Ve merdivene koşmaya başladım. Daha doğrusu merdivene koşmaya çalıştım. Siz Uğur Böceği ile Kara Kedi'ydiniz değil mi? Tutmasanız olmaz.
A: Hayır hayır nereye gidiyorsun Elita?
M: Her şeyde yanımızdaydın. Bunda da yanımızda olmalısın.
E: Bunu da kendiniz halletseydiniz.
A: Olmaz yanımızda olmalısın.
Ve o sırada Marinette'in jetonu düştü.
M: Ne yani şimdi Adrien Kara Kedi ve ben Kara Kedi'yi yani Adrien'ı-
E: Evet öptün. Hem de bir kez de değil. Tamam şimdi bunları geçelim.
Neden fazla rahatım ki ben şimdi.
M: Ve Adrien sen pek şaşırmamış gibi gözüküyorsun. Yoksa sen biliyor muydun?
Neden bu kadar zekisin Marinette?
A: Çok uzun süredir değil ama evet birkaç gündür biliyordum.
M: Demek bu yüzden-
E: Hayır bu yüzden değil. Uğur Böceği'nin kim olduğunu bulmak istiyordu ve benim ona verdiğim ipucu gerçek hayatta kimi sevdiğini fark etmesiydi. Yani seni sevdiğini anladı Marinette. Uğur Böceği olmasan bile seni sevdiğini anladı.
Oh söyledim. Hiç kimse tartışmaya girmeden hallettim.
M: Bu doğru mu gerçekten öyle mi Adrien?
Hayır şimdi uydurdum. Tabiki doğru! Neyse bu anı bozmayalım.
A: Her kelimesi doğru, Leydim. Maskeli ya da maskesiz ben seni her halinle seviyorum. Sadece masken olmadan seni fark etmem uzun sürdü. Peki ya sen prenses? Sen beni hem Adrien, hem de Kara Kedi olarak sevebilecek misin?
Ah, kalbim. Bu sefer cidden evlenme teklifi gibi oldu. Sonunda 'Yani benimle evlenir misin?' dese hiç sırıtmazdı ama şimdilik bununla idare edeceğiz.
M: Adrien maskesiz halin beni o kadar etkilemişti ki diğer haline hiç dikkat etmedim ama elbetteki seni her halinle seveceğim kedicik.
Çok mutluyum çok! Siz öpüşekalın ben de sıvışıyorum artık.
Eve geldiğimde akşam yemeğini yedim. Eve biraz geç gelmiştim. Bu yüzden yemeğimi tek başıma yedim. Yemekten sonra soru yağmuruna tutuldum. Zeynep'le Alperen'e her şeyi her ayrıntısına kadar anlattım ve şimdi onlar da dondurma yemek istiyor. Galiba o kısmı biraz fazla abarttım.
Z: Eve gelirken kaybolmayalım diye Luka'yı peşimize mi taktın?
E: Evet iyi yapmışım de mi?
Z: Aslında iki kişiyiz kaybolmazdık her halde ama yine de iyi yapmışsın. Pek yön duygum yok.
Alp: Evet Luka da iyi biri hem. Aynı kardeşi gibi...
Ovv Alperen de Zeynep gibi olmuş.
Z: Aynen iyi çocuk.
Arkadaş onayı tik.
Ve telefonuma bakma zamanı. Elita 1.2 operasyonu yüzünden hiç bakamadım.
Luka'dan mesaj gelmiş. 'Sayende yeni bir gereksiz bilgi öğrendim. Ayakkabı bağcığının plastik ya da demir ucu! Nkxjcldkn'
Ona random attım ve sıradaki mesaj Nath'den. 'İşte çizmeni istediklerim. Tekrardan çok teşekkürler. Sayende gece uyuyabileceğim.'
Hayır! Bunu tamamen unutmuşum. Nath'e çizimlerde yardım edecektim. Ona yarına kadar bitireceğime söz vermiştim.
Cevap olarak yarına hazır olduğunu yazdım. Şuanda değil ama olacak.
Herkes yattıktan sonra Zeynep'e yatmasını ve benim de birazdan yatacağımı söyledim. Pek birazdan olmayacak ama o.
Herkes uyudu ve ben hala çizim yapıyordum. Belki de mesajı 11de gördüğüm için olabilir. Sonunda son sayfaya geldim.
Son sayfayı da bitirdim. Oh şükür. Bari bu saate kadar uyumamışken ve hazır herkes uyuyorken günlüğüme bugün yaşanan her şeyi yazayım. Çünkü ne biliyim.
Onu da hallettim ve çizimleri çantama koydum. Şimdi yatıp birkaç saat uyuma vakti.
ERTESİ GÜN
Z: Berthe artık kalk. Kahvaltı da yapmadın. Geç kalacaksın.
E: Okulda yaparım ya. Tamam kalkıyorum.
Bu bunu beşinci söyleyişim falan olduğu için Zeynep tabi inanmadı ve kolumdan tutup kaldırdı.
E: Kalktım ben. Üstümü giyip geliyorum.
Üstüme çizgili siyah bir tulum giydim. Saçımı at kuyruğu yaptım ve odadan çıktım.
E: Hazırım! Hadi gidelim.
Alp: Sonunda.
Okula gittik ve geç kalmadık. Onlar sınıfa çıktı ben de kantinden bir şeyler aldım ve çıkana kadar yedim.
Zil çalmadan sınıfa gittim. Adrien Marinette ile, Alya Nino ile, Zeynep Nath ile, Alperen Juleka ile konuşuyordu. Ne oluyor ya? Komik.
Kimseye bulaşmadan kafamı sıraya koydum ama uyuyamadım.
E: Hapşu! Ah!
Hapşuruğumla kafamı sıraya çarptım.
Z: Elita ne yapıyorsun?
Gülmeye başladılar.
E: Sırayla bütünleştim.
Na: Onu görebiliyoruz.
Gülmeye devam ettiler.
E: Salın beni siz flörtünüze devam edin.
Na: Flörtümüze mi?
Zeynep bana gözünü büyüterek bakmaya başladı.
Z: Evet Elita flörtümüze mi?
E: Kızarmayı bırakın da ne yapıyorsanız yapmaya devam edin. Uykum var.
Z: Uykuya doyamadın ha.
Na: Bir haftada bunu ben bile anladım.
Nath senin için uyumadım ama bunu söylemeyeceğim. Çünkü söylersem yaptığım iyiliğin ne anlamı kalır.
E: Aa unutmadan... işte çizimler.
Çantamdan çıkardığım çizimleri ona uzattım.
Na: Elita ne kadar teşekkür etsem az.
E: Bir şey değil. İki dakika uyusam yeter.
Kafamı yeniden sıraya koydum ama onlara gülümsüyordum. Kafamı sağa çevirdiğimde Alperen ve Juleka da iyi anlaşıyor gibi gözüküyordu. Gülüyorlardı. Acaba neye gülüyorlar. Merak ettim. Pat diye kalktım. Beyin sarsıntısı geçirmem bittikten sonra yanlarına geldim.
E: Ne konuşuyorsunuz bakalım?
J: Alperen bana Türkiye'den bahsediyor. Ben de ona Fransa'dan bahsediyorum.
E: Alperen isteseydin ben sana Fransa'dan bahse... tmezdim. Çünkü çok işim var. Siz konuşmaya devam edin.
Alperen de Zeynep gibi gözünü büyüttü. Bana kızdınız ama benden hızlısınız.
Yeniden sırama geçtim. Zaten bir süre sonra öğretmen geldi ve ders başladı. Başka bir dünyadayız ve yine okuldayız. Neyseki buradaki dersler o kadar sıkıcı gelmiyor. Sonuçta hayalindeki kişilerle aynı okuldasın.
Teneffüs zili çaldığında uykumu açmak için yapacak bir şeyim yoktu. Çünkü kahve içmiyorum. Yani içemiyorum. Acı geliyor tamam mı? Uykumu açmak için tek yapabileceğim şey kafamı sıraya koyup uyumaya çalışmak. Sınıftaki sesler karışıyor ve... biri sırtıma dokundu.
E: Aa!
Ve yine beyin sarsıntısı. Birden kalkmayı kesmeliyim.
L: Elita sadece benim.
Alp: Hep öyle yapıyor.
Z: Berthe'i tek uyandırma yolu seslenmek. Yoksa aklı çıkıyor.
Tamam bu doğru bir tespit ama sizin dokunacağınızı nereden anlayabilirim.
L: Seni korkuttuysam özür dilerim.
E: Sorun değil. Böyle uyanmaya alışkınım.
L: En iyisi sen uyu. Uykulu gözüküyorsun. Keşke uyandırmasaydım.
E: Uykum kaçtı. Konuşalım.
Hayır kaçmadı.
L: O zaman zil çalmadan biraz dışarda dolaşalım.
E: Olur.
Dışarı çıktık ve okulun etrafını turlamaya başladık.
L: Berthe Türkçe aşkım ne demek?
Ne?
E: Aşkım mı?
L: Evet.
E: Neden merak ediyorsun?
Dünyanın en saçma sorusu.
L: Çünkü sana öyle seslenmek istiyorum.
E: Daha Fransızca demene alışamadım. Hem bence uzaylı demen çok tatlı ve hiç klasik değil.
L: Demek öyle demem tatlı, uzaylım.
Kızardım. Patlıcan Elita domatese dönüşüyor.
E: Sorun şu ki benim sana söylediğim 'gerçek Luka' o kadar da tatlı değil.
L: Bana nasıl seslendiğini pek takmıyorum aslında. Çünkü benim için 'gerçek Luka' da gayet tatlı.
E: O zaman telefonumda öyle kayıtlı olman da senin için sorun değil.
L: Evet. Sen de benimkinde 'küçük uzaylım' diye kayıtlısın çünkü.
E: Yaa cidden mi? Bu da çok tatlı.
L: Daha tatlı bir şey görmek ister misin?
E: Evet!
Zil çaldı.
L: O zaman çıkışı beklemelisin.
E: Yaa...
Yeniden okula girdik ve sınıfıma gittim. Adrien ve Marinette'in yanına geldim. Tabiki Alya ve Nino da oradaydı.
E: Hey, çifte kumrular ne yapıyorsunuz?
N: Hiç bir şey.
E: Aslında size değil Marinette ve Adrien'a demiştim.
Al: Ne?!
M: Ah Elita bu nasıl olur? Biz daha
A: Sevgili bile değiliz.
Ne!?
Acaba ne olacak? Ben biliyorum ama tabiki sizin diğer bölümü beklemeniz gerekecek. Üzgünüm. Bölümü beğendiyseniz vote vermeyi ve düşüncelerinizi yorum olarak yazmayı unutmayın! Güzel yorumlarınız için hepinize çok teşekkür ederim!🌸 Hepinizi Instagram hesabıma da bekliyorum. Hesabımın adı Ladydarkkitty. Orada çizgi roman çevirileri ve daha birçok şey paylaşıyorum. Diğer bölümde görüşmek üzere.
CHÜSSSSSS!!!!!!
🐞🐱