“Zeynep geldi!” diye cırlayan Dolunay’a bir bakış attım. İlla her geldiğim de bağırıp tüm bakışları üzerim de toplamasa olmazdı değil mi?
Hey, ünlü iş adamı Selim Yılmaz’ın kızı Zeynep Yılmaz geldi millet!
Aslında ortamım olmasının sebebi tabi ki de babam, babamın ünlü iş arkadaşlarının çocukları. Ki babamın ‘ünlü iş adamı’ unvanını zedeleyen geçmişini ve geçmişindekilerin intikamını şimdi yansıtan halini bilseler acaba böyle saygı duyulan bir adam olur muydu?
Olanları öğrendikten sonra benim bile ona saygım bitmişti, diğer adamların mı olacaktı ?
Düşüncelerimden kurtulup bizim grubun yanına doğru ilerlemeye başladım. Dolunay bana sıkıca sarılırken Meyra’da arkasından geldi ve burnumu sıktı.
“Kaç gündür nerelerdesin lan?”
Babamın boklarını öğrenmeye çalışıyordum. “Evde dinleniyordum .”
“Bizi aksatıyorsun ama.” Derken dudak büzen Efsa’ya baktım.
“Oy kıyamam.”
Meyra’yla Efsa kardeşti ve babamın çok yakın iş arkadaşının kızlarıydı. İkisi de çok güzeldi.
“Sevgilim.” Derken Çağkan yanağıma uzun bir öpücük kondurdu. ‘Sevgili’ . Ah, hayır. Biz sevgili değildik. Ya da sevgiliydik. Aramızda çok uzun bir uçurum vardı ve Çağkan bunu kapamaya çalışıyordu. Ama ben her seferinde o uçurumdan atlıyordum.
Yapmacık bir gülümsemeyle sırtını sıvazladım. Pamir ve Mert ‘ le de selamlaşınca masamıza geçtik.
“Biz içecek bir şey getirelim.” Diyen Pamir, Mert ve Çağkan’ı alıp yanımızdan uzaklaştı.
“Pamir’den nefret ediyorum!” diye cırladı Dolunay Pamir gider gitmez. Kıkırdadım. Bunun üzerine Meyra “Neden bunu yüzüne söyleyemiyorsun bayan Ay?” dedi.
“Ya!” diyerek Meyra’nın yüzüne bir çerez attı Dolunay.
“Tamam çocuklaşmayın!” dedim. “Dolunay ne oluyor? “
“Ya ben bununla tam yakınlaşıyorum. Bir şeyler olacak gibi oluyor ama.. Sonra bir kızla gelip her şeyi maf ediyor!”
“Pamir bu.” Diye aramıza katıldı Efsa.
“Ya Pamir’la Dolunay’ı siktir edin. Çağkan ve sen ? Zeynep bir an üşüdüm. Ne o soğukluk öyle ?”
Meyra’nın yaptığı iğrenç şakayla Dolunay Meyra’nın kafasına vurdu. Gülerken cevapladım. “Bilmiyorum. Yani biz..”
“Onu seviyor musun?”
Efsa’nın ani sorusuyla duraksadım. “Ben.. bilmiyorum.”
Kızlarla her göz teması kuruşum da yalan söylediğimi anlarlardı. Bu yüzden gözlerimi kaçırıp etrafı süzdüm. Hep tanıdık kişilerdi. Fakat kenarda durup kahkahalar eşliğinde içkilerini içen üç kişilik erkek grubu dikkatimi çekti. Ardından yanlarına eklenen, bizim kolejde ki iki kız görüş açıma girdi. Onlar kimdi ki?
Dolunay’ın bilmesi üzerine ona döndüm. “Onlar kim?”
Hepsi birden baktığım yere bakınca Dolunay kıkırdadı. “Sağda duran siyah saçlı, Can Demircioğlu. Soyadı tanıdık geliyordur zaten. “ Başımı salladım. “Onun yanındaki de Bartuğ Silen sanırım. Babası buralarda da , kendisini pek görmedim.”
“Çok yakışıklı. Ama tabi Kerem başka” diye mırıldandı Efsa.
“Kerem? Turuncu kafa olan mı?”
“Ehe. Aynen. Kerem. Kerem Sayer.Amerika’dan yeni geldi. Sanırım üniversite son. Bildiğiniz üzere de Sayer Holding’in başına geçecek tabi ki. . “
Kaşlarımı çattım. Sinan Sayer. Kerem’in babası olmalıydı. Babamı bir kere o adamla konuşurken görmüştüm. Ama.. bağırıyorlardı. O günden sonra da çoğu dosyada Sinan Sayer ismini görmüştüm. Babamın o adamla bir sorunu olduğuna emindim. Fakat her seferinde o adama yakın davranmaya çalışıyordu. Bunun nedenini hiçbir zaman çözememiştim.
Ve babam sinir olduğu adamları cezalandırmadan asla bırakmazdı. İçime aptal bir huzursuzluk kapladı. Bana neydi ki?!
Kerem Sayer. O üniversite sondayken ben lise sondaydım. Aramızda dört yaş vardı ve. . o çok genç duruyordu.
Çağkan’ların bu tarafa geldiğini görünce hemen kendimi toparladım. Çağkan içkimi önüme koyup yanıma yaklaştı. Eli belimdekini yerini alınca beni kendine çekti. Beni öpeceğini anladığım da huzursuzca ondan uzaklaştım.
“Ben.. Ben gitmek istiyorum . Bu gecelik beni affedin ama cidden. “
“Ya Zeynep ne oldu? Daha beş dakika olmadı.”
“Yorgunum ben sadece eve gidip dinlenmek istiyorum.Sadece uğramak istedim geçerken.”
“Beni ara.” Diye arkamdan bağıran Dolunay’a ‘okey’ işareti yaparak yürümeye devam ettim. Önüme geçen kişileri gülümseyerek geçiştirirken kafenin çıkışına gelmiştim.
Son kez çocuklara bakmak için başımı çevirdiğim de bir çift yeşil zümrütle göz göze geldim. Uzakta olmamıza rağmen, gözlerine vuran ışık o yeşilleri görmemi rahatlatıyordu.
Yutkundum. Benden önce o gözlerini kaçırınca kaşlarımı çattım. Ama yanlış anlaşılmasın diye hızla kafeden çıkıp arabama bindim.
Hızla eve sürerken içim hala huzursuzdu ama düşünmemeye çalışarak bir şarkı açtım ve arkama yaslandım.
Eve geldiğimde hizmetçimiz Elif Teyze’ye gülümseyip selamladım. “Babam nerde?”
“Odasın da. Mehmet Bey’le önemli bir konu hakkında konuştukları ve rahatsız edilmek istemediklerini söyledi.”
Gözlerimi devirdim. Direk odama çıkıp bir banyo yapmak ve uyumak istiyordum. Yukarı çıkarken babamın odasından gelen “Orospu çocuğu” lafıyla duraksadım. Kapı aralıktı ve bu beni onları dinlemeye itiyordu.
‘Bilmediğim daha kötü ne olabilir ki zaten?’ düşüncesiyle kapının önünde durdum.
“Ne şimdi Sinan piçi adam öldürmüş ve bunu bizim üzerimize mi atmaya çalışıyor?” diye kükredi babam. Sinan. Sinan Sayer?
“Evet efendim aynen öyle.”
Bir şeylerin devrilmesinden babamın sinirlendiğini çok rahat anlamıştım. Yutkundum. Babam sinirlenince çok.. acımasız oluyordu.
“Hay ben onun ecdadını.. Tamam dur. 2-3 ay bunu mu planlamış bu piç?”
“Sessizliğe göre öyle.”
“İyi o zaman.” Babamın sözüyle kaşlarımı çattım. “O böyle seviyorsa, bizde öyle oynarız ha? O benim .. en değer verdiğim şeyi öldürdü. O benim karımı öldürdü. Sıra Zeynep’e de gelecekti fakat onu susturmuştuk. Değil mi? Şimdi de kendi oyunlarıyla beni hapise mi attırmaya çalışıyor? Bu adam hiç akıllanmayacak mı? Bu adam ben safı oynuyorum zamanı mı bekleyip son damgayı çok kötü vuracağım diye beni aptal mı sanıyor!”
Bir an dengemi kaybedecek gibi oldum. Annemi Sinan Sayer mi öldürmüştü? Her şeyi biliyordum ama bunu.. Annemi. Canımdan, her şeyden çok sevdiğimi kişiyi Sinan Sayer mi öldürmüştü? Babam öylesine birilerini öldürürken Sinan Sayer’e hiçbir şey yapmamış mıydı?! Babam neden safı oynuyordu? En sonunda Sinan Sayer’i mi öldürecekti?
“O.. Benim en değer verdiğim şeyi.. Karımı öldürdü. Artık zamanı geldi Mehmet.Artık zamanı geldi.” Diye tekrarladı babam. “Ben de onun en değer verdiği şeyi öldürmek istiyorum.. Ama o duygusuzun değer verdiği hiçbir şey yok!” Ve masaya sert bir tekme geçirdi.
“Efendim aslında.. Bir oğlu var.”
“Bunu bana şimdi mi söylüyorsun lan!”
“Selim Bey.. Ben de yeni öğrendim. Doğduğundan beri Amerika’daymış ve herkesten saklamış. Sanırım dün dönmüş. İsmi Kerem.”
“Araları nasıl peki?”
Kerem..
“Bilmiyorum.”
Araları iyiyse babamın Kerem’i mi öldürecekti? Yapardı.
“İyi o zaman. Safı oynamaya devam ediyoruz. Yarın oğluyla onu akşam yemeğine çağır. Bakalım araları nasılmış.”
Ayak sesleri duyduğumda hızla merdivenlerden çıkıp kendimi odama attım. Yarın Sinan ve Kerem Sayer’le yemek yiyecektik. Aralara iyiyse babam Kerem’i öldürecekti. Kötüyse bile öldürürdü aslında. Çünkü babamı iyi tanırdım. O adam benim annemi öldürmüştü.Annemi öldürmüştü. Bunu sindirmeye çalıştım.
Babam, o adamın etrafında ,yanında olabilecek kimse olmaması için Kerem’i öldürürdü.
Bu boğazıma bir yumru oturmasına sebep olurken kendimi banyoya attım. Düşünmek istemiyordum. Babamın pisliklerini. Annemin babamın geçmişi yüzünden bu dünyadan göçüp gitmesini. Babamın iğrenç geçmişini.
Ve yakında benimde o geçmişin içinde bulunacağımı. .
Lütfen görüşlerinizi belirtin:')