Hava kararmıştı, şehir sessizlik içindeyken silahşörün kızı şatonun çatısındaydı. Ayakları havada sallanırken bedeni taşa yaslıydı. Herhangi bir yanlış hareketi ile düşebilirdi, umurunda değildi. Üstüne bir kasvet çökmüştü yalnızlığı bugün kendini hissettiriyordu. Uzun zamandır böyle boşlukta hissetmemişti, sadece ortadan kaybolmak istiyordu.
O bir yere ait değildi, ait olduğu yeri de bilmiyordu.
Yutkundu, bir ailesi yoktu onları arayamazdı ve kendilerinden büyük bir işin içindelerdi. Kolay değildi hiçbiri için özellikle de onun için. Bir kere olsa bile bencil olmaları gerekiyordu, kaçmaları gerekiyordu ama nereye kadar kaçabilirlerdi ki? Aynı zamanda Jennie derin düşünceler içindeydi, kralı öldürdükten sonra ne olacaktı? Bu intikam sayılacak mıydı? Yoksa silahşör tanımadığı duygular ile tanıştığı için mi böyle düşünüyordu? Bunu kesinlikle bilmiyordu. Derin bir nefes aldı, düşüncelerinden kurtulamıyordu onu bitiriyordu.
Taehyung'un esen rüzgar ile saçları dağılırken Jennie'nin yanına ilerledi. Onu burada bulabileceğini tahmin etmişti, herkese karşı iyiymiş gibi gözükse de onun endişelerini en net bir şekildi o görebiliyordu. Onun başına dikildiğinde gözleri kapalı bir şekilde durmaya devam eden silahşör bir süre sonra gözlerini araladığında gördüğü Taehyung ile irkilirken hızlıca doğruldu.
"Tanrım, Taehyung!" Taehyung sırıtarak onun yanında ki yere onun gibi otururken cevapladı. "Ne oldu kaptan? Korktun mu?" Jennie göz devirdi, karışan saçlarını düzeltirken şehri izliyordu. Kendi şehirleri daha eğlenceli oluyordu gecenin bu saatlerinde, buralar çok sakindi.
"Aklında neler var kaptan?" Taehyung sessizliği kalın sesi ile bölerken silahşör dizlerini kendine doğru çekerken kollarını dizlerinin üstüne koydu. "Çok şey var, doğru mu yapıyoruz yoksa yanlış mı? Bundan kesinlikle emin değilim" Taehyung onu başı ile onaylarken aklında olan soruyu sordu. "Kral'a aşık mı oluyorsun yoksa?"
Jennie gülerken cevapladı. "Onu öldürmek istiyorum ama aynı zamanda onun hakkında bir şeyler öğrenmek istiyorum...başarmak istediğimiz işte duygulara yer yok Taehyung"
Jennie dudaklarını yalarken başını ona doğru döndürdü ve düşünceli oğlana karşı o da aklında ki soruyu sordu. "Sen ve şu yaver? Asıl bana bunun cevabını ver" Taehyung gülerken omuz silkti. "Sadece eğleniyorum kaptan, önemli değil" Jennie alayla gülerken bakışlarını gökyüzüne çevirdi. "Anlaşılan ikimizde güzel yalan söylüyoruz"
Taehyung gülerken o da gökyüzüne baktı, yaverle gerçekten eğleniyordu ama onunla biraz daha vakit geçirirse kendini tutamayacağını biliyordu. Jennie haklıydı, içinde bulundukları işte duygulara yer yoktu. "Sence şu gelen kadın, Wendy onda tuhaf bir şey var sanki?"
Taehyung kaşlarını çatarken onu onayladı. "Bende aynı hissiyatı aldım, tuhaf bir enerjisi var yalan söylediğini söyleyemem ama yine de içime sinmeyen bir şey var"
Jennie onu başıyla onayladı. "Evinde yangının neden çıktığı tuhaf, ve de cadıları gördüm dedi eğer halkın onlardan haberi yoksa bu kadın nasıl kimin ne olduğunu anladı? Hikayede oturmayan bir çok yer var"
"Jennie, o kadın hakkında kral ile konuşman gerekiyor" Taehyung'un söylemine karşın ayağa kalkan Jennie nefesini dışarı üfledi. "Bir duşa girmek iyi olacaktır sanırım"
Elinde ki kitabı masanın üstüne bırakan kral parmak uçları ile şakaklarına masaj yapmaya başladı. Babasının ona bıraktığı yük gerçekten ağırdı, herşeyi halkından saklamak cidden yorucuydu. Kendini değiştirmeye çalışırken daha Çok yorulduğunu hissediyordu. Şimdi durup eskiye baktığında babasından aslında farkı olmadığını gördüğünde korkuyordu. Bir daha o kişi olmaktan korkuyordu, kral olduğunda ilk zamanları kesinlikle ondan bir farkı yoktu. Ne gördüyse onu uygulamaya çalışmıştı yanlışta olsa.
Sırtını sandalyeye yaslarken başını geriye doğru yasladı. İşler rayından çıkacak gibi duruyordu bu onu endişelendiriyordu. Jennie'ye güvenmek istiyordu ama onun bir tuzak olduğunu biliyordu. Ona karşı her zaman tedbirli olmalıydı. Başını kaldırdığında kapısı tıklatıldı, kaşlarını çattı. Açılan kapının ardından gözüken silahşör ile nedense rahatlamıştı. Az önceki dolu düşüncelerinden arındığını hissetmişti.
"Kralım kısa bir şeyi söylemek için geldim"
Yoongi dirseklerini masaya dayarken ellerini birleştirdi. "Evet, dinliyorum"
Jennie dudaklarını yaladı. "Wendy, ona karşı dikkatli olmanızı öneririm"
Yoongi kaşlarını yeniden çatarken yerinde kıpırdandı. "Nasıl yani?"
"Sadece dikkatli olun" Jennie arkasına dönüp gideceği sırada kral ona seslendi. "Nereye gidiyorsun?"
"Duşa gireceğim" Kralın yüzünde bir sırıtma oluşurken cevapladı. "Bu bir teklif miydi?"
Jennie cevap vermeden odadan çıktığında Yoongi bir şeylerin yanlış olduğunu hissetti. Yerinden kalktı ve onu takip etme kararı aldı. Jennie hızlı adımlar ile en aşağıda bulunan banyoya ilerledi. Onlar için ayrılmıştı, soğuk suyun akmaması için dua ediyordu içinden. Sıcak suyun altında uzun zaman kalmak istiyordu.
Dakikalar sonra kıyafetlerinden kurtulmuştu, çıplak ayakları soğuk zemin ile buluştuğunda içi ürperirken karşısında ki duvara doğru ilerledi. Sıcak suyu açtığında yukarıdan döküken su teni ile buluştuğunda biraz daha rahatlamış hissetmişti. Başını duvara yaslarken bir süre böyle kaldı.
Hiç hatırlamadığı evine dönmek istiyordu, kendini küçük bir kız gibi görüyordu. Çoğu şeyle çıkışmıştı çok fazla zafer kazanmıştı ama o hâlâ sevgiye muhtaç bir kız çocuğuydu.
Gözlerini sımsıkı kapattı, bir amacı olmadan yaşamak bir süre sonra onu bunaltıyordu. İçi çok fazla daralıyordu, akciğerlerinde sanki su ile dolmuştu. Her an boğulacak gibiydi ve bu hissi engelleyemiyordu. O düşünceleri ile dışarıda olan hiçbir şeyi duymazken kral üstündeki kıyafetleri çıkartıp bir kenara koydu. Silahşörün kızının yanına ilerlerken onun sırtını cılız ışığın altında gördüğünde duraksadı. Yutkunurken biraz daha yaklaştı. Çizikler, derin yaralar ve sigara izleri vardı. Parmak uçlarını yaralardan birine dokundurduğunda irkilerek arkasını hızla dönen Jennie ile göz göze geldi.
"Sen burada ne arıyorsun?! Derhal çık"
Yoongi tek kaşını kaldırırken ona doğru yaklaştı. "Sence bana karşı gelmek isteyeceğin bir durumda mısın Jennie?"
Silahşörün kızı sinirle solurken kral elini onun omzuna koydu ve arkasını çevireceği sırada Jennie buna izin vermedi.
"Görmeme izi-"
"Gereği yok"
Kral iç çekerek gerilerken eli ile yeri gösterdi. "Otur şuraya yıkayayım seni"
Jennie parkak ucunda yükselirken ona doğru yaklaştı. "Ben kendim yıkanabil-"
Saçının üstünde koyulan el ile gözleri büyüdü. "İzin ver bana"
Jennie karşı koymayıp yere otururken kral köşede bulunan kovayı aldı ve suyu doldurmaya başladı. Jennie dizlerini kendine çekti, başını dizlerine gömdü. Yoongi dolan kovayı çekerken diğer elinde ise sabun vardı. Jennie'nin arkasında diz çökerken küçük kaba doldurduğu suyu vücuduna dökerken ardından parmaklarını sırtında gezdirdi.
"Bu kadar yaranın nasıl oluştuğunu anlatacak mısın?"
Sabunu vücudunda gezdirdikten sonra eliyle ovmaya başlarken Jennie'nin kısık sesi banyoda yayıldı. "Aslında nerede doğduğumu bilmiyorum, kendimi bildim bileli sürekli gemilerdeydim...çocuk ticareti yapan bir çetenin içindeydim, genellikle aç kaldığımızı hatırlıyordum ya da sürekli şiddet görüyorduk..."
Jennie'nin vücudu kasılmaya başlarken Yoongi suyunu yeniden bedenine döktü ve onu dinlemeye devam etti. "Yüzü güzel ve dikkat çeken çocukları herkese vermezlerdi yüksek fiyat isterlerdi, bu yüzden oradan bir türlü kurtulamadım ki kurtulsam bile başka bir cehenneme atılacaktım..."
Jennie'nin sıcak gözyaşları yanağına süzülürken Yoongi sıcak suyu onun bedenini rahatlatmak amacıyla sürekli vücuduna döküyordu. "Bir gün gemi başka bir gemi tarafından zarar aldı, o zaman ise Buyeo'nun yakınlarındaydık en son büyük bir sarsıntıdan sonra suya gömüldüğümüzü hatırlıyordum..."
Jennie'nin zihninde canlanan anıları ona yeniden aynı korkuyu yaşatıyordu.
"Gözlerimi açtığımda tanımadığım bir evdeydim ve tanımadığım bir aile bana hiç hissetmediğim bir sıcaklığı vermişti, anlayacağın Lotis benim gerçek kız kardeşim değil"
Yoongi onu kendine çekerken kollarını küçük vücuda doladı. Başını onun boynuna gömerken sıkıca ona sarıldı. Jennie şaşkın bakışlar ile yere bakarken kralın bu hareketi yanaklarının kızarmasını sağlamıştı. "Özür dilerim" Silahşörün kızının kalbinde bu sözler titremeye yol açtı, gözlerini sımsıkı kapatırken hislerinden kaçmaya çalıştı. Onun kollarının arasından sıyrılmaya çalışırken kral onu daha sıkı sardı. Onun gitmesini istemiyordu, tenlerinin hep böyle yakın olmasını istiyordu. Yaralı ruhlarının birbirini tamamlamasını istiyordu.
"Daha önce bir yere ait olmamış olabilirsin, hiçbir şey senin olmamış olabilir ama ben senin evin olabilirim...senin ülken, senin şehrin, senin şarkın, senin her şeyin olabilirim...eğer izin verirsen"
Silahşörün kızının kasılmış bedeni rahatlarken yutkundu, şimdi kralın karşısında tam olarak çıplaktı ve kalbine yenik düşmek üzereydi.