𝐂 𝐇 𝐀 𝐏 𝐓 𝐄 𝐑 𝐄 𝐈 𝐆 𝐇 𝐓
嘴唇之間起火 — 𝐅𝐄𝐔 𝐄𝐍𝐓𝐑𝐄 𝐋𝐄𝐒 𝐋È𝐕𝐑𝐄𝐒
"Bu kaçıncısı artık?"
Sıkılmış bir ses tonuyla dediğim şey ile aniden irkilmiş, gözleriyle bir süre etrafa bakınsa da sonunda beni bulabilmişti. Şaşırmış yüz ifadesi ile gözlerimin içine bakarken gülmüş ve tatlı bir şekilde ona el sallamıştım.
"Sen ne zamandır oradasın?" Elindeki sigarayı yere atıp üzerini ezdiğini izlemiştim o bana bu soruyu yöneltirken. Daha yarısına kadar bile içmemişti. Şaşkın yüz ifadesi ile hâlâ benden bir cevap beklerken, merdivenleri sakince inmiş ve yanına geldiğimde sırıtarak karşısında durmuştum.
"Ölü müsün sen, kook? Sen geldiğinden beri buradayım ve beni bir kere bile fark etmedin." Gözlerimi devirmemin ardından aniden elimi ceketinin cebine sokmuş, içerisinden sigara paketini aldığımda gözünün önünde tutmuştum. Yapmacık bir kızgınlıkla ona bakarken, anlam veremesem de gülümsemeye başlamıştı. "Bilmem fark ettin mi ama bunlardan dört tane içtin, sesimi çıkartmasam beşinciyi de içecektin. Hemde arkası arkaya, hepsini."
Elimden paketini geri alarak cebine sıkıştırdığında, merdivenlerin demirine yaslanmış ve bana bir süre bakmasının ardından o da dudaklarını aralamıştı. "Niye beni izliyorsun öyle? Sapık mısın?" Dudaklarının üzerindeki hafif sırıtış ile aniden yüzünü bana yaklaştırmış, sözüne devam etmişti. "Yoksa aşık mı?"
Sanırım bu hareketinden utanacağımı, şaşıracağımı ya da kızaracağımı düşünmüştü. Hayır, ben utanmazdım. Hatta aksine arsızdım. Ben de dudaklarımın üzerine imalı bir sırıtış kondurduğumda, ellerimi gömleğinin yakalarına götürerek onları düzeltmiş ve o sırada dudaklarına bakarak konuşmuştum.
"Bilmem, cevabı kendin bulmaya ne dersin?"
Bu hareketimi beklemediğinden, bu durumda şaşıran tek o olmuştu. Şaşkın gözleriyle yüzümü incelerken, ben yüzümdeki sırıtışı silmeden yakalarını bırakmış ve ardından hiçbir şey olmamış gibi tatlı bir gülümsemeyle ellerimi arkada birleştirmiştim.
"Senin de dersin bittiyse, beni eve götürmeye ne dersin?" Tatlı bir şekilde sorduğum sorunun ardından gözlerinin içine bakıyor ve cevabımı bekliyordum. Bir şey demesini beklerken o sadece omuzlarını silkip önden yürümeye başlamış ve bana eliyle gelmemi işaret etmişti. Sırıtarak arkasından hızlıca gittiğimde, koluna girmiş ve öyle birlikte okulun otoparkına yürümüştük. "Ya da eve gitmeden önce takılabiliriz, hm"
"Bana uyar."
Okul yaklaşık 1-2 hafta önce başlamıştı ve ilk günden bugüne kadar jungkook ile yakınlaştık diyebilirim. Ya da sadece ben yakınlaştım. Pek konuşmuyorduk, yalnız kalıp bir şeyler yapmıyor ya da okulda beraber takılmıyorduk. Başta şakasına onunla kısa bir şekilde flörtleşiyor, göz kırpıyor, öpücük atıyor ya da yanımdan geçtiğinde onunla kısa bir konuşma sürdürüyordum. Başlarda bu cidden şakaydı ve kendisi de bana karşılık vermeden sadece sırıtıyordu bu yaptıklarıma. Fakat sonradan aynılarını kendisi de yapmaya başladığında, ona kendimi daha da yakın hissederek yakınlaşmaya cesaret etmiştim. Artık okulda daha fazla konuşuyor ve takılıyorduk, bu hâlâ nadir olsa da.
Taehyung'dan telefon numarasını bile almıştım fakat oradan işler pek yürümüyordu çünkü kendisi tam anlamıyla bir odundu. Gerçekte soğuktu fakat telefonda adeta bir buz küpü.
Ben bunları düşünürken çoktan jungkook'un arabasına gelmiştik. Ben yan koltuğa geçerken o da şoför koltuğuna yerleşerek arabasını çalıştırdı ve bana kısa bir bakış atarak sorusunu yöneltti. "Ne yapmak istersin?"
Bir süre düşünmemden sonra aklıma gelen şey ile ben de ona bakmış ve cevabımı vermiştim. "Bana araba sürmeyi öğretsene."
Bu dediğime biraz şaşırmış olsa da başını sallayarak kabul etmiş, arabasını park ettiği bölgeden çıkartarak kendi bildiği bir yere sürmeye başlamıştı.
—
Beni bizim de geçen sefer geldiğimiz bu uzun, genelde yarışların yapıldığı yola getirmişti. Gündüz olduğundan burası resmen bomboştu. Gece olduğunda ise tamamen farklı bir yere dönüşmesi şaşırtıcıydı.
"Hadi in, yer değiştirelim."
Başımı sallayarak kemerimi çözüp arabadan indiğimde, etrafında dolaşarak şoför koltuğunun tarafına gelmiştim. Jungkook da çoktan çıkmış ve oturmamı beklemişti. Ona sırıttıktan sonra koltuğa oturarak bana dediklerini dikkatlice dinlemeye başlamıştım.
"İlk önce koltuğu kendine göre, yani rahat edebileceğin bir şekilde ayarla." Söylediklerinin ardından bir süre koltuğun kenarlarında düğmeleri aramış, bulduğumda ise koltuğu düzeltmeye başlamıştım. Jungkook bana göre bayağı büyüktü, bacakları da uzundu. Bu nedenden dolayı bayağı uğraşmamın ardından sonunda başarmıştım.
"Tamam, bu şekilde rahatım."
Kısa süre içerisinde yanıma oturduğunda, bana sakince ne yapmam gerektiğini söylüyordu. İlk başta düğmeye basarak arabayı çalıştırdığımda, heyecanlandığım için derin bir nefes vermiş ve sonradan bana parmakları ile gösterdiği yerlere bakmıştım. Arabasının otomatik olduğundan kolay olacağını söylemişti. Bana dediklerini yaparken, hafifçe gaza basmam ile arabaya ilerlemeye başladığında heyecanlanarak kıkırdamıştım. Direksiyonu sıkıca tutarken, bana dediği şey ile dikkat kesilmiştim.
"Arabayı hızlandırabilirsin, önünde yol uzun ve bomboş. Sadece direksiyonu düz tut, bir yerlere çarpma." Bu dediğine karşı gülmüş ve söylediğini yaparak gaza 'birazcık' bastığımda, arabasının spor olmasından dolayı aniden hızlanmıştı. Ben panikleyerek nasıl yavaşlatacağımı sorup dururken her şeyi karıştırarak frene basacakken daha çok gaza basıyordum. Jungkook, bu hâlime gülerken hiçte korkmuyor ve aksine bu hızın tadını çıkartıyordu.
"Ya aptal!" Sonunda ayağımı gazdan çekip frene bastığımda, ikimizde arabanın içerisinde sertçe sarsalanmıştık. Nefes nefese ona bakarken kaşlarımı çatıp dudaklarımı aralamıştım. "Hoşuna gitti galiba?"
"Evet."
Gözlerimi devirmemin ardından arabayı söndürmeden bana dediklerini hatırlamış ve hepsini yeniden uygulayarak hafifçe gaza basmıştım. Gözlerinin yolda değil, benim üzerimde olduğunu fark etsem bile ben yoluma dikkat vererek arabayı sürüyordum.
Böyle bir süre giderken artık deminki kadar rahatsız değildim ve rahatça sürebiliyordum, arada şakalaşıp gülüşmüş ve radyoyu açarak biraz eğlenmiştik. Böylece zaman geçerken hava kararmaya başlamıştı bile.
"Sanırım bu kadar sürmek yeter." Demiştim arabayı söndürdükten sonra. Jungkook da başını sallayarak beni onayladığında, yerinden inerek benim tarafıma yaklaşırken kemerimi çözmeye çalışmıştım. Fakat olmamıştı. Kaşlarımı çatarak kemeri çıkartmaya çalışıyordum. Jungkook çoktan yanıma gelip kapımı açmış ve bana garip bir şekilde bakmaya başlamıştı.
"Kemerim çözülmüyor."
Bedenini biraz içeriye sokarak bana yaklaştığında, ellerini kemerin bağlı olduğu o küçük 'şeye' götürmüştü. O da kısa bir süre denedikten sonra sonunda açılmıştı. Sırıtarak geri çekildiğinde, yüzüme fazlasıyla yakındı.
"Bak, açılıyormuş demek. Sen fazla güçsüzsün." Ona cevap vermesem bile o da geri çekilmemiş ve rahat bir şekilde konuşmaya devam etmişti. "Ama şaka bir yana sanırım onu yaptırmalıyım."
Gözleriyle kemeri işaret etmesinin ardından yeniden benimle buluşturduğunda, gözlerim deminden beri dudaklarından ayrılmak bilmiyordu. Bunu fark etmiş olacaktı ki susmuş ve öylece durmaya devam ettiğinde, elimi ensesine götürerek onu sertçe kendime çekmiştim. Dudaklarımı onunkilerle buluşturduğumda, bir süre ikimiz de hareketsiz kalmıştık. Ardından ilk adımı atan oydu. Alt dudağımı kavrayarak yavaşça emmeye başladığında, dudaklarımdaki sırıtış ile beraber ona karşılık vermeye devam ediyordum. Eli yanağıma giderek hafifçe okşarken öpüşümüzü gittikçe derinleştiriyordu. Dilimi dudağına sürttüğümde, o da benim dudağımı hafifçe dişlemiş ve sırıtmaya başlamıştı.
Aniden kulaklarımıza dolan korna sesi ile şok olmuş yüz ifadelerimizle birbirimizden ayrılmış, jungkook kafasını arabanın tavanına çarparken ben de gözlerimi karşımızdaki arabaya ve içindeki iki kişiye dikmiştim. Bu jaehyun ve yutaydı.
"Kendinize oda bulun, sokakta sevişmek yasal değildir dostum!"
——
İşleri biraz hızlandırdım mään. Şu bahsettiğim 1-2 hafta içerisinde kısaca azıcık ucundan flört oldular ve sonunda bugün işler kızışmaya başladı hrr. Bundan sonra sizi neler bekliyor neler be btw yine geç attığım için üzgünüm, uygulamanın varlığını unutmuşum :d