GARDENYA MEVSİMİ

By 1losko

222K 10.8K 3.5K

"Kabuk bağlayan yaranı her kaşıyışında canın aynı şekilde yanar , acıyı kanatırsın. Bir zaman sonra tekrar ka... More

❝Siyahın İçindeki Gökyüzü..❞
1| Siyah Güller..
2| Kayıp Şehir..
3| 7 Yıl Önce..
4| Katil Bir Kadın..
5| İntikamın Kehaneti..
6| Esaret..
7| Hiçkimse..
8| 1 Ay..
9| Bir Yıldız Kaysa..
10| Kurşuni Renkler..
11| Tutsak..
12| Kaybın Çığlığı..
13| Gün Yüzü..
14| Fotoğraf..
15| Nefret..
16| Saklı Cümleler..
17| Küçük Kız Çocuğu..
18| Korkunun Eceli..
19| Durgun Zaman..
20| Tehlike Çanı..
21| Gökyüzü Masalı..
22| Oyunbozan Hayat..
23| Yabancı..
25| Zihin Perdesi..
26| Beslenen Acılar..
27| Gönül Kanı..
28| Heyecan Silsilesi..
29| Karanlığın Hisleri
30.Bölüm •Kesit
30| Ölüm Uykusu..
31|Gizli Aşk, Beyaz Gardenya..
32| Kalp Özü..
AÇIKLAMA & SANRI VE SANCI
6 Şubat, 04.17

24| Hayali Gerçek..

4.7K 268 87
By 1losko

Bölüm Şarkısı; Onur Can Özcan - Yaramızda Kalsın.

¤Bahsetme kimselere.. Yaramızda kalsın.¤

24.Bölüm "HAYALİ GERÇEK.."

Zamanın durağanlaştığı anda saniyeler dakikaların içine hapsolmuş gibi yavaş ilerliyordu. Kapının kolu inmişti ama henüz açılmamıştı. Kapının önünde birbirlerine birşeyler fısıldadılar fakat duyamadım. Ve kapı büyük bir yavaşlık içinde aralandı ve ortam bir anda sessizleşti.

"Güneş?"

Annemin şaşkınlık dolu sesi kulağıma gelirken yanıma yaklaşan adım sesleri tedirginliğime tedirginlik katıyordu.

"Ne oluyor burada?"

Kerim Uluhan sonunda sessizliğini bozdu. Onun sesini işitmemle ellerimi gözlerime daha sıkı bastırdım.

Tanrım! İnşallah korkudan bebeğimi düşürmem!

Gözlerimi kapattığım kollarımı narin eller sardı. "Güneş , nefes al kızım."

Annemin endişeli sesiyle nefesimi tuttuğumu yeni farkettim ve içimdeki nefesi bırakıp ihtiyaçla derin bir nefes aldım. Bende düşünüyorum , niye çatlayacak gibi hissediyorum diye.. Oksijene ihtiyacı olan beynimi oksijensiz bırakarak intihar etmesine sebep oluyordum az kalsın!

Annem kollarımı çekiştirerek gözlerimi kapattığım ellerimi tutmuştu. Yine de gözlerimi açmamış , direnmeye devam ediyordum.

"İyi misin , kızım?"

Ahh! Hiç iyi değilim , Kerim Uluhan. Hem sen bana niye kızım diye hitap ediyorsun dozer kılıklı korumaları olan yaşlı karizmatik adam? Ha neden?

Anlamadığım bir şey vardı.. Şuan bir 3. Dünya Savaşı'nın içinde olmam gerekirdi. Fakat ortamda öyle bir gerginlik yoktu , aksine fazla sakindi sanki.

Gözlerimi yavaşça araladığımda görüş açıma ilk önümde duran annem girmişti. Ardından onun yanındaki Kerim Uluhan. Gözleri ne olduğunu anlamaya çalışır gibiydi ikisininde. Biraz endişe biraz şaşkınlık vardı..

Araf? O niye birşeyler söylemiyordu? Beni savaşın içine atıp bu sefer o mu gözlerini kapatmıştı?

Şaşkınlık içinde omzumun üzerinden arkama baktım. Gözlerim sanki mümkünmüş gibi daha çok büyürken yeşil gözlerim odanın içini hızlıca taramıştı.

Araf.. Yoktu.

Annemin kaşları çatılmış , Kerim Uluhan ise düz bir ifadeyle hareketlerimi izliyordu.

Araf'ın balkonumdan girdiği o an , bana unutmadığı geceyi anlattığı o dakika , bir gün onu hatırlayacağımı ve bir gün kalbindeki yabancı benliğimi yeniden tanıyacağını ilahi sesiyle zihnime kazıdığı o saniye , kahvelerinde yeşil ormanımın yandığı o saliseler bir rüya mıydı yani?

Hayır , sanırım artık onun yüzünden delirmiştim. Zihnim bana oyunlar oynuyor , onu var ediyordu. Hayal gücümü buradan tebrik ediyorum. Kendisinin başarısını bugün çok daha iyi anladım.

Gözlerim yeri izlerken silkelenip kendime geldim. Bir açıklama yapıp onları odadan göndermem gerekiyordu. Sonra da internetten bir psikolok araştırmam tabi ki!

"Ben çok kötü bir kabus görüyordum da.. Sonra birden dışarıdan sesler gelmeye başladı. Birden uyanıpta böyle birşeyle karşılaşınca biraz korktum."

Fazla normalmişim gibi davranmaya çalıştım. Tabii ne kadar mümkünse. Derin derin içime çektiğim nefeslerim ciğerlerimi ateşe vererek patlatacak düzeydeydi.

Annemin sorgulayıcı gözleri inanmıyormuş gibi üzerimde gezindi. Gözleri hafif belirginleşmiş karnıma odaklanırken kaşlarını çattı. "Araf sana iyi bakmış olmalı." Endişeyle gözlerim karnıma gitti. Anlamış olabilir miydi?

"Kilo almışsın."

Daha sonra yüzüne yerleştirdiği gülümsemeyle içim rahatlamış hamile olduğumu anlamadığını sevinmiştim.

Kerim Uluhan fazla üstelemeden dışarı çıktı. Annem ise odaya ve bana son bir bakış attı. "Yan tarafta kavga çıktı sanırım polisler gelir birazdan. Sen uyumaya devam et canım."

Başımla onu onayladığımda kapının yanında bulunan düğmeye basıp ışıkları kapattı ve ardından kapıyı da kapatarak odadan ayrılmıştı.

Gerçek olduğunu sanmıştım , Araf. Ama sen benim hayatımdaki en imkansız ve güzel hayalsin. Hep öyle kalacaksın. Bende sende öyle.

Etraf tamamen karanlıktı. Olduğum yerde kısa bir süre kaldıktan sonra yatağa ilerlediğim sırada ensemde hissettiğim nefesin ardından dudaklarıma kapanan el ve bedenine yaslayan beden nefesimi kesmiş düşüncelerim paniğe kapılmıştı.

"Sen benim içimde gün geçtikçe büyüyen tek gerçeksin , Siyah Melek." Gözlerim her saniye büyürken elini dudaklarımdan çekti.

Zeki adam! Çığlığı basacağımı nasıl da anlamıştı..

"Yıllar önceki hayallerim , şimdi tek gerçeğim."

Olduğum yerde bekledim. Nefesi çıplak omzuma çarpıyor ıslak bedeni tenimi üşütürken yakıyordu.

Kollarını belimin iki yanından geçirip karnımda birleştirdiğinde yüzünü omzuma yaslayıp yanağını yanağıma dayamıştı. Yeni yeni çıkmaya başlayan sakalları yanağımı gıdıklıyordu ve içimde tarifi edilemez hisler yaratıyordu.

"Annene; 'Kocam bana çok iyi baktı , evet.' diye neden demedin? Ben seni ellerimle beslemiştim oysa ki.." diyerek söylenmesiyle gülümsedim. Sesindeki munzurluk kötü düşüncelerimi dağıtmaya yetmemişti.

Bir ömür boyunca böyle kalmak isterdim. Gerçekler yerine hayaller olsaydı..

Birden bire kıpırdanarak geri çekildim. Talya'nın söylediklerini düşünmemeye çalışsam da aklımdan bir türlü çıkmıyordu.

"Artık gitsen iyi olacak. Ben gelmeyeceğim."

Ondan daha fazla uzaklaşarak yatağımın kenarına oturup yerdeki halının desenlerini keşfe çıktım. Sıkıntı , zihnimdeki düşüncelerin birbirine girmesine sebep oluyordu.

Derin bir nefes alıp verirken Araf olduğu yerde kalmış , tek bir noktaya odaklanmıştı. Gözlerimi ondan kaçırıp pencereye diktim. Ay'ın hüzmesi ince perdeyi engel saymayarak odamın içine doluyordu. Sadece yüzlerimizi aydınlatan hüzmenin ruhlarımıza da dokunmasını diledim.

"Bu dengesiz tavırlarının sebebi ne?"

Sonunda içinden geçeni sorduğunda sözleri biraz da olsa kırmıştı. Evet , ben dengesizin tekiydim. Ama böyle olmamın tek nedeni de oydu.

"Ne o? Artık katlanamıyor musun karının dengesizliklerine?"

Oturduğum yataktan kalkıp pencerenin önüne ilerledim ve perdeyi sonuna kadar açıp ay hüzmesine izin verdim. Karanlık kadar aydınlığa da ihtiyacımız vardı , değil mi?

"Evet , katlanamadığım doğru."

İşte bunu söylemesini beklemiyordum. Omzumun üzerinden ona duygusuz kısa bir bakış attım.

"Boşan o halde.." dedim net bir şekilde. "Ah , pardon ama. Sevdiğin için değil kızın için evlenmiştin zaten. Bir kez daha düşün derim."

Önüme dönüp dışarıyı izlemeye başlarken gözlerim dolmuştu. Sessiz kaldığında ekledim. "Kızın için.."

Yanağımdan aşağı süzülen ıslaklık çenemden boynuma iniyordu. Kollarımı göğsümün altında birleştirip içimde tıkanıp kalan nefes beni zorluyordu.

Kalbimin sızladığını en derinlerime kadar hissediyor , acının yakıcı tonunda kavruluyordum. Ben bunları hak edecek ne yapmıştım , diye kendi kendime sorduğum sırada iç sesim beni gerçekliğiyle yanıtlamıştı. Sen iki bedenin katilisin , Siyah Melek. İki bedenin lekelendiği sisli mezarlıksın.

İçimde ölenlerin sayısı artıyordu. Benliğim haklıydı söylediklerinde. Ruhum mezarlığa dönmüştü. Ve ben onlara su bile veremeyecek kadar ölüydüm.

"Hayalin gerçeği olmaz." dedim sert bir sesle. "Çünkü hayaller gerçekleşmeyecek kadar sahtelerdir. Gerçekleşecek birşey olsa neden hayalini kuralım? Sadece düşündüğümüz anlarda bizi mutlu eden saçmalıklar.."

Adım sesleri yanıma yaklaşırken Araf'ın kokusu burnuma doluyordu. Yanımda duran beden benim gibi Ay'ın yeryüzüne indirdiği ışıklarıyla aydınlattığı evreni izliyordu. Bugün yıldız yoktu gökyüzünde. Onlar da bana küsmüş olmalıydı. Dünya gibi.

"Peki ya insan güzel hayaller düşünemeyecek kadar ölüyse? O zaman bizi ne mutlu edecek? Gerçekler mi?"

Kendi kendime konuşup düşünmeye çalıştığım dakikalarda Araf sessizliğini bozmuş , fısıltı şeklinde çıkan sesiyle konuşmuştu.

"O halde bizde gerçeklerin hayalini kurarız."

Omuz silktim. Gözyaşlarım damlalar halinde akmaya devam ederken silme gereğinde bile bulunmadan derin bir nefes aldım.

"Her gün ölmek için yaşıyoruz.. Bir hiç gibi." dediğimde gözlerini üzerime çekti. Dışarıyı izlemeye devam ederken ekledim. "7 yıl önce de böyle düşünmüştüm.. Bugün de. Hiçbir şey değişmedi."

Belimden tutup beni önüne çektiğinde heyecan hücrelerimi yokluyordu. "Hayatın farkında değilsin , Siyah Melek." dedi gözleri büyük bir yoğunlukla gözlerime bakarken. İçerinin atmosferi birden bire değişmişti. "Değişmeyen tek şey , içinde var olan o adam." Bir adımla aramızdaki mesafeyi kapatırken sırtım duvarla bütünleşti. Başını boy farkımızdan dolayı aşağı eğerken kollarını iki yanıma koyarak beni kendine hapsetmişti.

"Değişmeyen tek şey , içimde var olan o kadın."

Yüzümü kaldırıp yoğunlaşan kahve gözlerine baktığımda yüzünü yaklaştırmaya başladı. Nefesi yüzümün her bir yanını keşfederken aramızda neredeyse hiç mesafe kalmamıştı.

"Geri kalan herşey değişti.. Onların bir önemi yok benim için." dedi fısıltıyla. "Benim için değişmeyenler daha değerli. Senin gibi."

Ve dudaklarını dudaklarıma bastırdığında gözlerim yavaşça kapandı. Sıcaklığından dudaklarım yanıyordu , buna rağmen geri çekilmek istemedim. Aksine sanki yaşamam için ihtiyaç duyduğum nefesi bana veriyormuş gibi ona daha çok yaklaştım.

Bir elini duvardan çekip belime yerleştirdi ve beni kendine daha çok bastırdı. Kalbimin bozulan ritmi daha da hızlanırken nefesim kesilmişti. Hareket etmiyordu. Dudaklarımın üzerinde bekliyordu sadece.

Gözlerimden bir damla yaş daha aşağı süzülürken Araf'ın yanağına değmişti. Dudaklarını dudaklarımdan hafif çekip gözyaşının üzerine bastırıp yanağımı öptüğünde içimden eriyip giden acılara veda ettim.

Sanki her dokunuşunda biraz daha hafifliyordum. Biraz daha hayata ve ona bağlanıyordum. Bu iyi bir şey miydi? Bundan emin değildim.

Pozisyonunu bozmadan diğer elini de başıma koyup yüzümü boyun girintisine saklayarak bana sarıldı.. Sımsıkı bir şekilde.

Başımda olan eli hareket etmeye başladı. Saçlarımı okşuyordu. Sanki sevgi aşılar gibi , bir baba şevkatinde.

Gözlerimi sıkıca kapatıp içimden gelen hıçkırıkları daha fazla tutamadım ve şiddetle ağlamaya başladım. Daha sıkı sarıldı. Başımın üzerine , saçlarımın arasına sayısız öpücükler kondurmaya devam ederken kollarımı boynuna doladım.

Saliseler saniyelerin içine , saniyeler dakikaların arasına , dakikalar ise saatlerin uzun soluklu nefesine girerken zaman bu günün ruhuna saklandı.

"Bugün hayatındaki herşeyi unut.." dediğinde hıçkırıklarım iç çekişlere dönüşmüştü. "Hatırlayamadığın geçmişini.. Seni üzen , kıran herşeyi."

Islak omzunda yatarken halimden oldukça memnundum. Başımı kıpırdatıp boynuna sokuldum. Hissettiğim sıcaklık burnumu yaktığında kaşlarım çatıldı.

Ateşi çok yüksek olmalıydı. Bedenimi yakıp kavuracak derecede.

"Hayata kaldığı yerden , gerçekleşecek hayaller kurarak devam edeceğiz." Saçlarımın üzerine uzun bir öpücük bıraktı. "Birlikte.."

Dudaklarım yukarı doğru kıvrılırken hislerim tarif edilemeyecek kadar yoğundu. Onu sıkıp içime saklamak istedim bir an. Ama Araf ne demişti? Gerçekleşecek hayaller kuracağız.

Gayri ihtiyari bir şekilde hiç istemeyerek kollarından ayrıldım. "Çok ateşin var. Islak kıyafetlerini değiştirmemiz gerek."

Hoşnut olmayan bir bakış attı. Ateş onu biraz sersemletmişti sanki. Halsiz duruyor ama bunu belli etmemeye çalışıyordu.

Ona küçük bir gülümseme bahşedip temkinli adımlarla odadan ayrıldım. Merdivenlerden neredeyse düşecek bir şekilde aşağı sarkıp salonda hala oturmakta olan ve birbirleriyle hiç konuşmayan Kerim Uluhan'la anneme baktım.

Aşağıda olmaları benim için daha iyiydi. Onların yatak odalarına gizlice girmeyi bende istemezdim tabii ama şuan mecburdum. Büyük dolabı açtığımda karşıma çıkan kadın gecelikleriyle gözlerim kocaman oldu. Birkaç saniye öylece bakakaldıktan sonra hızlıca geri kapatıp diğer tarafı açtım.

Sonunda daha kötü birşey görmeden aradığımı bulmuştum. Kullanılmamış pijama takımlarından bej üzerine lacivert kareli olanı alıp geri kapattım. Kerim Uluhan o kadar pijama takımının içinde bunun yokluğunu hissetmezdi sanırım.

Tedirginlik içinde yakalanma korkusuyla odalarından çıkıp zar zor kendi odama girdim. Kapıyı kapatıp ses yapmamaya dikkat ederek kilitledim.

Gözlerim Araf'ı ararken yatağımda takılı kalmıştı. Ayakkabılarını çıkarıp , pikenin altına girdikten sonra yastığıma sarılmış bir şekilde yatağımda yatıyordu.

Elimdeki pijama takımını bir kenara koyarken yatağın yanına adımladım. Boşta kalan küçük bir kısıma oturup kurumaya yüz tutmuş saçlarıyla oynamaya başladım.

Gözlerini aralamıştı. Fazla yorgun görünüyordu. Elim önce alnını yoklarken daha sonra yanağına inip yeni çıkmaya başlayan sakallarında gezindim.

Yeni yeni düşünmeye başladığımda merak ettiğim soruyu ona yönelttim. "Annemgil içeri girdiğinde nerede saklanıyordun? Ve hangi ara saklandın?"

Ne diyeceğini merakla beklerken gözleri parladı ve dudakları hafifçe yukarı doğru kıvrıldı. "Dışının siyah olduğunu biliyordum da içinin bu kadar renkli olduğunu bilmiyordum."

Munzurca gülmeye başladığında gözlerim baktığı yere kaydı ve kaynar sular başımdan aşağı döküldü. Seslice yutkunup kaşlarım çatık bir şekilde beklenti içinde yüzüne baktım.

"Sakın bana banyodaki iç çamaşırı dolabıma baktığını söyleme bana."

Sessiz bir kahkaha attı. Elime geçirdiğim yastığı alıp yüzüne çarptığımda sesi kesilmişti.

"Hasta kocana bunu nasıl yaparsın?"

Kollarımdan tutup beni üzerine çekti. Ellerimi başının iki yanın koyup destek aldım. Keskin kahve gözleri Ay'ın ışığı altında parlıyordu. Gözlerini usulca kapattı. Geri açarken kıvrık kirpikleri birbirinden ayrılmıştı. Yeteri dolgunluktaki dudakları soluk duruyordu. Göz altlarına inen halkalar halsiz olduğunu belirtiyordu yeterince.

Parmaklarımı gözlerinin altında gezindirdiğimde , "Bu günde üzerimde uyur musun?" diye sordu masum bir çocuk gibi. "Saatlerdir hiç uyuyamadım."

"Üzerinde uyumamı neden bu kadar çok istiyorsun?"

Bu daha çok geçmişe dönük bir soruydu. Onunla her uyuduğum gecenin sabahında gözlerimi onun üzerinde uyurken açıyordum.

"Korkuyor musun yoksa?" diyerek takıldım ona. Gülmek yerine ciddiyetini korumayı tercih etmişti. Tamam komik değildi kabul ediyorum.

Bir elini belime koyup hafifçe okşadı. "Sabaha kadar nefes alışverişlerini.. Kalbini hissediyorum." dediğinde kaşlarım havalandı. "Uykum ne kadar derin olursa olsun.. Her saniye yanımda olduğunu hissetmek istiyorum."

Belimdeki eli askılı tişörtümün içine girip sıcaklığını tenimde hissettirdi. "Gitmenden korkuyorum , Siyah Melek." Beni koluyla iyice sarmıştı. "Uyandığımda seni bir daha görememekten korkuyorum."

Onunda istediği gibi destek aldığım kollarımı çekip başımı göğsüne yasladım. "Tedirginlik içinde uyumaya çalıştığım gecelerden yoruldum." dedi bir hayli halsiz sesiyle.

Gözlerini kapatıp derin bir iç çekti. "En sevdiğin siyah elbiseni kestiğim geceyi hatırlıyor musun?"

Yattığım göğsünün üstünden konuşmak yerine sessiz kalıp onu başımla onayladım.

"O geceden sonra bir ay boyunca karşına çıkmaya çekindim. Ben ilk defa birinin yüzüne bakmaya utandım. Yapmamalıydım çünkü , anlık sinirime yenik düştüm."

O geceyi çok iyi hatırlıyordum , evet. Benim için pekte güzel bir gün değildi. Hatırlamamla yüzüm buruşmuştu bile.

"Her gece hala evimde olduğunu bilmek için yanına geldim. İlgim akşama kadar yaptığınız herşeyi en ince ayrıntısına kadar anlatıyordu ama gözlerimle görmek istedim." dedi fısıltı şeklinde ve hiç beklemediğim bir itirafta bulundu. "Biraz da özlediğim için.."

İlgim yaptığımız her şeyi Araf'a mı anlatmıştı? Gözlerim büyürken içimden İlgim'e sağlam bir küfür ettim. Umarım erkek mankenlerin fotoğraflarına bakıp konuştuğumuz şeyleri anlatmamıştır.. Amin.

"İtalyan erkeklerinden hoşlandığını da bilmiyordum." dedi kızar bir tonda. Sessiz kalıp yerime biraz daha sinerken İlgim'i sessiz sedasız ortadan kaldırmanın planlarını yapmaya başlamıştım. "Eğer o an yanımda olsaydın belki dilini kesebilirdim."

Gözlerimi kapattığımda tehditi zihnimde canlanmıştı. Dehşete daha fazla dayanamayıp gözlerimi geri açtım.

Dil bu sonuçta , önemli birşey.

"Her gece farklı bir pozisyonda uyuyordun. Ve saçlarının yüzüne gelmesinden hiç hoşlanmıyorsun. O anki yüz ifadeni görmeni çok isterdim."

Tanrım! Kim bilir neye benziyordum. Nefeslerim hızlanırken kaslı göğsündeki elimle onu cimcikledim. Birden bile belimdeki eli daha çok sıkılaştı.

Tamam , sakin.. Yanlış alarm oldu düzeltiyorum hemen.

Elimi hızlıca oradan çektiğimde bir kez daha ilahi kısık kahkahasına şahit oldum. "Bir ördek gibi dudaklarını öne uzatışın.. Her geçen saniye yüzünü daha çok buruşturuşun."

"Bunları unutsan iyi edersin. Kendi iyiliğin için yani. Yoksa benlik bir sıkıntı yok."

Bunu ona nasıl unutturacaktım bilmiyordum. Ama unutmalıydı. Psikolojisi bunu kaldırmayabilirdi.

"En önemlisi de.." dedi başını eğip bana üstten yoğun bir bakış atarken. "Uykunun arasında adımı sayıkladın."

Yerin dibine nereden giriliyordu arkadaşlar? Şuan yol tarifine ciddi anlamda ihtiyacım var.

Başımı iyice boynuna saklayıp orada kaybolmayı istedim. Mümkün müydü? Hayır.

"Hadi kabul et. O yakalandığım son geceye kadar yanında olduğumu hissetmemiştin."

Başarısını çok güzel dile getiriyordu fakat ben onun yanımda olduğunu hissetmiştim. Sadece gerçek miydi , değil miydi emin değildim. Yine de bunu bilmesine gerek yoktu. Sessiz kalıp başımı sallamakla yetindim.

Onsuz geçen bir ayımı düşündüm. Her sabah uyandığımda gece sıcaklayıp aşağı attığım pikenin sabah üzerimde oluşuna şaşırıyordum. Araf onu hissettiğim gecelerde yanımdaydı. Hayal değildi yani , gerçekti.

"O gün biraz geç kalmıştım sana. Çocuk bayramıydı. Mevsim'in yanında olmam gerektiğini düşündüm. Geldiğimde ise uyumadığını geç farkettim ve kaçınılmaz son gerçekleşti.. Sana yakalandım."

Aradan geçen bir ayını anlattı bana. Herşeyiyle çok özeldi. O gün kızının yanına gitmesine sevinmiştim. Mevdim'in de sevgiye ihtiyacı vardı. Araf ona hem anne hem baba sevgisi vermeye çalışıyordu. Bunu başardığına ise emindim.

"Ateşin gittikçe yükseliyor. Üzerindeki ıslak kıyafetleri çıkaralım artık."

Yataktan destek alarak üzerinde doğruldum. Dudaklarımı alnına bastırıp ateşine bakarken gözlerim kocaman açılmıştı. Araf dudaklarını köprücük kemiğime bastırmıştı.

Hızla geri çekilip kendime geldiğimde ellerimi gömleğinin üzerine getirip düğmelerini açmaya başladım. Ellerimin üzerine ellerini koyup beni durdurdu. "Beni zorluyorsun. Uyuyalım."

Gözlerimin içine bakan keskin kahveler yoğunlaşmıştı. Gözlerimi üzerinde gezdirdim. Dövmesini görmemden mi korkuyordu acaba?

Gözlerim oraya odaklanıp kısıldı. Daha sonra ellerimi tutan ellerine rağmen açmaya devam ettim. Henüz bir iki düğmesini açabilmişken bir kez daha beni durdurdu.

"Tamam ben yaparım."

Sesi sertti. Tahmin ettiğim gibi görmemi istemediği dövmesini benden saklamaya çalışıyordu.

"Üzerini değiştirmeyeceğim. Ateşin çok yüksek , ılık duş aldıracağım."

Bıkkınlıkla gözlerini kapatıp açarken sıkıntılı bir şekilde nefes alıp verdi. "Uyusaydık.." diyerek mızmızlandığında ona öyle bir bakış attım ki başka birşey söylemedi. Sonunda pes edip yatakta doğruldu.

Kalkmasına yardım edip koluna girerek sersem adımlarla banyoya ilerletmeye başladım. Bir an düşecek gibi olsa da son anda bana tutunmuştu.

"Yezda sürtüğünü de elimden kaçırdım." dedi bir anda. Dişlerini birbirine bastırırken çenesi kasılıyordu. "Ona gittiğimiz son kontrolden sonra izne ayrılıp sırra kadem basmış."

Yaptıklarından sonra bir bebeğin canına sebep olacakken bir de üstüne kaçmışmıydı? Araf birden kendi kendine konuşup susmuştu. Bende fazla üstelemedim. Zaten bu konuda fazlasıyla sinirli duruyordu. Yenilgiyi kabullenmek ona göre bir şey değildi anlaşılan.

Banyonun açık kapısını tamamen aralayarak düğmeye basıp etrafın aydınlanmasını sağladım ve önce onu içeri soktum sonra ben girdim. Duşa kabinin kapısını çekerek açtığımda Araf hiçte iyi bakışlar atmıyordu.

Tam yerinde durdurduğumda soğuk suyu açtım ve su tanelerinin üzerine değmesiyle irkildi. Ona ılık demiştim belki ama şuan ateşi çok yüksekti.

Dudaklarından çıkan inleme suyun ne kadar soğuk olduğunun ve fazlasıyla üşüdüğünün kanıtıydı.

Araf ağzının içinde homurdanırken onun bu haline gülmemek elde değildi. Duşa kabinin dış tarafında durmuş , öylece onu izliyordum. Soğuk su onu kendine getirmiş olacak ki başını kaldırıp bana baktı. Islandığı için koyulaşan çikolata kahvesi saçları alnına yapışmış , uçlarından damlayan su taneleri bedenini keşfe çıkıyordu.

Hızla inip kalkan göğsü , ritimlerinin de hızlandığına işaretti. Bedenine gelen bir bir soğuk su kütlesinde yüzünü buruşturuyor , her an kaçacak gibi bir hali vardı.

Bir anda elini bana uzatıp koluma yapışmasıyla beni yanına çekmesi saniyeler içinde gerçekleşmişti ve bedenime değen buz gibi suyla çığlık atacağım sırada dudakları dudaklarıma kapandı.

Gözlerim büyürken bedenime çarpan soğukluk beni titretiyordu. Belim yay gibi gerilmiş , kanım çekilmişti.

Araf gözlerini kapattığında bende gözlerimi kapatarak ona izin verdim. Üzerimdeki şoku hala atlatamamışken bedenim yavaş yavaş ısınmaya başlamıştı.

Elini belime yerleştirip beni kendine yasladığında boşlukta kalan ellerimle boynuna sarıldım ve dudaklarımı araladım.

Dudakları yavaşça dudaklarımda hareket edip hakimiyeti eline almıştı. Ellerimin altındaki gömleğini sıkıca kavradım. Bedenimi tamamen ıslatan suyun etkisi azalıyordu. Yüzüme yapışan ıslak saçlarımı geriye ittirme ihtiyacı ile doldum.

Araf'ın dudakları , dudaklarımın üzerinde işkencelerine devam ederken belimi daha sıkı kavradı. Kalp ritimlerim çığırını aşmış , bir türlü alamadığım nefeslerim boğazımda tıkanıp kalmıştı.

Dudaklarını çok az bir aralık bırakarak dudaklarımdan ayırdı ve neredeyse siyaha dönen gözleriyle gözlerime baktı. Nefes almam için bana zaman vermiş olmalıydı , aynı zaman da kendine de.

Aramızda geçen kısa bakışmadan sonra üzerime yapışan askılı tişörtün uçlarından tutup yukarı çekerek çıkardı ve dışarı attı.

Küçük duşa kabinin içinde gözlerimi kapatıp utancımı gizlemeye çalıştım. İlk defa beni iç çamaşırlarımla görmüyordu belki ama bu fazla utanç vericiydi.

Yere eğilen başımı çenemden tutarak kaldırdığında gözlerine baktım. Dudaklarının bir kenarı yukarı doğru kıvrılmıştı. Belimdeki eliyle beni iyice kendine çekti tekrardan. Üzerimize inen soğuk suları benden ayrıldığında hissetmeye başladığım gibi şimdi de hissetmemeye başlamıştım.

Sanki sıcak soğuk oyununda gibiydik. Bulmam gereken şeye , Araf'a yaklaştıkça ısınıyor , uzaklaştıkça ise üşüyordum. Henüz bulmam gereken şeyi bulamasam da hissettiğim sıcaklık bulmak üzere olduğumu da hissettiriyordu.

Sıcak teni ve nefesi ısınmama neden olurken dudaklarını dudaklarıma sürttü. Sonra daha yumuşak ve hafif dokunuşlarla tekrardan öpmeye başladığında gözlerimi kapattım.

Üzerimize düşen soğuk su taneleri bedenimizdeki alevi sondürmeye yetmiyordu.

Araf belimdeki ellerini kalçalarıma indirerek beni kaldırdı ve kucağına aldı. Bacaklarımı beline doladığımda bir elini tekrardan belime çıkarmıştı. Soğuk suyun altında bedenimi fayansa dayarken sırtım yay gibi gerildi. Ardından eski halini aldığında , Araf'ın dudakları çeneme inmişti. Ellerimi gömleğine indirip göremediğim için yoklayarak düğmelerin hepsini teker teker açmaya başladım. Sonuna gelemeden açılmayan düğme yüzünden sinirle iki yanından tutup ayırdığımda kırılan düğmeler yere düşmüştü.

Araf'ın dudakları boynumda duraksayıp ne yaptığıma baktı önce. Sonra işine kaldığı yerden devam ederken bedenlerimiz neredeyse birleşikti. Ellerimi göremediğim göğüs kaslarında gezindirdiğimde her dokunuşumda elimin altındaki yerin sertleştiğini hissediyordum.

Hızlı nefeslerimin arasına karışan su sesleri zihnimde damlıyor gibi hissetmeye başladım. Gözlerimi kapatıp hissetmeye çalışırken gözlerimin önüne serilen görüntü şu anı dondurup beni geçmişin sellerine sürüklemişti.

Şiddetle yağan yağmurun altında kollarımı boynuna doladığım adam , belimdeki ellerini daha da sıkılaştırarak beni bedenine yapıştırmıştı. Gözlerim utana sıkıla etrafta gezindiğinde tam anlamıyla sırılsıklamdım. Yağmur suları kütleler şeklinde uçurum kenarından aşağı dökülüyordu. Keskin kahve gözleri yoğunlaştı. Ağlamaktan şişen ve kızaran gözlerimle ona bakarken dudaklarımı ısırdığımda gözleri kısa bir an dudaklarıma inmişti. Ardından kendini toparlayıp gözlerime çektiğinde kararan gözlerle karşı karşıyaydım. Su damlaları saçlarının uçlarından yüzüme düşüyordu. Hava soğuktu , ama üşümüyordum. İçimi ısıtan garip bir his vardı. İlk defa gördüğüm yabancı adamın kollarında olmam ne kadar yanlışsa da , kalbim ilk defa doğruydu. Doğru atıyordu bugün. İlk heyecanı , ilk hayalleriyle. Ve ben ilk kez gördüğüm adama uçurum kenarında tebessüm ettim.. Beni bu kör yankılı uçurum kenarında tam düşecekken çekip kolları arasına aldığı için.. Bana hayatımı geri verdiği için.

Görüntüler silikleşmeye başlarken dehşet içinde gözlerimi araladım ve Araf'ı omuzlarından ittirerek beni kucağından indirmesini sağladım.

Bir an da neye uğradığını şaşırmış bir halde keskin kahve gözleriyle bana bakıyordu. O an zihnim bana geçmişi bir kez daha canlandırıp benzerliği gözler önüne sererken bacaklarım bedenimi taşıyamaz hale gelmişti.

Ellerimle yüzüme yapışan ıslak saçlarımı geriye ittirdiğimde soğuk su damlalarını daha çok hissetmeye başlamıştım. Yeşil gözlerim karşımda şaşkınlık içinde ifadesizce bekleyen adamı baştan aşağı süzerken çıplak göğsünde takılı kaldı. Kalbim göğüs kafesimi zorlamaya başladığında sol göğsünde el yazısıyla yazılan yazıyı belki de bininci kez okumuştum..

Nereye baktığımı anladığında gözlerini kapatıp geri açtı ve bana doğru bir adım atıp kollarımdan tuttu.

"Güneş.."

Zaman durdu , etraf sessizleşti. Duyduğum tek ses uçurum kenarında esen bir rüzgar ve yağmurun yere çarpış sesleriydi. Ve ben o yazıyı son kez okudum..

F. Güneş.

¤¤¤

Bölüm Sonu..

Merhaba , nasılsınız?

Son bölüme gelen yorumlardan sonra 3 gün içinde bir diğer bölümü hızlıca yazıp size süpriz yapmaya karar verdim..

Kategorilerden tekrar düşmeye başlamışız , nedenini bilmiyorum. Bu bölümde sizden daha çok performans bekliyorum ha :)

Çalışma yapmak isteyenler olursa , yapıp bana atarlarsa sevinirim. Gardenya Mevsimi sizin gözünüzden nasıl , görmek istiyorum doğrusu.. ( Kapak tasarımı , herhangi bir bölüme özel çalışma vs.)

Ee bölümü nasıl buldunuz?

Aslında dövmede ne yazdığını söylemeyecektim ama sonra size kıyamadım , bir hafta düşüne düşüne beyniniz yanmasın diye orayı da yazdım.

Dövme hakkında ne düşünüyorsunuz?

Yada Farah'ın kısa bir an hatırladığı uçurum kenarıyla ilgili?

Talya'nın söyledikleri doğrumuymuş ;)

Sizce Güneş'in annesi onun hamile olduğunu anladı mı?

Sizce ilaç konusunda tek suçlu Yezda mı , yoksa onu bu oyuna teşvik eden biri mi vardı?

Araf'ın Güneş'siz geçirdiği bir aya dair yaptığı açıklamalar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Neyse , kendinize iyi bakın minik tırtıllar 🐛

Oy ve yorumlarınız bekliyorum..

Continue Reading

You'll Also Like

3.5M 172K 19
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

5.3M 247K 14
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
185K 16.1K 29
Ailesinin zoruyla tatilini fındık toplamaya gitmek için harcayan Enes'in başına Ordu'nun mafyası musallat olur.
1.2M 71.9K 28
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...