TEMMUZ |Texting

By ftmnreker

42.1K 4.6K 3.4K

Belkilere sığınan bir adam tarafından bahşedilen renklere büründüm. "Bir gün, sana gökkuşağı armağan edeceğim... More

1🌈
2🌈
3🌈
4🌈
5🌈
6🌈
7🌈
8🌈
9🌈
10🌈
11🌈
12🌈
13🌈
14🌈
15🌈
16🌈
17🌈
18🌈
19🌈
20🌈
21🌈
22🌈
23🌈
24🌈
25🌈
26🌈
27🌈
28🌈
29🌈
30🌈
31🌈
32🌈
33🌈
34🌈
35🌈
36🌈
37🌈
38🌈
39🌈
40🌈
41🌈
42🌈
43🌈
45🌈
46🌈
DUYURU!
KARAKTERLER İLE RÖPORTAJ.
Özel bir bölüm🌈
Özel bir bölüm II🌈
Özel bir bölüm III🌈

44🌈

801 99 100
By ftmnreker

🍒

"İki gün kaldı Elif, inanabiliyor musun? Sadece iki gün!" 

Elif yattığı yerde yuvarlanarak mırıldandı. "Evet, en az senin kadar benim de sancım var..."

"Gölge'yi öğreneceğim."

"Eren'i bir başka kızla kol kola göreceğim."

"Şu an bile bu kadar heyecanlıyken o karşımda durduğunda nasıl sakin kalacağım?"

"Şu an bile bu kadar sinirliyken onlar karşımda güldüğünde nasıl katil olmadan duracağım?"

Elif'e bakıp yüzümü buruşturdum. Bir an için gerçeği söylemek istesem de son anda bu fikirden vazgeçtim. "Bu iki gün içinde ölmezsem daha da ölmem." dedim omuz silkip.

Elif birden ayağa kalkıp telefonuna sarıldı. "Temmuz, benim biraz işim var. Şimdi gitmem lazım yarım saat sonra görüşürüz." dedi aceleyle kapıya koşarken.

"Yarım saat sonra mı? Nereye gidiyorsun ki sen?"

"Anlatırım sonra."

Daha fazla bir şey soramadan evden çıkıp kapıyı da arkasından çekmişti. Bu davranışına anlam veremesem de fazla üstünde durmadım. 

Belkileresıgınanadam: Hey.

Renklerindenarınankadın: Hey.

Belkileresıgınanadam: Ne yapıyorsun?

Renklerindenarınankadın: Kahve yapacaktım, sen?

Belkileresıgınanadam: Yapma.

Belkileresıgınanadam: Çünkü kahven birkaç dakika sonra kapının önünde olacak.

Renklerindenarınankadın: Ah, ne hoş...

Belkileresıgınanadam: Temmuz, bana güveniyorsun değil mi?

Renklerindenarınankadın: Güveniyorum.

Belkileresıgınanadam: Güzel.

Belkileresıgınanadam: Kapıyı açar mısın?

Seri hareketlerle kalkıp kapıya yöneldim. Kahve termosum ve yanında da küçük bir not kağıdı vardı. Yeniden içeri girip ikiye katlanmış ve üzerine de iğne batırılmış not kağıdını yıpratmadan açtım. 

Kağıdın üzerindeki iğnenin amacını merak ettiğini biliyorum. Şimdi senden birkaç şey isteyeceğim... Bana güven ve ufak isteklerimi yerine getir olur mu? Her şey ikimiz için. :) İlk olarak üzerine bir şeyler al ve evden çık. Sana hırkamı getirdiğim parka gitmeni istiyorum. Parka girdiğin andan itibaren önce düz, sonra da sola doğru dört yüz yetmiş iki adım at. İğneyi unutma! :)

Kaşlarım merakla çatılmış bir amaç uydurmaya çalışıyordum ama başarısız bir beyin fırtınasıydı. Ne yapmak istediğini anlamamıştım, hiçbir fikrim de yoktu. Yapılacak en mantıklı şeyi yapıp üzerimdeki kıyafetleri değiştirdim ve evden çıktım. Kağıtta yazıldığı gibi parka girdikten sonra önce düz olarak ardından da sola doğru dört yüz yetmiş iki adım attım yavaş yavaş. Karşımdaki ağacın dalına bağlanmış mavi balona biraz daha yaklaştığımda üzerindeki 'İğneyi batır!' yazısını görüp elimde tuttuğum iğneyi balona batırdım. Balonun içinden çıkan küçük not kağıdına bir süre gözlerimi kısarak baktıktan sonra usulca açtım.

Bu oyundan hoşlanmadığına bahse girerim... Seni biraz neşelendirmek için ufak bir şeyler yapmış olabilirim. Ağacın arkasında bir kutu olmalı, onu al ve yürüdüğün yolu takip ederek dokuz yüz kırk dört adım at. Seni yormak istemiyorum ama küçük oyunları seviyorum. Seni de. :)

"Cidden mi Gölge? Bu oyundan hiç hoşlanmadım... Umarım sonu güzel bir şeye çıkar." Kendi kendime söylenmeye devam ederek ağacın arkasındaki minik kutuyu alıp içindeki çikolatalardan birini yiyerek yürümeye devam ettim. 

"Kaçıncı adımdaydım ben? Üç yüz mü? Of! Neyse, üç yüz, üç yüz bir, üç yüz iki..." Elimdeki kahve termosu boşalmıştı ve ben hâlâ yürüyordum. "Dokuz yüz otuz beş, dokuz yüz..."

"Saymayı kesebilirsin." 

Kafamı kaldırıp Elif'e ve Elif'in yaslandığı küçük sarı minibüse baktım. "Gerçekten Gölge olduğundan şüphelenmeye başlıyorum artık..."

"Salak salak konuşma, gel." dedi göz devirip.

"Bu minibüs kimin?"

"Abimin." dedi gülerek. 

"Abin mi geldi?

"Evet, biz geldik!" Minibüsün arkasından çıkan Kenan ağabeye ve yanındaki kıza bakıp kaşlarımı kaldırdım. "Eşim, Feyza."

"Eşin mi?" dedim omuzlarımı düşürüp. "İyi de bu benden küçük..."

Kenan ağabeyin eşi güldüğünde karşılığında ben de gülümsedim. "Teşekkür ederim. Elif senden öyle çok bahsetti ki, tanışmak için sabırsızlanıyordum." 

Elif'e bakıp gözlerimi kıstığımda sırıttı. "Daha fazla oyalanmasanız mı? Yolumuz uzun çünkü." dedi sinsi bir sırıtmayla.

"Nereye gidiyoruz?"

"Seveceğin bir yere." dedi Elif gülerek. "Haydi gel, daha Eren'i alacağız."

Kenan ağabey ve Feyza ablanın ardından Elif ve ben de minibüse bindiğimizde Kenan ağabey minibüsü çalıştırdı. "Yolumuz uzun dedin, anneme haber vermem lazım." dedim Elif'i dürtüp.

"Merak etme ben hallettim."

"Nasıl hallettin? Neler çeviriyorsunuz ya siz?"

"Sus da şunu tak." dedi bana bir tane göz bandı uzatarak.

"Bir dakika."

Renklerindenarınankadın: İhtiyacım olan açıklamayı muhtemelen ne zaman alırım?

Belkileresıgınanadam: Elif'e güven.

Belkileresıgınanadam: Eren'e de.

Belkileresıgınanadam: Her şey seni mutlu etmek için.

Renklerindenarınankadın: Gözlerimi kapatmak da bu iyiliğe dahil mi?

Renklerindenarınankadın: Kendimi kaçırılıyormuşum da, yolları görmemem gerekiyormuş gibi hissediyorum.

Belkileresıgınanadam: Baktım evliliğe yanaşmıyorsun, kaçırayım dedim.

Belkileresıgınanadam: Pek de kibar bir beyefendi olduğum için sürprizlerle falan kaçırıyorum.

Belkileresıgınanadam: Güzelim, sana denileni yapar mısın?

Belkileresıgınanadam: Çok uzun sürmeyecek.

Renklerindenarınankadın: Birine gözü kapalı güvenmek bu olsa gerek...

Belkileresıgınanadam: Beni seviyor musun?

Renklerindenarınankadın: Aa gözlerimi kapatmam lazım, Elif telefonumu kapatmamı istiyor...

Belkileresıgınanadam: Lan bir kere söylesen ölür müsün?

Renklerindenarınankadın: Hadi canım, hadi.

Belkileresıgınanadam: Ben seni seviyorum.

Belkileresıgınanadam: Sen söylemeye cesaret edemesen de...

Telefonumu kapatıp Elif'in verdiği uyku bandını kafama geçirdim. "Kenan ağabey, sana güveniyorum..." dedim mırıldanarak.

Kenan ağabey gülerken Elif; "Aşk olsun ama ya..." dedi. "Neyse, zaten daha güvenli olalım diye ağabeyimi ve yengemi getirdim."

"Bize de bahane oldu, gezmek istiyorduk zaten." dedi Feyza abla gülerek. 

"Annemden ne için izin aldınız?"

"Yengem sağ olsun kanına girdi, beraber bir gece geçireceğiz dedik."

"Haydi bakalım..."

Gözlerim kapalı olduğu için birkaç dakika içinde uyku bedenimin üzerine karabasan gibi çökmüştü. Bir ara minibüsün durduğunu hissettim ve muhtemelen Eren bindikten sonra yeniden hareket ettiğini. Sonrasında kafam Elif'in omuzuna düştü ve kalan hiçbir şeyi hatırlayamadım.

Yeniden uyandığımda Elif, göz bandını çıkarmış kolumu dürtüyordu. "Uyan artık, geldik!"

"Tamam uyandım, kolumu ezdin dürtme."

"Heh, iyi. Bu senin için, buraya bırakıyorum ve gidiyorum."

Elif'in minibüsten inip gözden kaybolmasının ardından gözlerimi iyice açıp birkaç kez ovaladım. Etrafta benden başka hiç kimse yoktu. Herkesin nereye kaybolduğunu merak etmemin yanı sıra, kamp yapmak için geldiğimiz ormanlık alanda olduğumuzu görmek beni şaşırttı. Elif'in yanıma bıraktığı kağıdı açarken bir yandan da uyumak üzereyken hissettiğim şeyleri düşünüyordum. Gülümsedim, gülümsedim ve kafamda bir şeyler netleştikçe daha da çok gülümsedim.

Minibüsten çıkıp ormanın içine doğru yürür müsün?

"Senin kim olduğunu biliyorum!" Heyecanla çarpan kalbimi rahatlatmak için birkaç büyük nefes alıp minibüsten çıktım. 

Ormanın içine doğru yürürken artan kalp atışlarım nefes almamı zorlaştırıyordu. Yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm... Yerde duran kırmızı bir gül durmama sebep olduğunda gülümseyerek eğilip yerden aldım ve yürümeye devam ettim. Birkaç adım sonra bir tane daha, sonra bir tane ve sonra bir tane daha buldum aynı gülden ve sonra durdum. Karşımda duran küçük kulübemsi yere baktım şaşkınlıkla. Elimdeki güllerle birlikte yavaşça ilerleyip girdim kulübeye. Küçücük ama sevimli bir yer olmuştu. Yerde büyük renkli bir minder, üzerinde polar bir battaniye ve yanında da iki tane kahve termosu vardı. Bir de not kağıdı...

Bu ormana ilk geldiğimizde söylediğin bir şey vardı. "Burada bir ağaç ev çok güzel olur" demiştin. Ağaç ev yapacak kadar yetenekli değilim ama arkadaşların yardımıyla ufak bir kulübe yapabildim... Umarım seversin. :)

Arkamdan gelen ayak sesleri nefesimin kesilmesine neden oldu ama sakin kalmaya çalıştım. "Kim olduğunu biliyorum." dedim güçsüz çıkan sesimle. "Geç oldu ama anladım sonunda."

"Biliyor musun?" Sesini duyunca heyecanım daha da arttı. "Tamam, sakinim. Peki şimdi... Yani hâlâ... Temmuz, bana sarılacak mısın?"

Yutkundum. "Sımsıkı."

"Bana dön kedicik."

Alt dudağımı dişlerimin arasına hapsedip arkama döndüm. Oldukça kararlı adımlarla iki yana doğru tereddütle kaldırdığı kollarının arasına girdim. Anında kollarını birleştirip beni göğsüne hapsettiğinde daha geniş gülümsedim. 

"Yemin ederim hayatım boyunca yaşadığım en güzel zaman dilimi..."

"Sanırım hayatım boyunca en güvenli hissettiğim yer..." dedim karşılık olarak.

"Sana şiir okuyacağım, seni göğsümde uyutacağım, kirpiklerini sayacağım, saçlarını okşayacağım..."

"Söz verdiğin gibi..."

"Söz verdiğim gibi..."

Sonrasında hayatımın güzelleştiğini fark ettim. O an ona sarıldım ve birden dünyanın aslında güzel bir yer olduğunu anladım. Aynı battaniyenin altına girdik, başımı omuzuna yasladım, kahvemi yudumlarken aslında tam o an yaşamaya başladığımı hissettim. Daha önce sadece nefes alıyordum, şimdi ise can bulmuştum.

"Benim olduğumu nasıl anladın?" diye sordu saçlarımla oynarken.

"Minibüste başımı omuzuna yasladığımda anladım. Elif'in, bana verdiğin hırka gibi kokması mümkün değildi. O kokunun aslında sana ait olduğunu anlamam biraz geç oldu ama olsun..."

Güldü. Sırtını duvara yaslayıp eliyle göğsüne vurduğunda sessizce başımı göğsüne yaslayıp gözlerimi kapattım. Bir süre saçlarımla oynarken bana şiir okudu. Sonrasında işaret parmağı kirpiklerime değdi usulca. O kirpiklerime dokunurken ben uyku girdabına kapılmak üzereydim.

"Egemen..." dedim fısıltıyla. 

"Güzelim..."

"Ben de seni seviyorum, seninle beraber gelen huzuru, güveni ve bana sunduğun hayatı da. İyi ki varsın."

🍒


Continue Reading

You'll Also Like

23.9K 3.1K 53
Mavi göz ve siyah, dağınık bir saç, İnce, güçsüz, dayanıksız bir vücut. Ezilmiş, aşağılanmış, hor görülmüş bir kişi. Bunlara rağmen Tanrı ona bir şa...
10.9K 1.5K 56
Bildiğimiz dünya yıkılalı çok oldu. Dünyanın her tarafında bilinmeyen geçitler açıldı ve dünya bilinmeyen canavarlarla kuşatıldı. İnsanlar çok kısa s...
83.1K 3.8K 25
Bu kitapta askerlerin, polislerin, özel harekatların sözleri bulunmaktadır...
53K 4.1K 35
ben senin gibi olsaydım. sen benim gibi olsaydın. o zaman durmaz mıydık aynı rüzgarda? ama biz yabancıyız. girlxgirl