Meğer insan kendini acıtan şeylere bile kıyamazmış çok sevince. Çünkü sevmek, her şeye rağmen sevilmektir. Acıya,ayrılığa,hasrete rağmen bile...
♥♥♥
Hayat çok şey almıştı Dilruba'dan.
Doğar doğmaz annesini almıştı mesela. Annesinin kokusunu, sevgisinin nasıl bir şey olduğunu ve hayallerini bir bir almıştı ellerinden. Küçük yaşlardan beri üçüncü ağabeyinin sevgisini de almıştı. Çünkü ağabeyi Aras annesinin sebebi olarak görmüştü güzel kardeşini. Bunun doğru olmadığını elbette biliyordu ama... Amalar bitmiyordu işte.
Şimdi ise kocasının karşısındayken daha neler kaybedeceğini hesaplarken bulmuştu kendini. Dudaklarından çıkan kelimeleri beyni kabul etmiyordu işte. Hafifçe yutkunarak çekti gözlerini kocasından. Gözleri ayak uçlarına bakarken derin bir nefes çekti ciğerlerine.
"Ne demek bu?" diye sordu sonrasında. Ne demekti?
"Ne demek istediğimi biliyorsun Dilruba!"
Dilruba'nın mavi gözleri buğulanırken titrekçe nefes alıp verdi. Başını arkaya atarak kahkahalara boğulmak istese de yapmadı. Onun yerine dudaklarını kıvırarak başını kaldırdı ve gözlerini kocasına dikti.
"Ben bu konağa geldiğim gece ne demiştin Azad Ağa'm?"
Azad'ın koyu kahvelerine düşmüştü bu sefer güzel kızın gözlerine düşen gölgeden. Sertçe yutkunduğunu gördü. Çenesini kasarak yumruklarını sıktığını gördü yine umursamadı.
Aldığı cevap ise koca bir sessizlikti. Dudakları daha çok kıvrıldı.
Kahveyi boşvererek kocasına bir adım attığında aradaki mesafe sıfıra inmişti. İşaret parmağını kaldırarak genç adamın göğsüne dayadı sıkıca.
"Sen evlendiğimiz ilk gece dokunmak yok dememiş miydin bana Ağa'm? Kollarımı sıkıca sarıp sarsmamışmıydın beynime sokmak istercesine? Şimdi ne oldu da böyle bir karar verdin? Ben bu konakta kendimi sığıntı gibi hissederken, senin tarafından yani kocam tarafından sevilmezken, beni sevemeyeceğini yüzüme söylerken ne oldu da böyle bir karar verdin Azad Ağa?"
İşaret parmağının üstüne konulan iri elle içi titremeye başladığında dik durmaya devam etti kadın. Karşısındaki adam ne zaman girmişti kalbine bilmiyordu. Gerçi seviyor muydu bilmiyordu. Adını duyunca bile midesinde kelebekler uçmaya başlarken gözleri gözlerine değdiğinde uçurumdan düşüyormuşcasına heyecan kaplıyordu bedenini, iliklerine kadar.
Peki bu aşk mıydı?
"Sana alışmaya çalışıyordum Dilruba!"
"Ama bana alışmadın! Sen beni hiç sevmedin ki!"
"Sen ansızın girdin hayatıma"
"Beni sen ansızın aldın hayatına. Ben, bile isteye girmedim hayatına."
Keskin bir nefes çekti ciğerlerine genç adam. Gözlerini kısarak hüzünle kararan gökyüzünü andıran gözlere kararlılıkla baktı.
"Bu benim aldığım bir karar değil Dilruba! Bunu aşiret istiyor. Babam istiyor, Yade'm istiyor. Benim karımsın ve bu konak çocuk istiyor!"
Genç adam karşısındaki kadını paramparça ettiğini bilmeden konuşmaya devam ediyordu. Aslında söylemek istedikleri bambaşkayken katran karası kelimeler çınlıyordu mutfağın duvarlarında. Onunla yeni bir hayata başlamak için bu kararı almıştı ama bugün aşiretten gelen söylemlerle geçmişti karısının karşısına.
"Çocuğu bile aşiret için istiyorsun Ağa'm" diye konuştu genç kız kısık ses tonuyla.
"Peki çocuk doğduktan sonra da onu aşiret ister diye mi seveceksin? Yoksa benden olduğu için onu da mı sevmeyeceksin?"
Kocasının bıraktığı boşluktan faydalanarak hızlı adımlarla dışarı çıkmıştı. Merdivenlerden hızlı adımlarla çıkarken aşağıya inmekte olan konak çalışanlarından Ruken'e kahveyi yapmasını söyleyerek kadınların olduğu salona girmişti.
Son zamanlarda herkesin gözünün, üstünde olduğunu biliyordu.
Herkes çocuk haberini bekliyordu ama Azad Ağa'nın ilk gece yaptıkları için burnunun birazcık sürtmesi gerekmiyor muydu? Ayrıca sadece Aşiret için istiyordu çocuğu bile. Allah aşkına nasıl güvenecekti? Ya çocuk doğduktan sonra sevmezse ne yapacaktı?
"Ne düşünürsün böyle kara kara buke (gelin)?"
Yade Bêse'nin sesiyle düşüncelerinden sıyrılan genç kız başını kaldırarak bakmıştı Yade'ye.
"Bir şey yok Yade'm öylesine dalmışım işte."
Yaşlı kadın başını sallayarak eline çay dolu bardağını aldığında Nâzin ile Nâze aynı anda esnemiş arkasına yaslanmışlardı. Şu bir ayda kızlarla iyice anlaşmış alışmıştı. Kayınbiraderi Afran ise gün geçtikçe sessizleşmeye başlamıştı. Yine yengesine takılıyor arada dalga geçiyordu ama eskisi gibi şen kahkahaları yoktu.
Saatler ilerlerken herkes tek tek odasına çıkmış, genç kız ise salonda tek başına kalmış yavaşça yerinden kalkmıştı. Merdivenleri çıkarak üçüncü kata ulaştığında ise geniş terasa bir bakış atmış odasına girmişti. Girer girmez kaşları çatılırken banyoya kulak kabartmış oradan da ses gelmediğini fark ederek bir kaç dakika kalmıştı öylece. Yatak hiç bozulmamıştı. Gece lambasından yayılan loş ışık odayı aydınlatmışken Azad Ağa'dan tek bir iz yoktu. Dolaba yönelerek geceliklerini aldıktan sonra banyoya girdiğinde üstünü bir çırpıda değiştirmiş odasına gelerek yatağa girmişti. Gözlerini usulca kapattı.
...
Lüks araba Mardin'in en güzel mekanlarından birinin önünde durduğunda genç kız gergince doğruldu oturduğu rahat koltuktan. Uyandığında kocasını yanında bulamamıştı yine. Üstünü giyinip mutfağa inmek için odasından çıktığında ise kocasını dağılmış bir hâlde çalışma odasından çıkarken görmüştü. Görünüşe bakılırsa orada sabahlamıştı. İyi de neden buna gerek duymuştu? Anlayamamıştı. Sonrasında işe gitmiş akşam üstü konağa dönerek dışarı çıkacaklarını söylemişti.
Emniyet kemerini çıkaran kocasına baktı. Üstünde lacivert bir takım elbise vardı. Saçlarını yukarıya doğru şekillendirmiş olsa da bir kaç tutamı alnına dökülmüştü. Yine yakışıklı görünüyordu. Kendi giydiklerine bir bakış attı.
Krem rengi boydan elbise giymişti hazırlanırken. Başında ise elbisesinin yaka ve kollarındaki lacivert işlemelere uygun bir şal vardı. Saçlarını açıkta kalmayacak şekilde güzelce bağlamıştı. Siyah ve beyaz gibi görünseler de birbirlerine yakışmışlardı.
Arabadan indiklerinde Azad Ağa anahtarı oradaki görevlilerden birine vererek karısının yanına gelmesini beklemişti. Dilruba kocasına yaklaştığında ise Azad Ağa uzanmış elini tutmuştu kızın. Dilruba ise Midyat manzarasının net göründüğü bu yerde birilerinin görme ihtimaline karşın utanmıştı. Mardin'de bu tür şeyler pek hoş karşılanmazdı!
"Azad Ağam!" diye konuştu uyarırcasına. Elini çekmeye çalışmıştı lakin genç adam bırakmamakta diretmiş ters bir bakış atmıştı.
"Elin elimden çıkmayacak Dilruba!"
Azad Ağa önüne dönmüş yüzündeki sert ifadeyle yürürken gözlerini devirmişti genç kız.
Emir vermesine karşın bir de üstüne bariton ses tonuyla konuşunca inat yapıp yapacağı varsa da yapmayacağı tutuyordu ama gel gör ki kocasının nasıl biri olduğunu çözmüştü. Ona karşı gelip aralarındaki saygıyı da yitirmek istemiyordu.
Yerel izlerin olduğu restorana girdiklerinde bütün gözler onlara dönmüş, Azad Ağa'yı tanıyan herkes başıyla selam vermişti. Kapıdan girdiklerinden beri peşlerinde dolanan görevli onlara cam kenarında güzel bir masaya götürmüştü.
Masalara yerleşen ikili yemeklerini sipariş ettiğinde Dilruba hâlâ tereddütlüydü. Kocası onu dışarı çıkarmıştı! Bu tabi ki doğaldı ama yine de şaşırmadan edemiyordu insan.
"Bakma öyle. Konağa geldiğinden beri dışarı çıkmamıştın değişiklik olur dedim. Ayrıca bensiz çıkanı istemiyorum biliyorsun."
Dilruba'nın başını sallamasıyla rahatça arkasına yaslanmasıyla manzaraya bir bakış atarak koyu kahvelerini karısına dikmişti.
"Beğendin mi burayı?"
"Evet çok güzel bir yer. Arslan ağabeyimle merkezde bir yerlere giderdik bazen burası oradan daha sıcak görünüyor."
"Güzeldir" diye mırıldanan genç adam yemeklerin gelmesiyle konuşmasına ara vermişti. İlk önce çorbayla başlayan ikili daha sonrasında etli yemeklerden de tadarak arada konuşmaya başlamışlardı. Dilruba etrafta kocasına kaçamak bakışlar atan genç kızları gözleriyle öldürmekle meşgulken yediklerinden pekte tat alamamışlardı. Giyimlerimden ve görünüşlerinden Mardin'li olmadıkları belli olan kızlar iyice sinirlerini bozmuştu. Daha o bile rahatça bakamıyorken onların böyle bakması hiç iyi değildi! Hem adam evliydi yahu! Bu nasıl bir görgüsüzlüktü? Bostan korkuluğu olarak mı oturuyordu kocasının karşısında?
"Dilruba?"
Kocasının sesini duymasıyla ölümcül bakışlarını normal hâle sokarak kocasına bakmıştı.
"Hım?"
Etrafına kısa bir bakış atan genç adam anlamaz bakışlarını karısına fırlatırken tek kaşını kaldırmıştı.
"Bir şey mi oldu?"
Hızla başını sallayan genç kız kocasının sabahtan beri ona bakan kızlara bir defa bile bakmadığını fark etmişti. Sırf bu yüzden bile sevebilirdi kocasını.
"Hiç sadece duvarları inceliyordum."
"Hoşuna gitmedi galiba duvarlar!"
Bakışlarını gördüğünü ima eden kocasıyla kızarmaya başlarken başını önüne eğerek kuruyan dudaklarını ıslattı.
Yemeklerden sonra gelen tatlıyla ciddi bir ifadeye bürünen genç adam dirseklerini masaya koyarak öne doğru eğilmişti. Gözünün önünde tatlısını yavaşça yiyen güzel karısına baktı. Boğazını temizledikten sonra mavilerin, kahvelerine uğramasıyla derin bir nefes almıştı. Lacivert rengi şalı gözlerinin bir tık daha koyulaşmasına neden olmuştu. O kadar güzeldi ki bu akşam ona bakan çekingen bakışları görmüştü. Bu elbette ki sinirlerini bozmuştu. İkisi de birbirinden habersiz kıskanıyorlardı birbirlerini...
"Evlilikten beklentilerin nelerdi?" diyerek sordu konuşmayı başlatırken. Bundan sonra bir şeyleri değiştirmek istiyorsa eğer işe kendilerinden başlamalıydı değil mi?
"Bir kız evlilikten neler bekler ki Ağa'm?" diyerek cevaplamıştı kocasını genç kız. Mavi gözleri restoranın ışıklandırmalarıyla parlarken ne kadar güzel olduğundan bir haberdi.
"Evlilikle ilgili çokta hayal kurmazdım. Günüm ablamla geçerdi. Ne istersin diye sorarsan eğer her kadın gibi sevgi isterim. Bu zamana kadar her hangi bir saygısızlık görmedim teşekkür ederim. Ama öyle zamanlar oldu ki hele ki şu bir ay. Beni görmezden gelmen tuhaf hissettirdi"
"Düşünmek istiyordum Dilruba aklım öyle karmaşık ki! Artık bir şeyleri değiştirmenin zamanı geldi. O yüzden sana daha yakın olmak istiyorum"
Sonrasında Dilruba derin bir sessizliğe gömülmüşken Azad Ağa da ona ayak uydurmuştu. İçindekileri anlatmak istiyordu aslında ama daha uygun bir zamanı beklemeye karar vermişti. Onu sevmeye çalışıyordu. Gerçekten sevmeyi dileyerek.
...
Zaman beraberinde iki günü daha götürmüşken Dilruba kendini daha iyi hissediyordu artık. Çünkü kocası ona gerçekten de ilgi göstermeye başlamış, değer verdiğini de belirtmeye başlamıştı. Gecenin karanlığı sinmişken odalarına, Azad Ağa geç biten toplantısından gelmiş banyoya girmişti. Dilruba ise gözlerinin rengindeki geceliğini üstüne geçirmiş sabahlığını da giydikten sonra ışıklarla şenlenmiş Mardin manzarasına dalmıştı pencerenin önünde. Üçüncü katta olduklarından manzara daha güzeldi, odalarında bir de balkon olmasına rağmen balkona çıkmak istememişti. Sadece gece lambalarının aydınlattığı loş ışık altında aradığı huzuru bulmuştu çünkü.
Aklı kocasıyla o kadar meşguldü ki ensesinde hissettiği ılık nefesle neye uğradığını şaşırmış irkilerek arkasına dönmüştü. Ona hafif çatılmış kaşlarla bakan kocasını gördüğünde derince yutkundu. Saçları ıslaktı su damlacıkları bedeninden süzülmeye devam ediyordu üstü çıplakken altında ise sadece beline bağladığı beyaz havlu duruyordu. Hava aniden çok sıcak olmuşçasına yanakları ısınmaya başlamıştı Dilruba'nın.
"Yine ne düşünüyorsun Dilruba?"
Genç kız gözlerini koyu kahvelerden çekmemeye çalışırken üç gün boyunca susuz kalmışçasına kuruyan boğazıyla tekrar yutkunmuştu.
Seni düşünüyordum diye nasıl söylerdi? O yüzden aklına gelen en mâkul şeyi söyleyivermişti.
"Ş-şey ablamı düşünüyordum?"
Soru gibi çıkan sesiyle daha da utanırken duvarın içine girip yok olmayı diler hâle gelmişti. Bedeni kasılmaktan ağrımaya başlamıştı. Allah'ım nasıl da sıcak olmuştu!
Genç adamsa karşısında duran kızın kızaran yanaklarına bakmış bıyık altı gülüşünü gerçekleştirmişti. Yine!
Daha yalan bile söyleyemiyordu küçük karısı. Aklını yine neyle doldurduğunu merak etse de üstelememeye karar vererek çiçeksi kokan saçları parmakları arasına almıştı. Karısının bu hareketle titrediğini görerek içinde başlayan yangına anlam veremezken daha da yaklaşmıştı istem dışı.
"Benden bir şey saklama Dilruba" diye uyarmıştı kısık sesiyle. "Ve benden utanma!"
Aradaki bağları güçlendirmek adına ilk adımı yine o atmış karısına iyice eğilerek dudaklarını alnına bastırmıştı. Genç kız ayazda kalmışcasına titrerken güçlü kollarını kızın ince beline dolamış kendine çekmişti. Dudakları şakaklarından kayarak yumuşak dudaklara uğradığında ise geleceği değiştirmek adına başlayan ilk değişimler başlamıştı...
Merhaba ben geldim. Beklettim ama kusura bakmayın ilhamlar anca geldi.
Bu arada ben bir kurguya başladığımda sonunu tahmin etmem bu durum sadece Tanyeri hikayemde var. Bu hikayeninde sonunu belirlemedim çünkü belirlersem sıkılıyorum bir zaman sonra. Kurguyu belirliyorum sonrasını doğaçlama olarak getiriyorum inşallah beğeniyorsunuzdur.
Sizi seviyorum canlarım. Sağlıcakla kalın ❤♥❤