bana anlatmayacağına da kalıbımı basa bilirim . Ayrıca bugün için izin istedi . Acaba nereye gitti. Ben bunlarla kafa yorarken Asaf içeri girdi.
-"Abi yetimhaneden ihbar geldi. Genç bir kız bakıcıyı dövmüş. Sinir krizi geçiyormuş. Yurdun müdürü aradı." Ali bunları anlatırken aklım Ceylin'e gitti. Koşarak çıktım emniyetten. Asaf'a seslendim. -"Kimsenin gelmesine gerek yok ben hallederim takviye gerekirse söylerim."Eğer o Ceylin'se kimse onu görsün istemedim. Son sürat arabamı yetimhaneye sürdüm. Arabadan inip yetimhaneye koştum, kalabalığı yararak odanın kapısına geldim. İçeri girdiğimde olduğum yerde kaldım. Ceylin duvarın dibine çökmüş dizlerini kendine çekmiş öylece sallanıyordu. Kafasını kollarına gömdüğü için neler hisselerini göremiyorum. Hoş bana bakıyor olsada belli etmezdi içinde kopan kasırgayı, nasıl içini, aklını, mantığını birbirine katıp talan ettiğini. . . Bir anda küçük kız geldi gözlerimin önüne. Tıpkı yıllar önce hep üzgün olduğunda ona nasıl sarılmak istediğim ama cesaret edemeyip hiç sarılmadığım her ne kadar ondan yaşça büyükte olsam iradesizliğimi bir kenara koyup üzülme suskun ben burdayım diyememişlerim. Şuanda da yapamıyordum. Ama duygularımla hareket edecek olacak bu kız o. Ceylin benim suskunum. Hissediyorum işte bir anlatsa o da beni, küçüklüğünü işte o zaman demez miyim ben oyum diye.
-"Ya seni unutmuşsa hiç hatırlamıyorsa"dedi içimdeki ses. Yapar mı dersin unutur mu. Ben neden kafaya taktım bu kızı bu kadar neden vücudundan ki her yarayı gördüğümde içim sızladı kalbim. Ona bunları yapana karşı içimde öfke barındırıyorum. Yıllar boyunca unutmamış hep onu bulmanın ümidini taşımıştım yanımda. Sanırım tek sebep birbirimize benzememizde sadece o hiç konuşmazdı. Ben ise normalde hiç konuşmazken onun yanında susmak istemezdim. O benim korumak isteğim kardeşim -" O zaman kendine gel sana ihtiyacı var" dedi sinir bozucu ama haklı olan iç sesim. Ceylin'e doğru yürüdüm. Zangır zangır titriyordu. Ellerimi omzuna koydum ve sallanmasını engelledim. Kafasını kaldırdı ve ben yıkıldım. Allahım ne olmuş böyle. Bana yaklasmayın ben yıkılmam buzdan kalelerim var diyen gözlere ne yaşadın da böylesine bir zelzele geçirdi dağların. Yıllar önce yaşadığın yetimhaneyi görünce mi bu hale geldin. Duygularını toplamaya çalıştı cabası adeta deprem olurken dağdan kopmak üzere olan kayaları tutup düşmeyin düşümezsiniz demesini andırıyordu. Ben tutmamıştım kayaları gözlerimde ki duyguları öylece sergiliyordum ilk defa. Konuşuyordu işte. Hiç bir şey söylemiyordu.
-" Yine mi konuşmayacaksın suskun. ..! Hiçbir şey demedi öylece titremeye devam etti. Kucağıma aldım. Eve götürmeye karar verdim. Olsun varsın konuşmasın elbet birgün konuşacak biliyorum. Bilecek benim o çocuk olduğumu. Hem konuşursa anormal olurdu. Biz suskunluğumuzla konuşuyoruz. Sessiz. Dilsiz. Alfabesiz