Güzel ve etkileyici okumalar dilerim... 💜
Beğenmeyi unutmayın. 🌟
🍷
BİR HAFTA SONRA...
Nefes nefes kalmıştım. Ne yapacağımı bilemeyerek kendimi evden dışarı attım. Sendeleyen adımlarımla Barkın'ın evine ilerledim. Elim boğazıma gitti ve yutkunmaya, biraz olsun nefes almaya çalıştım. Bir krizin eşiğinde kalmıştım. Bayılsam, rahatlayacaktım ama ne bayılabiliyordum ne de kendimi toparlayabiliyordum. Bu böyle olmamalıydı! Korkuyordum. Takılıp yere düştüğümde dizlerimin acısı ile kesik bir çığlık attım. Ellerimi yere koyup destek aldım. Biraz zorla da olsa kalkıp hızla Barkın'ın kapısına ilerledim.
Ellerim kapısına tutunurken zile bastım ve ellerimle de kapıya vurmaya çalıştım. Kapının önüne yığılırken başımı geri atıp bekledim. O ne yapabilirdi bilmiyorum ama bir şeyler yapmasına ihtiyacım vardı. İlk defa böyle oluyordu ve ben korkuyu iliklerimde hissediyordum. Kapı uzun süre sonra açıldığında gözlerimin önü kararıyordu. Barkın'ın endişeli sesi kulağıma doldu. Yüzümde hissettiğim ellerine tutunma ihtiyacı hissettim. Sorularını duyamıyordum. Duruma açıklık getirebilmek adına söyleyebildiğim tek şey,
"Geri döndü..." demek oldu.
BİR SAAT ÖNCE...
Dans etmenin verdiği yorgunluk ile duşa attım kendimi. Sıcak bir duş ile tüm ağrılarımı, stresimi atıp odama geçtim. Üzerime geceliklerimi geçirip mutfağa ilerledim. Babalığım kendiyle beraber hizmetlileri de götürmüş olmalıydı yahut işlerine son vermişti. Evde tek başıma kaldığım zamanlarda yemek yapmayı öğrenmiştim ama kesinlikle yapmayı sevmezdim. Şirkette yediğimi sayarak aperatif bir şeyler hazırladım. Tabağımı kucağıma alıp tezgaha oturdum ve dalgaları görüş açıma aldım. Mıymıntı bir tavırla yemeğimi yiyip, zihnimdeki uzun zamandır süren sessizliğin tadını çıkarırken çalan telefon sesim evin içindeki sessizliği böldü. Acele etmeden tabağımı bıraktım ve tezgahtan atlayıp odama ilerledim.
Çalan telefona baktığımda yabancı numarayı görünce açmamayı düşündüm fakat işle ilgili olabilir diyerek açtım.
"Buyrun?"
Tanımadığı bir erkek sesi ilişti kulağıma.
"Merhabalar Reha Hanım, ben Fazıl Sürgüner."
Söylediği ismi tanıdıktı ama çıkarmam için biraz zamana ihtiyacım vardı. Ben düşünürken o da konuşmaya devam etti.
"Rahatsız ettiğim için kusura bakmıyorsunuzdur umarım."
Geçen toplantı yaptıkları adamdı. Fazıl Bey, bir firma adına ortak çalışacağımız şirketin patronuydu. Bu gereksiz aramasının altında bir şeyler aramadan önce adamın niyetini anlamak için sakin ve profosyenel bir sesle konuştum.
"Önemli değil Fazıl Bey, bir sorun mu vardı?"
Gayet ciddi üslubuma karşı adamın duraksadığını fark ettim. Samimi olacak kadar bir konuşma olmamıştı aramızda ve numaramı nereden bulmuştu bilmiyordum. Şirketten birilerinin vermiş olacağını düşündüm.
"Hayır hayır, bir problem yok. İçiniz rahat olsun. Ben sadece size bir teklif yapmak için aramıştım."
Kaşlarım çatıldı. Bu saatte işle ilgili bir teklifi kaldıracak yada düşünecek halde değildim. Merakımı saklayarak sordum.
"Ne teklifi Fazıl Bey?"
Nacizane bir öksürük sesinden sonra az öncekinden daha farklı bir sesle konuştu adam.
"Ben diyorum ki, sizinle bir akşam yemeği yesek fena olmaz. Beni kırmazsınız umarım."
Adamın sesi, flört eden bir tınıya sahipti. Tecrübelerime dayanarak bu ses tonunu biliyordum. İşle ilgili olduğunu sanıyordum ama birden konunun bireysel hatta özel bir muhabbete dönmesi bedenimi gerdi. Bu erkekler, beğendiği her kadını kullanmak istiyor muydu sahi? Sıkıntı ile balkon kapısını açtım ve vücuduma serin havanın nüfuz etmesini bekledim. Sakinliğimi koruyup derin bir nefes aldım. Vereceğim herhangi bir ters cevap şirketle olan işin önüne engel koyar mıydı düşünmek zorundaydım.
"Reha Hanım?"
Gereğinden fazla sessiz kalmış olmalıyım ki seslenmişti. Cevap vermek adına dudaklarım aralanırken ne diyeceğimi bilmiyordum ama ben konuşmadan hemen önce bir şey oldu. Tanıdık bir ses yükseldi ve zihnimin duvarlarına çarptı. Kendini bana hatırlattı.
Yeni bir fırsatı değerlendirmek için harika bir zaman!
Saklandığı yerden çıkmıştı zihnimdeki şeytan. Bu kadar erken olsun istemiyordum. Sadece alışkanlık, belki de ben kendim uydurdum diye düşündüm. Yok saymaya çalıştım.
"Bakın Fazıl Bey, aslında üzülerek söylemeliyim ki teklifinizi reddetmek zorundayım. Bireysel algılamayın lütfen."
Sonunda ustalıkla toparlayıp söyledim cümlelerimi ama kesinlikle onun vereceği tepkide değildi aklım. Daha çok zihnimdeki sesin tekrarını bekliyordum ve kendini ispatlamak istercesine de zihnimi bulandırmıştı.
'Fırsatları değerlendiremeyeceksin, annenin kızı değilsin Reha! Alexandera olmadıktan sonra bedenin ne işe yarar ki. Bir hayvan gibi tek başına kalıp, ölmeye mahkumsun.'
Korkudan nefesimin kesildiğini hissederken ellerimi boğazıma götürdüm ve derin bir nefes doldurdum ciğerlerime.
"Sus!"
Fısıltı gibi çıkan sesimden sonra beni zihnime anlık olarak mahkum etmeyen başka bir ses duyuldu.
"Anlamadım?"
Fazıl denen adamın sesi kulağıma iliştiğinde telefonu hızla kapattım ve elimden düşmesine izin verdim. Titreyen ellerim havada kalmıştı ve ne yapacağımı bilmiyordum. Bu ses, beni tanıyordu ve geri dönüşü ağır olmuştu. Nereden vuracağını daha iyi biliyordu. Kısa sürmüştü özgürlüğüm, ben içimdeki şeytanın esiri olduğumu kendimi kandırarak unutmuştum.
Senden nefret ediyorum, anne!
Bu ses, iliklerime yıllarca işleyen birinin sesini almıştı. Eskisi kadar soyut değildi artık. Sanki etrafımı çerçeveleyen birinden geliyordu. Duyacağım kadar gerçek göremeyeceğim kadar soyuttu! O ses annemindi. Zihnimdeki ses kendine bir özellik daha katmıştı. Seslerin mantığı oluşuyordu artık zihnimde.
'Kendinden utanmalısın, bedenine böylesine bir eziyet ettiğin için. Korkunç olan sensin Reha! Beni özgür bırak artık.'
Nereden vuracağını gerçekten biliyordu artık. Önceden çok sevdiğim bedenime ihaneti istiyordu sonrasında yeni keşfettiğim başka bedenlerin ellerini ve şimdi, içimde kabullendiğim annemin kızı olan Alex'i. İstemediğim ne varsa oradan geliyordu fakat bu sefer güçlüydü. Çünkü şimdiki bedenim önceden Alex olmuştu, tıpkı Reha olduğu gibi. İçimdeki şeytan bu sefer bana daha yakındı. Beni yaşadığımla vurmaya çalışıyordu, geçmişimi elde edecekti. Buna izin veremezdim. Vermemeliydim.
Banyoya gittim koşar adım. Hızlı nefes alışverişimi dizginlemeye çalışıyordum bir yandan da. Aynaya bakmadan yıkadım yüzümü, kendime gelmek için. Ellerimi lavaboya dayadım ve kafamı önüme eğip geçmesini bekledim. Bir sessizlik vardı ama bu onun gittiğine işaret değildi. Tereddütle kaldırdım başımı yavaşça ve aynadaki bedenime baktım. Ağır ağır gözlerime çıkardım bakışlarımı ve gözlerim, yansımamla çakıştı.
'Alexandera daha güçlü!'
Ellerimi lavabodan çekip sanki biri itmiş gibi bedenimi aynadan uzaklaştırdım korkuyla. Nefesim kursağımda düğüm olduğunda bakışlarımı çektim aynadan ve odamdamdan çıktım. Ellerimi saçlarıma yerleştirip çektim. Kendime gelmeliydim. Altkata indiğimde ne yapacağımı bilmiyordum. Endişeliydim, güçlüydü! Lanet olası Alex, annem kadar güçlüydü. Ama ben Reha olmaktan vazgeçemezdim. Bunu kendime yapamazdım. İtiraz dolu düşüncelerim arttıkça daralan nefesime bir çare bulmalıydım, aksi takdirde boktan yere öleceğimi hissediyordum. Kendimi sakinleştirip nefes almaya modladım ama aldığım cevap olumsuzdu. Savsak adımlarım ve nefessizlikten morarmış olduğuna emin olduğum yüzümle kendimi dışarı attım.
ŞİMDİ...
Göz kapaklarım üzerinde tonlarca ağırlığa rağmen açılmak için çabaladı. Ellerim, hatırladığı son sahneler yüzünden başımı sıkısıkı kavradı ve tekrar eden sesleri susturmaya çalıştı.
"Lanet olsun!"
Yattığım yerde yüzüstü döndüm ve kafamı yastığın içine gömdüm. Sinirle mırıldandırken derin bir soluk alıp doğruldum ve karşımdaki duvara bakım. Ellerimle saçımı düzeltip, etrafa bakındım ve yataktan kalkıp ezberlediğim yolları adımladım. Ben çıkarken, odaya biri girmeye çalışınca kapı benden tarafa açıldığı için geri çekildim.
"Uyanmışsın, daha iyi misin?"
Barkın'a bakıp kafamı salladım. İyiydim, sadece bu ses her saniye benimle yaşıyordu.
"Peki hatırlıyor musun?"
Kafamı tekrar olumlu anlamda salladım. Hatırlıyordum ama sahneler, son anda kesiliyordu.
"İlk defa bu kadar kötü gördüm seni."
Ellerimle saçımı düzeltip derin bir nefes aldım.
"Sana daha kötü geleceğini söylemiştim. Bu, sandığın yada tahmin ettiğin bir psikolojik sorundan daha fazlası. Bu benim anladın mı? Benim kendimle olan savaşım. O istiyor ama ben istemiyorum. Ben istiyordum ama o istemiyor. Şimdi de Alex olarak geldi! En büyük hamlesi, bana en yakın oynayabileceği koz! "
Kaşlarını çattığında, kırdığım potu fark ettim. Bir şeyler söyleyip, Alex konusunu unutmasını sağlamak istedim ama geç kalmıştım. Bahane bulmam uzun sürmüştü.
" Alex de kim? "
Omuzlarım düştü ve stresle dudaklarımı kemirdim. Ne diyebilirdim ki? Ona, kendimi başka biri olarak tanıtmıştım tamam ama ona tanıttığım kişi de bendim. Durumu, anlayacığını düşündüm.
"Alex, Alexandra. O, senin isteklerini karşılayabilecek olan benim."
Yüzünden anlamayan ifadesi ve çıkardığı kadarının şaşkınlığı okunuyordu.
Kesinlikle, ona istediklerini verebilecek kadar cesur bir kadındı Alexsandra.
Duyduğum ses ile kafamı eğip, hızla ellerimi kulaklarıma kapattım. İşe yaramayacağını biliyordum ama anlık bir refleksti. Bir süre bekledim ve omzuma değen ile irkilerek geri çekildim. Ellerim, kulaklarımın yanına havada asılı kalırken Barkın'a baktım. Korkum, içimi kemirdi. İçimdeki ses, bedenimi yoruyordu.
Kurtulmak!
Zihnim bu kelimenin çıkışını arıyordu. Bir cevap, bir ses, bir harekette saklı olmalıydı. Cesurdum ben! Alexandra'nın cesaretini, Reha adına kullanabilirdim. Ben olmaktan vazgeçmek değildi belki de başkasına izin vermek.
Saçmalama Reha! Kendine gel, başkasına izin veremezsin.
Melek, şeytanın kılıcına sarıldı fakat sonuç belirsizdi. İkilemde kalan bedenim sarsıldı. Başkasına izin vermek, beni ne kadar uzaklaştırırdı kendimden. Önemli olan benim zihnimdi! Ruhuma güveniyorsam, başkasına izin vermekten neden korkacaktım?
Hayır, hayır yanılıyordum. Kesinlikle sağlıklı düşünemiyorum. Bedenime benden daha fazla kimse ilgi gösteremez. Başkasına ihtimal tanımadığım halde onlardan kaçmak, kendime olan güvensizliğimden miydi?
Şeytan haklıydı!
Kendime yeterince güvenseydim eğer, Barkın'ı bir seçenek olarak görmezdim.
Belki de meraktandı... Kendime güvenim tamdı ama başkasını merak ediyordum.
Her ne haltsa, işin ucu başkasına çıkıyordu. Ona çıkıyordu... En yakında o vardı.
"Reha?"
Gözlerimi, gözlerine kenetledim. Bilinçsizdim, düşüncelerim karmakarışıktı ama öğrenmem gereken şeyler olduğu kesindi. Aramızdaki iki adımlık mesafeyi hızla kapattım ve parmak uçlarımda yükselerek dudaklarımızı birleştirdim. Madem sonuç buydu, nedenini bulmalıydım!
🍷
Okuyan gözlerinize ve okurken hayal eden düşüncelerinize teşekkürlerini sunuyorum.