Bay Red

By Bernackl55

3.7M 108K 116K

"Erkek seviştikçe sever, kadın sevdikçe sevişir." +18 içeren sahneler vardır. ♤♧♤ Soğuk dudakları boynumda ka... More

iki-😈
üç-😈
dört-😈
beş-😈
altı-😈
+18 yedi-😈
sekiz-😈
dokuz-😈
on-😈
onbir- 😈
oniki-😈
onüç-😈
ondört-😈
onbeş-😈
onaltı-😈
onyedi- 😈
onsekiz-😈
ondokuz-😈
yirmi-😈
yirmibir-😈
yirmiiki-😈
+18 •Özel Bölüm• +18
yirmiüç-😈
Minik Bir Sohbet🎈
yirmidört-😈
yirmibeş-😈
yirmialtı-😈
yirmiyedi-😈
yirmisekiz-😈
+18 yirmidokuz-😈
+18 otuz-😈
otuzbir-😈
+18 otuziki- 😈
+18 otuzüç-😈
otuzdört-😈
otuzbeş-😈
otuzaltı-😈
otuzyedi-😈
otuzsekiz-😈
otuzdokuz-😈
+18 kırk-😈
kırkbir-😈
kırkiki-😈
+18 kırküç-😈
+18 kırkdört-😈
The End-😈
Mutlu Son -😈

bir-😈

330K 3.5K 3.6K
By Bernackl55

Bölüm şarkısı;

The Afters - Beautiful Love

●●●

Yağmurlu bir gündü, gökyüzünden yer yüzüne bardaktan boşalır gibi yağmur yağıyor, ara ara cama çarpan damlalar irkilmeme neden oluyordu.
Sinirden ayaklarımla zemine ufak ufak vuruyor, ritim tutturmaya çalışıyordum.
Oturduğum sandalyeye hatta bulunduğumuz odaya bile dar geliyor gibiydi bedenim.
Karşımda takım elbisesi ile ciddi bir tavır içinde aptal aptal vasiyetname okuyan avukatı dinliyor, dudaklarından dökülen her kelimenin ardından sinir kat sayım artarak yükseliyordu.
Oturduğum yerden hızla ayağa kalkıp avukatın elindeki dosyaya sertçe vurdum.
"Sen ne anlatıyorsun ya?"

Gözlüklerini düzeltip kıravatını gevşetti.
"Bayan Breath, sakince dinlerseniz..."

"Bırak şimdi kibar ağızları, sakin falan olamam ben. Annemden bana kalan bütün mirası, para edecek her şeyi şimdi şuan istiyorum!"

"Mümkünatı yok efendim, anneniz mirası elde edebilmeniz için bazı şartlar koymuş bulunmakta. Eğer bu şartlar bir sene içinde yerine gelmezse tüm mal varlığını yetim çocuklar için bağışlanmasını emretmiş."

Ellerim saçlarımın arasına karıştı, öfkemi onlardan çıkarmak istercesine çekiştirdim.
"Ne, ne o şartlar ne söyle! Annem nasıl beni beş parasız bırakır ya! Ne yicem ne içicem nerede kalacağım ben? Beni hiç mi sevmemiş bu kadın!"

Bir kaç kez öksürüp boğazını temizleyerek devam etti.
"David Red ile evlenmenizi istemiş."

Gözlerim istemsizce büyürken dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı.
Şuan şok geçiriyordum, kulaklarıma inanamıyor, bunun bir şaka olmasını diliyordum.
"Lütfen sakin olun, Bay Red ile evlenip bir sene birlikte yaşadığınız taktirde Lina hanımın bütün mal varlığı size ve Bay Red'e olmak üzere yarıya bölünecek."

Avukatın üzerine yürüyüp iki elimle yakasına yapıştım.
"Sokarım Bay Red'ine! Kim lan o kim? Tanımıyorum ben öyle birini! Annem resmen kafa bulmuş seninle, hadi bırak şakayı ve gerçek vasiyetnameyi çıkar!"

"Bayan Breath, lütfen yakamı bırakınız, şaka değil efendim, söylediklerimin hepsi gerçek."

Hızla ellerimi yakasından çekip sandalyeye tekrar oturdum. Dizlerim titriyordu çünkü ayakta duramayacak kadar hezeyana uğradım.
"Neden? Neden yapmış böyle bir şeyi? Aklım almıyor şuan ya delireceğim!"

"Onu da açıklamış efendim, sizin çevrenizi beğenmediği ve sizi o çevreden uzak tutmak istediği için böyle bir şey yapmaya karar vermiş..."

Kahkaha atarak gülmeye başladım, sinirden gözümden yaş geliyordu ve ben kahkaha eşliğinde ağlıyordum.
"Beni bu kadar düşündüğü için mi hiç tanımadığım biriyle evlendirmek zorunda bırakıyor yani?"

Ellerimle yüzümü kapatıp sakin olmayı diledim. Mümkünmüş gibi.
"Kim o benimle evlenmek isteyen hemde mirasa ortak olacak gavat? Adını sormuyorum! Annemin hayatındaki yerini soruyorum, o nasıl razı buna? Ben daha on sekiz yaşındayım ya on sekiz !"

"Şey, efendim. Eee."

"Ne, kem küm etme ne?"

"Bay Red'in bunlardan henüz haberi yok."

"Nee?"

"Evet, doğru duydunuz, ne annenizin öldüğünden ne de mirastan ve ne yazık ki şartnameden haberdar değil."

Vücuduma ikinci bir şok dalgası yayılırken baygınlık geçirmemek için hemen sol tarafımda duran sürahiden titreyen ellerime rağmen bir bardak su doldurup yarısını içmiş yarısını da üzerime dökmüştüm.

"Ya şaka bu? İstemiyorum ya, miras falan istemiyorum kahretsin!"

Hızla oturduğum yerden kalkıp ceketimi ve çantamı elime aldım, odadan bir an evvel çıkıp kendimi sokağa atmak ve derin derin nefes alıp vermek istiyordum.
Sanki bir kabusun içinde gibiydim.

Kapıdan çıkacakken avukat adımla seslenip durmamı rica etti.
Ne var dercesine yüzüne bakarken yanıma yaklaşıp aynı dosyanın bir kopyasını bana uzatıp "İçinde Bay Red'in adresi var, belki fikrinizi değiştirirsiniz."diyerek bir kaç adım geri çekilip kıravatını düzeltti.

"Neden sen vermiyorsun bu güzel haberi! Neden ben vermek zorundayım?"

"Zorunluluk yok efendim, tamamen sizin inisiyatifinize kalmış. Ben bana düşen görevi yerine getirdim."

Sabır dileyerek gözlerimi devirdim.
Avukat kendi masasına geçerken "Son bir şey."diyerek ekledim.

"Evet efendim."

"Bu Bay Red annem için çok mu önemli biriymiş?"

"Hiç bir fikrim yok efendim, müşterilerimin özel hayatları fiyata dahil değil."

"Gerzek."

"Teşekkür ederim efendim, iyi günler."

Açtığım kapıdan dışarıya attım kendimi, ne kredi kartlarım nede nakit param hiç bir şeyim yoktu.
Annemle birlikte yaşadığımız evdende atıldım, insanın kendi evinden atılması ne boktan bir şey ya!

Tamamen sokağa çıktığımda başımı gökyüzüne çevirip derin bir nefes alıp verdim. Yağmur dinmiş ufak ufak çiselemeye bırakmıştı yerini.
"Neden yaptın bunu anne? Bari babamdan kalanları bana bıraksaydın!"

Kendimi o kadar çaresiz ve kimsesiz hissediyordum ki ölsem ben bile üzülmezdim kendim için.
Motosikletine yaslanmış sigara içen Paolo beni görür görmez doğruldu.
"Ne oldu bebeğim? İşler istediğin gibi gitmemiş görüyorum ki."

Ona doğru yürüyüp yanına yaklaşınca motosikletine yaslanıp parmaklarının arasındaki sigarayı çekip aldım. Dudaklarımın arasına kıstırıp sert bir duman çektim içime.
Kafam öyle doluydu ki, yaşadığım şu saçma anın etkisinden bir an önce kurtulmak istiyordum.
"Artık beş parasız biriyim."

Kahkaha atmaya başladığında elimin tersiyle karnına vurdum.
"Gülmeyi kes, ciddiyim!"

"Hadi ama bebeğim, herkes bilir senin ne kadar varlıklı bir ailenin kızı olduğunu, kimse inanmaz bu dediğine."

"Artık inansanız iyi ederseniz."

"Sen ciddisin?"

"Evet Paolo! Evet! Şimdi zırvalamayı kes ve bana bir ayarla. Kalacak yerde ayarlarsan sevinirim."

"Bende kalırsın da, ben hiç bir şey anlamadım."

"Bende anlamadım."

●●●

Arkadaşlarımla her zaman takıldığımız mekânda bir araya geldik. Moralim öyle bozuktu ki ha duvar ha benim yüzüm.
Hepsi merakla dudaklarımdan dökülecek haberi beklerken masaya garson geldi.

"Sipariş verecek misiniz?"

Arkadaşlarımın hepsi aynı anda garsona bakıp aynı anda cevap verdiler.
"Her zamanki şeyler."

Gözlerimi devirip derin bir nefes alıp verdim. Hesapları her zaman ben öderdim ve birazdan duyacakları şeylerden sonra bir daha asla her zamanki şeyler diyemeyeceklerdi.
Paolo siparişleri getirmek üzere yanımızdan ayrılan garsona seslenip "Carlo, dostum siparişleri iptal et. Bize birer bardak soğuk su yeterli olacaktır."dedi.

"Anlamadım."

"Bende anlamadım ama sen şimdilik dediğimi yap."

"Nasıl istersen dostum."

Garson hızla uzaklaşırken arkadaşların gözleri ikimizin üzerine yeniden kenetlendi.
"Neden siparişleri iptal ettin Pao?"

"Duyacağınız şeyler iştah kaçıran cinsten."

Meraklı gözler sadece bana odaklandığında pes edercesine omuzlarımı düşürüp gözlerimi yere sabitledim.
"Artık fakirim, fakirden bile fakir, donut alacak param bile yok."

Masamızdan bir anda kahkaha sesleri yükselmeye başlayınca başımı kaldırıp arkadaşlarıma baktım.
"Neye gülüyorsunuz, donutu çok seviyorum biliyorsunuz."

Alba gülmeyi kesip ciddi bir surat ifadesine büründü.
"Şaka yapmayı bırak."

Sanki herkes benim paramla hayatta kalıyormuş gibi şok geçiriyordu.
Halbuki hepsi zengindi!
"Okula da devam edemeyeceksin öyleyse? Sonuçta özel okulda okuyoruz."

"Evet öyle görünüyor."

"Hassiktir, fakirlerle işim olmaz. Ezik listesine adını yazdım Breath."

"Emma!"

Omuzlarını silkip oturduğu yerden ayağa kalktı.
Peluş montunu ve milyon dolarlık çantasını alıp saçlarını savurarak ayrıldı masamızdan.
Gitmek üzereyken arkasına dönüp "Hadi, ne oturuyorsunuz? Hiç destekçilik oynayacak halim yok, eziklerle dalga geçen bizler şimdi bir ezik için değerli vaktimizi mi öldürelim?"

"Haklı."

"Fazlasıyla hemde."

Hepsi birer birer masadan ayrılırken sadece Paolo ve Marta kalmıştı.
Neye üzüleceğimi şaşırmış bir halde garsonun masaya getirdiği soğuk sulardan birini alıp yudumladım.
Bana bile şaka gibi geliyordu ve dostlarımın dost olmayışı kalbimi acıtıyordu.
"Saçmalık."dedi Marta.
Elimi tutup "Nasıl oldu bu? Borcunuz mu vardı bebeğim?"diyerek sordu.

"Hayır, para var. Ama ulaşmam için ödemem gereken bedellerde var."

"Ne bedeli? Annen neden böyle bir şey yapsın Breath?"

"Bilmiyorum, son zamanlarda çok kavga ediyorduk ama beni böyle cezalandıracağını hiç düşünmemiştim."

"Artık şu şartnameyi söyler misin?"

Çantamdan dosyayı çıkarıp Paolo'ya uzattım.
Bir kaç dakika sessizlikten sonra elindeki dosyayı masanın üzerine fırlatıp bağırdı.
"Evlenmek mi?"

"Sakin ol Paolo kabul etmedim, alışırım bu hayata diye umut ediyorum."

"Ne evlenmesi ya?"dedi Marta ve dosyayı aldı eline.

Paolo ya bakıp dudaklarımı birbirine bastırdım çok mahçup hissediyordum kendimi, sonuçta sevgilimdi ve bunu duymak hoşuna gitmemiş olmalıydı.

"Nasıl alışacaksın parasız hayata? Sen varlık içinde yaşamaya alışmış birisin, yatağının üstündeki çöpü çöp kutusuna atmak için hizmetçini çağıran kızsın! Nasıl olacak o?"

"Bu ne demek şimdi?"

"Yani bence kabul et."dedi arkasına yaslanırken rahat bir tavır içinde.

"Ne?"

"Kabul et diyorum bebeğim, bir sene sonra boşanırsınız paraları alır gideriz New York'a yerleşiriz. İstediğimiz bu değil mi? Ben fakirim ve bu taraf hiç güzel değil tatlım. Seninde alışacağını hiç sanmıyorum."

"Sen ne dediğinin farkında mısın Paolo?"

"Bence çok saçma! Kabul etme Breath ben elimden geldiğince sana destek olurum."

"Dedi her şeyini babası alan kız. Hiç bir maddi destek veremeyeceğini hepimiz çok iyi biliyoruz, şimdi burada duyar kasma! Mantıklı olan bu, evlenecek ya! Ne kadar kötü olabilir ki?"

"Ya aşık olurlarsa o zaman ne yapacaksın Paolo!"

İkimiz aynı anda Marta ya baktık, sinirlerim artık tepemden fışkırmıştı.
"Siz ne konuşuyorsunuz ya! Böyle bir şeyi kabul etmeyeceğim!"

"Edeceksin! Para için, rahat bir yaşam için bu gerekli!"

Paolo'ya sert bir tokat yapıştırıp oturduğum yerden kalktım, dosyayı çantama atıp tiksinerek yüzüne baktım.
"Tanrım, sen nasıl bir karaktersizsin böyle! Bir daha asla ama asla seninle işim olmaz!"

"Breath!"

Masanın üzerindeki su bardağını alıp içindeki suyu yüzüne fırlattım.
"Bir daha sakın karşıma çıkma!"

"Ben ne dedim Br, Breath!"

Arkamdan bağırıyordu ama duymak istemiyor, öfkemi kimseye zarar vermeden yatıştırmak istiyordum.
Napoli sokaklarında saatlerce dolaşıp sahil kenarında buldum kendimi.
Hava soğuktu ama benim içimde dışımda yanıyordu.
Çaresizlik duygusunu ilk kez tadıyordum, gidecek bir yerimin ve sığınacak hiç bir kapımın olmaması da verdiğim kararda kalmamı zorlaştırıyordu.

Çantamın içinden telefonumu çıkardım ve saate baktım, hava kararmak üzereydi, birilerini aramalı bir kaç gün en azından bulana kadar kalacak yer bulmalıydım.
Marta destek olurum demişti ama babası sıkı yönetimci biriydi, kabul etmezdi.
Onu hemen eledim, başka birini aramalıydım ve rehberin en başındaki numarayı aradım.
Ama hattım iptal edilmiş, bu yüzden kimseyle iletişime geçemedim! Olacak şey mi bu? Hattım nasıl iptal olur?
Kafayı yememe ramak kala aklıma gelen fikirle oturduğum yerden kalkıp şehire doğru ilerledim.

Saatlerce ikinci el alım satım yapan bir mağaza arayıp bulduğumda son model olan telefonumu sattım. Fiyatlardan falan anlamadığım için iyi bir paraya sattığımı düşünürken neredeyse bedavaya sattığımı çok sonra fark ettim. Yeniden parasız kalınca...

Telefonumdan elde ettiğim parayla karnımı doyurdum, ucuz bir pansiyon bulup yerleştim.
Bir kaç gün burada kalabilirdim, fakat alışkın olmadığım şeylerdi bunlar. Beş yıldızlı otellerden nasıl yıldızı bile olmayan yerlere düşmüştüm bilmiyorum.
Hiç bir hizmeti yoktu, banyo yapmak istemiş suyun bir türlü ısınmıyor oluşundan edememiştim.
Sinirden yatağa gömülüp saatlerce ağladım ve ağlayışımı kesen şey odanın içinde benden bir şekilde dolaşan fareydi.
Çığlık çığlığa nasıl kaçtığımı hatırlayamıyorum, aklım çıkacak gibi olmuş yüreğim ağzıma gelmişti.

Koridorda koştururken polis ekiplerinin operasyon baskını üzerine dona kalmıştım.
Fuhuş çetesini yakalamışlar, bu yerde fuhuş oluyormuş. Kurunun yanında yaşta yanar hesabı soluğu karakolda aldım.
"Ben onlardan değilim, neden anlamıyorsunuz değilim!"

Fazla bağırıyorum diye beni nezaharethane ye kapattılar. Bu kötüydü ve bundan daha kötüsü fuhuştan yakalanan kadınlarla aynı yerde olmamdı.
Farklı kadınlardı bunlar, bakışlarından bile anlayabiliyorsunuz bunu. Hayatın onlara çektirdiği acılar bakışlarına yansımış gibi nefretle bakıyorlardı. Sanki sen neden bizden değilsin, bizden ne farkın var der gibi bakıyorlardı.
İnsan hemcinsinden korkar mı ben it gibi korkuyordum.
Ama bulundukları yer çokta umurlarında değil gibiydi. Alışmışlığın verdigi rahatlık vardı hepsinde. Ben parmaklıklara tutunmuş beni çıkarın diye bağırırken onlar benim ürkek tavırlarıma gülüyorlardı.

"Sen nasıl düştün buraya kız ?"

"Hey sana diyorum!"
Başımı çevirip parmağımla kendimi gösterdim.
"Bana mı dediniz?"

"Evet sana dedim."

"Sizinle aynı pansiyonda olduğum için düştüm buraya!"

"Ben onu sormadım ki tatlım."diyip kahkaha patlattı.

Omuzlarım ne kadar düşebilirse düştü, ağlamamak için zor tutuyordum kendimi.
Ah anne ah beni düşürdüğün hallere bak, görüyorsun değil mi oralardan! Cehennem ateşin bol olsun!

"Pansiyona nasıl düştün diyorum."

"Parasızlık."

"Bu yeterince açıklayıcı oldu, zaten neredeyse hepimiz o yüzden buradayız ya."

"Ben böyle hayatların olduğunu hiç bilmezdim."

"Belli o, korkma bizden olmadığın anlaşılıyor, serbest bırakırlar seni."

Beni rahatlatmaya çalışan kadına gülümsemekle yetindim.
Bir diğeri saçları kızıl ve sakız çiğnemekte olan kadın yüzünü ekşitip beni baştan aşağıya süzdü.

"Ayol çok parasız kaldıysan yardım edelim sana, bizimle çalış."

Başımı hızla olumsuz yönde sallayarak "Hayır gerek yok."diyerek kestirip attım.
Sonra onun ateşlediği fitili diğerleri eline alıp hepsi birden üstüme gelmeye başladı. İstemiyordum işte!
Beni rahatlatmak için uğraşan kadın adeta kanatlarını açıp beni koruması altına alarak susturdu onları.

"Ben seni televizyondan tanıyorum sanki, sen şu geçenlerde ölen İtalya'nın milyarderlerinden biri olan kadının kızı değil misin? Adı neydi?"

"Lina, Lina Rose ."dedi kızıl saçlı kadın.

"Hayır ben o değilim, o olsam burada işim ne?"

"Bende tam onu soracaktım."

Tam rahatlamış olmanın verdigi hisle sırtımı parmaklıklara yaslamıştımki polislerden biri adımı bağırarak gelip kapının kilidini açtı.

"Breath Rose çıkıyorsun!"

"Hani değildin kaltak!"

Polisin açtığı kapıdan hızla çıkıp kadınlara buruk bir tavırla el salladım.
"Artık değilim."diyerek bağırırken Polis kolumdan tutup çekiştiriyordu.

İçeriye girdiğimde "Suçsuz olduğumu anladığınız için minnettarım size."diyerek şükranlarımı sunarken polis bir yeri işaret etti.
Hızla başımı çevirip baktığımda avukatla göz göze geldim.

"Buralara da mı düşecektin Breath Rose."

"Yanlış, tamamen yanlış anlaşılma avukat."

"Kesin öyledir, hadi bir an önce çıkalım şuradan."diyerek sırtını dönüp yürümeye başladı.
Arkasından koşturarak yetişip yanındaki yerimi aldım.

"Sen mi çıkardın beni buradan? Sonunda gerçeği söylemeye karar verdin değil mi?"

"Hayır, zamanının azaldığını söylemek isterim. Bu senin için yaptığım son iyilik. Bir daha düşersen buralara çıkışın hiç kolay olmayacak."

"Halimi görmüyor musun avukat? Yeterince ders aldım lütfen artık paralarımı ver. Ya sadece evimi versenizde olur, ne olur evime dönebileyim."

Karakoldan çıkarken patlayan flaşlar yüzünden kamaşan gözlerimi ovarak avukatın arkasına sığındım.
"Bu da ne şimdi?"

Etrafımızı saran gazeteciler mikrofonlarını uzatıp sorular sormaya başlamıştı.
Bundan daha fazla rezil olamazdım!
Avukatın arabasına binerek onlardan kurtuldum ama bir kaç sokak geçtiğimiz de avukat arabasından beni indirdi.
"Kendi başınasın. Bay Red'e gitmelisin."

"Nasıl gideceğim param yok!"

"Kimse kolay yoldan para kazanamıyor Breath."

"Neden böyle yapıyorsun, mesleğini bırak bir kenara hiç mi insanlık yok sende?"

Bakışlarını kaçırıp düşünür gibi yaptı.
"Aa bakayım, malesef sana karşı hiç insanlığım kalmamış."diyerek gaza bastığı gibi uzaklaştı.
Arkasından bitik bir halde kala kaldım.

Gitmeyecektim lan! Bay Red denilen herifin yanına gitmeyecektim! Parasız insanlar nasıl yaşıyordu? Ben neden yaşayamayacaktım?
Gecenin bir yarısı sokaklarda kirli ve yırtık elbiselerimle, dağılmış ve yağlanmış saçlarımla saatlerce dolaşmıştım. Ama git gide gücüm tükenmeye başlamıştı.

Sokakta yatan insanlar gibi banka sığınıp yattım. Çok sürmedi, ellerinde içki şişesiyle iki adam yanıma gelip sözlü tacizde bulunmaya başladığında ne yapacağımı şaşırmış durumdaydım.
Üzerimde kalan en değerli şey deri montumdu ve beni hırpalayarak onu üzerimden zorla aldılar. Arsız bakışları, izinsiz dokunuşları canıma tak etmişti artık, çığlık atarak uzaklaştırdım onları ve saatlerce koştum. Ayaklarım beni Paolo'nun evinin önüne getirmişti.

Sert çıkışmıştım ama bir kaç gün de olsa eski günlerin hatırına bana yer verebilir sanmıştım...
Belki fikrini değiştirmiş ise sevgili olmaya devam edebiliriz sanmıştım...
Fakat son derece lüks bir araba yaklaştı, araba park edip içinden Paolo ile zengin olduğu metrelerce uzaktan belli olan bir kadın indiğinde beynimden vurulmuşa döndüm. Samimi yakınlıkları kalbime karabasan gibi çökerken ayaklarım tutmuyordu artık, o gece nasıl sabah oldu bilmiyorum. Yeni günle arayışına girdim. Hiç bana göre şeyler değildi bunlar fakat bir kafede bulabildim.
Bulaşıkları yıkayacaktım, daha önce hiç yapmadığım bir şeydi. Köpük yaptığım tabakları durulama suyuna usulca koymak yerine fırlatmış kırılan tabakların ardından işime son verilmişti.

Başka bir kafede garson olarak bulmuş, daha önce bu işi yaptın mı sorusuna evet demiştim fakat çok sürmedi gerçeğin ortaya çıkması, siparişleri karıştırıp taşımakta olduğum şeyleri bir bir düşürdüm. En sonunda da müşterinin birini yaktım.
Çalışma hayatı bana göre değildi, bunu yeterince anlamıştım.

Yine de pes etmedim, başka işler denedim, hiç birinde başarılı olamadım. Geceleri sokakta kalmak savaşmak demekmiş, üstelik yalnız ve çaresiz bir kadınsan...

Gece kulüplerinde iş aradım ve öğrendimki eğer müşterisi değilsen faydalanmaya çalışan çok oluyormuş. Yardım kuruluşlarına başvurdum, kapılar birbir yüzüme kapandı, eski halimden eser olmadığı gibi gazetelerde çıkan haberler yüzünden gerçek kimliğimle dolaşamaz olmuştum.

Bay Red'e gitmekten başka çıkar yol kalmamıştı...
Hiç tanımadığım bir adamın hayatına dahil olacaktım, zaten hemen kabul eder kağıt üzerinde bir nikah kıyar aynı evde iki yabancı oluruz diye düşünüyordum.
Onun ne düşündüğü ufacık umurumda değildi, tek istediğim servetimi geri kazanmaktı.

İyide ben şimdi beş parasız Roma'ya nasıl gidecektim ki?

Bölüm Sonu.

Umarım güzel bir bölüm olmuştur ve keyifle okumuşsunuzdur.

Yeni bir hikaye, yeni hayatlar 🌸

Başlangıç tarihi;
23 Aralık Pazartesi 2019 💫

Breath Rose ⬇️

Continue Reading

You'll Also Like

16.3M 932K 55
Mine internet üzerinden Yeşil Küpeli Kız takma ismiyle magazin haberleri yaparak milyonlarca takipçiye ulaşmıştır ve Mine'nin şimdiki haber hedefi ge...
9.1M 568K 54
Gözlerinizi açtığınızda yıkılmış bir evde uyanacaksınız. Tek çıkış yolunuz yerin altı olacak. Kendinizi bulduğunuz çıkış noktası her bir yanı kameral...
2.1M 85.3K 18
"Karanlıkta kalınca gözlerini sımsıkı yumardı çünkü kendi yarattığı karanlık, maruz kaldığı karanlıktan daha vicdanlı gelirdi." 21 Ağustos 2005. Saat...
2.1M 35.3K 20
Alt dudağımı dişlerken bana uzandı ve omuzlarımdan sert bir şekilde tutup yatağa atarken çığlığı bastım ama üzerime abanması ve bana iltifatlar yağdı...