ÖN SÖZ
Yıkılmamak için ayakta zor duran kulübenin içine doğru biraz daha ilerlerken sonunun geldiğini anlamıştı. Tahta masaya dayanıp hemen ilerdeki sandalye ile bakıştı, onu alabilirdi. Ona ulaşabilirse hayatını kurtarabilirdi. Önündeki heybetli adam gıcırdayan tahta zeminde ileri doğru adım atınca sandalyeye uzandı fakat o kadar da hızlı değildi. Tamamen koyu renklere bürünmüş bu adam ondan daha hızlıydı ve bileğini kavradığı gibi onu tekrar masaya fırlatmıştı.
Adam boynunu sağa-sola yatırıp rahatsız edici bir ses çıkardığında, o gözlerini kapattı ve burnundan derin nefes alarak kendini sakinleştirmeye çalıştı. Kendini ölmeyeceğine inandırmaya çalışıyordu fakat odadaki rutubet burnuna kötü kokalar gelmesini sağlayıp, birazdan yere yığılacak cesedinin de böyle kokacağını haykırıyordu adeta. Böyle olmamalıydı, şimdi ölemezdi.
Ölmek için erken değil miydi? Daha sevmesi gereken bir adamı sevememişti bile... Eğer şimdi yaşamı elinden alınırsa onu bir daha göremeyecekti. Daha fazla dayanamayarak gözyaşlarını serbest bıraktı ve yalvarmaya başladı.
"Lütfen bırak beni..."