VİRANE

By GlFrat

71K 2.3K 322

Karanlıkların diline pelesenk ettiği acılarla boğuşan Leyal, bir nefes daha çekebilmek için yaklaştı uçurum k... More

TANITIM
Bölüm 2:'Risale'♣
Bölüm 3:'Yok Oluş'♣
Bölüm 4:'Sınır'♣
Bölüm 5:'Leyal-i Gürizan'♣
Bölüm 6:'İs'♣
Bölüm 7:'Bedbaht'♣
Bölüm 8:'Sabahın Şafağı'♣
DUYURU
Bölüm 9:'Ferfecir'♣
Bölüm 10:'Geçmişin İzleri'♣
Bölüm 11:'Uçurum'♣️
Bölüm12:'Zırhı Paslanmış Kahaman

Bölüm 1: 'Dipsiz Kuyu'♣

6.4K 214 13
By GlFrat

"Kadın son nefesini veriyor adamın uğruna. Adam elindeki içkisi,dudaklarında tebessümü. "

Keti-Kanatsız Melek

❄❄❄❄

Bölüm 1: 'Dipsiz Kuyu'♣

Genç kız üzerine geçirdiği montu incecik bedenine daha çok sardı. Elleri bu melanetli soğuğun her noktasını hissediyordu. Bedeni zemheri bir kışın ortasında kalmış yaprak gibi titriyordu. Adı gibiydi hava. Geceydi. Leyal'di. İsminin anlamı kendisine o kadar çok uyuyordu ki. Hayatı kocaman bir karanlıktan ibaretti. Hayatı, varolan bir gecenin hep pençesinde dolanıyordu. Diline pelesenk edemediği acı,anlatamadıkları bir gecenin karanlığında karşılıyordu onu.

Etrafına bakındı. Durakta çok az kişi kalmıştı. Ondan sonra gelenler bile menziline varmak için adımlamışlardı. Ensesinde salıkça topladığı saçının arasından kaçan birkaç tutamı kulağının arkasına sıkıştırdı ve derince bir iç çekti. Soğuk hava ciğerlerine doluşup,orayı buzdan bir kütleye çevirmişti.

Herşeyin başladığı güne gitti bedeni. Bundan bir kaç yıl önceye. Babasının ölümünden sonraki zamana. Annesinin, daha babasının cesedi yeni yeni toprağa alışmışken getirip önüne koyduğu, cici baban dediği adamın yüzü geldi gözlerinin önüne. Çıtkırımlık bedeninden hüzün dalgasıyla karışık bir pus geçti. Ciğeri sızlıyordu. Benimsemese de baba dediği içkici,kumarbaz bir baba ve abi kalmıştı ona. Annesi de çekip gitmişti. Bir gece vakti kızını ittiği kuyuda ışıksız bırakarak,kızının gidişini izlediğinden bi'haber.

O zamandan beri çalışyordu. Babasının...üvey babasının ve abisinin ihtiyaçlarını karşılamak için. Yıkılmıştı birer birer tüm kaleleri. Ellerinde,avuç içlerinde kalan yaralar vardı. Zahiri yaralar daha da acıtıyordu onu. Daha da kanatıyordu.

Omuzunun üstünden yola baktı. Eve geç kalırsa neler olacağı geldi bir bir aklına. Tüyleri ürperdi yeniden. Bedenindeki kaybolmuş yaraların sızıları yeniden kendini belli etti. Babasının işkenceleri geldi aklının en kuytusundaki karanlık göletten çıkıp. Dakikalar geçti. Uzun zamanlar geçen bir sürede gelmeyen otobüsü bekledi. Belki de çoktan gitmişti son otobüste. Dua etti içinden öyle olmaması için. Eğer o otobüsü de kaçırdıysa başına gelecekler korkuttu gözünü.

Varolup geçen bir süreden sonra gelen otobüs,betsiz dudaklarında memnuniyet dolu bir tebessüm doğdurttu. Elini çantasına atıp,akbili çıkardığı sırada koluna mengene gibi yapışan parmaklarla donup kaldı. Yüreği anında korkunun esiri olmuştu.Boğazına yapışan yumru nefesini kesti. Gözleri yavaşça kolunu tutan ele ve sahibine kaydı. Yüzünü gizlediği kapşonludan bir şey belli olmuyordu. Dudakları şaşkınlık ve korkuyla aralanırken yanındaki iri yarı adam onu itti.

"Bin şu otobüse. Sesin çıkarsa nefesini keserim. " dedi buz dolu bir sesle. Leyal titreyen bedeninin aldığı komutu yerine getirişini korkuya bağladı. Otobüse zar zor,bacaklarının izin verdiğince bindikten sonra iki kere bastı akbili. Bu süre zarfında adam elini,kolundan hiç çekmemişti. Bakışları hızla otobüsün içinde dolandı. Oturacakları yer yoktu. Bu demek oluyordu ki bu insanlar Leyal'e yardım edebilirlerdi. Bir umut soğuktan morarmış ve ısırılmaktan berelenmiş dudaklarını araladı. Bir yardım çağrısı yeterdi. Ama yanındaki iri cüsseli adam onu otobüsün tutunacak demirlerine sertçe çarpınca dudaklarından dökülen tek şey inlemeydi. Acı dolu bir inleme.

Leyal ne olduğunu anlamadan adamın bedenine kendi bedenine sertçe yapıştı. Leyal,ela gözlerini şaşkınlıkla araladı. Karşışındaki kupşonlu adama dikti ela harelerini. Ve ilk değen bir çift kehribar, mücevher gibi gözler oldu. Leyal gözlerini kehribar gözlerden bir türlü çekemedi. Sanki gözleri oraya odaklanmıştı. Sonunda gözlerini çekebildiğinde otobüsün loş ışığı ve adamın başındaki kapşonun izin verdiğince adamın yüzünü inceledi.

Kipriklerinin gölgesi göz altlarına düşmüştü. Çıkık elmacık kemikleri,sert çenesi ve düzgün burnu vardı. Ne esmer ne de beyaz teni bu adamı çizilmeye hazır bir tablo haline getiriyordu. Leyal kirpiklerini kırpıştırıp,bakışlarını önüne eğdi ve adama bakmayı kendine yasakladı.

Beyni bir anda çarkı döndürüp babasını öne sürdü. Korkuyla kasılmış yüreği daha fazla kasılmış ve durma raddesine gelmişti. Korku, kaburgalarının arasından parmaklarını dolandırıp,ellerini en üstte durdurdu ve hızla elini geçirip,birer birer yerinden söktü. Şimdi eve geç kaldığı her saniye onun canının acımasına daha bir tekabildi. Dudaklarını dişlerinin arasına alıp sertçe ısırdı ve fısıldadı.

"Siz kimsiniz?" dedi. Korku genzinden kopup,nefesindeki her hava baloncuğuna özenle yerleşmişti. Barut, camda olan bakışlarını büyük bir sakinlikle çekti ve kıza dikti. Küçük kızın boyu anca göğsüne geliyordu. Barut'un uzun boyundan dolayı kafasını geriye itmişti ve o anda bile kipriklerinin altından saf bir telaşla ona bakıyordu. Adamın dudaklarında bir katilin,en tehlikeli gülüşü geçti.

"İnan,tanımak isteyeceğin biri değilim. " dedi ve derin bir iç çekip devam etti. "Şimdi şu siktiğim yolculuk bitene kadar kapa çeneni. " deyip tekrar bakışlarını cama çevirdi. Leyal sertçe yutkundu ve gözlerini sıkıca yumdu. Sanki yok olmak ister gibi. Gözlerini kapatsa buradan,bu durumdan kurtulacakmış gibi.

"Benden ne istiyorsunuz. Bakın benim babam..." kızın titreyen sesi Barut'u tiksindirdi ve aniden sözünü kesti. "İlerisi,gerisi beni ilgilendirilmez. Duydun mu? Seninle işim bitene kadar benimlesin. " dedi tehlike akan sesiyle. Leyal o an ölmek istedi. Bu adamın elinden ya da babasının elinden ölmek neyi değiştirecekti? Eve her geç kaldı zaman dilimi onun bedenine bir darbe olarak inmeyecek miydi. Şimdi bu adam öldürse daha insaflı olurdu belki.

O dakikadan sonra Leyal sustu ve sonunu bekledi. Ne de olsa paramparça olup her bir yana savrulan hayatına bir tekme daha savurup,nereye gideceğini görürdü. On sekiz yaşındaydı. Sadece bir ay sonra on dokuz olacak ve bu işkenceden kurtulacaktı. Ama hayat hem sillesini hem çelmesini öyle geçirmişti ki Leyal düşmekle kalmamış,düştüğü yere gömülmüştü. Hayat böyle olmamalıydı. Şimdi dünyanın başka bir ucunda yüzünde huzurlu bir tebessümle etrafını kaygısızca,korkusuzca izlemeliydi. Hayat bu kadar zor olmamalıydı.

Barut ise o ara peşindeki adamları düşünüyordu. Barut güçlü adamdı vesselam. Etrafındaki bütün düşmanları birer birer onun ölmesi için açıklarını arıyorlardı. Ama Barut ,bedeninin altında unuttuğu bir organda taşıyordu tüm açıklarını. Bir de şimdi yeraltı dövüşlerine karışmış ,illegal yollardan da gücüne güç katıyordu. Bu dövüşlere katılmasının tek nedeni düşmanlarını kudurtmaktı. Yapıyordu da. Düşmanlarını ölüm haberiyle şenlendirmiyor ve onlara bu zevki tattırmıyordu. Şimdi ise peşine takılan adamları bu şekil atlatmıştı. Aslında bugün açık hedefti. Ne silahı ne de adamları vardı yanında. Bugün tek başına çıkmıştı.

Otobüsün ani sarsılışıyla göğsüne değen tüy kadar hafif şeye çevirdi bakışlarını. Küçük kızın başı,Barut'un kocaman göğsüne düşmüştü. Saçlarından bir kaç tutam ceketine tutunmuştu. Barut bu görüntüde takılı kaldı. Bu kızda ne dişilik vardı ne de kışkırtıcılık. Küçük bir kız çocuğuydu. Kaç yaşındaydı acaba,diye düşündü Barut. Leyal de durum farklıydı. Kocaman sert bir şeye çarpmıştı. Adamın göğsü taştan farksızdı. Belki de taş daha az canını acıtırdı. Leyal hızla başını çekti ve kendini toparlamaya çalıştı. Önüne düşen saçları itmekten bile korkuyordu. Sanki hareket etse bu adam onu lime lime edecek gibiydi.

Bu ek mesai işine girdiğinden beri başına birkaç tatsız olay gelse de bu kadar ilerisi olmamıştı. Bedeninden geçen puslu korku kalbinin, kaburgalarının arasından parmak kaldırıp kendini belli etmesine neden oluyordu. İlk defa bu kadar çok korkuyordu. Babasının ve abisinin işkencelerine katlanmıştı. Eve az bir parayla geldiğinde babasının gözünün nasıl döndüğünü biliyordu. Ya da abisinin eve getirdi orospularının geride bıraktıklarını temizledikçe ne hale düştüğünü.

Yıkılmıştı. Bir viraneden farksızdı. Hayatı avuçlarından kaybolmuştu. Kocaman bir savaşta tek bir cehpanesi bile olmadan öylece ortada duruyordu. Acı hergün boğazına yağlı ilmeği geçirip,ayaklarının altındaki tabureyi çekmesi için diretiyordu. Eğer bu adam ona bir şey yaparsa gözlerini kırpmadan,her gece Tanrı'dan isteğini binbir özürle kendi gerçekleştirirdi. Korkmazdı. Hiç bir şeyi koruyamamıştı. Belki ruhu kaybolmuştu. Belki hiç umudu yoktu. Ama bedeni... İşte onu ölüm pahasına korurdu. Ona ait kalan tek şeydi.

Otobüsün durmasıyla Barut, kızın incecik bileğine parmaklarını geçirdi ve onu arkasından çekerek otobüsten indi. Genç kız bileğini bu iri yarı adamdan kurtarmak için birkaç defa çekiştirdi. Fakat sonuç hüsrandı. Barut o kadar çok sıkmıştı ki bileğini,değil çekmek kıpırdatamıyordu bile.

"Rahat dur. " dedi omuzunun üstünden arkasındaki kıza bakarak. Sonra aklını toplayıp durum tespiti yaptı. Dar sokaklara araç giremezdi. Bu onu rahatlattı biraz da olsa. Etraftaki dükkanlara girseler bu insanlar için tehlikeliydi. Bir de yanında bu küçük kız vardı. Ne halt yemeye, kirpiklerinin arasından bile masumluk akan kızı kendinde sürüklemişti. Koca bir küfür savurdu o an kendine. Düşüncelerinden sıyıran cebindeki telefonun titreyişiydi. Cebinden hızla çıkardı ve kim olduğuna bakmadan cevapladı.

"Söyle. " dedi buz gibi bir sesle. Herkese mesafeliydi. Ne kadar güvenirse güvensin. Telefonun diğer ucunda ise tek güvendiği adamı Kadir, derin bir nefes alıp konuşmaya başladı. "Abi olanları yeni duydum. Peşinden adamları gönderdim. Ama yetişmezlerse diye söylüyorum ,şerefsizler elli metre ilerindeler. Telefonlarının sinyalleri onu belli ediyor. " dedi ve derin bir nefes aldı. Barut hızla kaşlarını çattı.

"Anladım ,koçum... O sikik adamlarına söyle bu sefer zamanında burda olsunlar. " dedi ve omuzunun üstünden arkasındaki tireyen kıza baktı. "Yanımda kız var. " diye devam etti. Kadir afallayarak muzip bir sesle konuştu. "Abi hızlısın biliyorum da ne ara..."

Barut hızla sözünü kesti. "Zırvalamayı kes lan. Söyle o işe yaramazlara hemen gelsinler. " dedi ve telefonu kapattı. Bu arada çıkmaz bir sokağa girdiğini fark etmemişti. Gözlerinin ölüm karasını geceye bulayarak etrafta gezdirdi.

"Hay sikeyim böyle işi. " dedi bugün bilmem kaçıncı küfrünü ediyordu. Etrafına bir çıkış yolu bulmak için bakındı. Bugün şans ondan yana değildi. Kendisi için bir sorun yoktu. Ama arkasında,korku içerisinde titreyen bu kızın hayatını tehlikeye atamazdı.

Sokağın başından gelen seslerle Barut hiç düşünmeden kızın elini kavradı ve çöp konteynırına sürükledi. Bu sokak ya onun çıkışı ya da cesedinin gömüldüğü yer olacaktı. Konteynırın yanına gelince kızın incecik belinden tutup hiç de dikkatli olmayan bir şekilde içine fırlattı. Leyal o an karar vermişti. Kaburgaları paramparça olmuş ve organlarına batıyordu. Barut'un içeriye atlaması ve kızın karın boşluğuna sertçe değen diziyle Leyal acı ile inledi. Karnındaki baskıdan dolayı kan kusacak gibi hissediyordu.

Barut kızın ağzına elini kapattı ve kocaman olmuş gözlere ölüm rengi gözleriyle bakarak fısıldadı. "Gebersen de sesini çıkarmıyacaksın. Eğer çıkarırsan seni bir de ben öldürürüm. " dedi. Sesi resmen ölüm kokuyordu. Katran karası bir ölüm. Leyal başını hızla salladı. Barut kızın kendinden korkmasından kocaman bir haz alırken dudakları kıvrıldı.
"Güzel. " dedi ve dışardaki seslere kulak kabarttı.

Leyal,Barut'un iki bacağının arasında kalmıştı. Barut hafifçe ağırlığını kızın üzerine vermiş ve kıpırdamasını durdurmuştu. Leyal nefes alamadığını fark etti. O kadar çok sinmişti ki bu koyu zehir içine ,bütün organları teker teker iflas ediyordu. Aldığı nefesler kendisine az geliyordu. Bir de ağzındaki el oldukça engelliyordu onu.

"Lan ,abi az önce burdaydı. Nereye gitti?" dedi biri. Bu tanıdık bir sesti.Derin bir nefes alırken hızla konteynırdan çıktı. Adamları irkilirken üstünü silkeledi ve önündeki adamın silahını aldı. "Aferin. İlk defa zamanında yetiştiniz. " dedi Barut. Adamları önünde kedi gibi olurlarken,unuttuğu bir şey varmış gibi hissetti. Arkasına dönerken doğrulan kıza elini uzattı. Leyal elini tutarken doğruldu. Adamın kocaman elleri,Leyal'in incecik belini sardı ve onu çok kolay bir şekilde havaya kaldırdı.

Genç kız korkuyla etrafına bakarken,çözülmüş ve anlına dağılmış saçları geriye itti. Barut'un adamlarının arasından Mustafa denilen adamda o arada beğeniyle kızın vücudunu süzüyordu. Kız küçük ama güzledi. Mustafa pisliğin önünde gideniydi. Neler yaptığından Barut'un haberi olsa da ses çıkarmıyordu.

"Abi bu küçük kız kim?" dedi ağzının suyunu etrafa saça saça. Barut'un keskin bakışları hızla ona çevrildi. Kızın incecik kolunu tutup,hızla kendine çekerken tısladı. " Sanane lan, piç. " dedi. O arada Leyal'in derin,korku dolu soluğunu kesen silah sesiyle çığlığa dönüştü. Soluğu acı bir çığlıkla kesilmişti. Barut hızla kızı duvara itti ve bedenini önüne siper etti.

Düşmanları rahat durmamış ve etrafını sarmıştı. Dakikalar süren çarpışma karşı tarafın birer birer dökülmesiyle kesilirken,Barut memnuniyetle derin bir iç çekti ve kafasını çevirip arkasındaki kıza baktı. Karşılaştığı tek şey boşluktu. Kız yerde küçücük bedeniyle yatıyordu.

Barut hızla eğildi ve kızı kollarından tuttu. O an eline gelen sıcak sıvıyla sinirle inledi. "Sikeyim böyle işi. " dedi ve kızın üzerindeki montu bir çırpıda çıkardı. Kızın bu soğuta giyindiği incecik askılıya bakıp,derince bir iç çekti ve üzerindeki ceketi çıkarıp çıplaklığını umursamadan yarasına bastırdı.

Yarası pek derin değildi ve kurşun sıyırıp geçmişti. Barut dakikalar sonra kızı kucağına aldığında koluna batan kemiklerle kızın bir kere daha ne kadar zayıf olduğunu fark etti. Yanına yaklaşan adamlarla,bir adım geri çekildi.

"Abi ne oldu?" dedi adamlarından biri. Barut bıkkınca bakıp,cevapladı.
"Vuruldu. " deyince hepsinin yüzlerinden bir şaşkınlık geçti. "Abi istersen sen arabaya bin. Kızı bana ver. "Mustafa'nın bu lakayt yaklaşımıyla Barut kızı çıplak göğsüne bastırdı ve arabaya doğru ilerledi. Arka kabıyı hiç zorlanmadan açıp kızla beraber oturdu ve bir an önce eve varmayı diledi. Bugün çok uzamıştı.

❄❄❄

Genç kız omzuna giren sancıyla huzursuz uykusundan çekildi. Omzu parçalanacakmış gibi ağrıyordu. Kaburgalarındaki ve karın boşluğundaki ağrıda cabasıydı. Nefesi acıyla beraber kesilirken,genzine dolan kan kokusu onda bir kova dolu kanı yutmuş hissi vermişti. Sonra birden dünün keskin kareleri doluştu kapalı göz kapaklarının önüne. Bedeni anında korkuyla sarsılırken derin bir iç çekti. Beyni dünün anılarını aklının dipsiz kuyuyu andıran uçurumundan topayıp önüme fırlatmıştı.

Bir balyoz indi o anlardan beynine. Üvey babasının sülieti belirdi karşısında. Korkunç yüzü Leyal'in bedenini titretirken gözlerini araladı. Etraf zift karası bir siyahın tesiri altındaydı. Gözleri hiç birşey görmüyordu. Odasında olmadığı içerde bulunan ve sürekli boğazını yakan erkeksi kokudan belliydi. Bir hışımla yerinden doğruldu. Aynı anda omzuna giren sancı ile bedeninden et kopmuşcasına inledi.

"Yavaş ol. ". Karanlıkların içinden yarılıp gelen ses ile Leyal aldığı nefesi veremeden geri yutmuştu. Dünkü adamın sesine o kadar çok benziyordu ki onun olduğuna anında kanâât getirdi. Gözleri korku ile kocaman olurken,etrafına göz gezdirdi ve ayaklarının ucundaki köşede oturan iri cüsseli adamı gördü. Kehribar gözleri karanlıkta adeta parlıyordu. Ve odada hiç ışık olmamasına rağmen kocaman bedeni besbelli ortaya seriliyordu. Leyal yatakta geriye çekilip derince soludu.

"Siz kimsiniz? Allah aşkına ne istiyorsunuz benden? Bırakın gideyim. " dedi tek nefeste. Korku bedenini esir alan bir zehirdi resmen. Panzehirini bulsa bile terk etmeyecek gibiydi. Barut kızın bu korkak hallerine bıkkın bir nefesle karşılık verdi.

"Gideceksin merak etme. İyileştiğin an bırakacağım seni. " dedi ve yatağının ön tarafındaki demire yaslandı. Leyal itiraz nidaları eşliğinde cevapladı onu. "Bakın,bırakın gideyim. Lütfen. Babam beni öldürür. " deyip dudaklarının kıyısına gelmiş hıçkırığı serbest bıraktı. Kendini savunmasız hissediyordu.

"Zırlamayı kes hemen. Uslu durmazsan seni babana bırakmam. "

Barut'un sesi ile Leyal şoka uğradı. İki ucu da ölüme davetti. Derin bir nefes alıp son kalan umut kırıntısını da öne sürdü. "Size yalvarıyorum bırakın gideyim. "

Kızın son umut kırıntısı,Barut'un son sabrı ile eş değerdi. Adam içinde doğan volkanın patlayıp damarlarına yayıldığını hissetti. Sabırlı adam değildi ve hiç de olmamıştı. Şimdi ise kendini sıkıyor ve bu kıza zarar vermemek adına iradesini kolluyordu. Bu onun gibi sinir hastası bir adam için oldukça zordu. Avuçlarının kaşındığını,bedeninden sinir dalgasının geçip her hücresine savrulduğunu hissetti. Bu da son anıydı. Sabır yenilmiş,sinir kazanmıştı.

"Kes lan sesini. " Resmen kükremişti. Etrafa saçılan sıcak lav damlaları kızın tenine değip,her noktasını çürüttü. Leyal o an engelleyemediği ağlama krizine girmişti bile. Sessizce ve karanlıktan güç alarak döktü göz yaşlarını. Göz yaşları birer birer yüzünde asitli bir yol çizip,geçtiği yerleri yok ederken hıçkırığını tutamadı. İlk defa,uzun süreden sonra böylesine içli içli ağlıyordu. Hem daha önce ağlasa ne olurdu ki?Annesi bile göz yaşlarına ufak bir merhameti çok görmüştü.

Barut'un sabrı,kızın sessiz iç çekişleriyle daha da çok azalırken tekrardan kükredi. O kimseye merhamet etmezdi. Karşısındaki bu kıza mı edecekti? Kesinlikle hayır.
"Zırlama,kızım. Midemi bulandırmaya başladın. " dedi ve gece lambasını yaktı. Güneş daha doğmamıştı. Gözlerini genç kıza dikti ve gözünden düşen yaşlara umursamazca odaklandı.

Leyal hızla yaşlarını silerken,ela gözlerini adamın kehribar harelerine dikti. Parlıyordu. Işık yansımış ve göz altlarına düşen kipriklerinin gölgesiyle bir mücevheri andırıyordu. Leyal başını önüne eğdi ve saçlarının arasına sakladı yüzünü. Kimse görmesindi onun göz yaşlarını.

Barut kızın saçlarının arasına saklanmış yüzünü inceledi. Gözleri bir an sadece siyah bir südyenden başka bir parça bulunmayan üst bedenine çevrildi ve arsızca süzdü. Küçük göğüsleri südyenine sığmıyordu bile. Kaburgaları neredeyse sayılacak kadar zayıftı. Omzunun üstünden göğüslerine dökülen saçlarıyla masum duruyordu. Ve dahası o kadar korkuyordu ki çıplak olduğunu bile fark etmemişti. Derin bir nefes aldı Barut. Kızın çelimsiz bedeni hiç dikkatini çekmemişti. Yoksa yatağında bu şekilde bulunan kadınların sonu altında acı dolu çığlıklarıydı. Barut sevişirken bile sertti. Hem de oldukça.

Kapının tıklanmasıyla Leyal yerinden sıçradı ve gözlerini hızla Barut'a çevirdi. Adam ,kızın yüzünde dolandırdığı bakışları çekmeden kaşlarını derinçe çattı ve seslendi. "Ne var?" dedi umursamaz ve sert bir tavırla. Kapıdaki adamının bedeni titredi. Mustafa kendini topalayıp cevapladı.

"Abi, yaralı ceylanı kontrol etmeye geldi Levent Bey. " dedi. Barut hızla kaşlarını daha derinden çatarken gürledi. "Bekleyin lan iki dakika ben gel demeden kimse girmesin içeri. Bir de senin o dilini posta posta si..." kıza dönen bakışlarıyla devamını getirmedi. Yataktan kalkıp kıza yaklaşırken,elini ensesine attı. Üzerindeki siyah tişörtü bir çırpıda çıkarttı ve kıza elini uzattı. Leyal'de alışkanlık olmuştu. Biri elini uzatınca vuracakmış gibi hisseder ve geri çekilirdi. Bunu Barut'ta da gerçekleşti. Barut'un garibine giden bu durum kaşlarının ortasındaki çukuru daha da arttırsa da ses etmedi. Elini tekrar uzatırken fısıldadı.

"Yaklaş. Adamların karşısına çıplak çıkmak istemezsin değil mi? Eğer öyleyse bundan ilk yararlanan ben olmayım. " dediğinde Leyal anlamaz gözlerle karşısındaki adama baktı. Barut çenesiyle üstünü işaret edince Leyal kafasını eğip üstüne baktı ve anında kıpkırmızı kesildi. Hızla bacaklarını üzerindeki örtüyle göğüslerini kapattı ve bakışlarını tekrar Barut'a çevirdi. Barut kızın tenindeki kızarmayı loş ışıkta bile fark etmişti. Yüzünde eğlenir gibi bir tavır olsa da ne dudakları kıvrılmıştı ne de gözlerindeki o cinayet rengi kaybolmuştu. Barut umursamadan kıza yaklaştı ve beline parmaklarını dolayıp onu iyice doğrulttu. Üzerinden çıkardığı tişörtü kızın başından geçirirken bir an olsun gözlerini yüzünden ayırmadı. Küçücük bir kızın bedeninden haz alacak değildi ya.

Akıl ,insanı bazen ne kadar yanıltıyordu.

Leyal ise kendi buz gibi tenine değen sıcacık parmaklar ile sarsıldı. Bu ilk defa oluyordu. Kimse ona yaklaşmamıştı. Bu onun soğuk tavrından dolayı kaynaklansa da o tamamen güzel bir kız olmamasına yormuştu. Aslında öyle değildi. Ela gözleri,küçük burnu,çıkık elmacık kemikleri,bembeyaz tenine dökülen açık kahverengi saçları,incecik beli. İnsanın aklını öyle bulandırıyordu ki. Bunun farkında olmayan sadece kendisiydi. Bir de Barut. Yanıldığını görecekti.

"Yaralı kolunu uzat...Dikkatli ol. " Adamın komutuyla hızla uzatınca canı acımış ve inlemişti. Barut ise kızın dikkatsizlliğine sinirlenip,diğer kolunu kendi sertçe çekti ve kızın narin teninin kızaracağını umursamadan giyindirdi. Bedeninden aşağıya dökülen tişörtün eteklerini sıkıca kavrayıp tenine bastırdı. Fark etmese de bacaklarının üst kısmı açılmış ve külotunun saramadığı teni besbelli ortaya dökülmüştü. Barut kızın ensesine elini attı ve altta kalan saçlarını çekerken,bakışlarını aşağıya düşürdü ve anında kendine okkalı bir küfür savurdu. Kızın teni siyah çarşafın üzerinden açılmış ve külotu büyük bir kışkırtıcılıkla gözüküyordu.

'Ne işi olurdu küçücük kızın dantel işiyle lan.',diye geçirdi içinden. Bembeyaz tene simsiyah dantelli iç çamaşır. Barut'un içi gıcıklanırken geri çekildi ve kızın açıkta kalan bacaklarını hızla örttü.

"Dikkatli davran. Kimsenin hayallerine konu olmanı istemiyorum. Onlar benim gibi olmazlar. Gözleriyle bile düzerler seni. " dedi. Genç kızın yanakları kızarırken,alt dudağını dişleyip olumlu anlamda başını salladı.

Sağlıklı bir erkeğin yatağında bu durumda olan bir kadından etkilenmesi çok normaldi. Barut zaten bu anı unutmuştu bile. Kapı tekrardan tıklatılınca komut verdi ve Doktor Levent içeri girdi.

Levent'in gözleri hızla bir kaç saat önce gördüğü meleğe kaydı. Gerçekten güzel bir kızdı ve Barut hariç herkesi masumluğuyla bile etkilemişti. Barut iradeli bir adamdı. Ve küçücük kızı kendi zevklerine konuk etmiyecekti.

"Uyanmışsınız küçük hanım. " dedi Levent yumuşak bir sesle ve kıza yaklaşıp yanağına dokunmak için elini uzattı. Ama Leyal,bacaklarına sarılı olan örtüyü sıkıca kavrayarak geri çekildi. Levent bu duruma bozulurken,Barut tek kaşını kaldırmış,duvara yaslanmış şekilde kızın hareketini izliyordu.

Levent bozulsa da kendini toparladı ve dudaklarına samimi bir gülüş yerleştirerek,kıza tekrar odaklandı. "Hadi yarana bakalım. " dedi ve yatağın köşesine oturup,kıza yaklaştı. Leyal çatılı kaşlar ardında gözlerini Levent'e dikmiş izliyordu.

"Şu tişörtü çıkartalım ki daha rahat bakayım yarana. " deyince Leyal çekinerek de olsa bakışlarını Barut'a çevirdi ve yalvaran gözlerle ona baktı.Barut kızın bakışlarındaki çağrıyı anladı ve kızın yerine cevapladı.

"Görmüyor musun? Kız tişörtün içinde kayboluyor. Kıvır o bölümü ne yapacaksan öyle yap. " dedi bir an olsun gözlerini Leyal'den çekmeden. Levent bu durumdan hoşnut olmadı. Kızın süt beyaz tenini dün yakından görmüştü ve kahretsin ki rüyasına dahi girmişti.

Barut'un dediğini yapıp kıvırdı ve yarasının üzerindeki bandajı yavaşca söktü. Leyal alışkındı acıya. Bunun yüzünden sadece iç çekip,örtüye parmaklarını sıkıca geçirdi. Barut ise kızın her hareketini izliyordu. Yarasının üzerindeki bandaj çıkınca Leyal yarasına baktı. Midesi anında bulanırken, kafasını hızla çevirdi ve Levent'in yüzüne yasemin kokulu yumuşacık saçlar çarptı. Adam resmen kendini sübyancı gibi hissediyordu. Bu kız onu oldukça etkilemişti.

"Korkma,canını yakmayacağıma söz veriyorum." dedi ve yarasının üzerine düşen birkaç teli özenle çekti. Pansuman yapıp,yarayla ilgilenirken kıza sorular yöneltip,kafasının dağılmasına yardımcı oluyordu.

"Adın ne senin küçük hanım. " dedi saf bir merakla. Leyal çekinse de cevap verme mecburiyetinde hissetti kendini. Dudaklarını araladı ve uzun zamandır dudaklarına konuk olmayan adını fısıldadı.
"Leyal. " dedi zor çıkan, ağlamaklı sesiyle. Ve o an odadan bir fısıltı daha yükseldi.

"Gece. " dedi Barut. Aslında sadece kendine söylemişti ama sesi biraz fazla çıkmıştı demekki. Levent,Barut'a çevirdi bakışlarını ve daha sonra saçlarının ardından görebildiği küçük yüze.
"Adının anlamı bu demek. Ne kadar da yakışıyor sana. " dedi. Oldukça yakın bir tavırla. Leyal yüzünü ona çevirmeden teşekkür etmişti.

"Peki kaç yaşındasın?" diye yeni bir soru yönelttiğinde Leyal derin bir nefes alıp kolundaki sancıyı göz ardı etti. Derin bir nefes aldıktan sonra isteksizce cevapladı.

"On sekiz. " dedi cevaplarını kısa tutarak. Odada bulunan iki adamda kızın küçük olduğunu biliyorlardı ama bu kadar küçük olacağını tahmin etmemişlerdi. Levent ilk baş sus pus olsa da kendini toparlayıp,cevapladı.
"Anladım...ve bitti. "

Konuştukları süre zarfında Doktor Levent kızın kafasını dağıttığını düşünse de genç kız acıyı sonuna kadar hissetmişti. Barut da bunun farkındaydı. Bakışları,kızın hiç makyaj bulunmayan,beyaz yüzünden bir an olsun ayrılmamıştı. Durduğu açıdan kızı tamamen görebiliyordu.

Kapının bir anda hızla açılmasıyla Leyal korkuyla sıçradı. Gözleri hemen kapıya dönerken,telaş kipriklerinden akıp yüzünü kaplıyordu.
"Destur de lan!" diye kükredi Barut. Odasına giren adama keskin bakışlarını yollarken. Sinirden sırtı gerilmiş ve karnı içe doğru belli belirsiz gömülmüştü.

"Abi kusura bakma. Telefon susmuyor. Kızın babasını sürekli arıyor. " diye konuştu elindeki telefonu Barut'a uzatırken. Barut eline telefonu sertçe alıp,ekranına baktı. Kıza vermeden telefonu açarken,Leyal telaş içinde ona baktı.

"Nerdesin lan sen? Anan gibi sende mi terk ettin lan evi? Bana bak orospu! Ananı bulamadıysam da seni bulurum ve oğlumun altına atarım!"

Genç adam duyduğu kelimeler ile bedenindeki bütün kaslar teker teker kasıldı. Beynine sıçrayan kanın tadı damağına bulaştı. Gözleri hızla siyah yatağındaki süt beyazı tenine sardığı çarşafla,savunmasızca yatan kıza ulaştı. Gözlerindeki korku ölümü bekleyen biriyle eş değerdi. Kızın dolu dolu gözlerinden çekip,bedeninde dolaştırdı bakışlarını. Dün üzerindekini çıkarırken sırtındaki morluklar aklına geldi ve dişlerini birbirine kenetledi. Bedeni bıraksa sinir krizine girecekti ve ortalığı dağıtacaktı. Sakin tutmaya çalıştığı sesiyle konuşmaya başladı.

"Beni iyi dinle lan gavat. Kızın yaralandı,şimdi benim yanımda. İyileştiği an sana göndereceğim. O ağzını topla yoksa,sikerim. " dedi. Nefesinden pare pare ölüm akıyordu. Karşıdaki adam onu duymamışcasına konuşmaya devam etti.

"Sen kimsin lan? O orospuyu bana gönder. Daha on sekiz yaşında ve bütün hakları bende. Seni polise veririm. " Barut duyduklarıyla neşeden yoksun,sinire yakın bir kahkaha attı. Gözlerini kızın üzerine dikip cevapladı.

"Kızın iyi. Adresimi mesaj atarım. Gelirsin de,eli bomboş geri dönersin. O polisler var ya, benim tek lafıma bakar. " deyip,karşı tarafın cevabını bekledi. Elini saçına atıp,dolgun saçlarını geriye itti. Bu hareketiyle pazuları şişmiş ve karın kasları belirginleşmişti.

"Sen kimsin lan orospu çocuğu? " dedi Leyal'in baba demeye bin şahidin gerektirdiği adam. Barut bu sefer durmadı. Bam teline basılmıştı bir kere. Ar damarı çatlak bir adamı kimse tutamazdı da.

"Senin o dilini posta posta siker atarım lan sülalesi gevşek. Yedi ecdadını elden geçiririm senin. Dalağını, böbreğini siktiğimin gavatı. Kızın benim yanımda. Sıkıyorsa polislerle gel. Gelmeden önce de adımı ver onlara. Sen Barut Sulhan de bak bakalım hangi sikik beyinli geliyor senin götünün arkasından. "dedi ve derin bir nefes alıp devam etti.
"Anladın mı lan beni?" dedi. Uzun bir süre karşı taraftan ses gelmedi. Daha sonra bir hışırtı duydu ve kısık titreyen bir ses kulağına doluştu.

"Anladım Barut Bey. Ne zaman istersen o zaman gönder kızı. Az önceki taşkınlığım için de kusura bakmayın. " dedi yaşlı adam. Barut boş bakışlarını kıza yolladıktan sonra telefonu cevap vermeden kapattı ve adamının suratına fırlattı.

"Bir daha da destursuz girersen git bir köşede hallet işini. Bana bırakırsan ağır..." devamını getirmedi. Odadan bir hışımla çıktı. Gerilen sinirleri oldukça tepesini arttırmıştı. Resmen başı çatlıyordu.

Çıplak üst bedenine aldırmadan bahçeye çıktı ve sigarasını yakıp derin bir nefes çekti. Kızın sırtındaki yaralar beynine hücüm edince iki parmağının arasındaki sigara paramparça oldu. Hiç baba olmayı düşünmemişti. Tehlikeli hayatına ne sevebileceği bir kadını ne de ondan olacak bir parçayı katamazdı. Ama bir an kızının olduğunu düşündü. Ayağının altında tekmelerini yediğini,sırtında çürüklerin,morlukların olduğunu düşündü. Ve adam defalarca kez yaktı sigarasını. O görüntü aklına geldikçe zehirledi ciğerlerini. Sonunda bir paketi aşkın sigara ayaklarının önünü boylarken,üşüdüğünü fark edip içeri girdi.

Levent salonda oturmuş,Barut'u bekliyordu. Gelip ona açıklama yapmasını. Barut içeri girdi sonunda ve salondaki koltuklardan birine oturup,bacaklarını masanın üzerine bıraktı. Başını geriye attı ve sertçe yutkundu. Bu hareketiyle âdem elması belirginleşip,ortaya çıkmıştı.

"Bir açıklama yapmıyacak mısın Barut?" dedi çekinerek de olsa. Biliyordu ki ne kadar yakın dost da olsalar Barut mesafeyi severdi. Barut yerine daha da yayılıp bir süre bekledi.

"Hesap mı soruyorsun sen bana? Yoksa ben çok mu soğukta kaldım?" dedi sadece dudaklarını oynatarak. Levent hiç tereddütsüz,ilk defa ona diklendi.

"Ne anlarsan anla kardeşim. İçerdeki kız kim? Sen çıktıktan sonra neden yorgun düşüp uyuyana kadar ağladı? Ve Allah aşkına o kızın sırtındaki çürükler,morluklar da ne?" dedi tek nefeste. Barut kafasını kaldırıp,tek gözünü açarak Levent'in endişeli yüzüne baktı.

"Anladığıma göre babası olacak soysuz kızı dövüyor." dedi. Bu kadar açıklama onun için yeterdi. Sonra aklına gelen şeyle konuşmasına devam etti.
"Sen şu morluklar için bir şeyler yaz. Adamlara ver hemen getirmeleri gerektiğini söyle. " dedi. Levent yerinden kalkarken,üzerini silkeledi ve çantasını eline aldı.

"Kızın bedeni oldukça zayıf ve ayrıca çok kan kaybetti. Eğer ateşi çıkar ya da vücut ısısı düşerse beni ara. " dedi ve dışarıya çıktı. Barut ise bir süre daha öyle durduktan sonra üstüne bir şeyler geçirmek için odasına ilerledi. Duş almak istiyordu. Zira kızın kan kokusu üstüne sinmiş çıkmak bilmiyordu.

Düşünceli bir şekilde odaya girdi ve kıza bakmadan dolabına ilerleyip birkaç parça eşya aldı. Tam çıkacakken durdu ve kıza bakma isteğini geri çevirmedi. Ama geri çevirmiş olmayı dilemişti.

Bedenindeki örtü aşağıya kaymış ve kızın küçük kalçalarını ve sıyrılan tişörtteki incecik,el dokunulmamış belini gözler önüne seriyordu. Saçları yatağa dağılmıştı ve kızın bir bacağı düz bir şekilde dururken,diğeri kıvrılmış ve belindeki gamzeleri belli ederek,kalçasını daha çok belirginleştirmişti.

Barut gözlerini kapadı ve derin bir nefes alıp gözlerinin önündeki görüntüyü yok etmek istedi. Hiçbir...ama hiçbir kadın kendi yatağında el sürülmeden duramazdı. Barut kimsenin zevkini,acısını önemsemeyen ve doruğa ulaşıp,tatmin olmayana kadar durmayan bir adamdı. Altında acıdan bayılan kadınlar bile olmuştu. Bu yatak o kadar şeye şahit olmuştu ki şimdi bu masum kızı nasıl kaldırır bilmiyordu. Ama kendine bir aferin gönderdi. Daha iki gün önce yatağını değiştiriği ,daha rahat bir döşek aldığı için.

Sonra gözlerini araladı ve karşısındaki görüntüye tekrardan bakıp,çıktı odadan. İkisi de yarının ne getireceğini bilmeden kabuslarla dolu uykularına daldılar.

❄❄❄

BÖLÜM SONU

Bu benim ilk kurgum. Umarım beğenirsiniz.

Continue Reading

You'll Also Like

52.9K 2.3K 22
Klasik aile kurgusu okumaya başlamadan önce her şeye kendinizi hazırlayın iyi okumalar. ❤️ #kardeş 1. Sırada. 09.11.2024 #abilerim 1. Sırad...
116K 7.2K 25
Ailesi ile köye taşınan Ayaz. Ve Köyün reisi Korkut. "Harbi isminin hakkını veriyor. Korku filmi gibi adam."
6.7M 216K 106
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
112M 4.5M 158
''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' --- Zeynep, kendini yeni okuluna başladığı...