Karaca ve Barış (Tutku ve Teh...

By casablanca94

951K 57.7K 18.5K

(FİNAL YAPILDI)Hiçbir aşk bu kadar zor olmamış hiç kimse aşkı bu kadar çok istememişti. Aşktan dili yanmış bi... More

KARACA
Rekabet ve Ödül
Ses
Baran ve Karaca
Yangın
Tartışma
Hemşire
Trajedi
İyi Değilim
Sahip Çıkmak
Yardım Part-1
Yardım Part-2
Kısa Yol
Keşke
Baran
Ateşle Oynuyorsun
Akın Karakurt
Dans
Mutluluk
DUYURU+YB'DEN KESIT
Anı yaşamak
Yük
Deniz
Sezen
Gerçek ve Yalan
Sınav
Adaleti Sağlamak
Gerçek Aşk Ölümsüzdür ve Utanç
Vazife
Tek Gerçeğim
Çok Amaçlı
Gizli Birliktelik
Hayal kırıklığı
Gözü Yaşlı
Zaaf
Saf
İntikam
İki Seçenek
Geri Geleceğim
Karaca'nın korkusu
Kahredici
Avlanmak
Mezar
Umut
Başka bir dönem
Paris
25.08.2016
Evet
Kutlama
Cennet
Barış'ın yanı
Eğlenceli gece
Amerika
Las Vegas
Merhaba Barış
Doğru Olan
Yol
Masum Değiliz
Kutlama
Arkadaşlar İyidir
İyi bir adam
Beklenti
İnsan olmak
Tebrik ederim
Duyuru+Finalden KESİTLER
FİNAL-1
FİNAL-2
YENİ HİKAYE TANITIMI
YENİ HİKAYEMİZ YAYINLANDI

Hisse

8.3K 634 189
By casablanca94


Canlarım bu bölüm geçen bölüme oranla daha kısa oldu ama ben zaten hep bu kadar yazıyordum. Geçen bölüm istisnaydı. 

DİĞER YB Haftaya Cuma, OYlarınızı da eksik etmezseniz çok mutlu olurum. Keyifli okumalar! :)

*-*-*-*-*

Bazen düştüğümüz zamanlar olur. Tüm kapıların yüzümüze kapandığını gördüğümüz, umutsuzca kaybedeceğimizi anladığımız anlar.. Haksızlık desek de, inkar etsek de bir şey olacaksa olur. İyi ya da kötü. Sonrasında ne yapacağımız ise bize kalmıştır. Acı ve ızdırap içinde yerde yatıp göğsümüzdeki son hırıltıyla gökyüzünü mü izleriz yoksa ayağa kalkıp yeniden başlamayı mı tercih ederiz? 

Baran ikincisini yapmıştı. 

Tüm geceyi yatağında geçirdiği bu kadına gelmesini de bu seçim sağlamıştı. Olanlara getirebildiği tek mantıklı açıklama buydu. Ayağa kalkıyordu ve Ahu da karşısına tam bu zamanda çıkmıştı. Dün gece her ikisi içinde bir durak noktasıydı. Bu kadardı. 

Kimi kandırıyordu? Aynadan kendine bakarken dün gecenin işleri çok fena karıştırdığını biliyordu.

Kendine kızgın mıydı emin değildi ama kızgın olmayı dilerdi. Yaptığı yanlıştı. Arkadaş olma fikrine kendini o kadar zorlamıştı ki dün gece kaçınılmaz olmuştu işte. Başından beridir bu arkadaşlığı o istememişti. Bunu Ahu başlatmış ve devamını da o getirmişti. O ise sadece basit bir erkek gibi düşünerek hareket etmişti. Tüm suçu Ahu'ya yıkmıyordu. Aslında ortada bir suçlu da aramıyordu ama.. Ne düşünmesi gerektiğinden emin değildi. 

Toparlanmak için ayağa çabuk kalkmıştı ve başa dönmek istemiyordu. Dün gece olanları kabullenip bundan sonrasına bakmaya odaklanmak daha mantıklıydı. Belindeki havlusuyla beraber banyodan çıktı. Ahu'nun orada olmadığını gördü. En son baktığında yatakta uyuyordu. İçeriden duyduğu sesle bir an önce giyinmeye başladı. Pantolonunu yukarı çekiyordu ki Ahu'nun içeri girmesi bir oldu. 

Genç kadın onu öyle görünce ister istemez başını çevirdi. Sonra bunu yaptığı için güldü ona belli etmeden. Dün geceden sonra buna gerek var mıydı? Yine de dün gece geçmişti. Şu an her ikisi de mantıklı düşüneceği bir vakitteydi. Baran'ın ona bakmasıyla üzerinde sadece çamaşırlarıyla olduğunu hatırladı ama çekinmedi. 

"Su sesini duyunca duşa girdiğini anladım, diğer lavaboya gittim. Aslında sana katılmak isterdim ama sanırım artık dün gece de değiliz." gibisinden bir espri yapmak istese de zamanlaması yanlıştı hiç şüphesiz çünkü Baran'ın elinde gömleğiyle ona olan bakışından da bunu anlaması bir olmuştu. 

Gözlerini devirdi. Yatakta çarşafları çekiştirirken "Espri yapılacak bir an da değiliz ama bana öyle bakma lütfen." dedi. "Acınacak bir halim yok."

"Öyle bakmadım."

Ahu da ona bakıp "Emin misin?" derken sinir bozucu bir ifadeye sahipti. 

Genç adam ise hiç olmadığı kadar gergin hissediyordu kendini. Bunları konuşmayı planlamamıştı, aslında hiçbir şey planlamamıştı. Onu üzerinde sadece çamaşır varken konuşmayı ise hiç planlamamıştı. 

"Üzerine bir şeyler giyer misin? Bu şekilde ciddi olamayız."

Ahu, dolabından bir tişört alıp üzerine geçirdiği sırada Baran da gömleğini giymişti. Şimdi her ikisi de birbirine bakıyor, önce kim ne diyecek diye bekliyordu. 

"Ahu, dün gecenin aramızdaki bu arkadaşlığı etkilemesini istemiyorum. Bana bir beklentim yok demiştin-"

"Hala daha yok." diyerek sözünü böldü Ahu. Kollarını göğsünde birleştirmiş cam kenarında duruyordu. "Az önce söylediğim şey seni rahatsız ettiyse kendine bir an önce espri anlayışı edinsen iyi olur." 

"Niyetim seni kızdırmak ya da kırmak değil."

"Ne zannediyorsun? Sana aşık olduğumu falan mı? "

"Hayır."

"Sen de bana olmadığına göre şu an neyi tartışıyoruz? Dün gece senden böyle bir şey istedim çünkü buna ihtiyacım vardı, bunu sıradan bir erkekle de yapabilirdim, Murat'la belki de ama seninle yapmak istedim. Tanıdığım, güvendiğim ve sorun çıkarmayacak biriyle. Hatırladığım kadarıyla dün gece sen de bundan memnundun."

Baran'ın yüzü Murat'ın adını duymasıyla asılırken "Ceketim nerede?" diye sordu. Kızın söylediği diğer sözlerle ilgilenmek istememişti. Çünkü aklı karışıyordu. 

"Salonda."

"Dün gece, aramızdaki tüm bu arkadaşlık karmaşasına rağmen güzel bir geceydi. Senden ve benden başka bir şey düşünmedim. Seninle şu an bu konuşmayı yapıyorsam da sana olan saygımdan ötürü. Sen iyi birisin ve iyi de bir arkadaş, ben sadece bunun bozulmasını istemiyorum."

"Bozulmayacak. Dün gece ilk ve sondu çünkü. Bunu ben başlattım ve ben bitirdim. Güzel bir geceydi, teşekkür ederim."

Ahu ona gülerek duşa girdi ancak Baran o gülüşten hiçbir şey anlamasa da altında başka bir anlam yatıyordu. Odadan çıkıp salona girdi, koltuğun üzerinde düzgünce katlanmış ceketini alıp evden çıkarken hala daha olanlara anlam vermekte güçlük çekiyordu. 

Güzel bir geceydi, uzun zaman sonra bir kadınla seks yapmış ve doğruyu söylemek gerekirse de gerçekten güzel bir gece geçirmişti. Ahu'nun ne istediğini bilen bir kadın olması ve onun bunu çok uzun zamandır yapmamış olmasıyla birlikte ortaya güzel bir gece çıkmıştı. Hatırlamak bile ona keyif veriyordu. Bunun ilk ve son olması ise geceyi daha anlamlı kılıyordu. Yine de fazla bir anlam yüklemese iyi olurdu. Ahu'nun da dediği gibi ilk ve sondu. 

*-*-*-*-*

Karaca saçlarını tararken yüzünde tatlı bir tebessüm vardı. Dün gece aklına gelirken gülümsemeden de edemiyordu zaten. Dilediği gibi tüm geceyi arabasında geçirmişlerdi. Doğruyu söylemek gerekirse biraz farklı olduğu kesindi ama güzeldi. 

Şimdide sabah kahvaltı ettikten sonra giyinip işe koyulma vakti gelmişti. Daha doğrusu Barış için. Döndüklerinden beridir doğru dürüst işe gitmemişti ve Karaca da bugün babasıyla görüşecekti. Dün gece hediye diye bahsetmişti babası ama aklı da karışmamış değildi. 

"Niye bu kadar düşüncelisin?"

"Babam benimle ne konuşacak acaba?"

"Şirkete çağırdığına göre işle ilgili olduğu kesin."

Karaca omuz silkti. Barış onu tutup severken "Sorun ne?" diye sordu. Aklını bir şeyler kurcalıyor gibiydi ve pek iyiye de yormamıştı. 

"Can da orada olacaksa, ki öyledir, umarım bizi barıştırmayı düşünmüyordur. Ondan çekinmiyorum ama yüz yüze gelip kavga etmek de istemiyorum. Kendi mutsuzluğunu bana da geçirsin istemiyorum."

"Babanın böyle bir şey yapacağını sanmam. Kardeşlerin arasında bir sorun olmamasını istediğinden eminim ama bence başka bir şey için seni çağırdı. Belki de bundan sonra işleri nasıl yürüteceğinizi konuşmak içindir. "

"Belki de ama ben ne istediğimi bilmiyorum galiba. Yani orası benim de şirketim. Benim de hissem var, benim iş yerim ve işimi de çok seviyorum ama sanırım.. sanırım.. bilmiyorum. "

Barış onun derdini anlayabiliyordu. Çok duygusal biriydi ve maalesef şu an işini duygusallıkla bağdaştırıyor, isteklerinin önüne geçmesini sağlıyordu. Yanlıştı ama bu yanlıştan kendi kendine döneceğini de biliyordu. "Seni rahatsız eden şey her neyse babanla konuş. Açık ol çünkü bunu yapmadığın sürece sana kendi istediği gibi davranır. "

"Biraz sitem mi seziyorum?"

Genç adam güldü. 

"Hayır ama bunu demen hoşuma gitti. Bak Karaca, son bir sene içinde yaşadıkların senin karakterini bambaşka bir yere taşıdı, değişimini ben görebiliyorum, sen görüyorsun ve baban da. Artık kimsenin beklentilerine göre yaşamak zorunda değilsin. Bunu son birkaç ayda kanıtladın zaten. Bugün git ve babanla konuş. İstemediğin hiçbir şeyi yapma mecburiyetin olmadığını da unutma. Kaldı ki ben babanın seni hiçbir şeye zorlayacağını da düşünmüyorum."

"Ben de olanı nasıl bu kadar iyi görebiliyorsun hiç anlamadım. "

"Sanırım sevmekle alakalı."

"Barış sen benim sahip olduğum en büyük şanssın. Sen olmasan ne yapardım bilmiyorum." 

Ona sarılırken genç kadın söylediklerini hissediyordu da. Gerçekten de Barış onun için büyük bir şanstı. Geriye kalan hayatını da onunla geçireceği için hiç olmadığı kadar mutluydu.. 

"Senin iyi olmak için birilerine ihtiyacın yok, ben sadece seni seviyorum."

"Bence bu benim için en güzel şey zaten."

Barış gülümsedi. Güzeller güzeli Karaca'sının kimsenin korumasına, onu düşünmesine ya da birilerine ihtiyaç duymasına gerek yoktu. Bir kahramana ihtiyacı yoktu. O iradesiyle ve aklıyla kendi kendinin kahramanıydı zaten. Barış sadece onu çok seven ve değer veren, bir ömür yanında olacağı adamdı. Aslında bu da onun için her şey demekti. Barış için de her şeyin anlamı Karaca'dan geçiyor, onu deli gibi seviyordu. 

Bugün ya da yarın, bundan sonra nerede nasıl bir karar alacaksa ikisi içinde değişmeyecek olan tek şey buydu...

*-*-*-*-*

Karaca'nın buraya uğramadığı uzun zaman olmuştu. Hiçbir şey değişmemişti, neden değişmesini beklemişti ki zaten? 

"Hoş geldiniz Karaca Hanım."

Ceketini babasının asistanına verirken gözü bir yandan da ona bakanlardaydı. Herkes, tüm Türkiye onun Barış'la evlendiğini biliyordu. Bu da onu tüm meraklı gözlerin hedefi yapıyordu. 

"Ekrem Bey az önce geldi, buyurun."

Kapısını açtığında babasının masasında oturduğunu gördü. Dün gece onunla çok vakit geçirememişlerdi ama şimdi anlıyordu ki ne kadar stres yaparsa yapsın o babasıydı ve onu özlemekten hiç vazgeçmeyecekti. 

"Karaca, hoş geldin."

Babasına sarılarak "Hoşbuldum, geç kalmadım umarım?" diye konuştu. Aslında babası ona bir vakit vermemişti ama öğleden sonrasını da uygun bulmuştu kendince. Babasının da tüm işlerini halletmiş olacağına inanıyordu. 

"Hayır, hayır. Geç otur hadi." dedi babası ona karşısındaki koltukları göstererek. Karaca koltuğa, babası da kendi masasındaki koltuğuna oturdu. 

"Doğum günün çok güzeldi, güzel bir kutlama oldu. Biz sonuna kadar kalamadık ama tüm gece öyle geçmiştir eminim."

"Çok güzeldi ama senin de içinde bulunduğun anlar çok daha güzeldi. Geldiğin için tekrardan teşekkür ederim baba." 

"Seni kırar mıyım zannediyorsun? "

"Hayır ama, biliyorsun işte."

"Karaca, olanları bir an da kimse unutamaz ama ben geride bırakma taraftarıyım. Seni de bu yüzden buraya çağırdım."

İçinden başlıyoruz diye düşündü Karaca. İşte yine geriliyordu. Babasının yüzündeki ifadeye de bakılırsa o da gergindi. "Bir sorun mu var?" 

"Şirkette daha fazla söz sahibi olmanı istiyorum. "

"Nasıl yani?"

"Ablanla birkaç gündür bu konuyu konuşuyorduk. Aslında uzun zamandır düşündüğüm bir şeydi ama henüz yeni emin oldum. Bir avukat olabilirsin ama bu şirkette senin de hissen var. Yönetim kurulunda bir yerin var, daha fazlası da olmalı."

"Benim yeteri kadar söz hakkım var bu şirkette baba ayrıca konunun ablamla olan ilgisi ne?"

"Ablan şirketteki hisselerinin yönetim hakkını sana devrediyor."

"Ne?" 

Bir dakika, bir dakika.. Burada ne tür bir saçmalık dönüyordu? Akla mantığa uygun olmayan şeyler olduğu kesindi. "Ablam niye böyle bir şey yapsın? Tamam şirketle hiçbir ilgisi yok ama o hisseler onun hakkı. "

"Kimse sana hisseyi satın al demiyor zaten, Karaca. Sadece o hisseleri geçici bir süre sana devretmek istiyor. "

"Neden bunu şimdi yapıyorsunuz peki? Neden önce değil, ne değişti?"

"Çünkü her zaman olduğundan daha büyük işler başaracak biri olduğunu biliyordum. Can, yıllardır bu işin içinde, Başak ise hiçbir zaman olmak istemedi ama sen, sen hep ortadaydın. Hep bizim isteklerimize göre yaşadın ve bu şirket meselelerinden hep nefret ettin ama aslında öyle olmadığını ikimizde biliyoruz. "

"Bunu bana annem yaptı."

"Sana dayatıldığı için istemedin ama içten içe büyük işler başarmak istediğini biliyorum. Ne zaman emekli olurum bilmiyorum ama yakında olacağı kesin. Şirketi Can'a emanet edemem, senin gibi aklı başında birine ihtiyacım var."

Karaca bir şey diyemedi o an. Kısa bir süre düşünmeye ihtiyaç duydu. Tüm bunların fazla olduğunu düşünüyordu ama değildi belki de. Gözlerini babasına dikti. "Can'ın bundan haberi var mı?"

"Sen evet dedikten sonra olacak. Söylemeye gerek duymadım. Onu haberdar etmem için haklı hiçbir gerekçesi kalmadı artık."

"Baba tüm bunları kabul ettiğimi düşünelim, şirkette senden sonra en yüksek paya ben sahip olacağım ama beni kim dinleyecek? Onu sevmesem de yıllardır işin en tepesinde Can var. İnsanlar-"

"İş hayatı acımasızdır, hisse payı kimin daha fazlaysa o daha fazla söz hakkı sahibi olacak. Kimsenin onu dinlediği de yok üstelik. Bir saygınlığı kalmadı. Üst üste yaptığı hatalar-" dedikten sonra devam etmedi Ekrem Bayraktar. Bu konuyu konuşmak istemiyordu. Sustu ancak Karaca susmayacaktı. 

"Ya annem, ya o da hisselerini Can'a devrederse?"

"Anneni düşünme, böyle bir şey olmayacak. "

"Baba bu emeklilik işi nereden çıktı, gerçekten bu kadar çaba neden?"

"Bugün demedim yakında dedim, üzülme. Bunu zaten daha önce de söylemiştim."

"Evet ama.."

"Kabul ediyor musun?"

"Can'ın yaptıkların temizlediniz mi?"

Ekrem Bayraktar'ın kaşlarını çatıldı. Karaca ise başını sağa sola çevirerek kızdığını belli ediyordu. "Ona güvenmiyorsun ama olanlardan da kurtulmamışsın. Baba sonumuz olacağını biliyorsun değil mi?"

"Düzeltmesi için ona son bir şans verdim. Yakında tamamen halletmiş olacak."

"Buna inanıyor musun sen? Ben bunu iki ay önce öğrendim, sizi uyardığımda da bir ay öncesiydi. Hala hiçbir şey değişmemiş. Baba oğlun müşterilerini dolandırdı, bu yetmezmiş gibi kaçak malları da yurt dışına taşıyor. Elimde bunları kanıtlayan bir sürü belge var. Sen bunları çözmek yerine şirkette kim daha fazla söz sahibi olmalı derdine mi düştün? " dedi sinirle. Ne kadar da acınası durumdaydı. "Sence bunun öğrenilmesi için ne kadar vaktiniz kaldı?"

"Kimseye bir şey söyleyemezsin. Bu meseleyi en kısa sürede çözeceğim. Her türlü zararı, olası tehditleri gözden geçiriyorum. "

"İyi de tamamen engelleyemedikten sonra ne değişir! Senin derdin kim başa gelsin değil, sen gitmeden önce bunları üzerine yıkacağın bir aptal arıyorsun. Ben de aptal gibi sana inandım."

"Elbette böyle değil, benim en gurur duyduğum çocuğum sensin." dedi babası da sesini yükselterek. Karşısındaki kızının şaşırıp susmasından güç bularak devam etti. "Can'a güvenmiyorum, bu meseleyi çözmesi için ona son bir şans tanıdım ama eline yüzüne bulaştırdı. Yine de bu bana bildiğim bir şeyi gösterdi. Öyle ya da böyle günün sonunda doğru olan neyse onu yapabilecek tek kişi sensin. Yıllarca çalışıp edindiğim emeğimi onun eline bırakamam. "

"Benden herkesi etkileyecek bir karar vermemi istiyorsun ama ne yazık ki elime sağlam nedenler vermiyorsun baba." dedi ayağa kalkarak. Üzülmüştü şimdi de. Aslında kızgındı ama üzüntüsü bunun önüne geçmişti. "Sana bu işten nasıl kurtulacağın konusunda yardım ederim ama bu mesele çözülmeden kimsenin hissesini üzerime almayacağım. Sorumluluktan kaçmıyorum ama aptal da değilim."

Başka da bir şey demeden oradan giderken olanları aklından geçiriyordu. Can'ın yediği naneler hiçbir zaman az değildi, hiçbir zaman rahat duran bir adam da olmamıştı ama hepsi kabul edilebilir şeylerdi. Ancak bu sefer yaptığı şirketin sonu demekti. Eğer bunu onlar dışında biri öğrenirse başlarına büyük bir bela alırlardı. Can'la başa çıkmak zor olmamıştı ancak babasının artık buna tahammülü kalmadığını görmek üzücüydü. Öyle ki her şeyden uzaklaşıp emekli olmayı bile düşünmesi olayın ne kadar ciddi boyutlara taşındığının bir göstergesiydi. 

Asansöre bindi. Telefonunu çantasından çıkarıp Barış'ı aradı. Onun işte olduğunu biliyordu ama konuşmak istemişti. Konuşurken ki ses tonu ise Barış'a iyi şeyler olmadığını söylüyordu. 

"Canını mı sıktı?"

"O evet. Can çok daha fazla sıktı ama. Adam benden ne kadar uzak durursa dursun bir şekilde huzursuz ediyor." 

"Ne dedi sana?"

"Bir şey demedi. Aslında bakarsan onu görmedim bile." dese de açılan asansör kapısının önünde duran Can'ı gördü. O da onu burada görmeyi beklemiyor olacak ki kaşları çatılmıştı. Karaca onu görmezden gelerek asansörden indi, arkasına bakmadan şirketten çıktı.

"Şirket meseleleri her zaman bunaltıcıdır ama bunlar senin alışkın olduğun şeyler, daha farklı ne olmuş olabilir?"

"İşler zannettiğimden daha karmaşık bir hal aldı. Akşam konuşuruz."

"İstersen buraya gel."

"Hayır, sen işlerin var. Ben eve gideceğim, biraz dinlensem iyi olur."

Telefonunu kapadıktan sonra Karaca eve doğru yol alırken Barış'ın canı sıkılmıştı bu duruma. Babasıyla olan görüşmesinin kötü geçeceğini düşünmemişti açıkçası. Sesi çok gergin ve de üzgün geliyordu. Nasıl olduğunu merak ediyordu. Bugün ki işleri bir an önce bitirse iyi olurdu. 

"Baran'la mı konuştun?" diye sordu Ateş toplantı odasına girerken.

"Hayır, onunla Karaca'yla konuşmadan önce görüştüm. Toplantıya yetişeceğini söyledi. Sesi garip geliyordu."

"Dün gece biraz içtiğini gördüm, evde de devam ettiyse uyanamamıştır."

*-*-*-*-*

Akşam olduğunda Barış, Karaca'yla yan yana gelebilmişti nihayet. Öğlen yaptıkları telefon görüşmesindeki kadar sesi kötü gelmiyordu ama düzelmiş de değildi. Şimdi onunla bahçede yan yana oturuyor, bugün olanları konuşuyorlardı. Doğruyu söylemek gerekirse o da şaşırmıştı. 

"Sana yalan söylemeyeceğim. Böyle bir şeyi beklemiyordum."

"Bir de bana sor. Ablamla da konuşup anlaşmışlar. Can'ın ve annemin haberi yok. Öğrenseler şok olup kızarlar. "

"Onlara kızar mıydın?"

"Hayır, aslında bakarsan evet ama kızsam da bir şeye faydası yok. Hayatım boyunca hep bana direttikleri hayatı yaşadım ben. Şirketten, iş ve cemiyet hayatından nefret ederek büyüdüm. Annem yaptı bunu bana. Halbuki bana bıraksa ben zaten bunları kabullenirdim. Çalışmayı seviyorum ama onların istediği olmasın diye sorumluluk almazken şimdi babam beni o sorumluluğun kucağına itiyor. Üstelik işler çok fena karışmış haldeyken."

"Şirkette işler yolunda değil mi?"

Ah, ağzından kaçırıyordu salak gibi! Toparladı. Ona Can'ın yaptıklarından bahsedemezdi. Hem utanıyordu hem de etik değildi. Kocasıydı belki de her şeyi anlatmalıydı ama en nihayetinde aile şirketinde olan böylesi bir skandalı ona bile anlatamazdı. 

"Zor günler geçiriyoruz. " diyerek geçiştirdi. "Can'ın sorumluluğunu yerine getiremediği işler yüzünden babam bunu istedi benden. Ona güvenemeyeceğini söylüyor."

"Doğruyu söylemek gerekirse babana hak veririm. Can, iş ahlakından uzakta eline aldığı güçle tamamen kendi çıkarlarını gözeten biri. Babanın senden bunu istemesi bana yanlış gelmedi. Sana güveniyor, sen neden bunu istemiyorsun?"

Ona Can'ın yediği haltları anlatamadığından konuşamıyordu tabi nedenlerini. Babasına bu işten kurtulmak için ona yardım edeceğini de söylemişti. Sorumluluk almaktan korkmuyordu ama bunu şimdi yapmak düpedüz aptallıktı. O, Can'ın yarın öbür gün paçayı sıyırıp her şeyi onun üzerine yıkmasını istemiyordu. Her şeyi ben yaptım diyebilirdi, buna cesareti vardı ama ne babasının yıllar boyu çalışarak edindiği emeğini onun yüzünden harcatırdı, ne de kendini aptal yerine koydururdu. 

"Can'ın yaptıklarının bedelini artık ödemek istemiyorum. İyi olmaktan çok sıkıldım, susmaktan da. Eğer bunu şimdi kabul edersem beni Can'a karşı kimse susturamaz. O da bana kazık atmaktan geri kalmaz. Aptal değilim, babama işleri düzeltmesi için yardım edeceğimi söyledim ancak ondan sonra hisseleri devralacağım. "

Barış, onun tamamen şeffaf olmadığını anlayacak kalibre de biriydi. Karaca'nın kızgınlıkla söylediği her sözden bu anlaşılıyordu. Artık susmak istememesi, işlerin onun üzerine yıkılmak istememesindendi. Daha fazla soru sormayacaktı, Karaca bir şekilde bunu hallederdi. 

"Daha fazla bu konudan bahsetmesek olur mu?"


"Tamam. Söylediğin iyi oldu." dedi genç adam saatine bakıp. "Annemlerin uçağı bu saatlerde inecekti ama uçak rötar yapmış. Teknik arıza olduğunu söylemişler, bu geceyi hava alanında geçirecekler." 

"Aa ne kötü olmuş. E ne zaman geliyorlar peki?"

"Sabaha karşı uçağa binerler birkaç saate de gelirler. "

"Onları alacak mıyız?"

"Hayır, eve gidip dinleneceklermiş ama akşam yemeğini bizle yiyecekler."

Karaca şaşkın ve kızgın bir bakışla ona baktı. "Sen de bana bunu şimdi söylüyorsun! Ne yapacağım şimdi ben o insanlara, ne yer ne içerler hiçbir şey bilmiyorum."

"Hayatım, onlar da insan. Bizim yediklerimizden yiyorlar."

"Çok komik. Ben konuyu değiştir demesem söylemeyecektin. " 

"Eve gelmeden önce konuştuk, yeni öğrendim. Sana öncesinde söyleyemezdim herhalde." 

Barış da Karaca'nın tepkisine anlam verememişti ama bir şey demedi. Onlarla ilk defa tanışacağı için gergin olduğunu biliyordu. 

"Merak etme, güzel bir akşam olacak." dese de Karaca'nın "Hangi yemekleri seviyorlar?" demesi üzerine gülmüştü. 

*-*-*-*-*

Genç kadın bir bütün gün bu akşam için hazırlık yapmıştı. Her ne kadar Barış ona bu kadar zahmete gerek olmadığını söylese de o kendini tutamamıştı ki! Az önce de kocası onu aramış, yolda ve yaklaştıklarını söylemişti. 

Barış'ın ailesini sadece internetten ve fotoğraflardan biliyordu. Geçen sene onunla tanışıp sevgili olduklarında bile onlar dünya turunda oldukları için tanışmamışlardı. Her şeyi en sondan yaşamışlardı. Önce evlenip sonra ailelerle tanışıyorlardı. Güldü. Gerçekten de böyle olmuştu. 

Zil çaldığında aklından en son bunlar geçiyordu. Yanaklarına biraz çimdik atıp renk vermeye çalıştı, sonra bu yaptığına güldü. Barış bu kadar stres yapmamıştı ailesiyle tanışırken. Bir dakika Barış'ın anahtarı yok muydu zaten? Neyse. Kapıyı açtığında karşısında duran üç kişiyi gördü. 

"Hoş geldiniz." diyerek geri çekildi. Geçmelerine izin verirken Barış da ona göz kırptı. 

"Merhaba." dedi Barış'ın annesi. Deniz Ataman elli altı yaşında olmasına rağmen çok daha genç gösteren biriydi. Karaca  onun elini öptükten sonra, babası Taner bey ise ondan bir yaş küçüktü ama o annesinden daha belli ediyordu yaşını. Barış da annesinden ziyade babasına benziyordu. 

"Ne kadar güzelsin." dedi annesi. Fotoğraflardakinden daha güzeldi. Gencecikti. 

"Teşekkür ederim."

"Karaca, nihayet tanıştığımıza memnun oldum." dedi Taner Bey. "Seni ve aileni uzaktan tanıyoruz ama hakkınızda hep olumlu şeyler duyduk." 

"Teşekkür ederim. Ailem de iyi insanlardır. " derken yalnızca babası ve ablasını kast ediyordu ama içinden. 

Biraz ayaküstü lafladılar. Deniz Hanım'ın gözü sürekli Karaca'nın üzerindeydi. Oğullarının evlenmesini hep istemişlerdi ve bu genç hanım iyi birine benziyordu. Boyu posu yerinde, biraz zayıftı ama çelimsiz değildi. Yüzü de pek güzeldi. Her şeyden önemlisi oğluna ne kadar güzel baktığını görebiliyordu. 

"Dünyayı turlamak iyi bir fikirdi ama oğlumuzun evlendiğini göremedik. Ne kadar üzüldüğümüzü tarif edemem." 

Barış "Anne daha önce de söyledim, çok ani bir evlilik oldu bu." derken bezmiş görünüyordu. 

"Evet ama ne kadar üzüldüğüm gerçeğini değiştirmiyor bu oğlum. Yıllardır evlenmeni bekliyoruz, mutlu olduğunu görmek istiyoruz ama sen bunu biz yokken yapıyorsun. "

"Benim ailem de orada değildi. Tamamen tatil için gittiğimizde oldu, planlı değildi. " diye araya girdi Karaca da. Barış'ın zor durumda kalmasına üzülmüştü. 

"Deniz'ciğim, çocuklar haklı." dedi Taner Bey de. Gençlerin sıkıntılı halini görmüştü. O da eşi gibi orada olmadığı için üzülmüştü ama daha fazla uzatmak niyetinde değildi. "Bundan sonrası için ne yapabileceğimize bakalım. "

Karaca ve Barış birbirlerine bakıp derin bir nefes aldılar. Bu gece uzun olacaktı anlaşılan.. 

*-*-*-*-*

Umarım bölümü beğenmişsinizdir, şimdi sorularıma geçiyorum.:)

// Ahu ve Baran o geceden sonra konuştular ama biraz gergin bir konuşmaydı sanırım,siz ne dersiniz tepkilerine?

// Karaca ise babasıyla konuşacağı için çok gergindi ama Barış onu her zamanki gibi sakinleştirdi.Karaca'nın üzerinde böyle bir etkisi olması çok güzel değil mi?

// Karaca ve babası konuştu,babasının Can'a güvenmemesi ve ablasının hisselerini ona devrettirmek istemesini bekliyor muydunuz?

// Karaca ise kabul etmedi ve şart koştu. Can'ın işleri düzeltmeden hisseleri almayacak üzerine, sizce haklı mıydı?

// Barış'ın ailesi geldi ve güzel bir yemek geçirecekler ama sizin ilk izleniminiz nedir?

Haftaya Cuma görüşmek üzere! :)


Continue Reading

You'll Also Like

356 137 10
Hayatın nasırlı ellerinde tuttuğu kalemin mürekkebi bir kadının parçalanmış kalbinden akan kandı. O kadın gözyaşları içinde her satırı acı kokan hikâ...
265K 11.5K 38
Aşkın barut kokan hâli... UYARI! → İncelemekte olduğunuz kitap 16 yaş ve üzeri için uygundur. Olumsuz örnek oluşturabilecek unsurlar içermektedir. →...
7.5K 599 38
Bazen dikenli yollardan geçer insan ayakları dikene her battığında kanar kalbinde derin boşluklar oluşur kabuk bağlamış yaralarla dolu boşluklar.İşte...
GÜLCE By ela

ChickLit

41.2K 1.7K 28
Yıllarca başka bir ailede cehennem hayati yaşıyan Gülce yıllar sonra tesedüfen karıştığıni öğrenirse?