Lahza'nın final bölümü ile karşınızdayım. Bu son bölümümüzde oylarınızı ve değerli yorumlarınızı lütfen benimle paylaşın. Keyifli okumalar. :)
İnsanın kararlarını ve hayatının gidişatını, kısacık anlarda gizli olan eşikler belirlerdi. Lahza'nın hayatını da isminin anlamı gibi bölünemeyecek denli kısa parçası olan hayat eşikleri belirlemişti. Hayatının ilk eşiği, henüz çok gençken geçirdiği tren kazasıydı. Fiziksel acının bu denli yakıcı olacağını ilk kez o zaman öğrenmişti.
Hayatının ikinci eşiği, sanatı ve tutkusu ile insanı büyüleyen Asaf Müsadere ile tanışması olmuştu. Lahza, hayatının temel insanıyla, Asaf Müsadere ile büyük bir sergide tanışmıştı. Asaf Müsadere'nin sanatı sınırları aşarken Lahza'nın sanatı ise henüz sınırlarını bulamamış, kendi halindeydi. Asaf Müsadere ne kadar dışa dönük ise Lahza da o kadar içe dönüktü sanatında. Lahza için bu birlikteliğin en güzel yanı da bu farklılığın varlığı olmuştu. İşte hayatının üçüncü eşiği de kendi tanıdığı Asaf ile evlenmesiydi. Paylaştıkları tutku, bağlılık ve aidiyet duygusu birlikteliklerinin ikinci ayında evlilik kararı almaları ile taçlanmış oldu. Babasının tüm şüphelerine hatta Asaf'ı zorlamasına rağmen rüya gibi bir düğünleri olmuştu. Asaf, Lahza'nın mutluluğu için her şeyi planlamış ve gerçekleştirmişti. Böylelikle Lahza hayatının üçüncü eşiğine adım atmış oldu. Asaf ile geçirdiği her bir saniye çok kıymetli ve dolu doluydu. Asaf tutkulu bir aşık, anlayışlı bir koca, saygı duyulan bir ressamdı. Lahza bu adamdan daha fazlasını hayal dahi edemezdi.
Lahza için Asaf ile evlenmek bu zaman kadar eksikliğini hissettiği her şeyi yerinin doldurulması gibi olmuştu. Evliliklerinin ilk ayları bu iki tutkulu aşık için oldukça güzel geçiyordu. Asaf'ın engin sanat bilgisi, Lahza'nın da hevesli bir öğrenci olmasıyla birlikte ortaya oldukça farklı eserler çıkarıyordu. Lahza her geçen gün kendini daha fazla geliştiriyor, daha fazla kendine güveniyor ve her gün Asaf ile hayatını birleştirdiği için şükrediyordu. Babasının bu evlilik konusunda tereddütleri de Lahza'nın mutluluğunu gördükçe kaybolmaya yüz tutmuştu. Kızı mutluydu. Hem de çok mutluydu. Bir baba için bundan daha büyük bir nimet olamazdı.
Her şey olması gerektiğinden daha güzeldi. Masalları bile kıskandıracak büyük aşk, bir gün Lahza'nın hamile olduğunu öğrenmesiyle bambaşka bir hal aldı. Sevdiği adamdan bir evlat sahibi olacağını öğrenen Lahza, kendisini Asaf Müsadere'nin sergi salonunda buldu. Asaf özel bir sergiye hazırlanırken genellikle salonun alt katında bulunan odasında çalışırdı. Lahza daha önce buraya hiç gelmemişti.
Mutluluğunun katlanarak arttığı o gün, Lahza, hayatının dördüncü eşiğine adım attı. Aynı zamanda Asaf Müsadere'nin sergi salonunun bodrum katındaki kasvetli odası da önemli bir misafir ağırlıyordu. Lahza, büyük bir heyecanla merdivenleri inerken bu haberi ona nasıl vereceğini düşünüyordu. Asaf'ın sevgisinden şüphesi yoktu ve bebekleri için de aynı sevgiyi vereceğine gönülden inanıyordu. O büyük bir aşkın meyvesiydi ve annesi ile babasının sonsuz sevgisini hak ediyordu. Yavaş yavaş odaya yaklaşırken gülüşme seslerini duyar gibi oldu Lahza. Bir kadın ve bir adamın sesleriydi bunlar. Odaya yaklaştıkça sesler artmaya başladı. Nihayet odaya geldiğinde kapının hafif aralık olduğunu fark etti. Bu sırada da sesler azalmış ve yerini büyük bir sessizliğe bırakmıştı. Kapıya dokundu Lahza. Kapı giderek açılırken görüş alanına ilk Asaf girdi. Ayaktaydı. Kolduğun karşısında ayakta duruyordu. Bir elinde kadeh, diğer elinde ise fırçası vardı. Koltukta ise bacaklarını kırmızı saten tül ile örtmüş olan bir kadın vardı. Asaf Müsade sanatını kadının gövdesinde icra ediyordu. Fırçası ile boynundan başlayarak göğüs bölgesine kadar dokunuşlarını bırakıyordu. Bir yandan da kadına güzel sözler söylüyordu. Bu görüntü ile beyninden vurulmuşa döndü Lahza. Karşısındaki kişi onun tanıdığı Asaf değildi. O henüz tanışma onuruna erişemediği Asaf Müsadere idi. Koltuktaki kişi ise tren kazası olmadan önce gördüğü son kişiydi. Onu tren garına bırakan okul arkadaşı... Lahza, Asaf Müsadere'nin "kadın" konusunda tutkusunu biliyordu da, bunun başka bir şeyi temsil ettiğine ihtimal veremiyordu.
O günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Ne Asaf'ın yalanları bitti ne Lahza'nın can kırıkları... Asaf Müsadere'nin kirli dünyasının ortaya çıkması Lahza'nın tertemiz dünyasını başına yıkmıştı. Aşk hem başını döndürmüş hem de gözlerini tüm gerçeklere kör etmişti. O annesiz büyümesine rağmen babası tarafından sevgisizlik nedir bilmeden büyütülen bir kız çocuğuydu. Bebeğini de öyle büyütmek istemişti ama inandığı her şeyin yerle bir olması henüz doğmamış bebeğini de ondan alarak hayatının beşinci eşiğini tokat gibi yüzüne çarpmıştı.
"Biz mutluyduk Asaf. Tutkulu bir aşka, güzel giden evliliğe sahiptik ve en önemlisi birlikte savunduğumuz değerlerimiz vardı bizim." dedi Lahza gözyaşları birbiri ardına yanaklarından aşağı süzülürken. "Tüm bunlara ne oldu? Söylesene ne oldu?"
Asaf Müsadere, kendini böyle bir durumun içinde bulacağını asla düşünmezdi. Tutkunu olduğu kadın yaralı bir kuş gibi can çekişiyordu karşısında.
"Bizim dünyalarımız hâlâ aynı Lahza. Değişen hiçbir şey olmadı." dedi kendini savunmaya çalışırken.
"Peki ya aşk?"
"Aşk nedir ki? Belki bir dudak tiryakiliği. Bulutsuz bir göğe içimizi çizmek belki. Küçük bir el, ipek dalgası ya da kaygılı bir ses; çözüp çözüp bağlıyor küskün yanlarımızı."*
Asaf Müsadere, Lahza için ruhuna üflenen ilk acıydı. Ruhunu yatağa mahkum eden, sevdikçe kanayan yüreğinin bir türlü dinmeyen sızısıydı. Onu sevmeye başladığında küçük bir kız çocuğuydu, şimdi ise ruhu çürüyen bir kadındı. Kendine ait bir adama aşık olmak yaraya tuz basmaktan farksızdı.
Asaf Müsadere'nin aşkı sadece kendineydi.
Severdi ama bir aşık gibi değil.
Korurdu ama bir baba gibi değil.
Bağlanırdı ama sadakatle değil.
İyi bir eşti ama asla bir koca değildi.
Her ne kadar ona aşkı yaşatmış olsa da en büyük acıları yaşatan kişi de yine Asaf Müsadere olmuştu. Sadakatin, bağlılığın vücut bulamadığı bir ilişkiydi onlarınki.
* * *
23 saat 30 dakika süren tren yolculuğunun son 10 dakikasına gelmişlerdi. Son bir saattir olduğu gibi koltuk değneklerini bırakmayan genç kız ve onu pür dikkat dinleyen genç adam için yolculuğun sona erme vakti gelmişti.
"İşte benim hayatımın dönüm noktaları bunlardan oluşuyor." dedi genç kız. "Yaşadığım her bir eşikte aldığım kararlar şu an karşında duran bu kadını ortaya çıkardı."
10 dakikanın sonunda tren son istasyona ulaştı. Trenin kompartımanlarından gelen sesler birbirine karışırken genç kız değneklerinden destek alarak ayağa kalktı. Genç adamın gözleri karşısındakini izliyordu. Hayatı boyunca unutamayacağı bir yolculuğun parçası olmuştu. Tüm gerçekliği ile bir kadının hayat gayesine tanık olarak 23 saat 30 dakika geçirmişti.
Kompartımandan ayrılmadan önce, hâlâ köşedeki koltukta oturan adama döndü.
"Frida'nın da dediği gibi: Boğazımda bir şey var. Sanki tüm dünyayı yutmuş gibi hissediyorum."
Frida'dan asla sahip olamadığı Diego'suna
"Kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim. Canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim. Bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim. Gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hâlâ söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim. Her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim. Düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim. Ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim. Sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim. Tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden sen olduğun için vazgeçtim. Bencil olduğun için vazgeçtim. Bunlardan sadece bir tanesi senden vazgeçmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi. Ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım. Bu yüzden ben de senden vazgeçtim. Hayatımda iki büyük kaza geçirdim Diego; tren ve sen. En kötüsü sendin..."
-Frida Kahlo
Fridan'nın Diego'dan vazgeçme eşiğini anlattığı mektubu ile Lahza'nın finalini yaptık. Önceki bölümlerde de söylediğim gibi, Lahza, benim uzun bir aradan sonra yeniden yazmaya başlamamın bir getirisi. Esiklerim, havada kalan detaylar ve gözünüze çarpan her şey için üzgün olduğumu belirtmek isterim. Biraz üstümdeki pas, biraz acemiliğim ama en çok da heyecanım... Uzun bir aradan sonra yeniden yazıyor olmanın anlamı benim için çok büyüktü. Bu yolculukta yorumlarınızı ve oylarınızı benden esirgemediğiniz, yazmam konusunda bana her zaman destek olduğunuz için çok ama çok teşekkür ederim. Yeni hikayelerde görüşmek üzere! ❤