Jae Rim'in ağzından
Jungkookla dakikalarca öpüşmemizden sonra sonunda Jess gelmişti. Beni odaya götürüp hemen ağzıma bir maske yerleştirdi ve beni makineye bağladı. Daha sonra klasik 'İyi misin ?' 'Nasıl oldu bu?' 'Jungkookla o haliniz neydi?' sorularından sonra ona cevabını vermediğim şeylerin cevabını almak için dışarı çıktı. Çünkü ona verdiğim tek cevap
'İyiyim' di.
Jungkook'un ağzından
Jess odaya girdikten hemen bir kaç dakika sonra geri çıkmış ve karşımızda dikiliyordu. Bir süre boş boş bana baktıktan sonra yüzüne bir gülümseme yerleştirmişti. Bu gülüş beni korkutuyordu. Filmlerdeki psikopat katiller gibi gülüyor kadın , nasıl korkmayayım ?!
Zaten korkularım , Jess'in bir kaç saniye sonra bana doğru atılıp kulağımı çekiştirmesiyle daha da artmıştı.
Ben annemden böyle dayak yemedim , sana ne oluyor be kadın ?!
Demek isterdim. Ama tabi ki karşımda Jess duruyor annem değil.
Jess bir süre kulağımı çekiştirip kıpkırmızı ettikten sonra ellerini kulağımdan çekmeden sorguya başladı.
"Soru 1. Jae Rim'in maskesine ne oldu?
Soru 2. Geldiğimdeki o haliniz de neydi.
Soru 3. Kimse sana Jae Rim'den uzak durman gerektiğini söylemedi mi ?
Soru 4. Ben sana bir daha Jae Rim hastane katına gelirse senden bilirim demedim mi ?"
Konuşurken motor hızına bağlaması hayrı alamet değildi. Bu yüzden ben de Jess'i sinirlendirmemek için aynı hızda cevapladım.
"1.si Jae Rim Man Young'la kavga ederken So Young geldi ve ona tokat attı. Sonra maske düştü kırıldı.
2.si-"
"Bir dakika !!! So Young Jae Rim'e tokat attı ve sen bunu uzaktan izledin mi?!?!?"
"Hayır öyle değil. So Young'un oraya gittiğini görünce ayaklandım ama yetişemedim."
Dediğim şey onu tatmin etmişti sanırım ki kafasını sallayarak devam etmemi söyledi.
"2.si sadece ona suni teneffüs yapıyordum. Senin sabah ağzımızdan çıkan karbondioksit gibi bir hava soluması gerektiğini söylediğini hatırlayınca sen gelene kadar ona suni te-"
"Jungkook hepimiz bunun sadece bir suni teneffüs olmadığını biliyoruz. Suni teneffüs olsaydı ne Jae Rim'i duvara yapıştırmış olurdun. Ne de dudaklarını hareket ettiriyor olurdun."
Söylediği şey heyecanlanmama , titrememe ve kekelemeye başlamama neden olmuştu.
"H-her neyse. 3.s-sü herkes bana Jae Rim'den uzak durmam gerektiğini söylüyor ve ben nedenini anlamıyorum!!
Hayır size ne bundan!!
Bırakın Jae Rim'le mutlu oluyorsam mutlu olmaya devam edeyim!!!!
Siz neden mutluluğumuzu istemiyorsunuz!!
Ama artık bu konuda kimseyi takmayacağım!!
Jae Rim'i seviyorum!!
Kimse de bunu değiştiremez!!"
Bir süre soluklandım ve devam ettim.
" 4.sü... 4. Soru neydi ki?"
"Jae Rim bir daha bu kata gelirse senden bilirim demiştim. Sen bunu nerenle dinliyordun. 4. Soru bu."
Söylediği şeye verecek cevabım yoktu. O da biliyordu bunu. Zaten en çok ben üzülüyordum onun bu kata gelmesine.
Jess benim üzüldüğümü fark edince kulağımı bıraktı ve kolarını bana dolayarak sırtımı sıvazlamaya başladı. Aynı zamanda kulağıma
"Tamam , biliyorum sen de üzülüyorsun. Seni suçlamam yanlıştı , özür dilerim."
gibi şeyler fısıldıyordu. Onun söylediklerinden sonra Jae Rim aklıma dank etti. Jess'den ayrılarak
"Jae Rim! Onu görebilir miyim ?!? Onunla konuşmam lazım Jess lütfen?"
dedim , yavru köpek bakışlarımı yollarken. Ve tabi ki Jess de Mükemmel Jeon Jungkook'un yakışıklı suratının etkisine kapıldı ve onu yormamak şartıyla girmeme izin verdi.
İçeri girdiğimde Jae Rim pencerenin yanındaki koltukta oturuyor , dudaklarını dişleyerek dışarı bakıyordu. Dudakları hem öpüşmemiz yüzünden , hem de bunca zamandır ısırılmanın etkisiyle kıpkırmızı olmuştu. Bu yaptığı onun o sıcacık dudaklarını olduğundan daha seksi hale getiriyordu. Ve ben , onu öptükten sonra tavan yapan hormonlarımı dizginlemekte zaten sıkıntı çekerken , o sanki inatla beni tahrik etmeye çalışıyordu.
Bir kaç dakika boyunca kapıdan onu izledikten sonra Jae Rim'in kendi dudağını kanatması sonucu hemen bir peçete kapıp yanına gittim. O zamana kadar odada olduğumu fark etmemişti zaten.
Yanına gider gitmez elimdeki peçetenin köşesini hafifçe dudağının kanayan köşesine bastırdım. Dünyanın 8. harikası olan o güzel dudaklarını kanattığı için onu cezalandırmalıydım. Bu yüzden peçeteyi bir kaç saniye dudaklarına bastırdıktan sonra ona yaklaşıp dudaklarımızı birleştirdim. Bu sefer ilk seferki gibi ateşli bir öpüşme değildi bu. Bu sefer ikimizde birbirimizi iliklerimize kadar hissediyorduk. Hareketlerimiz o kadar yavaştı ki dışarıdan bakan biri sadece dudaklarımızı birbirine bastırdığımızı sanabilirdi. Ama zaten bu sefer Jae Rim'in çok da karşılık verdiği söylenemezdi.
Bir süre sonra yavaşça ondan ayrıldım ve alınlarımızı birbirine yasladım. İşte ancak o zaman anlayabildim Jae Rim'in ağladığını.
Onun ağladığını görmektense onu hiç öpmemeyi tercih ederdim.
Hemen ondan ayrılıp gözyaşlarını tek tek sildim. Ama ben sildikçe yenileri ekleniyordu gözyaşlarına. Ben ise bıkmadan silmeye , ara sıra gözyaşlarından öpmeye devam ediyordum.
Biraz sonra Jae Rim benim kollarımı çekerek bana sımsıkı sarıldı ve ağlamaya devam etti. Benim kollarımın ise biri Jae Rim'in belinde , diğeri ise Jae Rim'in başında onun saçlarını okşuyordu.
Jae Rim'in ağlamaya devam ettiği arada ağzından kaçan hıçkırıklardan belli oluyordu. Ağlarken aynı zamanda sürekli kulağıma 'Özür dilerim' 'Affet beni' gibi şeyler fısıldıyordu.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
3 Saat sonra
Jae Rim'in ağzından
Yavaşça gözlerimi araladığımda nerede olduğumu anlamak için etrafımı incelemeye başladım. Sol tarafıma baktığımda hala hastane odasında olduğumu anladım. Sağ tarafıma baktığımda ise uyuyan , uyurken kendine daha çok hayran bırakan bir Jungkook vardı.
Jungkook'a ne ara bu kadar bağlandım , ne ara bu kadar aşık oldum hiçbir fikrim yoktu.
Yatakta doğrulup Jungkook'un yüzünü yakından incelemeye başladım. O , çok masumdu. Ona zarar gelmesi isteyeceğim en son şeydi. Bu yüzden ondan uzak duruyordum. Ama onun hareketleri benim bunu yapmamı zorlaştırıyordu. Aslında şu anda önümüzde hiçbir engel yoktu. Sonuçta bize zarar vereceğini düşündüğüm kişi şu an bunu yapabilecek durumda değildi. Ama yine de içimde bir his bir terslik olduğunu söylüyordu. Görünürde bir engelimiz varsa da biliyordum , bir yerde gözden kaçırdığımız bir hata vardı.
Dakikalardır onun yüzüne bakıyordum ve sıkılmıyordum. Kim onunki gibi bir yüze bakmaktan sıkılırdı ki ?
Sessizce yüzüne bakmaya devam ederken odada telefonumun mesaj sesi yankılandı. Merakla elimi komodinin üzerindeki telefona uzattım. Açtığımda bilinmeyen bir numaradan 10 mesaj geldiğini gördüm.
Bilinmeyen numara:
Aferin sana...
Bilinmeyen numara:
O çocuktan uzak durduğun için aferin sana...
Bilinmeyen numara:
Sen zaten hep böyleydin.
Bilinmeyen numara:
Hep zekiydin.
Bilinmeyen numara:
Hep güzeldin.
Bilinmeyen numara:
Ama eskiden bu güzelliğinin bir tek ben farkındaydım.
Bilinmeyen numara:
Şimdi lanet olsun ki herkes farkında.
Bilinmeyen numara:
Ama şunu bil ki , eninde sonunda benim olacaksın.
Bilinmeyen numara:
Bu sefer kaçamayacaksın...
Bilinmeyen numara:
Bu sefer kaçamayacaksın PARK Jae Rim...
...