Merhaba herkese. Hikayemiz hızla ilerliyor. Annelerinin ölümünü sindirmeye çalışan iki kardeş, şimdi de babalarının ikinci hayatıyla yüzleşti ve tabi bir de kardeşleri olduğunu öğrendi.
Bu bölüm, o olaylardan bağımsız Elvan'a odaklı bir bölüm olacak.
Beğenirseniz yıldıza tıklamayı ve yorum yapmayı unutmayın. Beni çok mutlu ediyor.
Aşkla kalın.💜
ELVAN
Aynanın karşısına geçip kendime baktım. Siyah diz üstü elbisem, somon rengi blazer ceketim ve topuklu ayakkabılarım ile tam bir iş kadını gibi görünüyordum ama Elvan gibi değil. Saçlarımı ensemde topuz yapmış, kahküllerimi düzleştirici ile hizaya sokmuştum. Normalde yaptığımdan azıcık da fazla makyaj yapmıştım. Evet aynada gördüğüm kadın Elvan değildi belki ama Beyza denen o kadını aklı ve güzelliği ile alt etmeye hazır bir amazondu. Kendimi savaşa giderken gözlerinin altına siyah boya sürüp silah kuşanan Lara Croft gibi hissediyordum.
Tamam itiraf ediyorum, yaptıklarımı biraz çiğ buluyorum ama o Beyza denen kadına yeterince katlandım. Benim ezik bir salak olduğumu düşünmesine neden olacak kadar zarif davrandım ve ailemi yeterince gururlandırdım. Şimdi onun ağz... Elvan kendine gel!...
Bir süredir Sarp'ın beni önceden uyardığı ama benim gülüp geçtiğim üzere, farklı bir kaç firmadan görüşme talebi almıştım. Hatta ısrarla transfer için büyük meblağlar teklif edenler bile olmuştu ama hepsini nazikçe reddetmiştim. Bir firma vardı ki, sonradan Beyza'nın ailesine ait olduğunu öğrendiğim, OZN Tekstil, ısrarla tüm redlerime rağmen peşimi bırakmamıştı. Nedenini şimdi anlayabiliyordum ve artık leydi kimliğimi bir kenara bırakıp o Beyza denen kadına haddini bildirmeye gidiyordum. İlk adım güzel görünmekti. Antalya'da senelerdir kimliğim haline gelen ağzı ayrılmış kıyafetlerim kadar rahat olmasa da duruşumu dikleştirdiği için bu giyim tarzını da sevmiştim. O zaman söylenmiş olsam da şimdi Simge'ye bunları bana zorla aldırdığı için minnettardım. En sevdiğim yasemin kokusundan da sıktıktan sonra artık odadan çıkmaya hazırdım.
Dik duruşumu bozmadan, biraz da topuklularla merdivenlerden yuvarlanıp madara olmamaya çalışarak, aşağıya indim. Tabi ben bir saat hazırlanınca, Sarp benden önce inmiş, kahve ve çayı yapmıştı. Masaya oturmuş her zamanki gibi sabah telefon seansını sürdürürken bir an kafasını kaldırdı. Göz göze geldik. Yüzündeki ifade değişti.
Kızdı mı bu bana?.. Neden kızdı gibi geldi...
"Günaydın sevgilim."
Evet, sesinde biraz kızgınlık biraz da ima var. Ne oluyor yaa?
"Günaydın!" dedim gülerek.
Sabahları bu kadar neşeli olmadığını biliyor Elvan, numara yapmasan mı?
"Neden?" dedi üzerimdekileri süzerek.
Numara yap Elvan, normal davran, numara yap, salağa yat, yapabilirsin hadi koçum!
"Ne neden sevgilim?"
Aferin sana!... Gözlerini devirdi, inanmadı, görev iptal, görev iptal!!!
"Elvan! Salağa yatmaya çalışıyorsun, hiç olmuyor, sende durmuyor. Konuş!"
"OZN Tekstil ile görüşmeye gideceğim. O eski sevgiline haddini bildirmek niyetiyle yola çıktım. Allah utandırmasın." dedim.
Yüzünü ciddi tutmaya çalışsa da dudaklarının kenarları sanki istemsiz kıvrılıyor gibiydi.
Dalga mı geçiyor bu benimle?...
"O dudak kenarların kıvrılmaya devam ederse beni bir daha öpemez bilesin. Ayrıca bu konuda tek bir yorum bile yaparsan, benim tarafımı tutmadığını düşünüp günlerce seni yok sayarım." dedim bir nefeste.
Ellerini havaya kaldırıp teslim oldu.
Aferin Sarp efendi! Yola gel.
"Harika bir fikir bebeğim, seni sonuna kadar destekliyorum. Zaten sen o şirketin tamamını zekanla döversin."
"Aferin." dedim ve sandalyeye oturdum. Sarp telefonuna döndü. Ben de onu izlemeye koyuldum.
Güzel adamsın vesselam. Deniz manzarası gibisin..
"Bittiyse çıkalım mı?" demesiyle kendime geldim.
Kahvaltı yapmadık ki be adam, ne bittiyse?
"Ne bittiyse?" derken ayağa kalktım.
"Günlük izleme seansın!.." dedi gülerek, hatta kahkaha atarak.
Koluna vurdum. "Ukala! Ne izleyeceğim seni? Gözüm daldı bir kere, neler konuşacağımı düşünüyordum." diyerek vurmaya devam ettim ama o daha fazla gülüyordu.
"Hadi bugün öyle diyelim, geçtiğimiz yüz gün neden bakıyordun sabahları bir saat?"
Allahım cehennemin dibindeyim!
"Yaa Sarp!" diye isyan ettim. Çirkefleşmekten başka gidecek yolum yoktu. Kapıya geldiğimizde açmadan önce bana sarıldı. Sessiz kaldık bir süre. Mis gibi kokusunu çektim içime. Görüşme bitene kadar yeterdi bana.
"Sabahları seninle konuşmadan bile o kadar güzel geçiyor ki, sensiz geçen tek bir sabah bile istemiyorum hayatımda bundan sonra." dedi.
Güldüm. Sarılmayı bırakıp yüzüne baktım.
"Bu bir evlenme teklifi mi Sarp Bey?" dedim ve kahkahayı bastım.
Allahıııııım, salak espriler yapmasan bi Elvan.
Yüzü değişti. Erkeklerin evlenme kelimesini duyunca böyle tırsmalarını gerçekten sadece filmlerde olur sanıyordum.
"Korkma Sarp, şaka yaptım. Ciddi söylemedim." dedim hemen. Gerçekten şakaydı ama tepkisini görünce kırmızı çizgi olduğunu anladım.
"Yok öyle değil." dedi ama kendisini açıklamasını istemedim. İnsan evlenmek istemeyebilirdi. Ben de istemiyordum açıkçası ama esprisinin bile yapılamayacağından haberdar değildim.
"Hadi çıkalım yoksa ben geç kalacağım." dedim ve açıklamasına engel oldum.
Hızlıca evden çıktık. Beni arabayla götürmek istedi ama gideceğimiz yerler çok farklı olduğu için istemedim. Yiğit ve Simge bir süredir kendi arabalarıyla gidiyordu işe. Onun için onu yalnız gönderdim ben de taksiye bindim.
Şirketin önünde durunca beklediğimden büyük bir şirket olduğunu gördüm. Oysa ki internet satışı yapan küçük bir şirket sanmıştım onları. Bu kötüydü. Büyük şirket olması başarılı olduklarını gösteriyordu ki, o kadının başarılı olmasını istemiyordum. Ya da olacaksa benden ve Sarp'tan uzakta başarılı olabilirdi.
Taksiden indim. Hava kapalıydı ve soğuktu ama Allahtan yağmur yağmıyordu. Kafamı kaldırdım ve gözlerimi kapatıp derin bir nefes çektim. İstanbul'da çektiğim nefesler, Antalya'dakiler kadar iyi hissettirmiyordu, onu farkettim. Omuzlarımı dikleştirdim ve savaşa hazır bir şekilde içeri yürüdüm. Kapıdan girince hemen beş adım kadar ileride ortada danışma vardı. Danışmanın iki yanında da turnikeler. Bu turnike olayı bana hep komik gelmiştir. İnsan bir iş yerine neden turnike koyar ki, vapura kaçak binmek isteyen olur da, şirkete kaçak girmek isteyen olur mu bilmem. Garip.
Danışmaya ilerledim. Görüşeceğim kişinin ismini bilmediğimi de o an farkettim. Telefonda sekteter ile görüşmüştüm ve o kadar Beyza'ya odaklanmıştım ki, görüşeceğim kişinin kim olduğunu bilmiyordum.
Yüzünde garip bir orantısızlık olan kadın kafasını kaldırıp bana baktı. Orantısızlık doğal değildi, doğal olsa kötü görünmezdi. İnsan eliyle yapılmış bir orantısızlık gibiydi. Bu kadınlar neden doğal güzellikleriyle bu kadar oynar ki? Şu halinin, eski, doğal halinden iyi olduğuna beni kimse inandıramazdı.
"Merhaba, Elvan Keskin..."
Kiminle görüşeceğimi bilmiyorum gibi bir devam düşünmüştüm ki kadın cümlemi yarıda kesti.
"Elvan Hanım. Hoşgeldiniz. Furkan Bey sizi bekliyor. Buyurun lütfen. 5.kat. Sizi asistanı karşılayacak." diyerek elime bir kart verdi. Saçma turnikeler içindi sanırım.
Teşekkür ederek turnikelere yöneldim.
Furkan Bey dedi, acaba babası mı Beyza'nın? Furkan da pek yaşlı adam ismi değil ama. Furkan dede, Furkan amca... En fazla Furkan abi olabilir sanki ama... Offf Elvan yine gereksiz yerlere gidiyorsun!..
Asansöre bindim. Beşinci katın düğmesine bastım. Kapı açıldığında aşağıdaki görevlinin dediği gibi bir asistan bekliyordu beni. Elini uzattı, tabi ben de uzattım hemen.
"Hoş geldiniz Elvan Hanım. Furkan Bey sizi bekliyor. Ben Sacide. Furkan Beyin asistanıyım. Bu taraftan buyurun." dedi. Bu kızı sevdim.
"Merhaba, memnun oldum. Sacide Hanım, bu Furkan Bey tam olarak kim oluyor, yani görevi nedir?" dediğimde büyük bir kapıya gelmiştik.
Kapıyı tıklatırken konuştu.
"Furkan Bey, size detaylı anlatacaktır Elvan Hanım, buyurun." dedi.
Bu ne gizem yaa, alt tarafı şu diyeceksin Sacide. Vazgeçtim, seni sevmedim Sacide...
İçeri girip yolu açtı.
"Furkan Bey, Elvan Hanım geldiler." dedikten sonra başıyla selam verip çıktı.
Beyza ile görüşeceğimi, filmlerdeki gibi bir kumpasa maruz kalıp yüzüme para fırlatılacağını düşünürken, Furkan diye birine gelmiştim ve yaşlı da değildi.
Ayağa kalkıp önünü iliklerken gülümsüyordu. Elini uzattı. Sıktım.
"Hoşgeldiniz, sizinle tanışmayı çok istemiştim Elvan Hanım."
"Öyle mi? Oysa ısrarlı maillerden ve aramalardan hiç anlaşılmıyor." dedim.
Kahkaha attı.
"Evet iş konusunda ısrarcıyımdır. Elde etmek istediğim herşey konusunda ısrarcıyımdır aslında." diye cevap verdi.
Oturduk. Ben buraya Beyza için silahlarımı kuşanıp gelmiştim ama resmen ellerimde silahlarımla kalakalmıştım.
"Furkan Bey, benim çok zamanım yok malum, iş hayatı. Sizinle görüşmeye de ısrar..."
"Elvan Hanım, ne içersiniz?"
Sözümü kesti. Fazla güler yüzlü ve fazla sarışın. Sinirimi bozuyor.
"Benim biraz acelem var."
"Türk kahvesi içelim o zaman. Küçük fincan."
Gözlerimi kıstım. Ona kötü mü davransam kabul mü etsem bilemedim.
"Olur." dedim. Kabulden yana kullandım şansımı.
Kahveleri söyledikten sonra bana döndü ve konuşmaya başladı.
"Madem zamanınız kısıtlı hemen konuya gireyim Elvan Hanım. Yaptığınız işten haberim var. Bilgin Taşımacılık için tasarladığınız sistem, bir şehir efsanesi gibi her yerde konuşuluyor."
Benim için çok basit görünen bir işin, bu insanlar için "şehir efsanesi" gibi bir tabirle dillendirilmesi ne garipti. Keşke şirketlerle çalışmaya daha önce başlasaydım. Gerçi yabancı bir çok ülkede bu yazılımları yapmıştım ama Türkiye'de çalışmak hiç aklıma gelmemişti.
"Biz, OZN Tekstil olarak..." diye konuşmasına devam ederken kesme sırası bendeydi.
"Siz OZN Tekstil olarak derken, siz kimsiniz? Yani hakkınızda kısa bir araştırma yaptım ama internette sizinle ilgili bir bilgi bulmakta zorlandım."
Güldü.
"Çok haklısınız, biz de bu problemimizi, sizin gibi bir bilgisayar dehası ile çözmek istiyoruz. OZN Tekstil iki kardeş tarafından kurulmuş bir şirket. Lütfü Özen ve Sami Özen. Onlar mağaza satışı için kaliteli giyim üretmek için yola çıkmış ve bunda da başarılı olmuş iki kardeşti. Ancak değişen toplum ve teknoloji ile ben, ikinci nesil olarak şirketi internet satışları yönüne yönlendirmeye karar verdim."
"Beyza Özen' i tanıyor musunuz?"
Hay dilini eşek arısı... Yine dayanamadın değil mi? Adam anlatıyor işte!
"Beyza? Beyza'yı tanıyor musunuz?"
Kafamı evet anlamında salladım. Kumpas yoktu, bu adamın benim kim olduğumdan da haberi yoktu.
Salak kafam!
"Beyza benim kuzenim, Lütfü amcamın kızı. Şirketin de hissedarı. Arkadaş olduğunuzu bilmiyordum."
Hemen itiraz ettim.
"Arkadaş değiliz zaten. Sedef İskenderoğlu' nun yaza veda balosunda tanıştık, hepsi bu."
Gözlerini kocaman açtı. "Ben de oradaydım. Sizi daha önce tanımamış olmam ne kötü. Daha erken sohbet etme fırsatı yakalardım."
Kafamı salladım. Biraz rahatlamıştım. Geriye yaslandım. Bu arada kahveler de geldi.
"Siz Sami Beyin oğlusunuz o halde."
"Evet doğru, şirketi ben yürütüyorum. Babam, amcam, Beyza, Beyza'nın kardeşi Selen, hepsi hissedar. Ama yönetim bende." dedi. En fazla 28-29 yaşında olabilirdi ama kendiyle gurur duyduğu aşikardı.
"Şimdi Elvan Hanım, yapmak istediğim şu, ürünlerin başka uygulamalar üzerinden satışını yapmak yerine, bağımsız bir internet sitesi ve uygulama yapmak istiyorum. Bugün büyük alışveriş uygulamaları ile yarışacak kadar iyi olmalı. Kullanıcıya kolaylık ve avantaj sağlamalı. Bunu için de sizin yapmanız gerekiyor."
Heyecanla anlatıyordu ama ben anlatacağı kişi değildim. Hali hazırda çalışmakta olduğum bir işim vardı ve daha bitirmemiştim.
"Furkan Bey, tutkunuzu ne kadar takdir etsem de, tabi beni tercih etmenizi de, biliyorsunuz ki hali hazırda çalışmakta olduğum bir proje var."
"Bekleyebilirim."
"Ama benim projemin bitmesi, kurulması, yürürlüğünün test edilmesi uzun süreli bir zaman dilimi."
Aslında birkaç hafta ama Beyza'nın şirketinde çalışmak istediğimi sanmıyorum Furkan, kusura bakma...
"Zaman göreceli bir kavram Elvan Hanım, rakamlarla konuşalım. Ne kadar bir süreden bahsediyoruz?"
"Altı ay kadar."
Yalana bak sen!
"Altı ay, peki bu süreçte, bizim site ve uygulamamız için, hazırlık aşaması olarak kullanılabilir mi? En azından bu süreyi kaybetmemiş oluruz."
"Bir şirketi anlamak ve işleyişini çözümlemek ve algoritmasını oluşturmak, kolay bir süreç değil Furkan Bey, benim bunları yapmaya başlamam için Bilgin Taşımacılıktaki mesaim dışında çalışmam gerekir ki, böyle bir şeyi yapabileceğimi sanmıyorum."
"Emeğinizin karşılığını fazlasıyla veririm Elvan Hanım. Ya da isterseniz Bilgin ile anlaşmanızdaki tazminatı ödeyip sizi almak da isterim."
Bu adam manyak mı yaa?
"Furkan Bey, ben yedi sülalemi geçindirecek kadar varlıklıyım zaten, paraya ihtiyacım yok. Ayrıca başladığım hiçbir işi yarım bırakmadım. İşlerim benim imzamdır." diyerek ayağa kalktım. Ben kalkınca o da kalktı.
"Elvan Hanım, sizi gücendirmek istemedim, lütfen, sizi ikna edebileceğime eminim."
"Furkan Bey, projeniz çok güzel. Eminim en az benim kadar iyi yapabilecek yazılım şirketleri de bulursunuz. Hem daha çok yazılımcı ile daha kısa sürede sonuç alırsınız." diyerek elimi uzattım.
Elimi tuttu ama bırakmadı. Konuşmaya başladı.
"Elvan Hanım, yapmayın. Yazılımcı dediğiniz insanlardan her köşe başında var zaten. Ben en iyisini istiyorum. Simurg' u istiyorum." dedi.
Simurg dedi... Beni sandığımın ötesinde tanıyordu...
İki seçenek vardı. Ya odadaki oksijenin tamamı çekilmişti ya da ben bizzat kendim nefes almayı kesmiştim. Sanırım kendi kendimi boğarak öldürmeye çalışıyordum.
"Siz...nasıl?" diyebildim.
"Ben de araştırma yapmayı severim Elvan Hanım. Sizi uzun zamandır takip ediyorum."
Söylediklerinin altında tehdit hissetmesem de ona göz dağı vermeliydim, madem deşifre olmuştum. Elimi çekmek istedim ama daha sıkı tutarak bırakmadı.
"Madem kim olduğumu biliyorsunuz, o zaman işinizi, tüm datalarınızı, evinizi, arabanızı, hatta fit kalmak için bindiğini koşu bandını bile başınıza geçirebileceğimi de biliyor olmalısınız." dedim.
Bu sefer elimi bıraktı ve ellerini havaya kaldırdı.
"Teslim oluyorum." dedi gülerek. Sonra ciddileşti.
"Neler yapabileceğini biliyorum. Ve yapabileceğin herşeyi benim için yapmanı istiyorum." dedi. "Gerekirse Bilgin' i bitirmeni beklerim."
Cevap vermedim. Veda da etmedim. Gözlerimi gözlerinde bir süre tuttuktan sonra kapıya yöneldim. Çıktım ve hemen asansöre doğru yürüdüm.
Şirketin önünde bekleyen taksiye binene kadar nefesini tutmuşum. Boğulmak üzereyken fark ettim. Birden nefes verince taksici, iyi olup olmadığımı sordu.
Bu çocuk nereden biliyor benim Simurg olduğumu?
Uzun zamandır, Simurg kimliğimle bir şey yapmadım. Tam olarak Mayıs ayında Sarp'a yakalanıp kaçırıldığımdan beri. Hala varlığımı gösteriyordum ama herhangi bir iş yapmaya zamanım yoktu. Zaten illegal işlerde olmam için bir neden de yoktu artık. Yurt dışından düzenli gelirim geliyordu, Sarp'ın şirketinden gelirim vardı. Zaten bankada ucunu bucağını kaçırdığım param vardı.
Kafam karışmıştı. Bu adam benim Simurg kimliğimi bana söyleyerek üstü kapalı bir tehditte mi bulunmuştu yoksa sadece ikna etmek için mi kullanıyordu. Telefonumun titreşimi beni düşüncelerden kopardı. Sarp arıyordu.
"Sevgilim?" diyerek açtım telefonu.
"Bebeğim nerede kaldın, merak ettim. Bu kadar uzun mu sürüyor görüşme?" dedi.
Kıskandım demiyor da...
"Taksideyim. Trafik biraz yoğun, yarım saate şirkette olurum." dedim.
Tamam diyerek kapattı telefonu.
Acaba Sarp'a bu olaydan bahsetsem mi, yoksa önemsemesem mi?
Telefonum bir kez daha çaldığında Sarp'ın geri aradığına emindim ama o aramıyordu.
Telefonuma yaptığım özel bir yazılım ile yurt içi ya da yurt dışı kim ararsa arasın, telefon kimin adına kayıtlıysa görebiliyordum ve beni arayan numara OZN Tekstile aitti.
Açmakla açmamak arasında kararsız kalsam da meraklı kişiliğim bunu açmazsam beni rahat bırakmazdı. Onun için açtım.
"Efendim?" Sesim istemsizce sinirli çıkmıştı.
"Numaram var mıydı sende?" dedi karşıdaki tanıdık ses.
"Olmasına gerek yok, şirketine ait bir numara olduğu görünüyor ekranımda." dedim.
"Vay çok havalı. Her numarayı görebiliyor musun?" dedi.
Bu adam bana ne ara sen diye hitap etmeye başladı yaa.
"Evet, her numarayı görüyorum."
"Tamam o zaman. Biraz bekle." dedi ve kapattı.
Telefonun ekranına bakakaldım.
Bu neydi şimdi? Bu adam deli mi yaa?
Telefonum tekrar çalmaya başladı. Bu sefer "Furkan Özen" yazıyordu. Açtım ama konuşmama fırsat vermedi.
"Şimdi ne yazdı?"
"Furkan Özen yazdı. Bilmiyorsun sanki." dedim.
"Harika! Sen tam bir dahisin, aynı zamanda biraz da deli olduğunu söylüyorlar haberin olsun."
Deli mi dedi o?
"Kim söylüyormuş onu?"
"Şu, illegal tayfan, çok konuşkanlar maalesef, bir de parayı seviyorlar. Neyse, asıl ne için aradım? Çıkarken biraz bozuktun da dedim acaba tehdit ettiğimi mi düşündü? Onun için aradım. Simurg kimliğine sadece hayranlık duyabilirim, bir tehdit olarak söylemedim. Sen bilgisayarda uzmansın ben de araştırmada. Neyse tekrar görüşelim. Telefonumu kaydet bari, zaten çıkıyor ismim arayınca. Bay." dedi ve kapattı.
Çattık yaa, biri bitiyor, başka bir manyak çıkıyor karşıma, sen aklıma mukayyet ol Allahım...
*
30.06.2020