Bir paket sigarayla çıkmıştım yola.
hüzün dadanmıştı günüme,
Huzursa... şurda burda.
Ne vakittir yürüyorum bilemedim.
Şunu söyleyebilirim ki;
Kaç karton sigara içtiğimi bile anımsamıyorum.
Vaktin bi önemi yoktu,
Yani tek başına dönen bir yelkovanın,
Ne hükmü varsa, o kadardı hükmü.
Güzel hatırlanmak gibi
bir niyetim de yoktu.
Birşey gibi adı önemsenmeyen birşey.
Yani çok ta mühim değildi,
Düşünsene,
kimin böyle bir niyeti olmaz ki?
Her adım terli bir lanet kokuyordu,
Sanki Anadan olma bir günahtı yolcu,
Kendi kabrine yürüyordu besbelli.
Ölmüşken,
dirilebilmenin hayalini kuruyordum.
Saçım sakalıma komşu olmuştu.
Dedim ya...
hatırlamıyorum.
kimbilir en son ne zaman traş olmuştum.
Ne zaman aklıma gelmişti dinlenmek...
Anlayacağın
Soluk benizli bir benle başbaşaydım.
Nihayete ermek neydi!
Nereye gidiyordum?
Susacak çok şey varken,
Neydi beni haykırışa sürükleyip çuvallatan.
Anlıyor muyum?
Yo yo, anlamıyorum!
Anlamayacağım!
Anlarsam, daha çok yürümem gerekebilir.
İyisi mi,
bu hayat,
bilmeyenler için sürprizlerle dolu.
Ya şaşırmayacaktım
Ya da sürpriz bozacaktım.
Düşürüp aklımı önüme,
Patlatacaktım balonları,
Pat pat keyifle...
Olmadı!
Kurdelesini sökecektim kutuların...
Ama rol yapmayacaktım.
Ben rol yapmayı beceremem ki.
Ölmüşken,
dirilebilmenin hayalini kuruyordum.
Becerebilsem,
ilk önce diri rolü yapardım.
İyisi mi ben ölümü oynamalıyım,
Kaybetmişliğim kazanmalı o halde.
Kazancın ne olduğunun ne önemi vardı ki,
Mübahı adres bilenlerce.