OKUYAN HERKESE ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM BU BÖLÜMDE HER ŞEY DAHA AÇIKLANABİLİR HALE GELECEK. YORUMLARINIZI BEKLİYORUM... ÖPÜLDÜNÜZZZZZ
Güç soldan sağa üç harften oluşan sözlük anlamı bedensel ya da zihinsel çaba isteyen iş olan düşündürücü bir kelime. Ve benim bildiğim tek gücüm erkekleri hatta insanları kendimden uzaklaştırmaktı.
Karşımdaki kişiyi de bu gücü kullanarak uzaklaştırmak istiyordum. Bu okula gelip herkesin ilgisini çekmiş olabilirdi ama benim gözümde hala yeşil gözlü bir katildi.
Benden ne istediğini bilmiyordum. Ama daha da kötüsü vardı ben kim olduğumu da bilmiyordum. Adım Jessica'ydı. Kumral ve belime kadar uzun olan saçlarım ve ela gözlerim vardı. Müzik dinlemeyi severdim kitap okumayı da. Ama olay bu değildi bunlar sadece bahaneydi. Karşımdaki kişi beni benden daha iyi tanıyordu. Ve benden gerçek beni istiyordu.
Kolumu tutan elini daha da sıktı. Benden bir şey göstermemi bekliyordu. Gözlerini gözlerimden ayırmadan
'Neden bekliyorsun?'
'Neyi bekliyorum anlamıyorum. Kolumu bırak lütfen acıyor.'
'Göstermemekte kararlısın yani.'
'Ne dediğini an-la-mı-yo-rum!'
'Bence anlıyorsun.'
dedi ve boş olan eliyle tuvaletten çıkmış ve sınıfa doğru yürüyen kişiyi gösterdi. Annie'yi.
Güç dediği şeyleri göstermem için beni Annie ile tehdit ediyordu. Yüzüne baktım Annie'yi gösteren elini dudaklarına götürdü ve sessiz olmamı işaret etti.
Elini dudağından çekmesi ile Annie'nin olduğu yerde yere düşmesi bir oldu. Aklımı toparlayamıyordum. Annie ellerini son gücüyle boğazına götürdü nefes almaya çalıştı.
'Annie! Hayır ne yapıyorsan yapma lütfen.'
Gözlerimden yaşlar süzülürken tüm gücümü kullanarak onu ittirmeye çalıştım ama bir cm bile kımıldamadı.
'Lütfen yapma. Lütfen.'
Artık yalvarıyordum. Annie'ye bakan gözlerini bana çevirdi.
'Lütfen.'
Kolumu bıraktı. Annie'nin yanına doğru koşturdum. Yerde baygın halde yatıyordu. Ölemezdi. Titreyen ellerimi güçlükle Annie'nin boynuna götürdüm. Nabzı atıyordu. Gözlerimdeki yaşları sildim ve Annie'yi dizlerimin üzerine yatırdım.
'İyi olacaksın Annie. Söz veriyorum.'
Sinirle Harry'ye baktım. Orda durmuş bana bakıyordu.
'Neden yaptın bunu? Onun ne suçu vardı?'
'Ona bunu ben yapmadım Jessica sen yaptın.'
Telefonumu çıkardım ambulansı arayacaktım. Numarayı titreyen ellerimle tuşlarken dediklerini düşünüyordum. Ben Annie'ye böyle bir şey yapmazdım.
Ambulans geldiğinde Annie'nin yanında ağlıyordum. Herkes etrafımıza toplanmıştı. Ashley herkese bunu benim yapmış olabileceğimi söylüyordu. Annie ile ambulansın içine bindiğimde doktor ne olduğunu sordu. Ona sınıfımıza yeni gelen ve muhtemelen sihirli güçleri olan bir çocuğun beni konuşturmak için ona bunu yaptığını söyleyemezdim. Bu yüzden Harry müdürün odasındayken tuvalete geldiğimi Annie'yi de orda gördüğümü söyledim.
Harry bana bunların benim suçum olduğunu söyledikten sonra ortadan kaybolmuştu. Şu iki gündür yaşadıklarımdan sonra bu benim için kafa karıştırıcı bir şey değildi.
Annie'nin annesi ve babası geçirdikleri bir trafik kazası sonucu ölmüşlerdi. O yüzden onun yanında hastanede ben kalacaktım. Anneme bugün Annie'lerde kalacağımı söyledim çünkü endişelenip herkesi başımıza toplardı.
Gece üçe kadar hastane odasından hiç çıkmadım. Kafamı kemiren sorulara cevap bulmaya çalıştım. Bunun yanı sıra içimi yakan bir vicdan azabı vardı. Bunlar yüzünden çıldıracak duruma geldiğimde dışarı çıkıp biraz hava almaya karar verdim.
Annie'ye baktım ve üstünü örttüm sonra da yavaş adımlarla odadan çıktım. Daha önce hastaneye bir çok kez gelmiştim ama hiç bu kadar sessiz ve ürkütücü olacağını düşünmemiştim. Bir an içerde sadece bizim olabileceğimizi düşündüm. İçime bir korku yayılırken nöbetçi doktorun odasında uyuya kaldığını gördüm. Kendi kendime gülümsedim en azından mutlu bir şekilde uyuyabilen insanlarda vardı.
Hastanenin dışına çıktığımda kendimi hapishaneden kurtulmuş bir mahkum gibi hissetim. Miami her ne kadar sıcak bir ülke olsa da titriyordum. Belki de yaşadığım şeylerden dolayı böyle hissediyordum.
Her ne kadar kabul etmek istemesem de Harry haklıydı. Annie'nin başına bunlar benim yüzümden geliyordu. Eğer benden istedikleri şeyi öğrenmezsem çevremdeki herkes benim yüzümden zarar görecekti. Daha 15 yaşındaydım yani 16 sayılırdım. Yaklaşık altı ay sonra 16 olacaktım. Bu yaşadıklarım benim gibi bir kız için fazlaydı.
'Benimi düşünüyordun yoksa?'
'Senden nefret ediyorum Harry.'
Kafamı ona doğru çevirdiğimde yanında dört kişi daha olduğunu gördüm. Vücudumdaki titreme boyut atlarken etrafındaki çocuklara baktım. Yaşıt gibi duruyorlardı.
'Bana güçlerini göstermemekte kararlısın sanırım.'
'Kusura bakma öküzlerle konuşmuyorum.'
'Yarım bıraktığım işimi tamamlamamı ister misin Jessica?'
Yüzüne sinirle bakarken bayılacağımı hissetmeye başlamıştım. Kendi dengemi sağladım. Ve ona bakmaya devam ettim.
'Sana son bir şans veriyorum Jessica.'
Ona cevap vermek yerine onu tüm gücümle ittim. Sinirle bana baktı ve şu ana kadar duyduğum en yüksek sesle 'Sen kimsin?' diye bağırdı. Önce onun zümrüt tonu olan gözlerine sonra da etrafıma baktım. Korkmamam gerekirdi ama korkuyu iliklerimde hissedebiliyordum.
Gözlerini gözlerimden ayırmadan 'Cevap ver!' diye bağırdı.
Korkunun verdiği hisleri çöpe atıp ona cevap vermek için kafamı kaldırdım 'Jessica Swamp.'
Verdiğim cevapla rahatlamasını ummuştum ama o gözlerini bana dikmeye devam etti ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve 'Sana yalan söylemek hiç yakışmıyor Jessica.' dedi.
Nefesini yüzümde hissederken ona çıkarabildiğim en yüksek sesle 'Benden ne istiyorsun?' diye bağırdım.
Yüzünde hiç bir hat oynamadı belki de ona bu soruyu sormamı bekliyordu. Kafasını kaldırdı ve 'Sana bir şey vermeye geldim.' dedi.
'Bana ne verebilirsin ki?' Güldü ve yüzünü tekrar yüzüme yaklaştırdı
'Sana gerçek seni verebilirim.'