Bir hafta sonra:
*Jayden Rockwell
Yılın ilk sınavları bitti. Okulda derecelendirme yapılır. Bütün öğrencilerin notları kafeteryanın o büyük ve muhteşem panosuna asılır. Diğer sınava kadar dereceler orada kalır. Muhteşem denilmesinin nedeni okuldan mezun olan bazı muhteşem öğrencilerin fotoraflarının bulunması. Orası özel bölge. Kimse oraya zarar vermeye teşebbüs edemez.
'Mal mal fotoraflara bakacağından derecelere de baksan diyorum. Hani bugün açıklanan dereceye. Hani bu yılın ilk derecesine. '
Of! Be iç sesim.Bakıcam tamam.
Dereceler derece...ler. Bu kalabalık niye! Herkez kendi derecesini öğrenmek için akın etmiş resmen. Ben nasıl bu kalabalıkta kendi derecemi öğrenebilirim? Boyumda kısa.
Hadi Jayden ha gayret.
"Ah...Şey affedersiniz. Affedersiniz."
Kalabalıkta bir çok kişiye çarpa çarpa derecelendirme tablosunun önüne geldim. Kendi adımı aramaya başladım.
1. Jayden Rockwell
2. Jordan Rockwell
3. Emily Delanay
Ben yine birinci sıradayım.
Abim beni geçememiş. Çok az bir puanla -puan dediğimde 0,098
gibi bir puan-.Emily ile de pek not farkı yoktu. Biz 0,00'larla yarışıyoruz. Yani yerini her an birisi kapabilir. Kendimde olmadan onun ismini aradım.
Şaka, şaka herhalde şaka olmalı. Kai notlarına önem vermez ki. Neredeyse 450 öğrenci var bu okulda. Ve Kai derecelendirmede
97. olmuş. Burslu öğrencileri bile geçmiş. Nedense mutlu oldum. Niye sırıtıyorum ki ben? Bi ara Kai'yi tebrik etmeliyim.
'Hey bir gariplik var burda!'
Ne garipliğinden bahsediyorsun iç sesim? Ben ders çalışırken oda çalışmıştı. Zeki birisi zaten. Başarılı olması o kadar garip değil.
'Garip olan o değil salak! Etrafına bak! '
Etrafıma mı?
İç sesimin komutunu karşı etrafıma bakındım. Eyvah hapı yuttum. Etraftaki kalabalık dağılmıştı. Şuan karşımda irili yarılı iki çete birbirlerine pis bakışlar atarak duruyordu.
Bunlar benim okuldan değil. Her iki çete de başka okuldanlar.
Nerden mi biliyorum? Bu iki çete de geçen yılki yarışmalara katılmıştı. Oradan hatırlıyorum. Neden mi buralar? Söylemeyi unuttum. Bu yılki yarışmalar bizim ilçede yapılacak. Yarışmaya katılmak isteyenlerde bizim okuldan kayıt olmaları gerekiyor. Ama ne var ki birbirinden nefret eden bu iki çete şuan karşı karşıyalar. Ve ben de dangalak gibi ortada kaldım. Kaçacak bir yerde yok. Napacağım ben?
Grupların lideri olduğu belli olan kişiler öne geçip benim ağzıma bile alamayacağım sözler söylemeye başladılar. Sonra birden iki çete de birbirlerine laf atmaya başladı. Ortam iyice kızıştı. Bunlar laf atmayı bırakıp tekme, tokat birbirlerine girdi. Ben ise hala kaçacak yer arıyorum. Birden birisi beni hayvan gibi itti. Ben de çarpa çarpa panonun o muhteşem öğrencilerin fotoraflarının asılı olduğu yere çarptım. Çerçeveler üzerime düşmeye başladı. Ben ise korkudan ne yapacağımı bilemedim. Yere çökerek ellerimle başımı korumaya çalışıyorum.
Bütün çerçeveler düşünce oluşan gürültüden iki çete de kavga etmeyi bıraktı. Kafeteryadaki herkez bana bakıyordu. Titriyorum. Ellerimi başımdan çekip baktım. Kanla kaplanmıştı. Kıpkırmızıydı. Korkmuş gözlerle etrafa bakındım. Abim endişeyle kafeteryanın kapısının önünde dikiliyordu. Sonra -kendine gelebilmek için- başını salladı. Hızla koşup yanıma geldi.
Jordan: Jayden ne oldu?! Aman Tanrım başın kanıyor!
Ben korktuğumdan hiç bir şey demeden sadece bakıyordum. Sonra gözüme kafeteryaya yeni gelen Kai ve arkadaşlarına takıldı. Şaşırmıştılar. Kai beni görünce gözleri kocaman oldu. Sonra kaşlarını çattı. Ellerini yumruk yapmıştı. Sinirlendiği her halinden belliydi. Bu sırada abim beni yerden kaldırdı. Revire götürecek. Kafeteryadan çıktığımızda bir kaos gerçekleşecek. Kai'den çok korkuyorlar biliyor muydunuz? Ben biliyorum bu iki çeteylede dövüşmüştü. Ve onları yenmişti. Ama iki çeteylede aynı anda başa çıkabilir mi?
*Kai Hartman
Bu gördüklerim gerçek olamaz! Iki nefret ettiğim çete benim okuluma gelip kavga çıkartıyor. Ve bundan etkilenen benim aşık olduğum adam. Benim zavallı küçük şirin meleğim.
Ben bunu size ödetirim. Aghh...Lanet olsun. Kavga etmeyeceğime dair Jayden'e söz verdim. Iyi birisi olucam. Ben bunları yarışmalarda da süründürürüm. Şimdi kavga etmenin bir anlamı yok zaten. Jayden ile olan şansımı bir kaç aptal yüzünden kaybetmek istemiyorum. Sakin olmalıyım, sakin. (Y.N: Olamadı. Sjssjss.)
*Asher Axton
Bunların burda ne işi var? Tamam, gelebilirler. Ama koçum ya bu olmaz ki. Yani neden kavga çıkartıyorsunuz? Bizim okulda. Çocuğa ne yapmışlar lan! Işte bu fazla. Zararsız birine zarar vermek. Kai de alay eder ama öyle her gördüğüne de vurmaz yani. Nasılda korkmuş çocuk ya.
Kai'ye baktım. Resmen burnundan soluyor. Iki çeteden de nefret ettiğini biliyorum ama bu kadarını beklemiyordum. En son böyle sinirlendiğini Noah'a zarar vermeye çalıştıklarında görmüştüm. Ve o kişileri hastanelik etmişti.
Kai : Siktiğimin herifleri burada işiniz ne?! Nasıl gelip burda kavga çıkarırsınız! Haağğğ!
Bağırmasını beklemiyordum açıkçası. Kai genelde havalı davranır, kavga etmeye başladığında ise hayvana dönüşür.
Iki çetede Kai'ye bakıyor. Korktunlarını sezebiliyorum. Çünkü Kai bu iki çeteyle önceden de kavga etmişti. Ve sonucu her iki tarafta biliyor. Kai bu sinirle kız erken fark ettirmeden hepsinin pestilini çıkartır. Hadi neden sinirlendiğini anlasam bi bir şey diyecem ama anlamıyorum. Okul yansa şenlik düzenler bu. Şimdi neden sinir... Yoksa bu salak her iki çeteyede otoriterlik sağlama mı çalışıyor? Yok ya o kadar salak olamaz.
En iyisi ben etraf tekrar kızışmadan bunları dağıtayım.
Asher : Burdan giderseniz iyi olacak. Yarışmalara kayıt olmak için geldiyseniz her iki takımdan birisi kalsın. Onlarda işlerini bitirdiklerinde gitsinler.
Her iki çetenin liderlerine veya kaptanlarına -artık ne diyorlarsa onlara bakıp söylemiştim. Her iki takım aralarında konuşup teker teker kafeteryadan çıktılar. Söylediklerime kulak asmış olmalılar. Her iki takımdan birisi kayıt formu alarak birbirlerinden olabildiğince uzakta oturup formu doldurmaya başladılar.
Biz de bu sırada her zamanki yerimize oturduk. Kai sakinleşmeye çalışıyor. Amy ise bir kaç kız grubunun yanına gitti. Büyük ihtimal dedikodu yapacak. Atticus her zamanki gibi öylece oturuyor. Noah? Nereye gitti bu şimdi?
Neyseki Lukas burada değil. Ona bir şey olsa ne yaparım ben?
Kai sinirle kalkıp, hava alacağını söyleyip gitti. Kötü bir şey yapmazsa iyi olur.
*Noah Valencia
Kafeteryada çıkan kargaşadan sonra benim mavi gözlü meleğim, yaralanan kardeşini revire götürdü. Bende onların peşinden gittim tabi. Revire geldiğimde hemşire Jayden'le (meleğim bahsetmışti) ilgileniyordu. Meleğim endişelenmişe benziyordu. Endişelenmekte haklı. Yani o kadar şey ikizinin kafasına düştü sonuçta. Hemşire Jayden'in kanamasını durdurup, başını ve kollarını bezle sardı.
Hemşire: Önemli bir şey yok. Sadece keskin bir şeyin kafasını sıyırmış. Ama ne olur ne olmaz hastaneye gidin. Benim işlerim var. Burada biraz dinlen.
Hemşire eline bir kaç evrak alıp gitti. Jordan Jayden'in elini tutmuş yanında oturuyor. Tamam kıskandım. İkisinin yanına gittim. Jayden beni görünce şaşırdı tabiki. Jordan'da ilk şaşırdı ama sonra Jayden'e fark ettirmeden gülümsedi. Jayden'in bulunduğu yatağın sağına -Jordan'ın tam karşısına- oturdum.
Noah : Iyi misin?
Dedigim daha doğrusu diyebildiğim tek şey bu olmuştu. Jayden şaşkınlığını üstünden atıp gülümsedi.
Jayden : İyiyim.
Şuan konuşacak hiç bir şey bulamıyorum. Oysa ben sunmayı bilmem. Ellerimle oynamaya başladım. Daha sonra sevgilim baktım. Bana bakıp sırıtıyordu.
Jordan : Şimdi pek sırası değil ama Jayden.Benim.Biricik. Kardeşim. Sana çoook önemli bir şey söyliyeceğim. Daha doğrusu biz söyleyeceğiz.
Dur yoksa...!? Düşündüğüm şeyi mi söyleyecek? Jordan kardeşinin elini bırakıp yatağa çıktı ve aramıza uzandı. Ben ve Jayden meraklı gözlerle bakıyorduk. Jordan bana baktı.
Jordan : Sorun değil. O benim ikiz kardeşim.
Yutkundum. Biraz endişelenmiştim. Jayden'e baktım. Gerçekten de Jordan'ın bahsettiği kadar meraklı birisine benziyordu. Şunun yüzüne bakın hele.Abisinin söyleyeceği şeyi beklerken kaşlarını az çatmış, yanaklarını biraz şişirmiş, kafasındaki sargı ve parlayan gözlerle bakıyordu.
Jordan :Hmmm. Bir düşündüm de yok ya ben vaz geçtim.
Jordan bunu yüzündeki kocaman sırıtışla söylediğinde Jayden üstüne atladı.Evet üstüne. Şuan yanımda Jayden üste, Jordan alta ve yüzleri neredeyse birbirine değecek şekilde yatakta yatıyorlar. Yüzüm asıldı. Bu ne şimdi!?
Jayden : Abi hadi ya! Söyle! Meraklandırma insanı!
Jordan bir bana bir de kardeşine bakıp küçük bir kahkaha attı. Jayden abisinin üstünden kalktı. Yatağın karşısındaki sandalyeye oturdu.
Jordan : Tamam. Tamam. Söyleyeceğim.
Ben daha ne olduğunu anlamadan Jordan ellerini boynuma doladı be beni kendisine çekti. Yüzlerimiz çok yakın burnum burnuna değiyor. O muhteşem gök mavisi gözlerinde kaybolacakken, gözlerim sanki parlatıcı sürünmüş gibi parlayan ince pembe dudaklarna kaydı. Bir kez daha yutkundum.
Merakıma yenik düşerek Jayden'e baktım. Ağzı bir karış açılmış bize bakıyordu. Bu sırada Jordan'dan beklenmedik bir atak geldi.
Jordan : Kardeşim biz, yani ben ve bu sarışın çocuk çıkıyoruz.
Söyledi. Cidden söyledi. Mutluyum. Çok mutluyum. Aptalca olabilir ama ben mutluyum.
Jayden : Ne zamandır beri!?
Ani sorusu ve bağırması ile şaşırmıştım.
Jordan:Seninle anneannemlerden buraya geldiğimizden iki üç gün kadar sonra.
Utanarak başımı sevgilimin boynuna gömdüm. Ve sıkı sıkı sarıldım. Ben niye utanıyorum ya..!?Bir çok kişi ile çıkan benim. Böyle şeylere alışkın olmam gerekir. Benim aksine Jordan gayet sakindi. Kulağına fısıldayarak sordum.
Noah : Nasıl bu kadar sakin olabilirsin ?
Jayden : Buna sevindim.
Ne - dur!!? Başımı sevgilimin boynundan kaldırarak Jayden'e baktım. Gülümsüyordu.
Jordan : Çünkü kardeşimi iyi tanıyorum.
Kulağıma fısıldayarak cevapladı. Sırıtıyorum. Gözlerim doldu. Niye doldu ki? Şuana kadar hep üzüntüden ağlamıştım. Mutluluktan ağlamayı da hep aptalca olduğunu düşünmüştüm. Yani mutlusun, niye ağlıyorsun ki? Şimdi anladım. Sanki üzerinizdeki bütün yükün alınıyormuş gibi. Bu hiss çok çok çok iyiymiş. Gelen sesle başımı kapıya çevirdim. Ben bu sesin sahibini çok iyi tanıyorum.
"Vay vay vay. Burada kimler varmış? "