Selamm~
Evet ben geldim henüz ölmedim burdayım hesabın şifresini de hatırladım evet -_-
Evet sizi özledim.. O zaman sizleri daha fazla bekletmeden uzun zaman önce yazdığım ama yayınlamanın bugüne nasip olduğu bu bölümümüze geçerim~
++++++++++++++++++++++++++++++
(Canım artılar 💜)
Yorgun argın eve geldikten sonra üzerini değiştirdin ve direk kendini yatağa bıraktın.
"Ahh.. Sanırım bütün kemiklerim ve eklemlerim tutulmuş.. "
O sırada takım elbisesinin ceketini çıkarıp koltuğa koymuş ve tam da şu anda aynanın karşısında kravatıni çözmeye çalışan sevgili eşin Jimin sana aynanın ardından tek kaşını kaldırıp bilmişce bir bakış attı.
Bu hali ve hafif dağılmış saçlarıyla oldukça çekici görünüyordu.
"Ben mi dedim sana bütün düğün boyunca ordan oraya koştur, bütün halaylarda halay başı ol diye?"
Gözlerini devirdin. Jimin hala kravatla uğraşırken ne kadar şanslı olduğunu düşünmeden edemedin.
"Nasıl bi odunsun anlamadım gitti hayatım. İnsan bi der karıcım bişeyim var mı doktora gidelim mi?"
Sen lafını bitirdiğin sırada Jimin nihayet kravatıyla olan 3. Dünya savaşını zaferle sonuçlandırmış, üzerini değiştirmiş ve yanına gelmişti.
"Hayır yani hayatım tamam düğünde koşturmanı anlarım ki bir de en yakın arkadaşının düğünü tabi ki gelinin kız kardeşi modunda olmak senin en doğal hakkın ama yağmur yağınca bile hiç durmadan halay çektin. Şu an yorgunluktan kemiklerinin sızlaması gayet de normal o yüzden söylenmeyi bırak da uyuyalım artık."
Ah böyle gözlerine bakıp uzunca konuşunca nasıl da her zamankinden çok çekici oluyordu öyle.. Halay çekmekten adrenalinin mi tavan yapmıştı bilinmez ama istemsizce alt dudağını dişledin.
Jimin'in gözleri alt dudağına kayarken kaşları şaşkınlıkla kalktı.
"Bu bakışı biliyorum ben. Cidden enerjin hiç bitmiyor değil mi güzelim?"
Diyip hafifçe gülümserken söylediği şey sorudan çok kendi kendine bir onaylamaydı.
Yüzünün önüne gelen bir tutam saçı kulağının arkasına attıktan sonra dudağının kenarına küçük bir öpücük kondurdu.
Beklentiyle gözlerini kapattığın anda geri çekilmesiyle gözlerini araladın.
"Ama benim enerjim sınırsız değil üstelik çok yorgunum. Bütün gece gözlerimle seni takip etmek bile aşırı yorucuydu. Jimin yatar iyi geceler hayatım."
Bir süre hayal kırıklığı ile öylece kalakaldıktan sonra komidinin üzerindeki gece lambasını kapatıp Jimin'e arkanı dönüp yattın.
Bir süre sonra belinde hissettiğin el ve kulağının arkasında hissettiğin sıcak nefeslerle gülümseyerek yavaşça uykuya daldın.
***
Jimin'in huzurlu kokusuyla daldığın o huzurlu uykudan çok huzuruz bir şekilde uyandın.
Etraf hala karanlıktı yani hala geceydi ama etrafı puslu görüyor, gözlerin yanıyordu ağzında iğrenç bir tat boğazında dev bir yumru vardı. Ayrıca aşırı derecede üşüyordun. Kısaca çok fena hasta olmuştun.
Sonuç olarak Jimin haklıydı yağmurda bu kadar hoplayıp zıplamak herkesi grip ederdi.
Zorlanarak da olsa arkanı döndün ve kendi huzurlu uykusunda olan Jimin'i dürtmeye başladın.
Neyse ki birkaç şiddetli dürtmeden sonra nihayet gözlerini araladı.
Gözleri direk seni bulurken kaşlarıni çattı.
"Jimin ben ç-çok kötü-öhö öhö!" lafın bir öksürük sürüsüyle bölününürken Jimin anında yattığı yerden doğruldu.
Sonra senin de sırtından tutarak oturmanı sağladıktan sonra dudaklarını alnına bastırdı. Ardından hoşnutsuzca geri çekildi.
"Ben sana dedim ama hasta olacaksın diye! Koca sözü dinlemezsen böyle olur ışte. Çok fazla ateşin var."
Sesi sitemkar olmaktan çok kırgın ve endişeliydi.
Üşüdügun için yorganı biraz daha kendine çekerken fısıldadın.
"Sanki bilerek hasta olduk ha!"
Jimin gözlerini devirip yataktan kalktıktan sonra yatağın etrafını dolaşıp senin tarafına geldi.
"Kalk hadi meleğim çok ateşin var banyoya gidelim bi elini yüzünü yıka."
Yarı açık gözlerle ona bakmaya başladın. Ah endişeyle bakıyordu gözleri iki dudağını endişeyle birbirine bastırmıştı. Çenesi gerilmiş eli tuttuğun yorgana uzanmak üzereydi.
"Ama çok üşüyoruumm."
Jimin üstündeki yorganı çekiştirmeye başlayınca iyice sarıldın yorgana. Jimin en sonunda illallah etti. Ve yorganı bıraktı. Sen de sanki çocuğunmuş gibi daha sıkı yapıştın yorgana.
"E hadi ama (adın) zaten ateşin olduğu için üşüyorsun! Bırak şunu!"
Ardından bütün gücüyle yorganı çekince bırakmak zorunda kaldın. Şimdiden acayip üşüyordun. Bu yüzden yatakta iyice kıvrılarak cenin pozisyonu aldın.
Jimin seni belinden tutup kucağına alınca çığlığı bastın.
"Yah! Jimin! Üşüyorum bırak beniğğ."
Sona doğru sesin ağlamaklı çıksa da Jimin kanmayarak kucağında senle birlikte banyoya gitti.
Tamam normal bir durumda olsanız bu senaryo oldukça güzel olabilirdi ama elini yüzünü yıkamak için kullanacağın o soğuk suyu düşündükçe hoşnutsuzluğun artıyordu.
Jimin'in kucağı da fena değildi hani o yüzden başa gelen çekilir diyip Jimin in kaslı göğsüne tam iyice yerleşmiştin ki aniden seni bıraktı.
"Ben yerimden gayet memnundum ama." diyerek dudak büzdüğünde gülecek gibi oldu.
"Hadi elini yüzünü yıka."
Ona en baygınından bir bakış attın.
"Niye manyak miyim ben zaten üşüyo- ahh ji-jimin dur!"
Sen kendince aşırı mantıklı açıklamanı yaparken Jimin bunu pek mantıklı bulmamış olacak ki sen daha lafını bitirmeden suyu açtı ve yüzüne sıçratmaya başladı.
Buz gibi suyun etkisiyle bir süre şoka girdikten sonra nihayet kaçmayı akıl ettiğinde artık çok geçti Jimin sen kaçamadan seni güçlü kollarıyla belinden yakaladı ve ne kadar bağırsan da çagirsan da elini yüzünü bi güzel yıkadı.
Zaten güçsüz olan bedenin suyun etkisiyle iyice sersemledi ve kendini Jimin in kollarına bıraktın.
Jimin seni kucağına alıp yatağa bırakırken bedenin soğuk çarşafla temas edince titredin.
Sizin banyodaki ufak çaplı savaşınızdan sırasında yatak çoktan soğumuştu. Acayip halsiz hissediyordun. Ayrıca hâlâ fazlaca üşüyordun zaten. Bu yüzden hemen yorganı üstüne çekmeliydin.
Bu amaçla elini uzattığında havada kamışti çünkü Jimin çoktan yorganı alıp bi kenara atmıştı. Hain.
Yarı kapalı gözlerinle Jimin'e sinirli bi bakış atmaya çalıştın. Konuşabilsen çoktan azarı yemişti ama şanslıydı ki konusamayacak kadar halsiz hissediyordun.
"Hiç öyle bakma meleğim ateşin hiç düşmez yoksa."
Sıkıntıyla nefesini üfledin. Haklıydı çocuk gibi davranmanın manası yoktu. Ne güzel ilgileniyordu kocan işte seninle keufini çıkarmak gerekirdi.
O sırada Jimin ince bir örtü çıkarıp üzerine örttü.
İnceydi falan ama elindeki tek şey o olduğu için ona sıkı sıkıya yapıştın.
Jimin yanına gelip alnına bir öpücük kondurduktan sonra geri çekildi. Tam odadan çıkmak üzereyken zar zor fısıldadın.
"Nereye gidiyorsun.."
Kafasını sana çevirdi.
"Sana çorba yapacağım."
Bir an neredeyse kahkahalarla gülecektin. Ama yeterince halsiz olduğun için içinden gülmek zorunda kaldın.
"Iyi de sen çorba yapmayı bilmezsin ki.."
Kaşlarını kaldırdı.
"Hazır çorbayı bu yüzden yapmışlar. "
Ardından göz kırptı.
"Hem içine sevgimi de katacağım."
Jimin gittikten sonra kendi kendine mırıldandın.
"Şimdiden beyaz ışığı görüyor gibiyim.."
***
Boğazındaki şiddetli ağrıyla yavaşça gözlerini araladın. Bütün yüzün ve vücudun yanıyor gibi hissediyordun.
Sanki milyonlarca iğneyi aynı anda batırmışlar gibi bir acıyla kıvranıyordun. Eklemlerin ağrıyordu.
Bademcik iltihabı geçirdiğine emin oldun penicilin vurunmak zorunda kalmasam bari diye geçirdin içinden.
Yattığın yerden doğrulmaya çalıştın ama sanki bir bataklık gibi daha çok canın yanmasıyla ağzından bir inleme kaçtı.
O sırada gözlerin elindeki çorbayı dökmemeye çalışarak içeri giren Jimin e kaydı.
Onun da gözleri sana kayınca artık nasıl bir haldeysen gözleri korkuyla açıldı ve aceleyle elindeki çorbayı komidine bırakıp yanına geldi.
Tekrar dudaklarinı alnına bastırdıktan sonra neredeyse bağırdı.
"Çok fazla ateşin var!"
Ardından aniden seni kucağına almasıyla inledin.
"Ahh.."
"Özür dilerim hayatım çok özür dilerim."
Çok fazla panik yapmıştı. O kadar kötü mu görünüyordun gerçekten? Onu bu halde görmek aniden içini parçaladı.
"Ji-min.."
"Şşt.. Tamam geçecek hayatım bak ben burdayım."
Bilincin neredeyse kapalı, ateşin bi hayli yüksek halde Jimin'in kucağında banyoya gittiginizi Fark edince başına gelecekleri anladığın için huzursuzca yerinde kıpırdandin. Çünkü bi daha aynı şeyleri yaşamak istemiyordun.
"Ha-hayır.."
Yavaşça gözlerini Jimine çevirdiğinde gözlerindeki o korkuyu gördün.
Korkuyordu. Daha önce onu hiç böyle gormemistin. Sana bir şey olma ihtimali bile onu korkutmaya yetiyordu.
Bunu hissedince içten içe ufak bi sevinsen de şu an onu pek gösterecek durumda değildin.
Jimin kucağındaki senle birlikte duşakabine girince isyan ederek Jimin in omzunu sıktın. Ama o kadar halsizdin ki o bunu farketmemişti bile.
Ona iyice tutundun. Jimin soğuk suyun üzerinize dökülmesine izin vermeden önce kulağına fısıldadı.
"Özür dilerim birtanem, iyiliğin için.."
Soğuk su ateşler içinde yanan bedenine temas ettiğinde çığlığı bastın. Bedenin senden bağımsız olarak tir tir titrerken Jimin seni sıkıca tutuyordu.
Bu sırada o da ıslanıyordu ve üzerindeki pijama sırılsıklam olmuştu. Keşke alel acele duşa girmeden önce kıyafetlerinizi çıkartmayı akıl etseydi.. Ama bendeniz yazarcığınız böylesinin daha erotik olduğunu düşündüm ;)
Soğuk suyun altında derin derin nefesler aldıyordun. Bir an önce bu işkencenin bitmesi için yalvarıyordun.
Ama maalesef bir süre sonra suyun soğukluğuna alışacağına daha çok titremeye başlamıştın.
Gözlerin kararmaya bilincin kapanmaya başlıyordu. O kadar çok canın yanıyordu ki gözlerinden yaşlar akıyor, Sana sımsıkı sarılan Jimin in kollarını hissedemiyordun.
Nihayet Jimin suyu kapatıp seni banyodan çıkarınca zaten kapanmak üzere olan bilincini karanlığa teslim ettin.
O sırada Jimin seni yatak odanıza götürdü ve üzerindeki ıslak kıyafetleri değiştirip yatağa yatirdı.
O kadar büyük panik içindeydi ki kendi kıyafetlerinin de ıslanmış olmasını umursamadan telefonuna yöneldi ve doktor çağırdı.
Sen orda o halde yatarken onun elinden hiçbir şey gelmiyor olması canını o kadar çok yakiyordu ki..
Jimin odanın ortasında bir ileri bir geri volta atarken doktor da nihayet gelmişti.
Jimin kapıyı açınca adam önce şaşkınca Jimin e ve ıslak kıyafetlerine baksa da hemen senin yanına gelerek muayeneye başladı.
"Hastanın ateşi yüksek. Soğuk suyun altında kalmış belli ki bu bedenini yorsa da iyi gelmiş.."
Ardından bir kaç kontrol daha yaptı.
"Ben şimdi bu serumu takıyorum bitince duruma göre cikartirsınız. Geçmiş olsun."
Jimin mahcupça gülümsedi.
"Çok teşekkür ederim doktor bey gece gece geldiniz buraya."
Adam kapıdan çıkmadan önce dönüp anlayışla gülümsedi cevap verdi.
"Ne demek bu benim işim.. Yalnız böyle durumlarda panik durumu daha da kötüleştirir. Karınız iyi olacak basit bir soğuk algınlığı. Siz de üstünüzu değiştirmelisiniz. Tekrar geçmiş olsun."
Jimin doktora teşekkür edip kapıyı da kapattıktan sonra yanına gelip diz çöktü.
Elini avcuna alıp öptü.
"Iyi olacaksın hayatım..Beni korkuttun ama iyi olacaksın."
Sonra üstündeki ıslak kıyafetlerden kurtulup yanına geldi. Kenardaki sandalyeyi yatağın baş ucuna çekip tekrar elini elleri arasına aldı.
"Meleğim.. Sana bir şey olacak diye o kadar korktum ki.. Ben.. Ya sana bir şey olur da ya-yalnız kalırsam.."
Gözlerinden istemsizce yaşlar akıyor yanağından süzülerek çenesinden senin eline damlıyordu.
Jimin gözlerini senden alamazken devam etti.
"Kucağımda çırpınırken o kadar savunmasizdın ki.. Lütfen.. Lütfen bir şey olmasın. Seni böyle yatarken görmek.. Canımı acıtıyor.."
Ardından Jimin yüzünü senin ellerine gömerek sanki eski acı bir anısını tekrar yaşıyormuşçasına hıçkırarak ağlamaya başladı..
***
Ertesi sabah kolundaki sızıyla uyandın. Kafanı çevirip baktığında kolunda bitmiş bir serum ve kafasını senin eline koymuş uyuyan bir Jimin görmenle kendini dün gece neler olduğunu hatırlamaya zorladin.
En son Jimin in kucağında soğuk suyun altında hatırlamak istemediğin şeyleri yaşadığını hatırladın.
Daha sonra neler olduğunu tahmin etmek için dahi olmaya gerek yoktu zaten.
Jimin bütün gece başında beklemiş en sonunda da uyuyakalmıştı anlaşılan.
Kalbin sızlarken uyanmamasına dikkat ederek kolunu yavaşça Jimin in kafasının altından çektin. Çoktan bitmiş olan serumu da dikkatlice çıkarttıktan sonra ayağı kalktın.
Kendini dün geceye oranla kat kat iyi hissediyordun. Bu yüzden Jimin i yatağa yatırarak üstünü de örttükten sonra mutfağa gittin.
Neyse ki uykusu o kadar ağırdı ki uyanmamıştı.
Mutfağa gidince bir bardak su içtin. Tam bardağı tezgaha koyduğun sırada telefonun çalmasıyla Jimin in uyanmasını istemediğin için neredeyse uçarak telefona koştun.
Aceleyle telefonu açtığın için arayan isme bakamamıştın bile.
"Alo? Park Jimin-ssi?"
"Şey ben eşiyim buyrun?"
"Ah öyle mi ben de hastanın durumunu soracaktım. Doktor Jung ben. Dün sizi muayeneye gelmiştim. Ama daha iyisiniz sanırım. "
"Teşekkürler çok daha iyiyim taktığınız serum etkisini gösterdi."
Doktor güldü.
"Emin olun sizi benim serumum değil eşinizin sevgisi bu kadar kısa sürede iyileştirdi. Dün gece muayene için geldiğimde üstü başı sırılsıklamdi. Ayrıca fazlasıyla endişeliydi de. Sizi gerçekten seven bir kocanız var. Gerçekten hayran kaldım. İlaçlarınızı içmeyi ihmal etmeyin eğer kendinizi daha kötü hissederseniz mutlaka hastaneye uğrayın."
Ne diyeceğini bilemiyordun. Utanmıştın. Bir yandan da fazlasıyla mutluydun. Tekrar teşekkür edip telefonu kapattın.
Ellerini mutfağın tezgahina koydun ve gözlerini kapattın. Bir adam ki seni her şeyden çok seviyordu.. Düşüncesi bile duygulanmana yetmiş gözlerinden süzülen iki damla mutluluk yaşının tezgahin soğuk mermeriyle buluşmasını sağlamıştı.
Kendi kendine gülümseyerek ani bir kararla dolaptan yağı çıkarttın.
***
Jimin gözleri gün ışığından acıyarak uyandı. Etrafına bakınca en son sevdiği kadının yattığı yatakta yattığını hatırladı. Peki ama o şimdi neredeydi?
Aniden içini kaplayan korkuyla ayaklandı. Dün gece kendinden geçecek kadar hastaydı. Nasıl olur da şimdi burda olmazdı?!
Jimin endişeyle odaları tek tek dolaşırken sen de bahçedeki muazzam kahvaltınin son dokunuşlarıni yapmakla meşguldün.
Jimin bütün odaları dolaşıp seni bulamayınca hat safhadaki endişesiyle beraber nihayet bahçeye çıkabildi.
O sırada sen de masanın üzerindeki papatyaları düzeltiyordun.
Jimin i görünce hızlı adımlarla yanına gittin ve ona sıkıca sarıldın. O da rahatlamış bakışlarıyla başını boynuna gömüp kokunu doyasıya içine çekti.
"Çok korktum melegim.."
"Şşhh.. Bunları düşünmeyelim şimdi. Bak ne güzel kahvaltı hazırladım senin için."
Jimin gülümseyerek seni kolunun altına aldı. Beraber kahvaltı masasına oturdunuz.
Taze sıktığın meyve suyunu da koyduktan sonra tam başlayacağınız sırada Jimin'in aniden hapşurmasıyla arka fonda çalan korku filmi efektiyle birlikte ağır çekimde ona döndün.
Jimin yavaşça hapşırmaktan dolayı kapattığı gözlerini açtı ve yüzündeki yarım muzhip bakışla sana baktı.
"Sanırım hasta oldum."
+++++++++++++++++++++++++++++
Yani Jimin bebeim soğuk suyun altında uzun süre kalınca böyle oluyor lol~
Şu an Dünyanın ve ülkemizin de içinde bulunduğu salgın durumunun üzerine böyle bir bölüm denk geldi affoluna. Ama dediğim gibi uzun zaman önce yazıp şimdi yayımladığım bir bölüm~
Eminim ki bir çoğunuz bu durumdan dolayı endişeli ancak doktor Jung ımızın da dediği gibi böyle durumlarda panik yapmak durumu daha çok kötüleştirir.
Tedbirlere uyalım ~
Kendinizie dikkat edin janlarım ve ellerinizi bol bol yıkayın kolonya vazgeçilmez virüs savar silahımız zaten;)
Hepinizi seviyorum uzun bir ardan sonra burda olmak güzel bir dahaki bölümde görüşmek üzere şimdilik hoşça kalın~