Duyduklarından sonra, adeta sürükleyerek ilerletiyordu kendini evine doğru Ela. Neyi, nereye koyacağını şaşırmıştı. Düşüncelerle boğuşurken birden durdu. Herhangi bir şeyin ne önemi vardı ki ? Arkadaşı ölüyordu. Canı ölüyordu canı. Olanca gücüyle bağırdı.
- Bir çift mavi göz mü fazla geldi sana, namussuz İstanbul ?
Ölen tek o olmayacak diye düşündü. İçi bir kat daha ürperdi.
- Kadın ölüyor, adam sağ kalacak mı sence, salak İstanbul ?
Kalır mıydı ? Hayal'i yaşatabilir miydi gerçekten ?
- Kaç hayatı birden bitiriyorsun sen şimdi, katil İstanbul ?
..
Kapıdaki seslerle ayağa fırladı Mert birden.
- Canım nerdesin sen tüm gün ? Hastaneye de getirtmedin. Yine sürpriz peşinde koşuyorsundur diye üstelemedim.
Eğilip öptü yanağından karısını.
- Mert. Aslında biraz konuşsak iyi olacak.
- Kötü bir şey yok değil mi ?
- Yok yok.
Bu sözlerle biraz rahatlatmaya çalışıp, içeri doğru çekiştirdi kocasını. Onu koltuğa oturtturup, kendi de hemen karşısına sehpaya oturdu.
- Kötü haber yok da. Maalesef iyi haber de yok.
- Henüz üç kişi değiliz yani ?
- Değiliz.
Ufak yüzünü avuçları arasına alıp, gözlerinin içine doğru konuştu karısının Mert.
- Sen buna mı üzüldün güzel karım benim ? Bak henüz dedim. Biz genciz, hayat uzun.
Dolan gözlerindeki yaşları daha fazla tutamadı Hayal. Hayat uzun muydu gerçekten ? Belki haklıydı. Hiç sevmemiş, sevdiğiyle kavga etmemiş, onun omzunda ağlamamış, bazen de onun için yastıklara gözyaşı düşürmemiş insanlar vardı bu hayatta. Yaşamadan ölecek insanlar. Bu yüzden şu birkaç yılda ; bu güzel adamla, bu güzel sevdayı yaşatarak borcunu ödemişti ona hayat. Belki bu birkaç yıl, bir ömürdü. Ve hayat gerçekten uzundu diye düşündü Hayal.
- Ama ağlama. Tek damlaya kıyamıyorum. Bunu biliyorsun güzelim.
Ellerinin tersiyle gözlerini sildi Hayal.
- Tamam geçti geçti. Sen üzülme. Ben bir bebeğimiz olsun çok isterdim. O yüzden ağlıyorum.
- Aa, olacak güzelim. Neden böyle konuşuyorsun ? Yoksa sen ?
Mert'in tedirginliğiyle kendine geldi Hayal. Ne yapıyordu Allah aşkına ? Ne niyetle girmişti bu kapıdan ? O hastaneden çıkarken kendine ne söz vermişti ? Böyle mi başlayacaktı bu çetin süreç ?
- Ben ne ?
- Ya birkaç aydır kanama görmediğini söylemiştin. Ya şey işte kızım. Hamile değilmişsin ya. Niyeymiş ? Ben anlamam pek de. Şimdi de ağlıyorsun ya.
- Ha. Yok ya önemli bir şey. Kist varmış da. O böyle düzensizlik yapıyormuş.
Bir anda kalktı oturduğu yerden.
- Nereye ?
- Yorucu bir gündü.
- Bu arada bu saate kadar nerdeydin ?
- Ela'ylaydım. Şimdi de yatıyorum.
Arkasında bu duygu değişiminden hiçbir şey anlamayan bir Mert bırakarak merdivenleri çıkmaya başladı birer ikişer.
..
Liseden arkadaşlardı Hayal ile Ela. Yarı yaşlarına yakın süredir birliktelerdi. Bambaşka ruhlar olsalar da aynı insan olabilmeyi bir noktada hep başarmışlardı. Çılgın mimar kızımız Ela'nın yoğunluğu ve aksi saatlerdeki yaşımı yüzünden birkaç seneleri uzun telefon görüşmeleriyle sınırlandırılarak geçmiş olsa da ihtiyaç duydukları her anda birbirlerinin yanında olabilmeyi başarabilmişlerdi. Bir yerde dostluk da bu değil miydi ? Gülmeye çok insan bulunurdu da ağlanacak omuz kolayına yoktu işte insanın hayatında. Onlar da birbirleri için omuz olmayı başarabilmiş, iki dosttular. Ela müzmin bir bekardı. Bir şekilde erkekler hayatında hep bulunmuştu ama gerçek aşkı henüz tatmadığına inanıyordu. Hayal ona nazaran daha duygusal, aşkı sonuna kadar yaşayabilmiş bir kadındı. Editörlük yapıyordu hatrı sayılır bir dergide. Çocuk planlarından sonra iyice ev ayağına döndürmüştü işini. Kendisi büyütecekti çocuğunu. Düzenini oturtmaya çalışıyordu şimdiden bir nevi. Ama hayat izin vermemişti buna işte. Bekarlığından sürekli gem vurulan Ela, Hayal'in nikah şahidiydi. Baksan evli, mutlu olan Hayal'di. Ama hayat farklı şeyler kurguluyordu bu genç iki kadın için. Ve önce verdiklerinden almaya başlıyordu. İlkin güldürüyordu ki sonra daha çok ağlasın insan.
..
Kötü bir kabustan nefes nefese uyandı Ela. Eli hemen telefonuna gitti.
- Hayal ? Dün konuştuklarımız. Ne olur bana salak rüyalarımdan biri olduğunu söyle.
- Bu sefer değil Ela.
Bir süre karşılıklı sustular. Birbirlerine duyurmamaya çalışarak ağlıyorlardı.
- Yapamam. Biliyorsun.
- Bir kere daha konuşmak istiyorum seninle. Belki son kere.
- O ne demek kızım ya. Konuşalım. Ama oraya seni dövmek için geleceğim. Böyle aptal saptal konuştuğun için.
Telefonu kapattıklarında yataktan çıktı Hayal. Mert alnına küçük bir öpücük kondurup sabah erken çıkmıştı. Dünden sonra gitmezdi normalde. Demek ki önemli işleri vardı bugün. İşine gelmişti bu Hayal'in. Yapacağı önemli şeyler vardı onun da. Yalnız olmalıydı. Usulca banyoya ilerledi. Aynanın karşısına geçip, saçlarını ortadan ayırdı. Omuz hizasından itibaren sıkı bir örgü yaptı. Sonra üst dolaptaki makasa yöneldi.
- Demek ilk kaybım siz olacaksınız. Tüm bunlar çok acımasızca.
Birer ikişer yaşlar gözlerinden süzülürken, omuz hizasından kesti saçlarını. Aynaya son kez baktı. Ve kocaman gülümsedi.
- Yakıştı ha, ne dersin ? Şş, aynanın ardındaki sırrı ele vermek yok.
Oradan odasına geçti. Bir kutu alıp, iki parça örük şeklindeki saçlarını yerleştirdi. Sonra bir kağıt ve kalem çıkarıp kutunun eksik parçasını tamam etti.
..
- Hayal, saçların.
Çocuk gibi ağlamaya başlamıştı Ela yerinden kalkarken.
- Mert gördü mü ?
Halbuki en çok kendisi seviyordu Hayal'in saçlarını. Mert için üzülmenin sırası mıydı şimdi ? Dünkü konuşmayı anımsadı Hayal, Ela'nın bu tavrına sevindi. Bu kutu sayesinde başaracaktı, buna inanıyordu. En azından umuyordu. İçtenlikle gülümsedi.
- Görmedi. Sonuç olarak hepsi gidecek biliyorsun. Ama o bu kadarını görmüş olacak.
Hayal, karşısındaki sandalyeye geçerken Ela da büyük bir yorgunlukla yerine bıraktı kendini.
- Israrcısın yani ?
- Biliyorsun, karar verene kadar bir milyon kez değiştiririm fikrimi. Ama ne zaman kararımdan döndüğümü gördün ?
- Görmedim. Kızım sen 2 ay içinde evlendin.
- O benim en doğru kararımdı Ela. Şimdi de bu kararımın arkasında duruyorum say.
- Ama bu çok büyük haksızlık.
Ela'nın masada duran ellerini avuçlarının arasına aldı Hayal. Tüm bu konuşmaya ikisinin de gözyaşları zaten eşlik ediyordu.
- Bu hayatın bize yaptığı çok büyük bir haksızlık zaten.
- Hepimize.
- Tamam diyorsun o halde ?
- Yapamam Hayal.
Poşetten kutuyu çıkardı, Ela'ya doğru iteledi.
- Ne bu ?
- Aç, bak.
Kapağı kaldırmasıyla tekrar kapattı Ela. Her şey Hayal'in istediği gibi ilerliyordu.
- Bunları neden bana getirdin ?
- Çok sevdiğini biliyorum çünkü.
- Hayal.
- Biliyorsun işte, ölüyorum.
..
Yine evine doğru, bitmiş bir halde ilerliyordu Ela. Tek fark elindeki kutuydu bu sefer. İçeri girdiğinde, kapının önündeki pufa bıraktı kendini.
- Yok, olmaz. Bu resmen ihanet !
Hızla kendini banyoya sürekledi. Ilık bir duş iyi gelir sanmıştı. Ama yine hüsran. Giyinip koşar adım salona döndü tekrar. Kutuyu açtı. Tahmin ettiği gibi. İçinde bir kağıt vardı. Bu yüzden ısrarcı olmamıştı Hayal. Anlamalıydı. Katlı kağıdı açtı yavaşça. O andan itibaren hayatı değişiyordu. Belki de bu yüzdendi, yavaş davranarak ertelemeye çalışmak isteyiş.
" Ela'm, Kardeşim..
Bunlar artık senin. Sana ihtiyaçları var. Diyemem sana al, yeşert. Ama en azından yaşat. Kimseleri yok. En iyi sen biliyorsun. Ben olmadan, onlar ölürler. Onlar ölürse, beni hiç yaşamadım say.
Canımın içi, sana emanet artık.. Yani saçlarım.
Hayal "
..
Telefonuna gelen mesaj sesiyle uzandığı yerden doğruldu Hayal. İyice güçsüzleşmişti bedeni. Ama yapması gereken zorlu birkaç şey daha vardı. Dayanmalıydı.
(Ela) : Kabul ediyorum.
Beklediği haber nihayet gelmişti. Yavaşça merdivenlere doğru ilerledi.
- Mert, uyudun mu ?
- Hayır hayatım. Belki yüzünü bana gösterirsin diye sabırla bekliyorum.
Ufak bir kahkaha attı Mert. Hep işe yarardı bu. Ama bu sefer öyle olmadı. Hayal yeni saçlarıyla geçti, oturdu kocasının karşısına.
- Güzelim. Saçlarını nerde bıraktın bakayım sen ?
Endişesini yansıtmak istemiyordu Mert.
- Kadınlar önemli kararların arefesindeyken böyle şeyler yaparlar.
Şaşkınlıkla dinliyordu, buz gibi bir sesle konuşan karısını Mert.
- Ben boşanmak istiyorum.
BÖLÜM SONU
Öncelikle bölümü yazarken tekrar tekrar dinlediğim şarkı : Yasemin Yıldız - Sen Yarum İdun
Bu bölümün sorusu :
Sizce Hayal hastaneden çıkarken kendine ne söz verdi ?
Hissettiklerinizi satır aralarında benimle paylaşırsanız, çok sevinirim.
Şu son satıra kadar okuyan gözlerinize sağlık, selamınızı hala bekliyorum BAK ailesi :)