Nazan bir süre hiç bir şey söylemeden Serkan'a bakınca ortamı yumuşatmak Eylül'e kalmıştı...
Eylül: şey... ay Serkan o kadar iyi geldi ki, aldığın için teşekkür ederim
Serkan: rica ederim... başka bir şey istersen...
Eylül: yoo hayır, bu yeterli...
Nazan lavaboya gitmek için izin istediğinde Eylül, kızgınlıkla Serkan'a döndü...
Eylül: neden öyle söylüyorsun Serkan?! Kadın ne kadar üzüldü...
Serkan: haksız olduğumu söyleyemezsin. Senin hastalığın, bebekler falan olmasa beni asla affetmezdi. Nerdeyse sekiz senedir ben de üzgünüm ama o beni bir kez olsun dinlemedi
Eylül: yine de o senin annen. Aranızda bir dargınlık vardı ve bitirdiniz. Üzerinden onca zaman geçti ve artık her şeyi yoluna koydunuz. Aynı sebepten annene laf sokmak ne kadar doğru?
Serkan: kötü bir şey söylemedim ki. Çocuklarımın isteklerine, hayallerine karışmayacağımı söyledim sadece, konuyu açan kendisiydi
Eylül: yine de o şekilde söylemesen de olurdu...
Serkan hiçbir şey söylemedi, haksız olduğunu düşünmüyordu... Eylül ise lavabodan gözleri dolu çıkan Nazan'ı görünce, Serkan'a karşı öfke ile dolmuştu. Nasıl böyle duygusuz olabiliyordu ki? Karşısındaki bir arkadaşı ya da yabancı değildi, annesiydi... yıllarca o affetsin diye peşinden kedi gibi koştuğu annesi...
Eylül: Anne gel biz seninle bir şeyler içelim mutfakta...
Nazan şaşırsa da hiçbir şey söylemeden Eylül'ü takip etti mutfağa doğru. Serkan ise koca salonda tek başına kalmış, istenmediğini anlamıştı...
Eylül : sen ne olur Serkan'a bakma... neden böyle kaba davranıyor anlamıyorum
Nazan : sen bunları düşünme kızım, bebeklerinle ilgilen.
Eylül: ama nasıl öyle söyler ki? Ne kadar üzüldüğünü görmüyor mu? Sen onun annesisin...
Nazan : haksız diyemem ki kızım... seneler sonra baktım yüzüne. Sırf hayallerinin peşinden gitti diye yaşandı bunlar üstelik. Şimdi iyi ama en başta onu evden kovduğumda eminim ki çok zorluklar yaşamıştır. Hem bunun için hem de yıllarca sırtımı döndüğüm için kırgın bana...
Eylül : yine de böyle söylemesi hoş değil...
Nazan : ben bu kadar takılmıyorum kızım... her ne kadar otuz yaşında nerdeyse baba olacak koca bir adam olsa da onun içinde koca bir ergen yatıyor... erkekler böyledir işte. O da ancak çocuklarıyla büyüyecek...
Eylül kıkırdadı... içindeki öfkenin şimdiden dağılmaya başladığını hissediyordu. Böyle hızlı duygu değişimleri yaşaması normal miydi?
Eylül: kahve ister misin?
Nazan : yorulma kızım, ben yaparım...
Eylül: yorulmam ki. Serkan bana her gün zorla yoga yaptırıyor, bu onun yanında hiçbir şey...
Nazan güldü...
Nazan : zorla mı?
Eylül: evet zorla... ilk günlerden itibaren başladık spora. O zamanlar pilates yaptırıyordu, karnım büyüdüğünde ve eğilip bükülemediğimde vazgeçti ve tam kurtuldum derken şimdi de yogaya başladı. Evet bitince rahatlamış hissediyorum ama yaparken çok yoruluyorum...
Nazan : yoruluyorsan yapma kızım
Eylül: öyle değil de... neyse güya doğuma hazırlıyormuş bunlar, güvenmek istiyorum. Ameliyat olmasın diye sezaryen yaptırmayacağımı söyledim ama vazgeçmek üzereyim, her geçen gün biraz daha korkuyorum...
Nazan : doktor ne diyor peki?
Eylül: sezaryen daha kolaymış tabii... ama doktorlar her zaman normal doğum taraftarıymış, bilmiyorum...
Nazan : korkma... sen neler atlattın, her şey yoluna girer kızım... o kadar operasyonlara girdin, aylarca tedavi gördün, doğumdan mı korkuyorsun?
Eylül: haklısın anne... sağol.
Nazan : ne demek...gel içeri gidelim, koca ergen yalnız kaldı orada...
Eylül buna kahkahalarla gülmüştü. Eylül yeniden salona geçtiğinde Serkan'ın yanına oturunca Serkan gülümseyip kolunu Eylül'ün omzuna attı...
Nazan : kızıma zorla spor yaptırıyormuşsun...
Serkan: beni sana mı şikayet etti?
Nazan güldü...
Nazan : şikayet değil de, yakındı diyelim...
Serkan: iyiliği için anne... doktor hafif sporlar yapmasını söyledi, Eylül'e kalsa bütün gün yatıp öyle doğuracak kızları. Öyle de olmaz ki...
Eylül: ama yapıyorum değil mi?
Serkan: söylene söylene, evet...
Eylül kıkırdadı...
Eylül: canım sen dışında kimse sporu zevk için yapmıyor zaten...
Serkan güldü...
Nazan : ama bir yandan da iyi olmuş, bak ne güzel kilonu korumuşsun.
Eylül gülümsedi...
Eylül: evet, o açıdan güzel oldu tabii...
Serkan: hâlâ fazla zayıf bence... üç senedir kilo alamıyor. Ne olduysa hep o hastalıkla oldu...
Eylül: o dönem midem küçüldü... ama hamilelikle açıldı iştahım, daha çok yiyorum. Kilo bile aldım...
Serkan: hepsini çocuklar aldı...
Eylül: sekiz kilo aldım...
Serkan: çocuklar beş kilo zaten...
Eylül omuz silkti...
Nazan onlarla birkaç saat daha oturup gitmiş, Eylül devamında Serkan'ın zoruyla yoga yapmış, sonrasında da televizyon karşısında miskinlik yapıyordu...
Serkan henüz ortalıklarda yoktu, Eylül nereye gittiğini bilmiyordu. On dakika kadar sonra Serkan ve arkasından Ayşen ve her gün olmasa da haftada en az birkaç kez gelen diğer çalışan Kenan bey ellerinde yeşil dallı bir şeylerle salona girince Eylül onlara döndü. Salondaki hareketlilik ilgisini çekmişti...
Eylül: aa! Ağacı mı kuracaksınız?
Serkan : evet... zamanı geldi.
Eylül: ay harika olucak...
Daha ağaç kurulmamıştı bile ama Eylül'ün içi şimdiden mutluluk dolmuştu. Yılın en mutlu zamanı kesinlikle yılbaşı zamanıydı...