tear 🍃 kim seokjin

By justrespect

157K 10.3K 5.6K

hayrankurgu #2 Her şey, ünlü bir eğlence şirketinin CEO'su Kim Seokjin'in, kendisini ölümden kurtaran bir lis... More

TANITIM
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
final
özel bölüm 1/3
özel bölüm 2/3

1.6

3.4K 243 144
By justrespect

multimedya; sunyeon. {başka birisi olarak da hayal edebilirsiniz.}

oy verip yorum yapmayı unutmayın. keyifli okumalar.❤

düzenlendi.

🌉

Saate göz ucuyla baktığımda yediye geliyordu. Seokjin on dakikaya burada olurdu. Boy aynamda kendimi süzerken somurtmaya başladım. Çok mu sade giyiniyordum? Kendimi Mira'yla kıyaslarsam oldukça sadeydim ve yaşımdan daha küçük görünüyordum.

Yeşil kazağımın üzerine montumu giyerken bir kız arkadaşım olsa nasıl olur diye düşünmeye başladım. Çevremdeki tüm arkadaşlarım erkekti ve gitgide onlar gibi giyinmeye başlamıştım.

Daha parlak giyinmeliydim, bu şekilde giyinerek sönük kalıyordum onun yanında.

Seokjin beni bu halimle sevdiyse acaba elbise-topuklu giydiğim zaman neler hissederdi tahmin edemiyordum. Acilen kışın kazak-pantolon, yazın şort-tişört kombinlerimin dışına çıkmam gerekiyordu.

Telefonum çalmaya başladığında ekranda Seokjin'in ismi belirdi. Gelmiş olmalıydı.

"Geliyorummm." diyerek cevapladım.

Tam kapıdan çıkacaktım ki Seokjin "Sunyeon, ben gelemeyeceğim. Çok özür dilerim ama Amerika'dan önemli iş adamları gelmiş ve onları havalimanında karşılamam gerekiyor." dediğinde olduğum yerde durdum.

Üzüntümün sesime yansımaması için dua ederek "Öyle mi? Neyse sorun değil, işlerini hallet sen." dedim ve gülümsemeye çalıştım. 'O iş adamlarının yüzlerine benim için çakar mısın acaba' diyecekken vazgeçtim. Tam da dilimin ucuna gelmişlerdi oysaki.

"Sen hazırlanmış mıydın?" diye sorduğunda sesi çok üzgün çıkıyordu.

"Evet ama sorun değil gerçekten. Sana iyi çalışmalar." dediğimde "Kendine dikkat et, görüşürüz." diyerek kapattı telefonu.

Oflayarak telefonu yatağa attım. Montumu geri çıkarıp yatağa girdim ve bilgisayarımı açıp dizi izlemeye başladım.

...

Telefonum çalmaya başladığında elimi komidine attım ve telefonu elime aldım. Gözlerim hafif aralık kimin aradığına bakarken ekranda bilinmeyen bir numara vardı. Yeşil sürgüyü çekerken her kimse ona "Sonra işletirsin uykum var." dedim ve kapatmaya yeltendim ama beni durduran bir şey vardı.

Mesela Jungkook'un "Saat öğlen üç kızım ne uykusu bu." demesiydi.

Gözlerimi tamamen açıp homurdandım. "Ne diye gizliden arıyorsun?"

"Keyfim ve ben öyle istedik. Sana ne?"

Gözlerimi devirdim. "Jungkook cidden ne var ya?"

Şu bir ayda kaynaştığım tek kişi sadece Jimin değildi. Jungkook'la da Jimin kadar olmasa da iyi anlaşıyorduk...yani buna anlaşmak deniyorsa.

"Bana gelmen gerekiyor." dediğinde "Neden?" diye sordum.

"Evimi temizlemem de bana yardım etmen gerekiyor çünkü evimi bok götürüyor. Hatta sayın bok bir not bırakmış sehpamın üzerine. Kağıtta ne yazıyor biliyor musun? 'Evini götürüyorum.' Acil gelip ona engel olman gerek."

Dediklerini anlamam için kendime biraz zaman tanıdım ama uykulu olduğum için anlamam baya kıttı.

"Sen tekrar etsene şunu. Kim kime not bırakmış?" dediğimde "Oksijen israfı." diyip olayı baştan anlattı.

"Bence o boku sende durdurabilirsin. Gelemem ben sana falan. Hadi yürü kapat." dedim ve telefonu kapattım.

Fakat saniyeler içinde geri aradı. Oflayarak cevapladım.

"Gelmeyeceğ-"

"Seokjin dün karı kızla alemlere akmış, kudur!" diyip telefonu yüzüme kapattığında gözlerim irileşti. Yataktan doğrulup direkt internete girdim.

Tam bir haber sitesine girecekken Seokjin aradı. Ekrandaki ismine birkaç saniye bön bön baktım. Aramayı cevapladığımda "Sunyeon? Nasılsın güzelim?" diye sordu direkt.

Sesi keyifliydi.

Jungkook gerçekten doğruyu mu söylüyordu? Doğruysa bile ben bu çocuğa nasıl atar gider yapabilirdim ki? Daha birbirimizin hiçbir şeyi bile değildik. Birbirimizi sevsek de çıkmıyorduk. Ne acı.

"Yeni uyandım. Sen?" dedim son derece mesafeli bir sesle.

Daha sonrasında telefonu hopörlere alıp haber sitesine bakmaya başladım.

"İyiyim. İşim bugün erken bitecek. Bir şeyler yapalım mı?"

Sorusuna cevap vermeden önce sitede gördüğüm haber başlığı duraksamama neden oldu.

'Ünlü Milyoner Kim Seokjin ve kız arkadaşı Seoul'ün en pahalı restoranında görüntülendi!'

Saat olarak akşam sekiz gösteriliyordu. Seokjin ve yanındaki Amerikalı olduğunu düşündüğüm esmer kıza baktım. Mira gibi elbise giyinmişti ve kahretsin ki çok güzeldi.

Bu sinirlerimi bozarken, asıl sinir bozucu şeyin Seokjin'in beni bu kız için ekmesi olmuştu. Hani havalimanında konuklarını ağırlayacaktı? Yoksa o konuk bu kız mıydı? Kafam karışmıştı.

"Bugün canım evde kalmak istiyor." dedim ekrana hâlâ bakarken. Kızla kendimi kıyaslamaya başlamıştım. Benden tamamen farklıydı.

Tanrı aşkına, neden haber başlığında 'kız arkadaş' yazıyordu ki!

"İyi misin? Hasta falan mısın?" diye sordu endişeyle.

"Yoo, hayat çok güzel." dediğimde saçmaladığımı fark ettim ve siteyi kapattım. "Yani çok iyiyim. Merak etme." dedim düzelterek.

Yalan, iyi değildim.

"Beni endişelendiriyorsun. Bir sorun yok değil mi?"

Dayanamayıp pat diye "O kız kimdi?" diye sordum. Sonradan pişman olsam da umrumda değildi. Merak etmiştim bir kere.

"Hangi kız?"

"Kaç kız var Tanrı aşkına?" dedim şüpheyle.

"Sunyeon neyden bahsediyorsun?"

Ben şu an ne yapıyorum ya? Hangi sıfatla hesap soruyorum? Elimle alnımı ovuştururken telefonu bir anda kapatmak istedim.

"Şey kapatsam iyi olacak. Sonra görüşürüz."

Telefonu bir anda kapattım ve uçak moduna aldım. Bana aldığı kolyenin ucuyla oynarken ne kadar saçmaladığımı kafamda tartıyordum.

Ayrıca bu çocuk beni ne zaman randevuya çıkaracaktı?

Ah, ne diyorum ben ya?

...

"Sunyeon, hayatım markete gitmen gerekiyor!"

Annemin alt kattan bağırmasıyla izlediğim diziyi durdurdum ve söylenerek yataktan kalktım. Alt kata inip annemin elime tutuşturduğu para ve listeyi cebime koyarken "Neden abim değil de ben?" diye sordum.

"Çünkü abin gece ders çalıştığı için şu an uyuyor. Senin okulun onunkinden daha erken bittiği için önce tatile giren markete gidiyor."

Yanaklarımı şişirip "Yarım saate dönerim." dedim ve evden çıktım.

Birazdan güneş batmaya başlardı. Elim cebimde düşünceli bir şekilde yürürken yanımda bir araba belirdi. Benim tarafımın penceresi açıldığında Seokjin'le göz göze geldim.

"Seokjin?"

İndi ve yanıma geldi. Tam karşımda durup "Saatlerdir evden çıkmanı bekliyorum." dedi.

"Neden?" diye sordum.

"Bana atarlı gibiydin. Nedenini merak ettim. Sorun nedir?"

O böyle tam karşımdayken konuşmaya çekinmiştim. Telefonda konuşmak ne rahattı. Mesela dün onu öpmek istediğimi söylerken arsızın tekiydim ama yüzüne karşı asla söylemeye cesaret edemezdim. Değişikti.

"Sorun yok." dedim kestirip atarak.

Hafifçe eğildi. "Emin misin? Telefonda kızlardan bahsettin. Dün Amerika'dan gelen misafirlerimden mi bahsediyordun?"

Misafirlerimden...nasıl da sahiplenmiş!

"Haber sitesinde denk geldim de, ondan sormak istedim. Cevaplamak zorunda değilsin."

Gülmeye başladı. Kafamı kaldırıp ona baktığımda oldukça keyifliydi. "Kıskandın, değil mi? Merak etme güzelim. Sadece iş arkadaşlarımdı. O haberde gördüğün kadın evli. Hatta o akşam iki erkek daha bizimleydi. Layla'ya yardım etmek için elinden tuttum çünkü ayakkabısının topuğu kırılmıştı ve dengede duramıyordu."

Demek ismi Layla'ydı ve evliydi. Ah Jungkook, ben sana göstermez miydim! Beni hep sen gaza getirdin Allah'ın cezası.

"Haber sitesinde kız arkadaş yazıyordu da..." dediğimde "Evli olduğu öğrenilince kaldırıldı o haber." diye izah etti.

Buna rahatlamıştım cidden.

"Neyse ya, beni ilgilendirmez. Açıklamasaydın da olurdu."

Yalan. Açıklama yapmasaydı kafayı yerdim heralde meraktan.

Omuz silkti. "Olsun, yine de bilmeni istedim. Nereye gidiyordun?"

Cebimden listeyi çıkardım ve havaya kaldırdım. "Annem markete yolladı." dedim homurdanarak.

"Seni ben bırakayım ister misin?" dediğinde "Gerek yok." diyecektim ama "İstersin istersin." diyip beni arabasına doğru çekiştirmeye başladı.

Ön koltuğa oturduğumda kemerimi bağladım ve onun da binmesini bekledim. Bindiğinde üzerini incelerken buldum kendimi. Siyah bir jean, kahverengi bir kazak ve onun üzerine de siyah deri bir ceket giymişti. Ten rengi o kadar güzeldi ki ona en çok koyu renkler yakışıyordu bu yüzden.

Arabadaki erkeksi kokusu eşliğinde kısa bir yolculuk yaptık.

Alışverişi tamamlayıp tekrar arabasına bindiğimizde Seokjin'in telefonu çaldı. "Efendim Yoongi?... Şu an meşgulüm... Anlamadın galiba, meşgulüm diyorum... Hayır... Mira'ya söyle beklemesin beni... Otelde kalacağım o zaman... Hoşça kal." diyip telefonu kapattı.

"Bir sorun mu var?" dedim ona dönerek.

Sıkıntıyla ofladı. "Mira şu an Yoongi'nin evindeymiş ve benimle görüşmek istiyormuş."

Kaşlarım çatıldı. Bu kız ne kadar da yapışkandı yahu!

"Senin evine neden gitmemiş?"

Kırmızı ışığa gelince durdu. "Çünkü kapıya koruma diktim giremesin diye."

Bu beni gerçekten mutlu etmişti.

"Mira seni seviyor olabilir mi?"

Bu onu şaşırtmadı. "Öyle zaten ama ne olursa olsun o benim sadece arkadaşım." dedi kesin bir tonda.

Evin önüne geldiğimizde durduk. Ona dönüp teşekkür ettim. Tam inecekken "Poşetler?" dedi. Arka koltuktaki üç poşete bakıp "Ah doğru!" dedim. Onları unutuyordum az kalsın.

"Bir dakika," dediğinde durup ona döndüm. "Geçen telefonda birbirimizi öpmek istediğimizden bahsettik.."

Ah o konu! Yanaklarım anında yanmaya başlarken "Ben öyle bir şey demedim." dediğimde "Gayet de dedin." dedi ve bana doğru eğilmeye başladı.

Kalbim ağzımda atıyor olabilirdi. O bana her saniyede daha çok yaklaşırken düzgün düşünemiyordum. İlk öpücüğümü kaybetmeme saniyeler kala durduğunda kapatmaya cesaret edemediğim gözlerimi kırpıştırdım.

Neden durduğunu anlamamıştım.

Seokjin "Seni öpmeme izin verir misin?" diye sorduğunda yutkundum. Pekala, birbirimizi seviyorduk. Henüz bir adımız olmasa da bunu onunla yaşamak istiyordum.

Sorusunu başımla hafifçe onayladığımda, kalın pembe dudaklarını dudaklarımda hissettim. Gözlerim anında kapanırken onun profesyonelce dudaklarını hareket ettirmesine sadece ayak uydurmaya çalışıyordum.

Eli enseme gittiğinde beni biraz daha kendine çekti. Ah, tanrım! Biz öpüşüyorduk!

Elimi nereye koyacağımı bilmediğim için havada kalırken Seokjin onu tuttu ve yanağına koydu.

Ritmik öpüşmemiz gitgide hızlanırken yanağını yavaşça okşadım.

Nefessiz kaldığımı hissettiğimde geri çekildim. Gözlerimi aralarken Seokjin'le gözlerimiz çakıştı.

Göz bebekleri koyulaşmıştı ve lanet olsun, nasıl bu kadar güzel görünebilirdi?

"Bunu daha sık tekrarlamamız gerekiyor." dediğinde "Tekerleğinle öpüş." dedim.

Güldü. Daha sonra elini yanağıma bastırıp "Çok güzelsin." dedi. İnce parmakları yanağımda gezinirken az önceki anın büyüsünden henüz çıkamadığımı fark ettim.

Uzanıp başımın üstünü öptü. "Sizinkiler meraklanmasın. Uyumadan önce yaz bana." dedi gülümseyerek.

"Bıraktığın için sağ ol." dedim ve arka koltuktan poşetleri alıp hızla indim.

Vücudum hala alev alıyordu çünkü bu adam gerçekten çok ateşliydi.

nasıl bir sondu sizce wkdmwkdmwkd umarım beğenmişsinizdir. gelecek bölümde görüşmek üzeree ❤❤

Continue Reading

You'll Also Like

4.7K 102 18
Cok nadir bolum atiliyor
391K 21.4K 48
Altın Üçlü'nün kalbi, Potter'ın en yakını, Weasley'in sevgilisi, Hogwarts' ın birincisi, Çağının En Zeki Cadısı.... Ya hepsi bir yalandan ibaretse? B...
114K 1.6K 40
Hoşuma giden yabancı dildeki reactionları çeviriyorum. Çeviri yaparken birebir çevirmek mümkün olmadığı için bazı kısımları değiştirebiliyorum. Beğen...
442 87 14
Bir ' Anka Kuşu ' misali . Mecburiyet üzerine yalanlarla yıkılan bir ilişkinin tüm doğrularla yeniden doğuşu.