Beyaz Diş

By ClassicsTR

38.2K 1.2K 147

Beyaz Diş vahşi bir hayvanın gözünden, hem doğal hayata hem de insanların acımasız dün yasına eleştirel bir b... More

Issız Diyar
Dişi Kurt
Açlığın Çığlığı
Vahşi Doğanlar
Yuva
Boz Enik
Dünyanın Duvarı
Etin Yasası
Vahşi Hayatın Tanrıları
Esaret
Tanrıların İzi
Kıtlık
Üstün Tanrılar
Çılgın Tanrı
Nefretin Saltanatı
Boyun Eğmez
Terbiye
Tanrının Ülkesi
Türünün Çağrısı

Dışlanmış

708 43 0
By ClassicsTR


Lip-lip günlerini karartmaya devam ettiği içindir, Beyaz Diş'in doğal halinden daha yırtıcı ve daha şeytani olması... Yabanilik, zaten onun doğasının bir parçasıydı ama bu kadarı, doğasının izin verdiğinin de ötesindeydi. İnsan-hayvanlar arasında kötü köpek olarak nam saldı. Kampta ne zaman bir hengame ve yaygara kopsa, bir bela olsa, köpekler arasında dalaş yaşansa, ne zaman yerli kadınlardan biri et çaldırdığı için ciyak ciyak bağırsa, muhakkak Beyaz Diş'in bir şekilde o işe karıştığı, genellikle de başında olduğu ortaya çıkıyordu. Yaptıklarının nedenlerini araştırma zahmetine kimse girmiyordu. Sadece sonuçlarını görüyorlardı ve o sonuçlar da kötüydü. Sinsice dolaşırdı ortada Beyaz Diş; hırsızdı, fesatçıydı, tahrikçiydi. Ansızın taş veya sopa atarlarsa kaçmak için tetikte izlediği kızgın yerli kadınlar, yüzüne karşı söylerlerdi onun bir kurt olduğunu, hiçbir değerinin bulunmadığını ve sonunda başına kötü bir iş geleceğini...

Beyaz Diş, o kalabalık kampın ortasında kendini toplumdan dışlanmış halde bulmuştu. Bütün genç köpekler, Lip-lip'in liderliği altında toplanmıştı. Beyaz Diş, onlardan farklıydı. Belki de onun vahşi kurt soyundan geldiğini sezmişlerdi ve evcilleşmiş köpeklerin kurtlara karşı hissettiği düşmanlığı hissediyorlardı içgüdüsel olarak. Nedeni ister bu olsun, ister başka bir şey, hepsi Beyaz Diş'e eziyette Lip-lip'e katıldılar. Ve bir kere Beyaz Diş'e karşı olduklarını açık ettikleri andan itibaren, onun karşısında olmaya devam etmek için gayet iyi nedenler buldular. Hepsi şu veya bu zaman onun dişlerini tatmıştı; Beyaz Diş, aldığı ısırığı daima fazlasıyla iade etmekle tanınırdı. Teke tek kavgada içlerinden çoğunu bozguna uğratabilirdi ama teke tek kavga fırsatı tanınmıyordu ona. Böyle bir kavganın başlaması, kampın tüm genç köpeklerinin koşup ona saldırması için işaret oluyordu.

Bu şekilde toplu eziyete maruz kalan Beyaz Diş, bundan iki önemli ders çıkardı: toplu saldırılara karşı kendini nasıl koruyacağını ve karşısında tek bir köpek varsa ona en kısa zamanda en büyük hasarı nasıl vereceğini. Düşman bir sürünün ortasında ayakta kalmak, hayatta kalmak demekti ve Beyaz Diş bunu çok iyi öğrenmişti. Ayakları üzerinde durmak konusunda kedilere benzer beceriler geliştirmişti. Yetişkin köpekler bedenlerinin ağırlığıyla onu yana veya arkaya ittirdiklerinde havada uçarak ya da yerde kayarak yana veya arkaya devrilebilirdi ama her seferinde altındaki toprak anaya basarak dikilirdi ayağa.

Köpek dalaşlarında, asıl kavga başlamadan daima hırlama, tüylerini kabartma, efelenme gibi başlangıç hareketleri yapılırdı. Beyaz Diş ise bu ön hazırlıkları atlamayı öğrenmişti. Çünkü gecikmesi, bütün yavru köpeklerin üzerine saldırması demekti. Bir an önce işini bitirip oradan uzaklaşmalıydı. Böylece niyetinin ne olduğu konusunda ipucu vermemeyi öğrendi. Saldırıya geçiyor, herhangi bir uyarıda bulunmadan, düşmanı onu karşılamak üzere hazırlanmaya fırsat bulmadan ısırıp yaralıyordu. Ani ve büyük hasar vermeyi bu şekilde öğrendi. Şaşırtmacanın ne kadar değerli olduğunu da iyi biliyordu artık. Savunmasız yakalanıp daha ne olduğunu anlayamadan omzu yarılan veya kulakları şerit gibi kesilen bir köpek, yarı yarıya bozguna uğramış bir köpekti.

Ayrıca şaşırtmacayla bir köpeği yere devirmek de çok kolaydı. Yere devrilmiş bir köpekse boynunun altındaki yumuşak boğazını, yani hayatına kasteden darbenin gelebileceği o hassas noktayı, bir anlığına da olsa açığa çıkarmış olurdu, kaçınılmaz olarak. Beyaz Diş, o noktayı biliyordu. Doğrudan nesiller boyu avlanan kurtlardan miras gelen bir bilgiydi bu. Saldırıya geçerken Beyaz Diş'in taktiği şuydu: yavru köpeği tek başına yakalamak, şaşırtmaca verip yere devirmek, ve dişlerini yumuşak boğazına geçirmek.

Henüz tam olarak büyümemişti ve dişleri bu saldırıyı ölümle noktalamak için ne yeteri kadar iri, ne de güçlüydü. Dolayısıyla yavru köpeklerin çoğu kampta Beyaz Diş'in niyetinin göstergesi olan yaralı boğazlarla dolaşıyorlardı. Sonunda bir gün ormanın kenarında düşmanlarından birini tek başına yakalayıp defalarca yere yıkıp boğazına saldırdıktan sonra atardamarını kesmeyi ve hayatını almayı başardı. O akşam büyük olay oldu. Bunu yaparken görülmüştü. Haber ölen köpeğin sahibine gitti, kadınlar bütün et çalma olaylarını hatırladılar ve Boz Kunduz kızgın yerlilerce dört bir yandan kuşatıldı. Ama içine suçluyu koyduğu çadırının kapısını kararlı biçimde kapalı tuttu ve kabilesindekilerin kıyameti kopararak istedikleri intikamı almalarına izin vermedi.

Beyaz Diş, hem insanların, hem de köpeklerin nefretini kazanmıştı. Gelişimini sürdürüğü bu dönem boyunca bir an bile kendini güvende hissetmedi. Bütün köpeklerin dişleri ve bütün adamların elleri ona karşıydı. Kendi gibilerin hırlaması, tanrılarınsa beddua ve taşlarıyla karşılanırdı. Çok gerilimli bir hayatı vardı. Sürekli diken üstünde, daima saldırmaya hazır ve kendisine saldırılmasından endişeli, ansızın üzerine fırlatılabilecek beklenmedik nesnelere karşı bir gözü hep açık, hızlı ve serinkanlı hareketleriyle bir anda rakibinin üzerine sıçrayıp dişlerini geçirmeye de, kenara sıçrayıp tehditkâr bir hırlamayla kaçmaya da hazırdı.

Mesele hırlamaysa, genç veya yaşlı, kamptaki bütün köpeklerden daha korkutucu biçimde hırlayabilirdi. Hırlamanın amacı, uyarmak veya korkutmaktı ve ne zaman hırlanacağı konusunda bir karar vermek lazımdı. Beyaz Diş, nasıl ve ne zaman hırlanacağını biliyordu. Hırlamasına dehşeti, tehlikeyi, uğursuzluğu ve kötülüğü de katmıştı. Sürekli titremelerle kırışan burnu, tekrarlanan dalgalanmalarla kabaran kılları, kırmızı bir yılan gibi aniden dışarı çıkıp tekrar ağzına giren dili, kızıl kor gibi nefretle yanan gözleri, çekilmiş dudakları ve ortaya çıkmış, salyalı koca dişleriyle bütün saldırganları bir an duraksamaya zorluyordu. Rakibin koruması düşmüş bir andaki bu duraksaması, Beyaz Diş'e düşünüp hareketini belirlemek için çok hayati olan zamanı kazandırıyordu. Ve genellikle bu duraksama saldırıdan tamamen vazgeçilmesiyle sonuçlanacak şekilde uzuyordu. Hırlaması, birden çok daha fazla kere, yetişkin bir köpek karşısında Beyaz Diş'in onurunu yitirmeden geri çekilmesini sağlamıştı.

Genç köpekler sürüsünden dışlanmış biri olarak kanlı tarzı ve etkinliği sayesinde kendisine çektirilen eziyetin bedelini sürüye ödetiyordu. Sürüyle birlikte koşmasına izin verilmiyordu ama işler o şekilde gelişmişti ki sürünün herhangi bir üyesi de artık sürünün dışında tek başına koşamıyordu. Buna da Beyaz Diş izin vermiyordu. Eşkıyalığı ve pusuya yatıp yol kesme yöntemleri nedeniyle genç köpekler tek başlarına koşmaya korkar olmuşlardı. Lip-lip dışında hepsi, yarattıkları korkunç düşmana karşı korunmak için hep beraber dolaşıyorlardı. Tek başına nehrin kenarına gitmiş bir köpek yavrusu, yolunu kesen kurdun dişlerinden kurtulmak için korku dolu keskin çığlıklarıyla kampı ayağa kaldırarak koşan bir yavru veya ölü bir yavru demekti.

Beyaz Diş'in intikamı, genç köpeklerin birlikte dolaşmayı öğrenmesiyle bile dinmedi. Onları tek yakaladığında saldırıyor; onlar da birlikte olduklarında Beyaz Diş'e saldırıyordu. Onu görmeleri, hep birlikte üzerine saldırmalarına yetiyordu ama hızı, genellikle onu kurtarıyordu. Bu takipte arkadaşlarını geride bırakan köpeğinse, vay haline! Beyaz Diş, kendini takip eden sürünün önüne fazla çıkan köpeğe saldırmak için ansızın arkaya dönmeyi ve sürü yetişmeden ısırıp kaçmayı öğrenmişti. Bu da sık oluyordu çünkü köpekler takibin heyecanıyla çığlık çığlığa koşarken kendilerini unutmaya eğilimlidir. Beyaz Diş ise kendini hiç unutmuyordu. Koşarken arkaya kaçamak bakışlar atması sayesinde her an aniden dönüp arkadaşlarının önüne çıkan aşırı hevesli köpeğin üzerine çökmeye hazırdı.

Genç köpekler oyuna çok meraklıdır ve içinde bulundukları durumdan bu savaş oyunundaki yerlerini anlamışlardı. En başta gelen oyunları Beyaz Diş'i avlamaktı; ancak ölümcül ve kesinlikle ciddiye alınması gereken bir oyundu bu. Öte yandan Beyaz Diş, en tez ayaklı köpek olduğu için herhangi bir yere girip çıkmaktan hiç korkmuyordu. Annesinin dönmesini boşuna beklerken, sürüyü birçok kez ormanda vahşi takiplere çekmişti. Ama sürü, her seferinde onu gözden kaybetmişti. Çıkardığı sesler ve çığlıklar oralarda olduğunu gösterirken Beyaz Diş, babası ve annesi gibi kadife adımlarıyla ağaçların arasından bir gölge gibi kayarak tek başına sessizce koşuyordu. O köpeklerden çok daha güçlü ve doğrudan bağlarla bağlıydı Vahşi Doğaya; onlardan çok daha fazla sırrını ve hilesini biliyordu. En sevdiği taktiklerden biri akan suda izini kaybettirdikten sonra etrafındaki sürüden şaşkın çığlıklar yükselirken yakınlardaki bir çalılığın içinde sessizce yatmaktı.

Hem kendi türü, hem de insan türü tarafından nefret edildiği, boyun eğmez ve inatçı olduğu, sürekli üzerine savaş açıldığı ve daimi bir mücadele içinde yaşadığı için gelişimi de hızlı ve tek taraflı olmuştu. Şefkat ve merhametin yeşereceği bir toprak değildi bu. İçinde en ufak bir izi bile yoktu böyle şeylerin. Öğrendiği, güçlüye itaat et, zayıfı ez yasasıydı. Boz Kunduz tanrıydı ve güçlüydü. Bu yüzden de Beyaz Diş ona itaat ediyordu. Kendisinden genç ve küçük bir köpek ise zayıftı ve yok edilecek bir canlıydı. Gelişimi, güç yönüne doğru olmuştu. Sürekli incinme, hatta yok edilme tehlikesi içinde yaşadığından saldırma ve korunma becerileri aşırı gelişmişti. Hareketleri öteki köpeklerden daha atikti; onlardan daha tez ayaklı, daha becerikli, daha öldürücü, daha esnek, demire benzer kas ve sinirleriyle daha sırım gibi, daha dayanıklı, daha zalim, daha yırtıcı ve daha zekiydi. Bunların hepsi olmak zorunda kalmıştı çünkü aksi takdirde kendini koruyamaz ve içine düştüğü düşman ortamda hayatta kalamazdı.

Continue Reading

You'll Also Like

PSİKOLOG BEY By ylü.

General Fiction

3.7M 216K 71
❝Seninle birlikteyken kendimi çok güvende hissediyorum, sanki evimdeymiş gibi.❞ Kleptomani hastası olan Naz, bu duruma bir çare bulmak için arkadaşın...
76.1K 4.3K 6
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nun kadın kahramanını sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayatı boyunca sevmiş olduğu erkek içi...
185K 13.3K 28
"Hoşça git." dedi tilki. "Vereceğim sır çok basit: İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez." Küçük Pre...
77.6K 1.3K 98
Hugo, Sefiller adlı dev romanının önsözünü şöyle bitirir: "Yeryüzünde yoksulluk ve bilgisizliğin egemenliği sürdükçe, böylesi kitaplar gereksiz sayıl...