Quinton yatağın içine girdiğinde ağırlığı yatağın sar sılmasına neden olmuştu. Genç adam, Deirdre'ye avına yaklaşan bir hayvan gibi sinsi ve aç gözlerle yaklaşıyordu. "Sen benim başımın belasısın ve ben seni dayanılmaz buluyorum."
Deirdre, birçok kadın tarafından iltifat olarak kabul edilemeyecek olan bu sözlerin karşısında keyifle gülümsedi. Evet, gülümsemişti çünkü bu sözler yürekten söylenen sahici iltifatlardı. Cameron tam bir İskoçyalı olduğu için diğer süslü sözleri sadece karşısındakini kandırmak için söylediğini Deirdre hemen anlardı. Quinton, genç kadının sırtını yastıklara doğru yaslayıp; yumuşacık tenini okşamaya başladı. Deirdre bedeninin, yeniden canlandığını hissediyordu. "Bacağın iyileşir iyileşmez üzerime çıkıp hâkimiyeti senin alacağın günü sabırsızlıkla bekliyorum. Bu sayede o güzel göğüslerini rahat bir şekilde izleyebileceğim."
Quinton, genç kadının göğüslerini avuçlarının içine aldığında; Deirdre küçük bir çığlık attı. Genç kadın yaşadıkları heyecanlı anlardan sonra başına nelerin geleceğini bildiği için daha da sabırsızlanıyordu. "Kim bir daha seninle aynı yatağı paylaşacağımı söyledi?" Deirdre parmaklarını Quinton'in saçlarının içine daldırdı. Quinton'in yüzünü kendisine doğru çekerken, genç adam zevkten homurdanıyordu. "Sana "baş belası" diyen birine karşı çok açık sözlü olmak istemem ancak bu ipek pelerinle geçirdiğim soğuk ve zorlu yolculukların sonucunda sahip olacağım mertebeye ulaşmak için her şeyi yaparım. Bunu bilmende yarar var!"
Quinton başparmağı ile Deirdre'nin göğüs uçlarıyla oynamaya başlamıştı. "O zaman bende burada kalman için elimden gelen her şeyi yaparım." Deirdre dudaklarını genç adamın dudaklarına bastırdi. Quinton'in saçlarının arasında dolanan parmakları sayesinde, onu kendine doğru çekebilmişti. Deirdre her ne kadar masum bir kadın olmasa da çok fazla deneyimi olmadığından Quinton'in dudaklarının hareketlerini taklit ederek genç adamı tatmin etmek istiyordu. İkisi de tutkularının ortak yaşamak; birbirlerinin altında kalmak istemedikleri için, içlerinde hissettikleri tutkuyu ortaya çıkarmaya uğraşıyorlardı. Quinton hareketi seviyor; Deirdre'de bunun zevkini çıkarıyordu. Quinton, Deirdre'nin öpücüğüne karşılık verdiğinde tüm ağırlığını genç kadının üzerine bıraktı. Bir anda yaptığını şeyin Deirdre'yi ezebileceğini düşündükten sonra dirseğine dayanıp kendini genç kadının vücudundan ayırdı.
"Bu sefer yavaştan alacağız kadınım. Benim kaba bir erkek olmadığımı anlayacaksın." Cameron Lordu sertleşmiş olan erkekliğini, Deirdre'nin en derinlerine doğru ittirdi. Genç kadın kalçalarını kaldırıp, Quinton'in daha rahat hareket etmesini sağlamaya çalışırken; Cameron Lordu'nun yavaş ve zevkine vararak ilerlemek istediği ağır hareketlerinden belli oluyordu.
"Hayır kadınım... Sabret... Kazanacağın ödül daha anlamlı olacaktır." Quinton Cameron, Deirdre ile oynuyor onu deliye çeviriyordu. Genç adam kahkahalarla gülerken, Deirdre'den omzuna isabet eden bir şaplak yemişti. "Ah... Senin şu vahşi tabiatın ile başa çıkmayı öğrenmemiz gerekiyor, baş belası." Quinton artık Deirdre'ye istediğini vermeye hazırdı. İri cüssesi ileri geri hareket ettikçe, yatak şiddetle sarılıyordu. Deirdre, her bir darbede belini yükseltiyor, Quinton'i içinde daha fazla hissetmek için çabalıyordu. İşte zaman o anda durdu. İçindeki tutku patlamış; parçaları ise Deirdre'nin ruhuna işlemişti. Sanki bulutların arkasından bir anda güneşin çıkması gibi her taraf aydınlanmış; Quinton'ın da bir saniye sonra aynı aydınlığa kavuşması, ikisini de ortak noktada buluşturmuştu.
Quinton, Deirdre'nin saçları ile oynarken; genç kadın uyuması gerektiğini hissediyordu. Cameron Lordu, Deirdre Chattan'ı kollarının arasında tutarken; genç kadın kendi bedenini bugün çok yorduğu gerçeğini kabullenmişti. I Quinton kulağına eğilmiş fısıldıyordu. "Sanırım ikimizde uyumak istiyoruz." Genç adam, Deirdre'yi hafifçe kaldırıp altlarında kalan çarşafı üzerlerine çekti. Ama Deirdre'nin yaralı bacağını açıkta bırakmayı ihmal etmemişti.
"Bunun nasıl olduğunu bana söylemedin. Bilmek istiyorum." Deirdre, Quinton'ın bu konu hakkında vereceği tepkiyi bildiğinden, konuşmamayı tercih edip arkasını döndü. Quinton'in bedenine sahip olduğunu, ona hatırlatan ağrılar kendilerini hissettirseler de, tatmin olma hissiyatı genç kadının huzur içinde yatakta yatmasını sağlıyordu. Ama doğan güneş ile ortaya çıkacak olan pişmanlığı içindeki huzur bile bastıramazdı. Quinton, Deirdre'den cevap almadan onu bırakmamaya kararlıydı. Deirdre'nin olduğu tarafa doğru uzanıp genç kadının yüzünü kendisine doğru çevirdi. "Bana cevap vereceksin Deirdre. Aksi takdirde olayı özünü öğrenmek için seni buraya getiren adamlarımı tek tek sorguya çekerim. Hem de hemen."
"Ah kahretsin! Senin şu inadın! Bu gece benden istediğini almadın mı?" Genç kadın öfke ile yataktan kalkmıştı. "Ben bu Klan'ın başıyım Deirdre ve sahip olduğum askerlerimden hangisinin bir kadına el kaldırdığını bilmek istiyorum." Quinton tüm cüssesi ile ayağa kalktığında, Deirdre bu adamın kendi cüssesinin iki katı olduğu gerçeğini düşünmemeye çalışıyordu. Masaya doğru yürüyüp, Amber 'in uzun süre önce getirdiği biradan bir yudum aldı. Yaşadıkları onu susatmıştı. Quinton'da, Deirdre'yi takip ederek masaya doğru yürüse de genç adam ilk olarak yere düşen şamdanı ve mumları düzeltti. Masanın üzerinde duran küçük bir kutunun içinden aldığı taşı, bir demir parçasına sürtüp mumu tekrar yakmıştı. Mum ışığının aydınlattığı odanın her yeri dağınıktı. Pişmanlık, güneş doğmadan Deirdre'yi ele geçirmişti. Lanetlenmiş olduğuna gerçekten inanmaya başlıyordu. "Söyleyecek misin? Yoksa adamlarımdan birini, Coalan'ı uyandırması için göndereyim mi? Bu yarayı senin vücudunu keşfederken öğrendiğim için sana seçme şansı veriyorum? Bu odaya çıkmadan önce bu yara hakkında bir bilgim olsaydı tüm adamları sorguya çekerdim."
"Beni tehdit etmene gerek yok." Quinton kafasını umutsuzca salladı. "Bu odanın içinde dünyanın geri kalanının kabul ettiği şekilde kendini benden aşağı görmeni istemiyorum. Benimle konuş. Senin fikirlerine önem veriyorum." Deirdre, karşısında ki adamın, bir Lord olduğunun farkında olsa da genç adamın ağzından dökülen sözler, ondan beklediklerinden daha farklıydı. Quinton'ın karısı olacak olan kadın bile kendisini bir Lord ile bir tutamazdı.
"Bilerek yapılan bir şey değil."
"Bana adamın ismini ver." Quinton çok öfkeli gözüküyordu. Cameron Lordu, genç yaşından itibaren takındığı otoriter tavrı ile bütün İskoçya'yı barış altından kabilen gücünü sesine yansıtmıştı. Iskoçyalılar zayıf insanları sevmezdi. Şu an sahip olduğu kişiliği ona miras kalan bu klanı ayakta tutmaya çalışırken geçirdiği yıllar boyunca yaşadığı olaylar sayesinde şekillenmiş sonunda Quinton Cameron olmuştu. "Coalan'dan kaçarken oldu."
"Coalan, ondan kaçtığın için seni yaraladı mı?"
"Sana bir şey anlatırken lafımı bölme." Cameron Lordu öfkeli gözüküyordu. "Başkalarının yanında sakın benimle bu ses tonunda konuşma, baş belası. Topraklarımın üzerinde kargaşaya izin veremem Eğer adamlarım bana karşı seslerini yükseltebileceklerini düşünürlerse, düzen bozulur ve her şey yerle bir olur." Deirdre, genç adamın haklı olduğunu biliyordu. Pek çok insan kaç kere, onunla sadece kadın olduğu için aşağılayıcı tavırda konuşmuştu. Quinton, Deirdre'den ses çıkmayınca şaşırmış bir ifade ile genç kadına baktı. "Şey... Coalan, beni yakalamak için üzerime atlayıp beni yere yatırdığı sırada belinde asılı olan bıçağı bacağımı kesmiş olmalı. Uzun bir süre yaralandığımı hissetmedim bile. Yani anlayacağın bilerek yapılan bir şey değildi. Yaranın bu kadar derin olduğunu bugün banyo yaptığımda fark ettim." Deirdre konuştuktan sonra birasından bir yudum daha aldı.
"Kimsenin hakkının yenilmesini istemiyorsun." Quinton mırıldanmıştı. Deirdre, genç adamın tepkisiz yüzü karşısında, ne hissettiğini anlayamıyordu. "Evet, aynen bunu istiyorum. Eğer beni buraya getirmesini emretmeseydin, beni yaralamak zorunda kalmayacaktı."
"Bana bunun için teşekkür etmen gerekiyor." Deirdre kaşlarım çatarak, Quinton'a baktı. Genç adamın yüzü artık o kadar da ifadesiz değildi. Deirdre'nin bacağındaki yaraya öfke ile baktı. "Böyle b ir şey in senin başına gelmesi çok büyük talihsizlik." Deirdre bira bardağını sertçe masaya vurdu. "O adamı peşimden g önderen sendin. Lütfen dalga geçmeyi bırak."
Quinton, mum ışığında yüzünde utanmaz bir gülümseme ile Deirdre'yi süzüyordu. Genç kadın ilk kez Cameron Lordu'nun heybetli vücudunu bu kadar dikkatli inceleyecek bir fırsat elde etmişti. Meraklı bakışları üst vücudundan, kasık bölgesine geldiğinde duraksadı.
"Sen hiç tatmin olmaz mısın?" Quinton, Deirdre'nin bu tepkisi karşısında gülmekten kendini alamamıştı. Genç kadın ile arasındaki mesafeyi geçip, Deirdre'nin çenesini tuttu. Quinton'ın dokunuşu ve gecenin soğuğu arasındaki tezatlık korkutucuydu. Bu dokunuş her ne kadar basit olsa da; Quinton'ın genç kadın üzerindeki kontrolünü yeniden ele geçirmesini sağlamıştı. Tutku yeniden ortaya çıkıyordu. Deirdre, genç adamın iri bedeninin altında kendi bedeninin ezilmesinin zevkine varmak için can atıyordu. Hissiyat dalgaları, Deirdre'nin bedeninde yayılırken, ıslandığını fark etti. "Sana sahip olmayı hayal ediyordum, dediğimde yalan söylemiyordum, Deirdre." Genç kadın, Quinton'ın sesindeki kararlılığı ve dürüstlüğü hissettiğinde istemsizce inledi. Cameron Lordu, masada yanan mumu söndürüp; ay ışığının tüm odayı puslu bir şekilde aydınlatmasına izin verdi. Deirdre'nin dudaklarından sessiz bir iç geçiş duyulmuştu. "Sen ve ben... Gecelerin en uyumlu gölgeleriyiz..." Quinton, Deirdre'yi kucağına alıp, yatağa götürdü. Bu sefer örtüyü üzerlerine çekip, sabah saatlerini birbirlerinin kollarında uyuyarak anın tadını çıkardılar.