Medya;Soyou & Baekhyun - Rain (VOSTFR)
Yine birazcık ara bölüm olmuş olabilir,ama yorumlarınızı ve oylarınızı kollarımı açtım bekliyorum.Nasıl ilerleyeceğine dair tahminleriniz varsa onları da bekliyorum :')
*
Hala burada,gözlerimi kapatmış bekliyorum
Çöllerin ve okyanusların tam ortasında kaybolmuş halde
Nereye gitmem gerektiğini bilmeden dolaşıp duruyorum
Bu kadar fazla olduklarını bilmiyordum
Başa çıkamayacağım ve kalkışamayacağım yolların
Çok fazla zor,bu yol benim için doğru olan mı?
Karmakarışığım,yalvarırım beni yalnız bırakma.
İnanmak imkansız olsa bile,ben hala inanıyorum
Yolunu kaybetmiş olmanın,doğru yolu bulmanı sağlayacağına
Yolumu kaybettim.
[BTS - Lost]
*
Sağa döndürdüğüm adımlarımın geri dönmeyi ne çok istediğini bildiğimden,olabildiğince büyük adımlar atarak ağlamamı bastırmaya çalışmadan ilerlemeye devam ediyordum.Asansörü beklemek için duraklamam gerekiyordu ve benim arkama bakmadan koşmam lazımdı.Ne zaman koşmaya başladığımı bilmiyordum ama kaç kat merdiven indiğimden bihaber şekilde kendimi sokaklara atmıştım.
Kaç kişiye çarpmıştım,yalnızlığıma koşarken?
Yıllarca herkesten sakladığım kıymetli gözyaşlarımı kaç insan görmüş,hakkımda fikir yürütmüştü?
Şehrin bulanık ışıkları arasında nereye yürüdüğümü bilmiyordum,yalnızca gördüğüm ilk kaldırım kenarına çöktüm ve avuçlarımın arasına aldığım başımla hıçkırarak ağlamaya devam ettim.Sanki ağlayarak arınabilirmişim gibi,sanki ağladıktan sonra her şey daha kolay olacakmış gibi.Ama daha on saniye bile olmadan kuruyan yaşlarım da beni terk etmişti,nedenini anlamadığım şekilde kesilen ağlamamla başımı kaldırıp hissiz bir şekilde önümden geçenlerin bacaklarına bakıyordum.Telefonumdan gelen şarkıyı sözlerinin ortasına geldiğinde fark ettim,bir anlığına da olsa Yoongi olduğunu umduğum için kendimden bir kez daha nefret ettim.
Telefonu anında cevapladım,sesim bana değil de hiç tanımadığım birisine ait gibi çıkmıştı.
"Luna...Beni almaya gelir misin?"
*
'Kendimin bile duyamayacağı kadar derinlerden gelen haykırışlarımı duy.Beni kurtar.Bana sarıldığın düşleri terk et.Benim gözyaşlarımı sildiğin her köşebaşını terk et.Yalvarırım.Yaşamımın içinden çık,anılarımın içinden çık,göğüs kafesimin içindeki çırpıntıdan çık,ciğerlerime dolmaktan vazgeç.Gökyüzüm olmaktan vazgeç,beni özgür bırak.Sen.Beni hiç sevmiyorsun.'
*
"Bakalım Arven'imiz bir mum ateşini izleyerek kaç saat daha geçirebilecek?"
Luna,hayatıma girdiği için sevinemeyeceğim kadar garip bir zamanda girdi.Yine de varlığının beni hayatta tutan tek şey olması,ömrüm boyunca unutamayacağım bir şekilde kalbimde iz yapıyor.Her zaman bir şeyleri önemseyip kutsayan ve peşinden koşturan ufaklık ben olduğum için,benden küçük olmasına rağmen arkamı kollayıp kollarını omuzlarıma doluyor.
Günler geçiyor,geçen her dakikayı hissediyorum.
Hiçbir an,daha az acımıyor canım,daha az lime lime olmuyor etlerim,geçen zaman neden herkesten bir şeyler götürürken benim yanımdan sessize uzaklaşıyor? Zamanın bile sevmediği bir ruh olacak kadar ne günah işlemiş olabilirim?
Gözümün önünde bir mumluk duruyor,bir tane daha ve saymaya halimin olmadığı kadar bir kaç tane daha.Ama gözlerim sadece bir tanesini mükemmel bir şekilde net görüyor,ardındakiler bulanık birer silüetten ibaretler.Hepsi aynı parlaklıkta,hatta geride kalanlar daha güçlü yanıyor belki,ama benim gözüm neredeyse tükenmek üzere olan ama ateşini kucaklayan en ortadaki mumda.
Zaman geçiyor,özlemimi azaltamıyorum.
Ama bir gelişme var,artık ağlamıyorum.Bu iyi mi yoksa kötü mü bilmiyorum.Kıpırdayan turuncu ateşin mumun ipliğiyle birleştiği yerdeki büyülü görünmezliğe dalıyorum.Artık karanlıkları seviyorum.
O buğulu ve gizemli şeffaflığın ardında,mumun ipinin bittiği ve alevinin başladığı o noktaya gözlerimi dikmiş öylece uzanıyorum,hareketsizce uzanmak sanki ruhumu dinlendiriyormuş gibi hissediyorum.O noktadaki silik maviliği fark ettiğimde gülümsüyorum.Gülümsediğimi sanıyorum,hatta belki de öyle umuyorum.Yıllarca soğuğun rengi olarak bildiğimiz mavinin ateşin kaynağı olduğunu yeniden keşfediyorum.En sıcak ateşin o olduğunu artık daha iyi biliyorum.Dolayısıyla Yoongi'nin ruhunda neden yoğun bir mavilik gördüğümü de biliyorum.
O benim ateşim.O benim suyum ve gökyüzüm.O benim denizim ve dalgalarım.O benim gündoğumum ve günbatımım,o benim siyah gecelerimi mavi sabaha ulaştıran o zaman dilimim.
Hiç bana ait olmamış birisini terk ettikten sonra,birçok şeyi daha iyi anladım.Onu,onsuz sevmenin daha zahmetsiz olduğunu,hiçbir şeyi hiçkimseye kanıtlamama gerek olmadan dilediğim gibi,dilediğim kadar çok seviyorum.Bir kez bile onu rüyalarımda ağırlamadığım bir uyku uyumadım,onu bıraktığım günden beri.
Her şeyi mükemmel yapıyorum,her sabah uyanıp derslerime zamanında gidiyor ve gözümün uzaklara dalmadığı her an not tutup derslerimi dinliyorum,daima gülümsüyorum.Gülümsediğime eminim,ama...bazı zamanlar bana neden üzgünsün diye soruyorlar,gülümsediğime eminken, işte o zamanlarda, biraz üzülüyorum.Onun dışında daima gülümsüyorum.
Tamamen derli toplu olan odamda,sırf oturup beni izlememek için bir şeylerin yerini değiştirip düzenliyormuş gibi davranan Luna benim için endişeleniyor,yanımda olmasını en başta muhtaçlıkla isteyen benken şimdi ona burada değilmiş gibi davranıyorum.Varlığıyla beni kutsal bir mutluluğa sürüklemesine izin vermiyorum,ona bağlanmak istemiyorum,bana bağlanmasını istemiyorum.Hayatımda ilk kez birisi karşılık beklemeden kollarını bana sarıyor,ve yine,Luna yine endişeyle yaklaştığı yatağımın ucuna oturup bir meleğinkini andıran ellerini sırtıma koyup bana sarılıyor.
Günler geçti Min Yoongi.
Saymayı reddediyorum.
Seni çok özlüyorum.
Kolalı lolipop da bu acıyla savaşmama yetmiyor.
Neden seni bırakan benken,terk edilmiş hisseden de yine ben oluyorum?
Sensizken sonsuza kadar yaşamak istemiyorum.Ve sensizken her gün bir sonsuzlukmuş gibi geliyor.Hayattayım,yaşıyorum diyebilmek için yaşıyorum, sırf bana Arien'e benziyorsun diyemememen için,sensiz de yaşıyorum.
Min Yoongi,neden sensiz yaşıyorum?
Neden bir mum alevine bakarak yüzünü düşlüyorum?
Bana ait olmayan hıçkırıkların bedenimi sarsmasıyla,ruhumun yerini arıyorum,ben kimim? Bu hayat kimin? Kollarını bana dolamış olan Luna içlenerek ağladığında şaşkınlığımı bir kenara bırakmam biraz zamanımı alıyor ve onun o güzel yüzünden akan yaşları görmek için başını omzumdan kaldırıp bakıyorum.
"Çok korkuyorum Arven. Bunu bana yapmak zorunda mısın? Lütfen benimle konuş--"
Ufak başını avuçlarımın arasına aldığımda bu güzel kızı ağlattığım için,senden nefret ediyorum Yoongi. Saçlarını geriye ittiğimde gülümsüyorum,ya da,öyle yaptığımı umuyorum.
"Luna seni ilk kez ağlarken görüyorum.."
Baş parmaklarımla sildiğim gözyaşları,Luna'nın makyajında küçük silik iki iz bırakırken o da bana gülümsüyor.
"Bu bir göktaşının dünyayı sıyırması kadar nadir bir olay zaten! Arven. Seni seviyorum.Bak buradayım. Her şeyi birlikte atlatacağız,ama benimle konuşmazsan ben nasıl--"
Kızaran minik burnuyla küçük sevimli bir bebeği andırıyor,bir kız kardeşe sahip olmak için bir anneye ihtiyacım olmadığını anlıyorum.Ya da bir babaya. Yalnızca... küçük burunlu bir kızın pamuk kalbinin bana sevgi dolu sarılışı bir kız kardeşim olduğunu kanıtlıyor.
*
Toparlanıyorum.Min Yoongi,zaman geçiyor,ben artık mum ışığını izlemiyorum.Her şey geçecek biliyorum,sen de geçeceksin.
*
Ailemi arıyorum,bir süredir.Sokaklarda yürüyorum,ayaklarım su toplayana kadar yürüyorum.Dudaklarımın kenarındaki bağlanma yerleri acıyana kadar gülüyorum,yüzlerce insanla tanıştım ve buna devam ediyorum.Şehir kocaman,ve ben her günü sonuna kadar yaşıyorum.Seni unutuyorum.Geride bırakıyorum.Sensiz de gülebiliyorum!
*
Yalan söyledim.Min Yoongi.Seni unutamıyorum.Şehir kocaman ve ben hep seninle gittiğimiz yerde takılıp kalıyorum,yüzlerce insanla tanıştım,hala seni arıyorum.Yapamıyorum.
Yalvarırım..-
*
Kampüsteki ağaçların altında otururken yanıma gelemeyeceğini bilsem de bekliyorum.Yalan söylesem de kendime,her köşe başından senin çıkmanı umarak dönüyorum.Şehrin büyük sokaklarında,eve,yalnızlığıma dönmemek için dolanan ayaklarımla sana çıkıyorum.Ama gerçek sana değil,bir ekranın ardına saklanmış olan illüzyonuna,dans eden Suga'ya çıkıyorum.Şehrin dört bir yanındaki dev ekranlarda kıvrılışını görüyorum,ıslanan saçlarının yüzüne dokunuşunu,ve mimiklerini.
Bir kaldırıma çöküp,senin almadığın,başımı ellerimin arasına alıp,gözlerimden seni özlediğini gösteren yaşların yerlere düşmesine izin veriyorum.
*
Gelmediğin her gün içimdeki sevgini nasıl tükettiğini biliyor musun? Artık kolayca mumlara üflüyorum,yüzünün gözümün önünden kayboluşu bana senin varlığının yitişini hatırlatıyor.Hala öz ailemi arıyorum,ne kadar süreceğini bilmiyorum.Bulabileceğimden emin bile değilken sırf bir şeyler yapıyor olmak için,arıyorum.Seni,geçmişte bana hissettirdiğin tüm o güzellikleri hala seviyorum.Ama artık seni sevmeyi sevmiyorum.
*
*
"Luna yemeği yakıyorsun."
Israrla beni mutfağa sokmamakta direnen Luna,etleri pişirirken makyajını tazelememesi gerektiğini bilmiyor olacak ki temiz parkenin üzerinde çorabının yumuşak olması sebebiyle kayarak mutfağa ilerlerken gülmekten kendimi alamıyorum.Elini yakacağını bilsem de onu uyarmak yerine günlüğümü kapatıp ait olduğu yere,düzinelerce mumun arkasındaki boşluğa yerleştirdikten sonra ben de makyaj yapmaya karar veriyorum.Aynadaki görüntümün beni korkutması canımı sıkmaya başladığı için ve kendimi iyi hissetmeye ihtiyacım olduğu için,ah bir de eğer kömüre dönmediyse yemeğimizi yedikten sonra kulüp toplantısı için okula gideceğiz ve ben artık bana hasta mısın canım diyen estetikli ve bol makyajlı kızların saçlarını yolmamak için direnecek iradeye sahip olduğumu sanmıyorum.
Tam tahmin ettiğim gibi eline havlu almadan fırındaki tepsiyi çektiği için kömüre dönmeden önce yemeğimiz olan şeyleri mutfağın zeminine saçıyor hem de tiz bir çığlık atıp elini buzdolabının yüzeyine koyuyor.Bazen bunları bilerek yaptığından şüpheleniyorum çünkü Luna gibi akıllı mantıklı bir kızın mutfakta bu kadar beceriksiz olması bana gerçekçi gelmiyor.
"Arven kapın çalıyor! Açmayacak mısın?"
Evimde neredeyse benim kadar vakit geçiriyor olmasına rağmen hala kapıyı açacak kadar ev sahibi hissetmeyen Luna bu kutsal görevi her zaman bana bırakıyor.Kapısı sıkça çalınan birisi olmadığımdan merakla ilerliyorum ve boş bulunup kim o bile demeden açtığım kapının karşısında gördüğüm şeyle küçük dilimi boğazıma kaçırıp öksürmeye başlıyorum.Ve boğulmamak için direnirken merakına yenilip yanıma gelen Luna kapıdakileri kahkahaya boğan bir tepki verdiğinde ben de öksürük krizinden öleceğimi düşünmeme rağmen gülmeye çalışıyorum.
"Kapına dev boyutta ve ütopik gerçekçi bir bangtanboys posteri mi astın? Yoksa gerçekten şu an kapımızın önünde kanlı canlı iki adet kurşun geçirmez mi duruyor!?"
*