-3 ay önce -
Hayat çoğu zaman sandığımızın aksine bize mutlu anlar yaşatmaz.Öyle olmasını dileriz belki de. Bu yalana kendimizi inandırırız. Bu yüzdendir her sabah yeni umut dolu beklentilerle uyanmamız. Ama ben bu beklentileri aşalı çok uzun zaman olmuştu. Hayatın toz pembe olmadığını çok uzun zaman önce anlamıştım. Beklentilerin yalnızca üzdüğü bir gerçekti.Artık umursamıyordum. Yatağımdan isteksizce uyanırken soğuğun içime işlediğini farkettim. Üzerime üstüme büyük gelen bir kazak geçirdikten sonra yüzümü yıkamak için alt kata banyoya indim. Aynadaki yansımam hayatın gerçekleriyle çok küçük yaşta baş etmek zorunda kalan bir kıza aiti. Artık büyüdüğüme ve güçlü bir kız olduğuma kendimi inandırdıktan sonra alt kata yeşil çam ağaçlarıyla kaplı bahçemize doğru ilerledim.Her zamanki gibi kahvaltı masamızda bir kuş sütü eksikti.Masa baştan uca doğru çeşit çeşit kahvaltılıkla doluyken bu kadar çok yiyeceğin sonunda çöpe atılcağını düşünerek iç geçirdim.Masanın başında üvey babam aceleyle koyu kahvesini yudumluyordu.Annem ise yanımızda çalışan hizmetçilere bağırıp neden çayının soğuk olduğunu haykırıyordu. Masaya oturduğumda ne annem ne de üvey babam yüzüme bakmıştı.Bu durumu takmadan önüme konulan omletimi yemeye başladım. Hiç bir zaman aile ilişkilerim iyi olmamıştı.Aileme çok bağlı yaşayabilen biri asla olamamıştım. Denemediğimden değil sadece yapamıyordum. İnsan bi süre sonra sıkılıp bu konulardan vaz geçiyordu. Babamı hiç tanıma fırsatım olmadı. Aslında arkasından hala "baba" diye düşünmem bile içler acısı bir haldi. Kim kızına bir hayat bahşedip sonra da ortadan siktir olup gidebilirdi.Bu konu aklıma geldikçe kalbimin binlerce kırık parçaya ayrıldığını hissediyordum.Bir ömür boyu beraber yaşadığım binlerce kırık parça. Çevremde bu kırık parçaları bir araya getirebilecek tek bir kişi bile yokken bu yükü taşımak gerçekten de çok zordu. Annem huzursuzca nefes alıp verirken keskin gözleriyle bana baktığını farkettim. "Bir sorun mu var ." diye mırıldandım." Geçen okuluna şöyle bi uğrıyım dedim. Ders notların berbat. İki haftaya karneni alıcaksın içler acısı bi haldesin." Sanki hiçbir şey olmamış gibi yemeğimi sakince yerken annem sinirden köpürüyordu."Sırf babanın parasının seni kurtarıcağını düşünüyosan yanılıyosun.Senin için yaptığımız onca şeyden sonra nasıl bu kadar yüzsüz olabilirsin." Anneme ateş püsküren gözlerle baktım.Elimle masanın başındaki üvey babamı göstererek "O herif benim babam değil." diye haykırdım. Bu sözlerim üzerine masanın başında oturan ve pis pis gülümseyen delici gözleriyle her bir hareketimi izleyen Demir holdinglerin başı Necat Demir "Ne komik bir mizah anlayışı soyadımı taşıyor olmasaydın az kalsın inanıyordum Rana'cığım."dedi. Gülümsemesinin altında yatan tehditkar gözlere aldırmadan masadan hışımla kalktım ve hızlı adımlarla üst kata odama çıktım.Bu evden nefret ediyordum.Her bir köşesi bana kabusu andırıyordu.
Annem bana hamile kaldığında evli değimiş.Babam olucak o adam annemin hamile olduğunu öğrendiğinde kürtajla aldırmasını söylemiş.Ama annem beni doğurmak istiyormuş.Bunun üzerine babam tabanları yağlamış.Annem bir daha onu görmemiş.Genelde bana ondan bahsetmez.Ama bahsetmeye başladığında gözlerinden okuduğum hüzün bir aralar onu gerçekten sevdiği gerçeğini gözler önüne serer .Annem bana hamileyken üvey babamla tanışmış.Ardından evlenmişler sorgu sualsiz.Bu durum bana her zaman için garip gelmiştir.Kim gayrimeşru bir çocuğu karnında taşıyan sıradan bir kadınla evlenir ki?
Tüm bu düşüncelerimin arasından sıyrılmaya çalışırken beni gülümüsetebilecek tek düşünce sarsılmama neden oldu.Annem ve üvey babam akşam burda olmuycaklardı. İkisi birlikte çok sık seyehat ederlerdi ve genelde evde tek başıma kalırdım. Tüm bu düşünceler mutlu olmam için yeterli bir sebepti.
İşte ben buydum ailesini sevmeyen, okulda sürekli bela yaratan , hayatı belli kurallara göre değil de kendi kafasına göre yaşayan dengesizin teki.
Genelde insanlar sinir bozucu olduğum için benden uzak dururlardı.Sanırım fazla kötü bir imaja sahiptim.
Bunların hiçbiri umrumda bile değilken düşünmek komik gelmişti.
Gözlerimi dışarıdaki ağaçlık manzaraya dikerek mal mal sırıtmaya başladım. Mizah anlayışım bile sorunluydu.
Aşağıya baktığımda annemin ve üvey babamın arabalarına bindiklerini gördüm.Evet gidiyorlardı.Yine , yine ve yine ...
Yalnız kalmaya alışmıştım artık. Eskiden bu gerçekliğe ne kadar üzülüyor olsam da zaman geçtikçe keyif almaya başlamıştım.Tamam kolay değildi.Hiçbir zaman gerçek bir babaya sahip olamamıştım .Aradığım sevgiyi hiçbir zaman elde edememiştim.Kime güvensem sırtımdan bıçaklanmıştım. Dışarıdan ne kadar güçlü ve kendinden emin gözüküyor olsam da kalbim o kadar kırılgandı ki.Her şeye rağmen bedenim sevgiyi arzularken bu isteğimi elde edememek içler acısı bir haldi .
Üst kattaki odamdan aşağı inerek bahçeye vardığımda evimizdeki çalışanların bahçeye dizilip çene çaldığını gördüm.Yanlarına vardığımda kendilerine çeki düzen verdiler ve bana bakmaya başladılar.
"Buyrun hanımım bir şey mi istemiştiniz? "diye mırıldandı. Onu dikkatle süzdükten sonra "Bingül abla bugün evde yapıcak herhangi bir işiniz yok gidebilirsiniz ."dediğimde sevinmiş gözüküyorlardı.Gülümseyerek "Peki siz nasıl isterseniz."diyerek evden ayrıldılar.
Derin bir nefes aldım ve özgürlüğümün tadını hissedebilmek için gülümsemeye başladım.Yalnız kalmayı cidden seviyordum. Çünkü hayat bana zorla da olsa bunu öğretmişti . İstediğimden olmasa da yalnızlık huzurla dolabilmem için yeterli bir sebepti .
Yalnız kalmak benim tercihimdi oysaki arkadaşlarım beni her gün yeni yerlere davet ederken ben evde kalıp müzik dinlemeyi tercih ediyordum.
Kimseden bir şey beklememeyi öğrenmiştim , kimseye bağlanmamayı. Sonunda üzülüceğimi bile bile körü körüne birine bağlanmak aptallıktı.
Beklentilerin üzdüğü gerçeğini bilerek şimdiden önlememi almış olmam doğru bir karardı. Yani umarım .Belki de yalnızca kendimi kandırıyordum ...
Mutfağa doğru ilerlerken köpeğim Karamel sevgi dolu gözleriyle yanıma doğru ilerledi.Hayatta sevdiğim 4 şeyden ilki küçük golden yavrusu bu tatlı köpekti.Sanırım ailemden hiçbir zaman göremediğim sevgiyi köpeğimden fazlasıyla görüyordum. Ve mutlu olmam belki de her sabah doğan güneşe gülümseyebilmemin tek sebebi altın rengine sahip bu tatlı köpekten başkası değildi.Ellerimi tüylerine doğru daldırdığımda içimin huzurla dolduğunu hissettim. Dilini sallandırarak bahçeye doğru koşuşturmaya başladı.Ben de bu sırada ketılla sıcak su kaynattım.Ardından da neskafemi hazırladım .
Yukarıya üst kattaki odama çıktım ve sevdiğim kitaplardan birinin sayfalarını yavaş yavaş karıştırmaya başladım.Bi taraftan kahvemi yudumluyor bi taraftan müziğe kendimi kaptırarak kitabımı okuyordum.Kitabımın tam en heyecanlı kısmındayken sayfanın üst köşesinde ufak yazılarla yazılmış bir satır dikkatimi çekmişti.Yazının üstü hafif silik gözüküyordu.Buna rağmen okumakta güçlük çekmemiştim. Satırı sakince okumaya başladıktan sonra yavaş yavaş kalp atışlarımın arttığını hissettim.'Burda istenmiyorsun.' Yazan yazı oldukça tuhaftı üstelik tam da okuduğum sayfalarda böyle bir yazının olması daha da garipti.Normalde olsa böyle bir şeye kafamı yormazdım.Ama tırsmama neden olucak kadar değişik bir durumun içindeydim.Tedbir amaçlı bir sonraki sayfayı çevirdiğimde daha ayrıntılı bir şekilde 'Bu evde istenmiyorsun.' Yazıyordu.Bu komik bir şakayı andırıyordu.Salakça bir eşşek şakası.Hışımla öbür sayfayı çevirdim 'Bu evde istenmediğini görmüyor musun ?' Ve öteki sayfayı çevirirken öfkeden ellerim titriyordu.'Bu evde istenmediğini görmüyor musun seni aptal.'Artık öfkem ve sinirlerim kontrol edilemiycek boyutlara uzanırken sinirden gülmeye başladım.Daha sert bir şekilde öbür sayfayı açtım.'Bu evde istenmediğini göremiycek kadar aptal küçük bir sürtüğün tekisin.'Kalp atışlarım o kadar hızlı atıyordu ki kendimi kontrol etmekte zorlanıyordum.Soğuk terler alnımdan aşağı süzülürken.Derin bir nefes alarak sakin olmaya çalıştım.Ne kadar korksam ve gerilsem de öteki sayfayı açtım.'Aynı annen gibisin.Aptal küçük sürtük.' Tüm bunların üzerine zaten patlamaya hazır olan vücudum hışımla kitabı un ufak etmeye başladı.Kitap tanınamıycak hale geldiğinde kağıt parçalarının içine oturdum ve hıçkırarak ağlamaya başladım.Hayatım kolay değildi hayatta huzur bulabildiğim sayılı şeylerden biri kitap okumakken en sevdiğim kitabı parçalara ayırmıştım.Bunu bana o karalamaları kitabımın üst köşesine yazan kişi yaptırmıştı.Beni yerle bir edicek kelimeleri oraya yazan kişi beni adeta uçurumun sonuna doğru fırlatmıştı.Evet bu evde istenmiyordum. Üvey babamın bakışları bunu görebilmem için yeterli bir kanıtken kitabımın üst köşesine yazılanlar içimde parçalanmak için can atan cam parçalarını un ufak etmişti.
Biliyordum bunları "o " yazmıştı. Soyadına sahip olduğum için utandığım 15 yıldır mahkum olduğum "o" adam.
Hıçkırıklarımı yarıda kestim.Bu durum boğazıma bir yumru oturmasına sebep olmuştu.Ellerimin arasına geçirdiğim kağıt parçalarına bakarken buğulu gözlerim ağlamamak için kendini zor tutuyordu.
"Ağlama." Diye mırıldandım içimden "Sen güçlüsün." Dudaklarım hafifçe kıvrılırken anlamsız bir gülümseme kondurdum dudaklarıma.
Masamın üzerinden aldığım siyah bir beyaz tahta kalemiyle açık mavi duvarımın üzerine kocaman harflerle "CANIN CEHENNEME!" Yazarken dudaklarımdaki kıvrım genişledi ve hafif bir tebessüme dönüştü.
Artık seçtiğim yol benim kararımdı ve bu yolda güvenebilceğim kimsem yoktu.Belki uçurumun karanlığına kendi isteğimle çekilmemiştim.Ama artık bu yoldayım.Bunu ne bir başkası ne de kader değiştirebilirdi.