Bölüm şarkımız: Feridun Düzağaç - "Alev Alev" ♬
✿
Doruk'la birlikte sahneye doğru ilerlediğimizde vokalist ve grubu bizi gülümseyerek karşıladı. Zaten bizden başka şarkı söylemek isteyen olmamıştı, bu nedenle tüm gözler üzerimizdeydi ve merakla bizi bekliyordu. Bizimkilerle sık sık kareoke yapmaya giderdik, yani toplum içinde şarkı söylemeye alışkındım. Ama şu an Dorukla birlikte şarkı söyleyecek olmak garip bir şekilde beni heyecanlandırmıştı. Doruk gitaristin elinden gitarını aldı ve yüksek bar taburesine her zamanki çekiciliğiyle oturdu. Mekandaki bütün kızların ona büyülenmiş gibi baktığından elbette bahsetmeme gerek yok, değil mi? Bence yok. Kesinlikle yok. Neyse.
Dorukla aynı kitapları seviyorduk, şarkı söylüyordu ve aynı zamanda gitar da çalıyordu. Bakalım beni daha ne kadar şaşırtacaktı. Düşüncelerimden sıyrıldıktan sonra ben de çekingenliğimi üstümden atıp mikrofonun önüne geçtim.
"Feridun Düzağaç Alev Alev'e ne dersin?"
Doruk kulağıma fısıldadığında başımla şarkıyı onayladım. Oldukça eski bir şarkıydı ama kesinlikle unutulmayacaklar arasındaydı. Bakalım bu şarkının hakkını verebilecek miydik?
Doruk şarkının giriş kısmını gitarla çalmaya başladığında parmak uçlarımdan saç diplerime kadar ürperdiğimi hissettim. Tanrı'm bu da oluyordu, birlikte şarkı söyleyecektik ve bir sürü göz üzerimizde şarkıya girmemizi bekliyordu.
Herkes pür dikkat bizi izlerken, Doruk usulca şarkıya giriş yaptı.
Alev alev yanıyorum, buzlarım çözülüyor aşka..
Gardım düşüyor tutamıyorum..
Korkuyorum bakışların çarpınca bana..
Nutkum tutulmuştu. Ses tonundan güzel şarkı söyleyebileceğini tahmin etmiştim ama sesi şarkı söylerken bambaşka bir tınıya bürünmüştü ve kesinlikle çok, çok güzeldi. Gitar tellerine odaklanmıştı ve oraya doğru bakıyordu. Yeşil gözleri ne kadar etkileyiciyse; yanaklarına düşen uzun kirpikleri ve yanağına bıraktıkları gölgelerini izlemek de bir o kadar etkiliyordu insanı. Güzel sesine kendimi kaptırmışken yavaşça kirpikleri yukarı kalktı ve derin yeşil gözlerini elalarımla buluşturdu. Sanırım şarkıya devam etme sırası bana gelmişti. Söylediği kısmı tekrar ettim.
Alev alev yanıyorum, buzlarım çözülüyor aşka..
Gardım düşüyor tutamıyorum..
Korkuyorum bakışların çarpınca bana..
Şarkıyı sanki ona söylüyormuşum gibi hissediyordum. Çünkü gerçekten gözleri benimkilere hapsolmuşken korkuyordum. Beni korkutacak kadar güzeldi bana bakışları. Ve bu tarz duyguların beni bu kadar kısa bir zaman diliminde yakalamış olmasına hala inanamıyordum. Bu çok garip ve beklenmedik bir şeydi. Sanki çoktan olması gereken şeyler simdi gerçekleşiyordu, bir yapbozun parçaları yavaş yavaş birleşmeye başlıyordu ve bizim bunu yaşamaktan başka bir şansımız yoktu.
Sonrasında şarkıya birlikte devam ettik, gözlerimizi birbirimizden bir saniye bile ayırmadan.
Alev alev yandığım doğru
Küllerimden doğar mıyım sana doğru?
Kendimi arıyorken, olmaktan korktuğum yerdeyim
Sendeyim..
Al beni ne yaparsan yap.
Sen ışığını arayan güzel güne bakan, ben tozuna dumanına hasret bir enkaz
Alev alev yandığım doğru
Küllerimden doğar mıyım sana doğru?
Kendimi arıyorken olmaktan korktuğum yerdeyim
Sendeyim..
Al beni ne yaparsan yap.
Al beni
Ne yaparsan yap..
Şarkı bittikten sonra bir alkış tufanı koptu, zar zor gözlerimi Doruk'unkilerden çekip kalabalığa baktığımda ayağa kalkıp bizi alkışladıklarını gördüm, heyecana kapılıp ıslık çalanlar bile vardı. Doruk da ayağa kalkıp elini belime koydu ve selamımızı verdik. Grup üyelerine de teşekkür ettikten sonra hesabı ödeyip mekândan ayrıldık.
Arabaya bindiğimizde hala tek kelime edemez haldeydim. Bu yaptığımız çok, çok fazla güzeldi ve etkisinden çıkamıyordum. Gözlerime bakarak söylediği sözleri sanki bana söylemiş gibi hissederek gereksiz aptallaştığımın farkındaydım ama etkilenmemek mümkün değildi işte. Unutulmayacak anlar kitabımın bir sayfasını daha Dorukla birlikte doldurmuştum.
"Doğrusu bu kadar güzel bir sesin olduğunu tahmin etmemiştim ortak. Tartışırkenki cırtlak sesini düşünürsek tabi."
Arabayı hareket ettirdikten sonra nihayet ilk cümleyi kuran Doruk oldu. Gözlerini yoldan ayırmıyordu, nasıl baktıklarını göremiyordum ama dudaklarında haylaz bir gülümseme dolaşıyordu.
"Ben de senin gibi bir ego yığınının bu tarz şeylerle ilgilendiğini tahmin edememiştim ama oluyormuş demek. Yontulmuş bir tarafının olmasına sevindim."
"Önce öküz dedin şimdi de odun mu? Mekanda gözlerini benden alamayan kızlar hiç de senin gibi düşünmüyor bence."
Ah elbette egosunu konusturacaktı. Doğrusunu söylemek gerekirse gerçekten kızlar gözlerini ondan alamamıştı. Ne yazık ki buna ben de dahildim. Sen Derin Eymensin kızım ne hallere düştün ya. Cidden rezillik.
"Ambalaja aldanıyorlar işte naparsın. Nereden bilsinler görüntünün altında yatanı?"
"Ambalajın iyi olduğunu kabul ediyorsun yani. İltifatın icin teşekkur ederim prenses."
Yine lafı kendine göre çevirmeyi başarmıştı. Kesinlikle bu kadar gol yemem affedilemezdi ama her zaman bunu yapıyordu gıcık herif. Genelde herkese karşı golleri atan her zaman benken, Doruk Atahan karşısında kalakalıyordum. Neyse ki içimde hissettiklerimi verdiğim cevaplarla saklayabiliyordum. Bir nebze de olsa.
"Dikkat et Doruk önden yürüyen egona çarpacaksın."
Söylediğim karşısında bir kahkaha patlattı. Daha önce kahkahasının yasaklanması gerektiğini söylemiş miydim? Sanırım söylemiştim.
Kırmızı ışıklarda durduğumuzda elinde güllerle bize doğru yaklaşmakta olan teyze hiç hayra alamet değildi. Tanrı'm şu filmlerde olan şey basımıza gelmek üzereydi.
"Yakışıklı oğlum güllerden daha güzel kızımıza almaz mısın bir gül?"
"Yok teyzecim teşekkür ederim, istemiyorum."
Doruk'un ne diyeceğini beklemeden konuya atladum. Klişe cümle her an gelebilirdi çünkü.
"Maşallah pek de yakışmışsınız. Sizin gibisini pek görmem. Allah özene bezene yaratmış. Tez kavuşmanız icin dua edeceğim."
Ve işte klişe cümle gelmişti. Gerçi ben de bu saatte arabada bir çift görsem ben de sevgili zannederdim. Teyze de haklı yani bi yerde.
"Sağol teyzecim ya. Ver bakalım ordan güllerden bile güzel sevgilime bir gül. Mavi olan olsun."
Duyduklarım karşısında ağzım açık kaldı. Güllerden bile güzel sevgilime? Sevgilim? Mavi Gül? En sevdiğim gül.
"Allah sizi birbirinize bağışlasın yakışıklı oğlum."
Doruk'un bıraktığı yüklüce bahşişten sonra teyze mutlu mutlu bize dualar ede ede arabanın yanından uzaklaştı.
"Al bakalım prenses."
Doruk ışıltılı gülümsemesiyle gülü bana uzattı.
"Neden öyle dedin teyzeye?"
"Bizimle ilgili kafasında bir hayal kurmuştu onu bozmak istemedim. Hem yardımcı olmuş olduk. Gülleri sevmez misin?"
Gülümsemesi yüzünden silinmiş merakla bana bakıyordu.Şaşkınlıktan donmuş durumda olduğum için sağlıklı tepkiler veremiyordum tabi. Güller sevilmez mi hiç?
"Sevmez olur muyum? Teşekkür ederim. Mavi gül en sevdiğim güldür."
Aklına ne geldiyse ondan son derece keyif alırmışçasına tekrar gülümsedi. Bu gece ne kadar da çok gülümsüyordu.
"Tahmin etmiştim. Tam da sana göre."
●
Kafama atılan yastıkla neye uğradığımı şaşırarak yataktan fırladım.
"Derin iki saattir sana sesleniyorum farkında mısın? Gece aniden ortadan kaybolup sırra kadem bastın. Ay resmen meraktan çıldıracağım. Çabuk anlat."
Hayır yani yeni uyanmış biriyle böyle yüksek desibelde sabah sabah hangi manyak konuşurdu? Onu geçtim yastık fırlatarak uyandırmak da neyin nesiydi? Elbette ki benim çatlak arkadaşım Ada söz konusuysa tüm bunlar olağan şeylerdi.
"Ada. Bi derin nefes al da motorun soğusun. Cırtlak sesin yüzünden başıma ağrılar girdi."
"Hem suçlu hem güçlü şuna bak. Çabuk dökül Derin."
"Bişey olduğu yok kızım ya. Cihanla karşılaştım sahilde işte, baya bi sarhoştu bu. Konuşulacak durumda değildi, bi de üstüne beni zorla öpmeye kalktı. Tam o sırada da Doruk gelip yumruğu çaktı. Bayıldı zaten Cihan."
"Oha. İnanmıyorum ya neler olmuş! Derin Eymen'in hayatı her zaman ekşınlı olmuştur ama bu sıralar vay canına diyorum! Ayyy Doruk tam da kitaplardan fırlama bi karakter gibi değil de ne?!"
Ada kendini kaptırmış gidiyordu yine. Gözlerinden çizgi film karakterleri gibi kalpler fırlayacak diye korkuyordum artık. Bi de birlikte şarkı söylediğimiz kısmı duysa kanatlanıp uçacaktı herhalde. Tam o kısma geçeceğim sırada telefon çaldı.
"Alo"
"Merhabalar Derin Hanım. Nasılsınız?"
"İyiyim Miraycım, teşekkürler. Beni bu saatte aradığına göre önemli bir şey var demektir."
"Evet, Derin Hanım. Bu öğlen yemeğinde otelin sahipleriyle birlikte olmanız gerekiyor. İş yemeği şeklinde gerçekleşecek. Doruk Bey'e haber verildi. Saat 12de otelin restoranında olacaklar. Bunu haber vermek için rahatsız etmiştim."
Buraya iş için geldiğimi yoğun geçen bir günün ardından neredeyse unutuyordum. Biraz çalışma vaktiydi. Cihanla olan meseleler, Doruk'un kafamı karıştırması karşısında biraz iş konuşmak iyi gelecekti. Hem Doruk Bey iş konusunda nasılmış onu da görecektim bakalım.
"Tamamdır Miray orada olacağım, teşekkürler."
Ardından telefonu kapatıp yataktan fırlamıştım. Saat 10du, rahatlatıcı bir duş almak ve göz kamaştıran bir iş kadını moduna girmem icin 2 saatim vardı.
●
Saat 12ye çeyrek kala restoranın kapısından içeri giriyordum. İş söz konusuysa bekletmeyi de bekletilmeyi de sevmezdim, bu yüzden erken gelmeyi tercih etmiştim. Vücuduma yapışan bir kalem etek ve üzerine de açık mavi bir bluz tercih etmiştim. Stilettolarım ve siyah kemik gözlüklerim ile tam bir iş kadını görünümündeydim. Yaşım küçük olduğu için beni ilk kez görenlere genç ve işten anlamayan bir kız görüntüsü vermek istemiyordum, bu yüzden kılık kıyafetime özen gösteriyordum. Zaten iş konuşmaya başlayınca da herkes ön yargılarını bir kenara bırakıp bu işler için yaratıldığımı farkediyordu.
Sandalyeyi çekip Doruk'un yanına oturduğumda kafasını telefonundan kaldırdı ve gülümsedi.
"Merhaba Ortak." dediğinde
"Merhaba" diye karşılık vererek onu yanıtladım.
"İlk toplantımız icin heyecanlı mısın?"
"Toplanti için değil de sevgili ortağım Doruk Beyin işten ne kadar anladığını göreceğim için heyecanlıyım."
Şu an her zamanki gibi hararetli bir şekilde birbirimize laf sokmak icin yarışmıyorduk, sadece ona takılmak hoşuma gidiyordu ve zaten bu onun da bana her zaman yaptığı bir şeydi. Yüzüne iddialı gülümsemelerinden birini yerleştirdi ve "Göreceğiz." diyerek sorumu büyük bir özgüvenle cevapladı.
Toplantı yapacağımız otel sahibi Mehmet Bey ve asistanı Çiğdem Hanım masamıza geldiklerinde el sıkıştık ve toplantı başladı. Önce Doruk neden oteli istediğimiz hakkında ve şirketimiz hakkında iddialı bir konuşma yaptı, ardından ben de iddiamızı koruyarak bizden daha iyi bir müşteri bulamayacaklarına onları tamamen ikna ettim. Zaten toplantının başından beri şirketimiz hakkında araştırma yapmış olacaklar ki her zaman olumlu bir tavır sergilemişlerdi. Bir de itiraf etmeliyim ki Doruk konuya çok iyi bir giriş yapmıştı ve işteki üslubu benimkine çok benziyordu. İddialı ve kendinden emindi. Mehmet Bey;
"O Zaman iki taraf için de hayırlı uğurlu olsun, yarın imzaları atarız." diyerek oteli bize devredeceğini duyurdu ve el sıkıştık.
"Bu arada sizinle tanıştığıma cok memnun oldum Derin Hanım. Poyraz Beyin böyle güzel ve aynı zamanda zeki bir kızı olduğunu bilmiyordum."
Mehmet Bey sözlerini bitirdikten sonra elimi öpmüştü. Doğrudan bana bakarak konuşuyordu ve resmen bana kur yapıyordu. Toplantının başından beri gözlerini üzerimden ayırmamıştı ama zaten bu alışkın olduğum bir durum olduğu için fazla önemsememiştim. O esnada önem verdiğim şey işi almaktı.
"Teşekkür ederim Mehmet Bey, ben de sizi tanıdığıma memnun oldum." diyerek kibarca cevapladım. Sonuçta imzalar yarın atılacaktı ve işi bozmaya niyetim yoktu.
Doruk hafifçe öksürdü ve
"O zaman biz Derin Hanımla birlikte kalkalım, yarın toplantıda görüşürüz." diyerek lafa girdi ve bakışlarıyla bana kalkmamı işaret etti.
"Anlaşmamızı kutlamak icin birer kadeh şampanya içeriz diyordum, ne dersiniz Derin Hanım?"
Mehmet Bey oldukça ısrarlı görünüyordu ve aynı şekilde Doruk da masadan kalkmam için ısrarla gözlerimin içine bakıyordu. Ve Derin Eymen ne yaptı? Tabi ki Doruku sinirlendirmeye karar verdi.
"Ah tabi ki birer kadeh şampanyaya hayır demem. Kutlamalıyız."
Yüzüme en ışıltılı gülümsemelerinden birini yerleştirerek konuşmuştum ve Mehmet Beyin gözlerinin içi parlamıştı resmen. Hakkını vermeliyim ki oldukça karizmatik bir iş adamıydı en fazla 30larında falan olmalıydı. Doruk'un çenesi kasılmıştı ve resmen zoraki bir şekilde gülümsemeye çalışıyordu. Onun da işi bozmak istemediği belliydi. Zaten niye bu kadar tepki vermişti onu da anlamamıştım. Alt tarafı birer kadeh şampanya içecektik.
"Doruk Bey, herhalde sizin işiniz var. Biz Mehmet Beyle başbaşa şampanyalarımızı içebiliriz. Siz buyurun işinizi yapın" diyerek Doruk'a resmen meydan okuyordum. Nedense onu gıcık etmek bu yılışık adamla şampanya içmeye katlanabilecek kadar bana keyif veriyordu.
Doruk garip bir sekilde gülümsedi ve "Hoşçakalın öyleyse'' diyerek yanımızdan uzaklaştı.
●
Mehmet Beye bir saat anca katlanabilmiştim ve kendimi odama zor atmıştım artık. Odada beni bekleyen bir adet sarışın şu an isteyeceğim son şey bile değildi. Biraz kendi başıma kalıp dinlensem hiç fena olmazdı gerçekten.
"Ada gidip plajdaki yakışıklı erkekleri kesmek yerine odama tıkılmış ne yapıyorsun acaba?"
"Egemen gerizekalı bir kız buldu ve beni yalnız bıraktı. Resmen tek başıma sıkıntıdan ölecektim. Hadi giyin birlikte plaja çıkalım nolur."
Egemen bir kız bulup Ada'yı satmıştı anlaşılan ve bizim Ttripli sarışın bu duruma cok bozulmuştu. Bu durumda biricik arkadaşımı ben de yalnız bırakacak değildim. Sonsuza kadar en iyi arkadaş olmak bunu gerektirirdi.
"Pekala sarışın, hemen üstümü değiştireyim ve şu plaja bir göz atalım bakalım" dedim ve hemen hazırlanıp aşağı indik.
Direkt olarak beachteki partiye doğru yöneldik. Kelimenin tam anlamıyla burası yıkılıyordu. Partileri herkes severdi ama beach partilerinin de tadı bir başkaydı tabi. İşi de kaptığımıza gore eğlenmenin benim açımdan bir sakıncası yoktu. Sadece vicdanımın derinliklerinde Cihan'ın ne yaptığını merak ediyordum. Ada'dan duyduğuma göre geceki olaydan sonra bu sabah erkenden otelden ayrılmıştı. Onunla konuşma işini eve dönünce halledecektim mecburen. Ada'nın kolumu manyak gibi dürtmesiyle düşüncelerimden sıyrılmak zorunda kaldım.
"N'oluyo Ada kolumu kopardın."
Ada hortlak görmüş gibi bakarak konuştu.
"Derin, hemen dj kabinine bak."
Kafamı çevirip baktığımda gördüğüm manzara karşısında donakaldım.
Yüzü bir kızın boynuna gömülmüş halde, kızla tek vücut olmuşçasına danseden Doruk'u görmek aklımın ucundan bile geçmezdi. Ama karşımda gördüğüm manzara tam olarak buydu.