Davetin olacağı gün giyinmek konusunda çok bilgisi olan bir arkadaşından yardım istedi İnci ve Miray’ın da katılması ile sonunda iki kadının ısrarı üzerine mavi bir elbise aldı. Elbise düz bir mavi renkte değildi. Aslında yılan derisi gibi aralarda siyah benekler vardı ama tek farkı siyahlık dışındaki yerlerin yeşil değil de göz alıcı bir mavi olmasıydı. Ayak bileklerine kadar uzanan boyu ve japone kollu bir elbise. Kalın kollarında yani tan iki omzunda sadece beyaz taşlar ile işlemeler vardı. Yakası ise üstten birbirine bağlı ama göğüs arasına doğru ine küçük bir açıklık vardı. Açıklıktan pembe teninin çok küçük bir parçası gözler önüne duruyordu. Gerekli çanta ve takılar ile muhteşem bir görünüme kavuşmuştu İnci.
Mavi elbise bedenine tam oturmuş tüm vücut hatlarını ortaya çıkarmıştı ve çok ilgi çekici seksi bir kadına dönüştü bir anda. İnce beli, yuvarlak kalçası tüm ihtişamı ile göz dolduruyordu. Dizlerinden hemen üstünden aşağıya doğru biraz bolalan bir eteği vardı. Kolları ve göğüslerine inen yuvarlak açıklık dışında bir deri gibi kapladı vücudunu elbise. Kulaklarında Kerem’in aldığı beyaz taşlı takımının aşağı doğru sallantılı küpeleri ve bileğin de ise takımın bilekliği vardı. Bunların yettiğini düşünen genç kadın abartılı olacak kolyeyi takmadı. Saçları ise tamamı toplanacak şekilde çok sade bir topuz ile tutturulmuştu. Yüzünde de çok sade bir makyaj vardı.
Bu halini Kerem’in beğenip beğenmeyeceğinden tam emin olamadığı için onun fikrini çok merak ediyordu genç kadın. Arkadaşına ve kendine göre elbise gayet güzel olmuştu ama ya Kerem beğenmezse diye de düşünmeden edemiyordu.
Merdivenlerin en altında siyah takımı ile tüm yakışıklığıyla Kerem duruyordu ve İnci’yi görünce ise olduğu yerde çakılmış gözünü bile kırpmadan genç kadının merdivenlerden inmesini seyrediyordu beğeni ile. İnci tam önünde durduğunda garip bir ses tonu ile konuşmaya başladı Kerem.
“Çok farklı olmuşsun.” Bir yandan da hala genç kadını baştan aşağı dikkatle inceliyordu hala. Sanki genç kadının karşısında var olduğundan emin olamıyor gibiydi bakışları. Bakışları değişimden dolayı bir şok barındırıyordu ama genç kadın tam olarak bakışlarından bir şey anlayamadı.
Genç kadın incelenmekten rahatsız oldu ve içindeki tereddüt hat safhaya ulaştı. “Güzel değil mi yani?” dedi genç adama şüphe ile.
“Onu demek istemedim İnci sadece seni böyle görmeğe alışkın olmadığım için biraz şaşırdım o kadar. Seni sıkıcı takımlar içinde görmeye alışkınım ama şimdi kesinlikle o İnci değilsin. Elbise, saçın ……Ama emin ol nefes kesici görünüyorsun.”
“Teşekkürler Kerem.” Genç kadının yüzünde güller açtı sanki. Beklediği sadece genç adam tarafından beğenilmekti o kadar.
Genç kadını kapıya doğru teşvik etti. “Gidelim mi?”
“Evet hazırım.”
Arabada yol boyunca Kerem düşüncelere dalmış bir şekilde durdu. Sanki elbiseden veya genç kadının varlığından memnun değilmiş gibi görünüyordu. Kerem’in halini gören İnci ise hüzünlendi o da kendi içine kapandı. Beni beğeneceğini beklemek benim hatam zaten. Sadece benim hatam. Arkadaşım ile Miray’ı dinledim seksi görünmeye çalışarak onun beni güzel bulmasını istedim ama sonuç bu işte. Ben ne giyersem giyeyim aynı kişiyim ve o da hep öyle kalacak. İçinde üzüntü, öfke, hayal kırıklığı aynı anda kol geçiyordu. Bu fırtınada hangisinin ise öncü olduğundan emin değildi genç kadın.
Davet çok kalabalıktı, her yerde farklı güzel kadınlar veya yakışıklı erkekler vardı. Davet boyunca bir sürü insan ile tanıştı İnci, etrafından hiç insan eksik olmadı. Özellikle de erkekler. Ama gerçek şu ki çok az insanı beğendi genç kadın. Çünkü çoğunluğu kendini beğenmiş, züppe kişiler ya da kadınları avlamaya çalışan yılışık erkeklerdi. Kadınların da pek farkı yoktu aslında. İlgi çekmeye çalışan, gösterişli ve erkeklerin içine düşen seksiliği ön planda tutan ahlaksız kadınlardı birçoğu.
Kerem’in etrafı da güzel kadınlar ile çevriliydi ama gözlerini erkeklerin peşinde pervane olduğu karısının üzerinden alamıyordu genç adam. Salondaki ona aç bakan erkeklerden bir farkı yoktu. Bunu anlatınca ise öfkesi açığa çıktı. Genç kadını yanındaki, ona bakan herkesten kıskanır oldu bir anda. Sonunda bu duruma daha fazla katlanamayacağına karar verdi ve İnci’yi konuştuğu adamın yanından kopararak dışarıya arabanın yanına sürüklemeye başladı.
“İnci benimle gel.” Kerem öfke saçıyordu sanki. Gözleri karısının yanındaki adama odaklanmış onu tehdit ediyordu sanki gözleri ile.
“Ne oldu Kerem? Ben arkadaşın ile sohbet ediyordum.”
“Evet Kerem karın çok hoş bir hanım onunla sohbet etmek harika.” Dedi adamda yılışık bir şekilde gözleri İnci’yi süzerken. “Sen arkadaşların ile rahat edebilirsin….karını hiç merak etme….ona çok iyi bakacağım.”
Ateş saçan gözler bir anda konuşan adama çevrildi. Tehditkar bir şekilde konuştu Kerem. “Bana bak Ahmet karımdan uzak dur söylediğin gibi benim karım ve ona bakabilecek olan tek kişi benim….anladın mı? Bir daha karımın yanına dahi yaklaşma yoksa yüzünde ufak bir işlem uygular ve seni tanınmaz hale getiririm.”
“Şimdi gidiyoruz İnci.” Kerem başka bir şey konuşulmasına izin vermeden karısını kolundan tuttu onu çıkışa doğru yönlendirdi.
İnci ise Kerem’in bu tavrını anlayamıyordu. Çünkü tek yaptığı kocasının arkadaşları ile sohbet etmek olmuştu. Kendisi de böylece o kadınlar ile rahatça ilgilenebilmişti. Ama şimdi kalkmış kendisine öfkeyle bakıyor ve insanların ortasında sürükleyerek rezil ediyordu kendisini.
“Kerem biraz yavaşla. Bu yaptığının doğru olduğundan emin misin? Arkadaşın hakkında ne düşünecek. Beni yanından adeta kaçırdın.”
“Ne düşünürse düşünsün umurumda değil.”
“Nereye gidiyoruz?”
“Eve.”
“Ne?... Şimdi mi?”
“Evet şimdi…….yeterince kaldık ve seni yeterince incelediler.”
Genç kadın yürümeye son verdi bir anda duydukları karşısında. “Ne söylediğinin farkında mısın?”
“Evet…….O heriflerin içine düşmesini yeterince seyrettim. Gerçi senin canın hiç sıkılıyormuş gibi değildi ama…. onların gözünde benim karımsın İnci…..bunu unutma.” Kerem istemsizce genç kadının kulunu daha fazla sıktı ve İnci’nin ağzında çıkan ah ile elinin baskısını hafifletti. Canını yakmak istememişti ama o adamın İnci’ye olan bakışlarını hatırlayınca kendisini tutamadı. Hatta geriye dönüp o adamı yere yıkmak istemesini de zar zor bastırdı. Nasıl olurda İnci’ye o şekilde bakmaya cesaret edebilirlerdi. Benim karıma, sözü yankılanıyordu beyninin içinde.
Kerem beni o adamlardan az da olsa kıskandı mı acaba? Yoksa neden bu şekilde, sinirle bu sözleri söylüyor olsun. Ama bu mümkün değil ki. O sadece kendisine bakmadan benim davranışlarımı eleştiriyor. İnci sinirlerine hakim olmakta zorlandı onun kadınlar ile muhabbetini hatırlayınca, Kerem’e döndü ve içindekileri dışarı dökmeye başladı.
“Sen de beni o kadar kişinin içinde bırakıp sarışınlara gitmeseydin Kerem. Beni karın olarak erkeklere fazla ilgi göstermekle suçluyorsun ama kendine hiç bakmıyorsun değil mi? Karın hemen burnunun dibinde duruyor ama sen beni bırakıp o kadınların yanında duruyorsun. Hatta o şırfıntıların nerdeyse içine düşmelerine izin veriyorsun.”
İnci’nin susmaya hiç niyeti yoktu. Derin bir nefes aldı Kerem’in konuşmasına izin vermeden yeniden içindeki zehri akıtmaya başladı. “Kendi kocam beni fark etmezken onlar etti diye bana kızıyorsun öyle mi? Beni onlara kuyruk sallamakla suçluyorsun öyle mi? Sakın bir daha beni yapmadığım bir şey ile suçlama Kerem….sakın……buna izin vermem. Beni o yosmalar ile sakın bir daha aynı kefeye koyma. Yoksa arkadaşların bana sarkıyor diye ya da kocam başkaları ile flört ediyor, karısını başka adamların kollarında bırakıyor diye ortalığı mı dağıtmalıydım?......bu gece olanların tek suçlusu sensin Kerem ben değil. Ben seni rezil etmemek için o yılışık arkadaşlarına iyi davrandım ve sen de sadece bunu yaptığımı gayet iyi biliyorsun.”
İnci’nin ağzından çıkan her kelime ile yanlış yapan kişinin kendisi olduğunu anladı Kerem. Üstelik hatası İnci’nin canını sıkmış sonra da yaptıkları tepesini arttırmıştı. Ama o anda bunları düşünebilecek halde değildi. Şimdi ise geri dönüşü yoktu. Yıllar önce yaptığı hatayı yinelemişti İnci’nin gözünde. Sonunda genç kadının susması ile Kerem de konuşabilmek için vakit buldu. Biraz sinirli ve biraz da pişman bir şekilde bu seferde kendisi içindekileri dışarı dökmeye başladı.
“Evet…..lanet olsun ki biliyorum İnci ama bu elbise yüzünden çok göz alıcıydın ve herkesin gözü senin üzerindeydi. Biraz fevri hareket ettim biliyorum ama napayım kendime hakim olamadım. O heriflerin, benim karım olarak tanıştırdığım kadına o şekilde sulanmalarına, göz süzmelerine ne kadar daha dayanabilirdim. Tamam anlaşma yaptık ama sen benim karımsın ve ben de midesi geniş diğer o şerefsizlerden değilim. Aynı ortam da başka erkeklerin karımın içine düşmesine izin veremem……özür dilerim İnci…..ama Keşke bu elbiseyi giymeseydin.”
“Bana elbise almamı söyleyen sendin Kerem, ben senin dediğini yaptım. Bu yüzden de beni suçlayamazsın.” Hala sinirlerini kontrol altına alamayan İnci üzerindeki elbiseye baktı ateş saçan gözler ile genç adama baktı. “Bu elbisenin nesi var ki o kadar kötü görünüyorsam neden beni uyarma zahmetinde bulunmadın? O zaman gider başka bir şey giyerdim. Ama sen bana bakıp beni uyarma zahmetine bile yanaşmadın. Aklında bir an önce göreceğin kadınların yanına gitmek vardı her halde?”
Kerem, İnci’nin elbisesini inceledi ve sonra konuşmakta biraz zorlanarak anlatmaya çalıştı. “Elbisen kötü değil…….Sadece biraz……şey…..”
“Ne?”
“Elbisenin içindeki bedenini merak ettirecek cinsten ve bu da erkeklerin yanlış anlamasına yol açabilir.”
İnci duydukları karşısında kafasını kocasının tarafına doğru döndürdü Kerem’in kendisine bakan beğeni dolu gözleri ile karşılaştı. Birden aralarındaki hava değişti. Biraz önce ona kızgınken şimdi ise ona karşı çekim hissetmeye başladı genç kadın. Kerem’in kendisine bakan gözleri sanki bedenini yumuşak hareketlerle okşuyordu.
“Onlara hak veriyorum çünkü…. Ben de sana bakınca o elbisenin altına ne giydiğini ya da vücudunun her santimini, kıvrımlarını, teninin yumuşaklığını merak ediyorum. Sana dokunduğumda nasıl hissedeceğimi ya da senin nasıl tepki vereceğini…..Anladın mı şimdi İnci? O elbise içinde göz alıcı, seksi bir kadına dönüştün……Seni öpmenin nasıl bir şey olduğunu merak ediyorum hatta merak ötesinde bunu yapmayı çok istiyorum.” Diyerek yumuşak bir ses ile son sözlerini söyledi. Ve sonra da aniden “Belki de bunu yapmalıyım.” Dedi ve genç kadını kendi bedenine hızla çekip dudaklarını esir aldı.
İnci duydukları karşısında gözlerini kocaman açtı, şaşkınlıktan dilini yutmuş gibi konuşamadı bir süre. Kerem elbise sayesinde kendisini ilgi çekici bulmuş, vücudunu merak edecek kadar hoşlanmıştı kendisinden. Hatta öpmek istiyordu kendisini. İnci duyduklarına inanamıyordu ama duyduğundan da emindi bunları. Kendisi uyduruyor ya da yanlış işitmiş olamazdı. Tam o anda da genç adamın bedenine çekildi ve öpüşmeye başladılar. Genç adamın sert, araştıran dudakları kendi dudakları üzerinde geziniyordu. Bedenleri birbirine değiyor ve genç adamın bir eli ensesinden tutarken bir eli ise genç kadının kıvrımlarında dolaşıyordu. Genç kadın kızgın, şaşkın ve ümit doluydu. Yine de genç adama karşılık vermedi. Şimdi olmaz. Genç adam arkadaşlarını ayartmaya çalıştığını düşünürken bunu yapamazdı.
Sonunda üzerindeki şaşkınlığı, heyecanı bir kenara atarak kendini toparlardı İnci ve genç adamın bedeninden uzaklaşarak konuşmak için dudaklarını araladı.
“Amacımın bu olmadığını biliyorsun Kerem……ben kendimi erkeklere beğendirmek için bunu giymedim sadece karın olarak iyi olmak istedim.”
“Biliyorum ve çok özür dilerim beni affet lütfen……….hadi artık eve gidelim bunları unutalım.”
Kerem’in yüzü gerçekten de kendisine inandığını, pişman olduğunu ifade ediyordu ve İnci bunu fark etmişti. “Tamam. Ama bir daha sakın beni yapmadığım bir şey ile suçlama.” Dedi İnci tavrını koyarak.
“Özür dilerim bir daha olmayacak.” Dedi Kerem de karısının ellerini kendi ellerine hapsedip bir öpücük kondurarak. Daha sonra da dudaklarına baktı. “Söz.” Dedi ve genç kadının dudaklarına ufak, ileri gitmeyen bir öpücük kondurdu bu sefer. Ama ikisinin de gönlündeki belki de ileri gitmekti.
Davete katıldıkları o akşamdan sonra Kerem kendini tamamen işine verdi ve bazı geceleri de dışarıda geçirir oldu. İnci ise bu durum karşısında düşüncelerinden kurtulmak için kendisini oğlu ile vakit geçirmeye adadı. Böylece o gece Kerem’in davranışlarını ve nedenini düşünmeye vakit bulamadı. Tabi Kerem’in eve gelmediği akşamlarda nerede olduğunu düşünerek uykusuz kaldığı zamanlar hariç. Kendisine o gece yaptıklarından sonra eve gelince yeniden af dilemişti Kerem ve şu sözleri sarf etmişti en sonunda da.
“Sanırım daha fazla dışarı çıksam, başka kadınlar ile vakit geçirsem iyi olacak. Böylece bir daha saçma sapan davranışlarda bulunup hem seni hem de kendimi rezil etmem.”
“Aklında biri var mı?” genç kadın gözlerinden akmaya her an hazır gözyaşları ile savaşırken doğal olmaya sesine duygularının yansımamasına çabalıyordu.
“Evet.” Kerem bundan tam emin değildi ama karısından uzak durması gerektiğini de artık çok iyi anlamıştı. Yoksa her an bir hata yapacak ve bunu pahalı ödeyecekti. İnci’ye oğlu için ihtiyacı var ve onun için bu saçmalıklardan kurtulmalıydı. Yoksa oğlu ve kendisi İnci’yi kaybedecekti. Ama buna izin vermeyecek. Gerekirse her gecesini başkası ile geçirip evde kendisini bekleyen anlaşmalı karısını tamamen unutacaktı ama sonunda onu kaybetmeyecek.
“Buna sevindim Kerem….bu senin için iyi olacak……iyi eğlenmeni isterim. Yaptığımız anlaşma benim oğlum olması senin ise özgür olman, iyi vakit geçirmen içindi. Ben oğluma kavuştum ve seninde özgür olman lazım.”
“Teşekkürler…..merak etme bu kaçamağım çok gizli olacak asla birinin haberi olmayacak İnci. Sana verdiğim sözü unutmadım.”
“Dikkat edeceğini biliyorum Kerem. Teşekkürler.”
Bu sözler Kerem’in neden eve gelmediğinin, ne yaptığının bariz kanıtıydı. Başka kadınlar, eğlence. O geceden sonra aralarına kimin koyduğu bilinmeyen kalın bir duvar örüldü sanki. Eski yakınlıkları, sohbetleri uçup gitti. Kerem nerdeyse bir veremli gibi İnci’den kaçar oldu. Bir araya gelmelerini sağlayan tek şey Kerim ve onun mutluluğu, sorunları oldu. İnci aralarındaki mesafenin kendisi açısından iyi olduğunu düşünse de kalbi buna isyan ediyordu. Kalbi diğer yarısını yani Kerem’i yanında istiyordu. Onsun hiç bir şeyin tadı çıkmıyor ve genç kadın kendisini hiçlikte gibi hissediyordu. Ne yapacağını veya yapması gerektiğini bilmiyor. Onsuzluğun getirdiği kahredici yalnızlıkla kalbi kan ağlıyor ve beyni, tüm mantıklı, olumlu düşünceleri devreden çıkıyordu. Bunun doğru olmadığını ve aklını dinlemesi gerektiğini biliyor ama lanet olasıca kalbi kulaklarını mantıklı her düşünceye kapıyor ve sadece kalbine kulak veriyor.