KALINTI

By cerennmelek

2.6M 109K 99.3K

Psikiyatrist, karanlık kadar çekici ve zeki bir adam... Şizofren, öldürücü güzellikte bir kadın... Her şey ço... More

1.Bölüm: BAŞLANGIÇ
2.Bölüm: BİBLO
3.Bölüm: KARGA
4.Bölüm: İNTİHAR
5.Bölüm: HASTANE
6. Bölüm: KAN
7.Bölüm: SİNEMA
8.Bölüm: YEMEK
9.Bölüm: HÜZÜN KRALİÇESİ
10.Bölüm: İMKANSIZ
11.Bölüm: KAYIP
12.Bölüm: HARİS
13.Bölüm: KABUS
14.Bölüm: MERHAMET
15.Bölüm: LANETLİ KALE
16.Bölüm: ŞEFKAT
17. Bölüm: ŞEYTAN İNİ
18.Bölüm: YÜZLEŞME
20.Bölüm: HUZUR
21. Bölüm: VUSLAT
22.Bölüm: SÜSEN
23.Bölüm: OKYANUS ADAM
24.Bölüm: YANGIN
25.Bölüm: İKİNCİ ADAM
26.Bölüm: GECE MAVİSİ
27.Bölüm: AY'IN OĞLU

19.Bölüm: KARMEN

46.8K 3.1K 2.8K
By cerennmelek

LANA DEL REY - CARMEN

Sleep Dealer - The Way Home


19.Bölüm: KARMEN

Tüm hayatımın yalan olduğunu hissettiren varlık karşımdaydı. Ona bir sıfat veremiyordum: Canavar, vampir, hayalet...Ona sadece Haris diyebiliyordum. Haris, şeytanın isimlerinden biri. Şeytanın, şeytan olmadan önceki ismi. Karşımda bir iblis mi vardı? Bu artık bana hiç de imkânsız gibi gelmiyordu. Burası sadece bir ev değildi, burası bir kale değildi, burası imkânsızlıklar bölgesiydi.

Dünya değildi sanki, burası cehenneme açılan bir kapıydı. Cennet olamayacak kadar kötü, Araf olamayacak kadar karanlık dolu, cehennem olmayacak kadar soğuktu. Burası cehennem kapısıydı. Ve Haris o kapının zebanisiydi.

Bu eve geldiğimden beri en iyi yaptığım şeyi yaptım. Gözümün önündeki şeyi görmemezlikten geldim, boşluğa bakar gibi davrandım. Karmen'e döndüm tekrar.

"Ne oldu? Haris'i mi gördün yine?" Bakışlarını sırtımda hissediyordum, tenim karıncalanıyordu. İçimde korku filizlenirken karşımdaki küçük kadını koruma içgüdüm daha ağır basıyordu.

Karmen yüzüme baktı kısa bir an, sonra yine aynı noktaya baktı. Yutkundu, dudakları kurudu.

"B-ben odama çıkacağım." Karmen koşar adımlarla salondan çıktı. Haris'in sesini duyuyordum. Yanımdan bir karartı geçti, sonra ise Haris tam karşımda durdu. Simsiyah gözlerini kısmıştı, sert bir yüzü vardı, bir mermer kadar beyazdı ve teninden yayılan soğukluğu hissediyordum. Yürüyen bir ceset gibiydi.

Tam karşımda duruyordu, çok yakınımdaydı, yüzümü uzunca inceliyordu. Karşımdaki yaratığın neler yapacağını bilmiyordum ama bir kısmını yaşamıştım. Zihinle oynamak, kan içmek gibi can yakıcı özellikleri vardı. Derin derin nefes alıp veriyordum elimde olmadan.

Yüzüme bir süre düşmanca baktı, ikimizde hiçbir tepki vermiyorduk. Birden arkasını döndü ve uzaklaştı. Karmen'in yanına mı gidiyordu? Peşinden hemen mutfaktan çıktım ancak yoktu. Sanki birden yok olmuştu.

***

Uyuyamıyordum. Bu evde bir daha uyumam mümkün değil gibiydi.

Sabah olmuştu ve ben bir dakika bile dalmamıştım. Sadece Karmen'i ve o yaratığı düşünüyordum. Yataktan çıktım, sigaramı yakacaktım ki vazgeçtim. Geceden beri kar yağıyordu ve yerler karla kaplanmıştı.

Banyoya girdim, ardından üzerimi değiştirdim. Karmen'i bu evden uzaklaştırmam gerekiyordu. Odamdan çıktım, Karmen'in odasının önünde durdum. Kapıyı yavaşça araladım. Karanlık odada göz gezdirdim, yatakta uyuyan bir Karmen görmeyi bekliyordum ama beklediğimi bulamadım. Yatağı boştu.

İçim sıkıldı, içime çektiğim nefes canımı yaktı. Ona bir şey yapmış olabilir miydi? Olabilirdi tabii. Aşağı indim hızlı adımlarla, duyduğum yumuşak sesle yavaşladım. Karmen, insanı büyüleyen sesiyle yine şarkı söylüyordu. Ses çıkarmadan, yavaşça salona yürüdüm. Salonda, şöminenin karşısında durmuş insanı kendinden geçirecek kadar güzel sesiyle bir ziyafet sunuyordu.

Gözümü kapatıp sadece sesine mi odaklansam yoksa şöminenin karşısında parıldayan tenini mi seyretsem bilemedim. Başım istemsizce kapının başlığına yaslandı, gözlerim güzelliğinde gezinirken, kulağım sesiyle doluyordu.

It's alarming, honestly how charming she can be

Fooling everyone, telling Hum she's having fun

She says, "you don't want to be like me

Don't wanna see all the things I've seen"

I'm dying, I'm dying

Dayanamadım, ona doğru yürüdüm hipnoz olmuş gibi. Kırmızı elbisesinin içinde ışıldayarak bana döndü. Kızıl gözleri, kan kırmızısı elbisesiyle ve şöminenin harla yanan ateşiyle daha da eşsiz olmuştu. Badem gözlerini gözlerime kilitlenmişti. Şarkıyı söylemeye devam ediyordu.

The boys, the girls, they all like Carmen

She gives them butterflies, bats her cartoon eyes

She laughs like God, her mind's like a diamond

Buy her tonight, she's still shining

Like lightning, oh, like lightning

Ona biraz daha yakınlaştım, tam karşısında durdum. Şarkı söylerken ki güzelliğini daha yakından görmek istiyordum. Her şeyi insanı yoracak derecede mükemmeldi. Bir eli yumuşakça yanağıma gitti hâlâ şarkıyı söylerken. Bir an gözlerini yumdu.

Baby's all dressed up with nowhere to go

That's the little story of the girl you know

Relying on the kindness of strangers

Tyin' cherry knots, smilin', doin' party favors

Put your red dress on, put your lipstick on

Sing your song, song, now, the camera's on

And you're alive again

Gözlerini açtı, şarkıyı söylemeye devam etti. Sakallarımı okşayan yumuşak eli inmişti, ancak ben uzaklaşmasına müsaade etmedim. İnce belinden tutarak kendime çektim. Şarkısının son sözlerini söylerken sıcak teni tenimdeydi. Dudakları, irademe işkence etmek istercesine çok yakındı ancak dokunulmazdı.

"Karmen." Gülümsedi, güzelliği beni sarhoş ediyordu.

"Ezel," dedi tek nefeste, ruhumu okşarken.

"Kızıllarında yanıyorum," dedim nefes nefese, öpmek istiyordum onu. Tenim teninde kaybolsun, kokum kokusuna karışsın istiyordum. Onunla tek ruh olmak istiyordum. Ve işin ürkütücü tarafı, ne ara bu hâle geldiğimin farkında değildim.

"Mavilerinde boğuluyorum." Beklemediğim cümlesi kalp atışlarımı hızlandırmıştı.

Ona bu kadar yakınken ulaşamamak azap gibiydi. Elimin altında, üşümüş bir kedi gibi titriyordu, nefesi kesiliyordu. O bana ne yapıyorsa bende ona aynılarını yapıyordum. Elimin altındaki ince belini biraz daha sıktım, biraz daha yasladım kendime. Yorgunca alnımı alnına yasladım, kızıllarını yumdu.

"Ezel," dedi yine acı içinde.

"Söyle Karmen, ne istersen söyle. Ne dileğin varsa gerçekleştireyim ama acı çekme. Böyle içli içli konuşma." Gözlerini biraz daha yumdu. Bir eli kolumdaydı, kolumu sıkıyordu acı çekiyormuş gibi.

"Hissediyorum Ezel, karanlık beni yutuyor." Karanlık: Haris. "Arkamı göremiyorum, olduğum yeri göremiyorum, önümü göremiyorum. Kayboluyorum, nefes alamıyorum." Daha da sıkı tuttum tenini.

"Tutuyorum ben seni, birlikte kayboluruz." Kolumu biraz daha sıktı. Sanki kendimizi böyle durdurabiliyorduk.

"Öldürür seni," dedi gözlerini yine açarak. Sıcak nefesi tenime çarpıyordu. Gülümsedim, acı çekercesine gözlerini yumdu yine.

"Gidelim, o zaman hiçbir şey yapamaz." Kafasını acıyla iki yana salladı. Dudaklarına biraz daha yaklaştım. "Öldürsün o zaman, buna değer." Tam dudaklarına dokunacaktım ki sertçe geri itti beni. O kadar zorlanmıştı ki bunu yaparken gözleri dolmuştu. Fiziksel bir zorlanmadan bahsetmiyordum burada.

"Haris gerçek değil Karmen. Beni öldüremez." Haris gerçekti ve beni çok rahat öldürebilirdi. Karmen yutkundu, gözlerini kaçırdı. Yaptığım canını yakacaktı ama yapmak zorundaydım. Ona gerçekten şizofren olduğunu hissettirmeliydim ki Haris'in bir hayal olduğunu sansın. Bu yüzden onu mutfakta görmemezlikten gelmiştim Karmen'in yanında.

Onu anlıyordum. Beni düşünüyordu, delirdiğimi düşünmemi istemiyordu ve bu yüzden Haris'in yaptıklarını yüzüme vurmuyordu, üstünü örtüyordu. O narin bedeniyle, minik kalbiyle beni korumaya çalışıyordu.

Bir an konuşacak gibi dudaklarını araladı ancak yapamadı. Sadece derin derin nefesler aldı. Bakışları üzerimdeki siyah kabanda gezindi.

"Bir yere mi gidiyorsun?"

"Evet ama kar çok yağdı araba çıkmaz gibi." Oturdu şöminenin karşısındaki koltuğa yorgunca. Neden hep hüzünlüydü kızıl gözleri?

"Kar manzarasını çok seviyorum, annem de çok severmiş," dedi camla kaplı duvara bakarak. "Ezel," dedi kısık sesiyle. "Çok güzel davranıyorsun. Kendimi bazen bir çocuk gibi hissediyorum, bazen gerçek bir kadın gibi, merhametin kalbimi ısıtıyor."

Tüm bu karanlığın içinde parıldayan kızıl bir elmastı o ve ben bu elması bırakamıyordum.

"Gel benimle, gidelim buradan. Yemin ederim sana istemediğin kadar merhamet vereceğim," dedim tüm içtenliğimle. Bu lanet yerden onu da alıp gitmem gerekiyordu.

"Yapamam." Haris'i öldürmek istiyordum! Haris içimdeki öfkeyi dışarı çıkarıyordu. Eğer bu meleği iblisin elinden kurtaramıyorsam iblisi öldürmenin bir yolunu bulmalıydım. Onu yok etmeliydim.

"Neden yapamazsın?" dedim alayla. "Seni çok mu güzel seviyor? Seni hiç incitmiyor mu? Yoksa ona âşıksın diye mi?"

İrkildi, cevap vermek istemiyor gibiydi.

"Tuhaf konuşuyorsun." Hasta olduğunu düşündüğüm için, tüm vakalarda olduğu gibi kelimelerimi özenle seçiyordum ama artık onun hasta olmadığını biliyordum. Ayağa kalktı, yanımdan geçti ve büyük camın önünde durdu. Camı yana kaydırdı ve anında içeri soğuk hava doldu. Üzerinde sadece kırmızı saten elbisesiyle duruyordu, ayakları çıplaktı. Kara doğru yürüyordu.

Hızla ayağa kalktım, artık neredeyse koşuyordu. O ormana girerken bende hızla peşinden koştum. Ormanda biraz ilerledikten sonra sonunda ona ulaştım. Kolundan tuttum, buz gibi olmuştu.

"Hasta olacaksın! Ne yapıyorsun?" Ağlıyordu! İçime çektiğim nefes zehir oldu bir an. Üzerimdeki kabanı hızla çıkardım, üzerine giydirdim.

"Ben hastayım zaten!" Gözlerinden yaşlar hızla akıyordu. Her bir damlası canımı yakıyordu. "Ben emindim hasta olmadığıma ama artık emin değilim." Ona gördüğümü söylemek istedim Haris'i, sen hasta değilsin demek istedim ancak yapamazdım. Eğer gerçek olduğuna emin olursa asla bırakmazdı onu. "Onu seviyorum, o beni büyüttü, o benim her şeyim," diyordu bağırarak sanki buna beni değil de kendini inandırmaya çalışıyordu.

Bağırıyordu, acı çekiyordu. Birden durdu, gözlerime baktı. Öyle bir bakıyordu ki, içim titriyordu. "Ama sonra seni görüyorum, koyu mavilerin beni boğuyor. Boğulmak istiyorum." Gözlerime bakıyordu, bakışları yavaşça dudaklarıma kaydı. Biraz daha yakınlaştı bana, nefes nefeseydim ve bu az önce koştuğum için değildi. Karın ortasına yanmam normal miydi? Ben tutuşuyordum.

Minik çıplak ayaklarıyla ayaklarımın üstüne çıktı. Bir eliyle kolumu sıkıyordu, nefesi çenemdeydi. Öptü çenemi. İstemsizce gözlerim kapandı ve birkaç adım geriledim. Sırtım arkamdaki bir ağaca çarparken onunda bedeni bana daha sert yapıştı. Elim belini buldu, kendime biraz daha yasladım. Sıcak nefesi çenemden aşağı kaydı, boynumdaydı. Aynı çenemi öptüğü gibi, yumuşacık dudaklarıyla âdemelmasının üstünü öptü.

"Karmen," dedim zorlukla konuşarak tek nefeste. Başını yavaşça göğsüme yasladı, bunu yapmasına bayılıyordum.

Yavaşça kucağıma aldım onu. Çıplak ayakları kıpkırmızı olmuştu bile. Hiç yadırgamadan bir elini boynuma sardı. Kucağımda dik durmuş, kızıllarını yüzümün her yerinde gezdiriyordu. Onun badem şeklindeki kızıllarına baktım, çok ama çok yakından. Kızıllarında güzel bir parıltı vardı az önceki gözyaşlarına inat.

Yüzüme sanki bir şahesere bakar gibi, hayranlıkla bakıyordu. Bu kalbimi çarpıtıyordu.

"Çok güzelsin," dedi birden. Güldüm, o da güldü.

"En güzel nerem peki?" dedim arsızca. Biraz daha keyfi yerine gelmişti.

"Birini seçmek çok zor." Biraz daha güldüm engel olamayarak kendime. Bu sözleri ondan duymak çok başkaydı.

"Sen daha güzelsin," dedim göz kırparak. Soğuktan kızarmış burnuna birde yanakları eklendi, gözlerini kaçırdı.

Kızılları beni yakıyordu. Bir eliyle, kirli sakallarımı okşuyordu. "Çok sertler." Hem şikâyet ediyor hem de oynuyordu kısa sakallarımla.

"Sakal sert olur tabii. Senin Haris'in köse galiba, o yüzden bilmiyorsun." Gülerek kafasını boynuma gömdü. Hâlbuki Haris her aklıma geldiğinde kasılıyordum istemsizce.

"Onun sakalları çıkmaz, saçları ve tırnakları uzamaz." Dikkatle Karmen'i dinliyordum. Karşımdaki doğaüstü varlık hakkında ne kadar bilgi öğrensem o kadar iyiydi.


Evin önüne geldiğimizde ayaklarım geri geri gidiyordu. Büyük evin en üst katındaki camların birinde, perdenin ardındaki karartıyı seçebiliyordum. Perde yavaşça aralandı. Daha fazla cama bakmadım, eve girdim. Burada yaşamaya nasıl dayandığımı hiç bilmiyordum ancak gidemiyordum.

Karmen'i direkt şöminenin önündeki koltuğa bıraktım. Büyük, sürgülü camı kapattım. Koltuğun kenarında duran battaniyeyi üstüne örttüm. Battaniyeye sarılarak ısınmaya çalıştı. Hapşırdı, kaşlarımı çattım.

"Neden çıplak çıplak koşarsın ki karla kaplı ormana?"

"Çıplak değilim ki," dedi kollarını iki yana açarak.

"Üzerindeki elbise bir parça şey, çıplaksın işte." Ayaklarının ucuna oturdum. Ayakları hâlâ kıpkırmızıydı. Avuçlarım arasına aldım ayaklarını ısıtmaya çalışarak. "Bunu yaptığına inanamıyorum." Hatalı küçük bir çocuk gibi eğdi kafasını. Alt dudağını dişliyordu.

"Kötü hissediyordum, sadece kaçmak istedim." Avuçlarım arasındaki ayaklarını okşuyordum.

"Benden hiçbir zaman kaçma." Ayağa kalktım, ikimize de sıcak kahve yaptım, sonra yine ayaklarına masaj yapmaya devam ettim. Arada onu gıdıklayacak şekilde hareket ettiriyordum elimi ve kıkırdayarak ayağını çekmeye çalışıyordu ama her okşadığımda yüzünde memnuniyet dolu bir ifade oluşuyordu, mayışmıştı.

"Taşınıyorum." Birden kaldırdı kafasını elindeki kahvesinden.

"G-gidiyor musun?"

"Buradan değil. Kendi evimi değiştirdim ama içi boş, alışveriş yapmam gerek."

"Neden taşındın? Yasema beğenmiyor muymuş?" dedi tek kaşı kalkarken. Çok iğneleyici konuşuyordu.

"Bilmem hiç sormadım ona. Onun evi var zaten."

"Birlikte mi taşınıyorsunuz?" dedi hemen ardından.

"Hayır Karmen." Beni sorguya çekiyordu resmen ve bu hoşuma gidiyordu.

"Ayrılsana ondan."

"Neden?" Çoktan ayrılmıştık bile.

"Ona âşık değilsin! Sadece alışkanlık." Sesi öfkeliydi.

"Bu bana birini hatırlattı," dedim hemen ardından. Kaşları çatıldı, kucağımdaki ayağını kendine çekti. Güzel yüzü düşünceliydi. "Karmen, bana Haris'i anlatır mısın?"

"Ne anlatayım ki?"

"Bilmem, sonuçta onunla yıllarını geçirdiğine göre onu iyi tanıyor olman lazım."

"Tanıyorum," dedi kısık sesiyle.

"Tek besin kaynağı kan mı? Uyuyor mu? Normal bir insan gibi mi düşünüyor yoksa daha mı vahşi?"

"Başka şeyler yiyebiliyor ama ihtiyaç duymuyor. Evet, uyuyabiliyor ve biz eskiden hep birlikte uyurduk," dedi tana tane. Sözleriyle derin bir nefes aldım. Devam edecekti ancak edemedi.

Salona giren Haris'le yutkundum. Onu gördüğümü belli etmemeye devam edecektim ama karşımdaki yaratığa karşı ne yapacağımı hiç bilmiyordum. Normal bir insan gibi, yürüdü ve karşımızdaki koltukta oturdu. Onu görür görmez Karmen gerilmişti, bacaklarını kendine doğru çekti. Haris ise şeytani bir şekilde gülümsüyordu.

"Seni kucağına aldı," dedi Haris normal bir insan gibi konuşarak. Siyah gözleri öfkeyle kısılmıştı, ona bakmamaya çalışıyordum. Sanki duymuyor ve görmüyormuşum gibi davranıyordum. "Ve sen de ona izin verdin." Ses tonu hem sakin hem de ürkütücüydü.

Karmen konuşmuyordu, öylece Haris'e bakıyordu. Haris birden güldü, bir gülme en fazla bu kadar şeytani olabilirdi şüphesiz.

"Beni görüyor, beni duyuyor ama sen beni hayal san diye görmemezlikten geliyor." Haris'in sözleriyle Karmen kafasını hızla bana çevirdi. Bakışlarımı şömineye dikmiştim, yüzümü ifadesiz tutmaya çalışıyordum.

"Bir sorun mu var Karmen?" dedim kafamı yavaşça Karmen'e çevirerek. Kızıl gözleri yüzüme bir şeyleri anlamaya çalışır gibi bakıyordu.

"Yok," dedi sadece tekrar Haris'e baktı.

"Bu evden gideceksin doktor bozuntusu. Yoksa seni öldürürüm." Artık doğruca benimle konuşuyordu. Bekle giderim adi yaratık demek istedim ama yuttum dilimin ucuna gelen kelimeleri.

"Yolu temizleyeceğim, sonra şehre gitmem gerek. Benimle gelir misin?" dedim Karmen'e. Karmen hâlâ Haris'e bakıyordu ürkekçe. İnsan âşık olduğundan korkmazdı ki! Karmen ona âşık değildi işte.

"Onu götüremezsin," dedi Haris yine aramıza girerek. Karmen bacaklarını biraz daha kendisine çekti. Haris gelmeden önce güleç ve konuşkandı. Haris onu öldürüyordu, içindeki iyiliği ve yaşam sevincini katlediyordu.

"G-gelemem," dedi Karmen cılız sesiyle.

"Neden?"

"Çünkü ben öyle istiyorum," dedi yine Haris, direkt yüzüme bakarak konuşuyordu. Kartlarını fazlasıyla açık oynuyordu. Aslında Karmen'e gerçek olduğunu kanıtlamak istiyordu. Haris istese beni şimdiye kadar defalarca kez öldürmüştü, gerçi istemişti de ama ona engel olan şey Karmen'di. Belki de Karmen'e düşündüğüm daha fazla takıktı, belki de çok daha başka şeyler vardı. Emin olamıyordum.

"Haris'i bırakamam," dedi Karmen dürüstçe.

"Neden? Kansızlıktan ölür mü? O bu eve hapis diye sende hayatının baharında kendini buraya mı kilitleyeceksin?" Sözlerimin onu öfkelendirdiğini görüyordum.

Karmen, huzursuzdu. Derin derin nefes alıyor, gözlerini sürekli kaçırıyordu. Eli ensesine gitti ve sertçe kaşıdı. Tırnaklarının arasına giren kanı umursamadı bile.

"T-tamam sen yolu aç, ben hazırlanıyorum." Bu Haris'e bir meydan okumaydı sanırım. Daha önce onu defalarca zor duruma sokmuştum, Haris gitmesini istemiyordu bense onu zorla çıkarıyordum ama fatura hep Karmen'e kesilmişti. Haris sessizdi, içimden bir ses bunun fırtına öncesi sessizlik olduğunu söylüyordu.

Haris gözlerini kısmış bizi izliyordu. Yavaş hareketlerle ayağa kalktı ve yanımızdan geçerken Karmen'e kısa bir bakış attı. Karmen ne yapacağını şaşırmış gibiydi, Haris salondan çıkarken Karmen de peşinden kalktı.

"Nereye gidiyorsun?" dedim aslında onun peşinden gittiğini bilirken.

"H-hazırlanmaya." Yalan söylemeyi hiç beceremiyordu. Onun peşinden gitmesini istemiyordum ama gitti ve yine durduramadım onu. Kabanımı geri giyindim, dışarı çıktım. Yolu açıp Karmen'i buradan götürecektim. Arka bahçeden büyük küreği aldım ve arabanın teker tarafındaki karları kazımaya başladım. Bir gözüm evdeydi, eğer bir ses duyarsam koşacaktım.

Kısa sürede işimi bitirdim. Artık çıkabilirdik. Eve girdim, soğuktan fazlasıyla üşümüş ellerim kızarmıştı. Üst kata hızlı adımlarla çıktım. Karmen'in kapısını çaldım, ses yoktu. Korku vücudumu hızla sararken kapıyı açmaya çalıştım ancak kilitliydi.

"Karmen!" Artık bağırıyordum ancak bir cevap yoktu. Kapıya tekme atmak için hazırlanmıştım ki Karmen kapısını açtı. Kızıl gözleri yine hüzün kaplıydı, üzerine kalın kıyafetlerini giyinmişti. Ancak yolunda olmayan bir şeyler vardı, bunu hissediyordum. Karmen'in omzunun üstünden odaya baktım. Haris oradaydı, ürkünç yüzüyle bana bakıyordu. Elini kaldırdı ve dudağının kenarındaki kanı sildi, ardından parmağını emdi. O Karmen'in kanıydı, adi yaratık!

"İyi misin?" dedim elim hemen bileğine giderken. Kazağının kolunu sıyırdım, bir şey yoktu. Demek ki ensesini yaralamıştı yine. Dişlerimi sıktım, Karmen'in canını acıtıyordu bu iğrenç mahlukat.

"İyiyim, gidebiliriz." Rengi soluktu, sürekli olarak kan kaybettiği için sağlıklı değildi. Bu iğrenç yaratığın üstüne saldırmak istiyordum. Bir şey yapamıyordum ve bu beni deli ediyordu.

Karmen'le birlikte aşağı indik. Salonda bıraktığım telefonu almak için salona girdim, peşimden Karmen de gelmişti. Telefonumu cebime koyup Karmen'e döndüm.

"Çok soluksun, iyi olduğuna emin misin? Hastaneye gidelim mi?" Kafasını iki yana salladı.

"Sadece gidelim," dedi yutkunarak. Tam elini tutacaktım ki birden gündüz gece oldu. Dışarıdaki aydınlık birden yok oldu, karanlık doğdu. Gözlerimi kırpıştırdım anın gerçekliğini sorgularcasına ama inanıyordum. Artık yaşadığım her çılgınlığa inanıyordum. Salonu sadece, yanan şöminenin ateşi ve dışarıdaki karın beyazı aydınlatıyordu. Karmen'i kolundan tuttum, kendime çektim yavaşça. Bedeni korkuyla titriyordu. Haris'in daha nelerini görmüştü de ondan bu derece korkuyordu?

Yanan şömine kendiliğinden biraz daha harlandı, gıcırdayan ahşap parkelerin sesi salonu inletiyordu. Haris, geliyordu. Karanlıktan bir çift parlak göz yürüyordu bize doğru. Karmen'i arkama çektim içgüdüsel olarak.

"Sana izin vermedim Karmen ve sen gidiyorsun." Bu Haris'in sesi değil gibiydi, bugün duyduğum sesine hiç de benzemiyordu. Çok daha kalın, çok daha karanlık, çok daha korkunç ve yankılı bir sesti.

"Senden izin almıyorum Haris. Bizi rahat bırak!" Birden gece yine gündüz oldu. Haris'in gözleri kara rengine geri döndü.

"Siz, öyle mi?" Güldü Haris, duyduğum en iğrenç gülüş olabilirdi. "Siz diye bir şey yok Karmen." Bakışlarını bana çevirdi. "Bence çok bile yaşadı, onu öldürmenin vakti geldi." Haris bana doğru yürüyordu, dik duruyordum. Korkuyordum ama nereden geldiğini bilmediğim bir güçle diktim. Karmen birden önüme geçti, Haris'i sertçe itti.

"Dokunma ona! Kes artık değer verdiğim her şeyi yok etmeyi. Ben insanım, senin gibi bir canavar değilim." Haris'in gözleri biraz daha kısıldı. Birden bacaklarıma bir şey dolanmaya başladı, simsiyah iki yılan. Aynı geçenki gibi bacaklarıma sarılıyorlardı. Dışarıda çığlık atan kargaların sesleri yankılanıyordu.

"Beni artık bir canavar olarak mı görüyorsun?" Gülüyordu Haris, çok hastalıklı bir şekilde. "Hayatımdaki tek varlık, beni canavar olarak görüyor! Öyle mi? Çok haklısın, ben bir canavarım ve öyle davranacağım." Yılanlar biraz daha yukarı çıktı. Bağıramıyordum, engel olamıyordum. Lanet olsun çaresiz hissediyordum. Karmen bana baktı kısa bir an ve gözleri irileşti.

"Bunu yapamazsın! Öyle demek istemedim Haris, lütfen kes şunu. Seni seviyorum, bunu biliyorsun. Senden başka kimseyi sevemeyeceğimi biliyorsun, sen benim her şeyimsin!" Yutkundum. Karmen'in sözleri bacağıma sarılmış yılanlardan daha çok canımı yakıyordu.

"Hayır, artık bilmiyorum."

"Sırf kıskandığın için onu öldüremezsin Haris, lütfen durdur bunu. Eğer senden korkmamı istemiyorsan kes şu oyunlarını Haris! Değişiyorsun ve ben bu karanlık Haris'ten korkuyorum."

"Beni karanlığımla da kabul etmiştin sen!" Yılanlar biraz daha yukarı çıktı. Biri tamamen bacaklarıma dolanmışken diğeriyse üst bedenime doğru yol alıyordu. Kaygan vücutları tenimin üstündeki kumaşta kayıyordu. Yılanlardan biri artık omuzlarıma dolanmıştı. Nefes nefeseydim.

"Evet ama karanlığınla hiç tam anlamıyla tanışmamıştım. Karanlık kısmının elinde olmadığını bir anda vücudunu ele geçirdiğini söylüyorsun ama şu an kendindesin ve bunları bilinçli yapıyorsun. Sırf kıskandığın için! Anlasana, benim senden başka yolum yok." Vücudum hissizleşiyordu, yılanları bile hissedemiyordum.

Haris'in bakışları yumuşadı. Karmen'e yakınlaştı, hareket etmeye çalıştım ancak vücuduma sarılı yılanlar bunu engelliyordu. Tam bağıracaktım ki omzuma sarılı yılan biraz daha kıvrıldı ağzımın üzerini sardı. Midem bulanıyordu, çaresizlik canımı yakıyordu.

Haris eğildi, benim dokunmak için tutuştuğum dudakları sertçe öptü. Karmen'in sırtı bana dönüktü, bu görüntüye dayanamıyordum. Bağıramıyordum, hareket edemiyordum, çıldıracak gibi hissediyordum.

Sonra birden her şey yok oldu. Yılanlar ve Haris. Sanki hiç var olmamış gibi yok oldular. Karmen hiç arkasını dönmedi, yüzüme bakmadı. Vücudunun titrediğini görüyordum ancak ilk defa yanına gidip onu sakinleştiremedim. Çünkü ben de kötü bir vaziyetteydim. Nefes bile alamıyordum. Karmen salondan çıktığında bir süre hareket edemedim.

Bir yolunu bulmam gerekiyordu. Salondan çıktım, bu evde durmaya daha fazla dayanamıyordum. Midem bulanıyordu, evden çıktım. Birkaç adım ilerlemiştim ki dayanamayarak kustum beyaz karın üstüne.

Arabama yakınlaştım, buradan uzaklaşmak istiyordum. Birkaç adım attım ki birden durdum. Kar yağması durmuştu ancak büyük bir çaba sarf ederek açtığım yol yok olmuştu. Kar intizamlı bir şekilde yerinde duruyordu.

Öfkeyle arabaya bir tekme attım. Yürüyordum karın içinde ancak nereye gittiğimi bilmiyordum. Kar bile üşümeme neden olmuyordu, önümü bile görmüyor gibiydim. Gözlerim önünde dokunmaya kıyamadığım varlığa zarar veriyor, hırpalıyordu ve öpüyordu. Bense hiçbir şey yapamıyordum. İçimdeki öfke, zapt edilmeyecek bir boyuttaydı.

Koştum, soğuk hava ciğerlerimi yakarken koştum ancak yine dinmedi alevim. O anları zihnimde oynattım yine. Engel olamadığım bir haykırış çıktı boğazlarımdan. Karşımdaki yüzyıllık ağaca sert bir yumruk attım öfkemi çıkarmak istercesine, sonra bir tane daha ve bir tane daha.

Parmak boğumlarım kanıyordu ama acıyı bile hissedemiyordum. Nefes nefese alnımı ağaca yasladım, öfkemi hiç suçu olmayan bir canlıdan çıkarıyordum. Az önce yumrukladığım ağacı okşadım.

"Özür dilerim."

O lanet kaleye yine giriyordum. Yorgunlukla üst kata çıktım, odama girecektim ki Karmen'in sesini duydum. Acıyla inleyen sesini. Her şeyi unutarak odasına koştum.

Karmen, yatağında acıyla inliyordu. Hızla yanına yakınlaştım. Vücudunda bir hasar olup olmadığına göz gezdirdim, görünürde bir şey yoktu. Rengi soluktu, dudakları biraz daha kızıllaşmıştı. Elimi yüzüne koydum, ateşi vardı. Hemen ateşininin düşürülmesi gerekiyordu, havale bile geçirebilirdi.

Kucağıma aldım hızla, küvetine soktum. Ilık suyu açtım, acıyla ağlıyordu.

"Çok soğuk!" diye inliyordu. Yakarışları içimi yaksa da durmadım. Onun iyi olmasıydı önemli olan. Bir süre duşun altında tuttum. Ardından havluya sarıp yine yatağına götürdüm. Yatağının üstüne hızla yeni kıyafetler bıraktım.

"Ben sana bir şeyler hazırlayacağım. Kendi başına giyinebilir misin?" Konuşmadı, kafasını olumluca sallamakla yetindi. Aşağı indim, ateş düşürücü bir ilaç buldum ve ona iyi gelecek bir bitki çayı yaptım.

Yukarı geri çıktığımda, yine battaniyeyi boynuna kadar çekmişti. Hızla attım üzerindeki battaniyeyi, itirazla inledi.

"Lütfen, üşüyorum." Sesi çatallıydı. Yataktan doğrulttum, önce hapı içirdim ardından bitki çayını.

Bir süre sessizce durduk öylece, ateşinin düşmesini bekliyordum. İlk gördüğüm hâline göre çok daha iyiydi şimdi. Duş, ilaç ve çay ateşinin düşmesini sağlamıştı.

"Ezel," dedi kuru bir sesle. "Bugün olan-"

"Bugün ne oldu ki?" dedim sanki hiçbir şey olmamış gibi. Hâlbuki bugün hayatım boyunca hiç unutamayacağım bir gün yaşamıştım. Hatırladıkça ürperdiğim bir an.

"Haris, yılanlar, gece..." Yine kestim sözünü.

"Ne yılanı ne gecesi Karmen?" Özür dilerim Karmen. İrkildi, badem gözleri irileşti.

"Sanırım hastalığın yine nüksetti. İlaçlarını alıyor musun?" İlaçlarını almıyordu ancak bugünden sonra alacaktı. Çünkü artık hasta olduğunu düşünüyordu. Gözlerindeki o yıkılmışlığı görebiliyordum. O ilaçlar, onu mahvederdi. Çok ağır ilaçlardı, elini bile oynatamazdı tüm gün. İlaçları vitaminlerle değiştirmiştim bile.

Haris'in onu öpüşünü unutamıyordum. Karmen'in söylediği sözleri, sanırım hiç unutamayacaktım.

"Yasema'nın yanına gidecektim ama yollar kapanmıştı. Gidemedim." Bacaklarını kendine çekti, gözlerini kırpıştırdı. Anlamıyormuş gibiydi, onun güzel zihnini bu karmaşaya soktuğum için kendimden nefret ediyordum.

"Hayır, beni şehre götürecektin. Yeni evine alışveriş yapmamız için." Yalandan kaşlarımı çattım.

"Sonra sen kötü hissettiğini söyledin, odana çıktın. Ben de Yasema'yla alışveriş yapmaya karar verdim." Kızıl gözlerine hüzün yağdı. "Ama çıkamadım işte." Elini boynuna götürdü nefes alamıyormuş gibi.

Kollarını bedenine sardı. Dolgun alt dudağı titriyordu. Yaşadıklarının hayal olduğunu düşünmek ağır geliyordu ama Karmen'i o yaratıktan kurtaracak başka bir yol bilmiyordum. Gerçi Karmen kurtulmak istemiyor gibiydi, ona aşkını itiraf ediyor ve öpüşüyordu. Hatta daha fazlasını bile yapıyordu belki de. Öfkeliydim, saçma sapan davranıyordum. Zaten Karmen'den sonra saçma sapan bir adam olmuştum.

Ayağa kalktım. "Ben odamdayım, eğer rahatsızlanırsan seslenmen yeter." Gözleri buğulanmıştı.

"Y-yanımda kalsan?"

"Hayır, ateşin var zaten. Sıcaklığım rahatsız eder, üstünü de örtme lütfen."

"Örteceğim!" dedi bir çocuk gibi. "Neden kalmıyorsun? Sevgilin kızar diye mi?" Hayır, sadece az önce bir yaratığa aşkını ilan ettikten ve onunla öpüştükten sonra bunu yapabileceğimi zannetmiyordum.

"Evet, sevgilim varken seninle uyumam hiç hoş bir şey olmaz," dedim acımasızca, acı çektiğini gördüğüm hâlde. Neden acı çekiyordu ki? O yaratığa aşıktı zaten, neden beni umursuyordu?

"Daha önce uyudun ama?" dedi kırgınlıkla. Ağlamak üzereydi, gözlerimi güzel yüzünden kaçırdım. Yüzüne baktığımda dayanamıyordum, kollarım arasına almak istiyordum ama olmazdı.

"İyi geceler Karmen." Daha fazla konuşmasına müsaade etmeden çıktım odasından. Yorgunlukla odama girdim. Camın karşısına oturdum, bir sigara yaktım. Duş almam gerekiyordu ancak bunu dahi yapamayacak kadar bitik hissediyordum.

Ona aşkını ilan etmişti, senden başka yolum yok demişti ve öpüşmüşlerdi. Sigara olmayan elimi ne zamandan beri yumruk yapmıştım bilmiyordum. Yara bere içindeki ellerime baktım, acısını hissetmemem normal miydi? Şu an acıyı çok farklı yerlerde hissediyordum: Zihnimde ve kalbimde.

Haris'i yok edecektim, bunu ne pahasına olursa olsun yapacaktım.


Karakter, Lana Del Rey'in 2012'de çıkan, "Born to Die: The Paradise Edition" albümündeki Carmen isimli şarkısını söylemektedir.

Dürüst olmak gerekirse onun bu kadar büyüleyici olması korkutucu.

Herkesi kandırıyor, onlara eğlendiğini söylüyor.

"Benim gibi olmak istemezsin, gördüğüm şeyleri görmek istemezsin, ben ölüyorum, ben ölüyorum," diyor.

Erkekler, kızlar, hepsi Carmen'den hoşlanıyor.

Carmen'in gülüşü Tanrı'yı anımsatıyor

O, eşsiz bir zekâya sahip.

O hâlâ parlıyor. Yıldırım gibi.

Bebeğim, bir yere gidecek gibi giyinmişsin.

Bu, tanıdığın kızın hikâyesinden küçük bir kesit.

O kız, yabancıların iyiliğine güvenir.

Kiraz dudaklarınla çekici bir şekilde gülümse, üzerine kırmızı elbiseni giy, rujunu sür, şarkını söyle.

Ve işte şimdi yeniden doğdun.

Continue Reading

You'll Also Like

12K 960 10
facts ¡Semekook¡
307K 13.1K 53
İronisine yazılmış bir gerçek ailem+mafya kitabıdır düzenlenmeye alınmış olmasına rağmen saçma kısımları vardır 'Kraliçe Elsa' isimli ilk ve tek kurg...
50.8K 3K 24
Levent ve kedi sandığı ama kedi olmayan kedisi Çakır'ın hikayesi 🌈
18.4K 2.9K 45
Eski Veliaht Guan'ın kızı olan Lidena, babasını öldürmüş olan amcası Zeord tarafından sürgünden çağırılır. Ancak İmparator Zeord'un oğlu veliaht Gabl...