Gün yeni aydınlanmıştı. Kuşların cıvıltısı şehri şenlendiriyordu. Sevda’nın babası onları o kadar aramasına rağmen bulamamıştı. Semih Sevdayı alarak farklı bir otele geçiş yapmış, sabaha kadar kaybetme korkusuyla onu kollarından ayırmamıştı. Telefonlarını kapatmışlar ve baş başa koca bir gün geçirmişlerdi.
Sevdayı uyandırmamak için yavaşça kalktı Semih yatağından ve takım elbisesini giyindi. Sevda’nın ona verdiği parayla o civarda bulunan her arsayı satın almakla işe koyulacaktı. Hemen otelin önüne park etmiş oldukları lüks aracına bindi. Bir çok kişi ile konuştu kelimeler döktü, paralar teklif etti ancak hiç kimse arsasını satmaya razı değildi. Arabayla eve geçerken otelin önünde o nefret ettiği adamla karşılaştı. Adam Semih’i görünce yayından çıkmış bir ok gibi sert bir şekilde koştu. Anında polisi arayarak Semih’in kızını kaçırmaya yeltendiğini ve otelinin önünde huzursuzluk çıkardığını ihbar etti. Semih hem sinirli, hem de mütebessim bir yüzle adama baktı. Adamın gözleri intikam ateşiyle yanıyor, öfkeyle kavruluyordu. Kendinden emin bir şekilde Semih’in yakasına sarılarak “Birazdan polis gelince göreceksin. Yeter artık senden çektiğim! Hapse düşte gününü gör. Sen kimsin de benim kızımı kaçırıyorsun?” dedi.
Semih tarz giyimiyle beraber hiç istifini bozmadan güneş gözlüğünü çıkardı ve adamın gözlerine açlığının kıyısında bir ceylan görmüş aslan gibi öfkeyle bakış attı. Adam yutkundu. Semih gözlerini ayırmadı. Hiç kırpmadan mızrak gibi gözlerini adamın gözlerine saplamıştı. Ardından çok rahat bir hale girerek tebessüm etti. Adamın arkasından gelen polisleri göstererek arabanın içinden aldığı evlilik cüzdanını gösterdi. Polisler olayı sorduğunda “ Sorun yok memur bey. Bu adam karıma laf attı da kendi aramızda hallettik.” diye cevap verdi. Polisler gittikten sonra adam şaşkınlıkla Semih’e bakıyor, Semih ise ritüel halini bozmayarak adama tebessüm ediyordu.
Belini içe doğru eğip göğsünü çıkararak elini adamın omzuna koydu. Sert bir ses tonuyla “Sadece kızını değil otelini de, paranı da, itibarını da elinden alacağım.” dedi.
Adam öfkeyle “Sana bunun...” diyerek hesap sormaya hazırlanırken Semih sözünü kesti.
“ Ha bu arada sana vermem gereken bir şey var.”
Sevda’nın annesinin torpido gözüne koyduğu zarfı alarak adama uzattı.
“Aç bakalım karın bunu sana vermemi istedi.”
Adam merakla zarfı yırtarak içindeki kağıdı okudu. Okuduklarının etkisiyle yumruğunu sıktı. Tam Semih’e vuracaktı ki Semih seri bir hamleyle adamın elini tuttu. Tekrar o sert bakışlarını adamın gözlerine saplayarak “ Artık ailemden uzak duracaksın!” dedi.
Sevda’nın annesi Semihlerin verdiği karar üzerine dün giderek boşanma dilekçesi imzalamıştı. Adamın sahip olduğu hiç bir şeyi kalmamış, bunun öfkesi ile Semih’e her ne kadar zarar vermek istese de o güçlü kollarından öteye geçememişti.
Tekrar siyah lüks aracına binerek güneş gözlüğünü taktı ve arabayı çalıştırdı. Adam Semih’e bakarak hem dişlerini hem de yumruğunu sıkıyordu. Semih adamın aciz halini gördükçe kendini daha huzurlu hissediyor, olanları otelin önünde yaptığı eziyetlere sayıyordu.
Arabasıyla hafif ara gaz vererek elektronik camı açtı ve gülerek “ Sakın, sakın engel olmaya kalkma ayağını kaydırırım!” dedi. Sonra hızla oradan ayrıldı. Adam ise arkasından çaresiz bakışlarla bakarken Semih kahkahalar atıyordu.
Trafik ışıklarına geldiğinde elini camdan çıkararak arabadan açtığı son ses müziği dinlemeye devam ediyordu. Telefonu bir çok kez çalmış ama Semih fark etmemişti. Müzikle beraber tek düşündüğü Sevda’nın babasının öyle karşısında tamamen çaresiz bakışlarıydı. O an aklına geldikçe kahkahalarına engel olamıyordu.
Konuşacağı tek bir kişi kalmıştı. Şehrin en zenginlerinden Deniz bey...
Müzik bittiğinde telefonun çaldığını fark etti. Arayan Sevda’ydı. Gün içerisinde yaşadığı olaylardan ve iş telaşından o kadar çok dalmıştı ki Sevda’ya haber vermeden çıktığını unutmuştu. Telefonu açtığında trafik lambasının yeşil yandığını fark etmemiş konuşmaya başlamıştı. Arkasından duyduğu korna sesiyle telefon kulağındayken adama bağırdı. “ Tamam be az sabırlı ol!” telefonun diğer ucunda onu dinleyen Sevda üzgün bir ses tonuyla “ Ne bağırıyorsun merak ettim işte. Neredesin?” dedi.
Semih bu sefer gülerek “ Canım sana demedim. Arkamdan ısrarla kornaya basan adama sinir oldum, ona seslendim. Az bir işim var eve gelince detaylı konuşalım beni merak etme” dedi.
Sevda iyi olduğunu duyunca içine su serpildi ve vedalaşarak telefonu kapattı.
Semih işi nasıl ayarlayacağını düşünürken tekrar telefonu çaldı.
Hiç durmadan çalan telefonu bir hayli canını sıkmıştı.
-Alo, buyurun kiminle görüşüyorum?
- Merhabalar, siz Semih AKSOY musunuz?
- Evet buyurun.
- Ben Gürsoy Holdingin sahibi Melih GÜRSOY. Sizi iş ortağım olarak görmek isterim.
Semih işi ararken iş Semih’e gelmişti. Şaşkınlıkla sözlerine devam etti.
-İyi ama siz beni tanımıyorsunuz...
Derken Melih bey Semih’in sözünü kesti.
-Hayır Semih bey biz sizi çok iyi tanıyoruz en kısa zamanda sizi ofisimize bekleriz. İyi günler...
Semih aldığı haber sonucunda çok mutlu olmuştu. Sevda’nın istediklerini gerçekleştirmesine son bir adım kalmıştı ve o bunu başaracaktı.
Sen de Ö(z)lüyor musun?
By muhammedaliidag
Yanan bir odunun ateşi tekrar geri sönemez, Asla aynı yağmur damlası aynı yere inemez, Dert dertsizle gider... More