ERKEK OYUNU (BTS) Maknae Line

By sebtoon98

41.1K 2.2K 1.1K

3 hikayeniin ilkidir. İkinci hikaye Bias mı İdol mü ve üçüncü hikaye Milyonda Bir Kız'dır. Mina bir gün bir k... More

Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50: FİNAL
Arka Kapak

Bölüm 1

3.6K 84 16
By sebtoon98


Okulda yeni bir gündü, Kore'ye geleli fazla olmamıştı ve biraz zorlanıyordum. İnsanlar görünüşümden dolayı beni yabancı olarak konumlandırmıştı. Bir ara sırf bu yüzden makyajla onlara benzemeyi bile düşünmüştüm. Anneme hiç benzemiyordum, ona benziyor olsam ortama karışabilirdim belki, melez bir çocuk olarak hayatım çok neşeli geçmiyordu.

"Duydunuz mu?Okula dönüyorlarmış."

"Döndüklerine inanamıyorum, dünya turu o kadar uzun sürdü ki çok özledim."

Kimden bahsettiklerini anlamak için artık düşünmeme bile gerek yoktu çünkü haber yayıldığından beri, yaklaşık bir haftadır, başka bir şeyden bahsetmiyordu kızlar. Bts grubu ülkeye dönmüştü ve öğrendiğim kadarıyla ünlenmeden önce bu okulda okuyorlardı. Sanat Koleji ülkenin en popüler sanat okullarından biriydi zaten. Okula girmek de pek kolay değildi, bu nedenle okuldan sürekli idoller çıkıyordu.

Dışarıdan gelen çığlıklar gözlerimi kapıya çevirmeme neden oldu. Harika!

Sınıfa öğretmenle birlikte bir çocuk girdi, arkasında okulun yarısı birikmişti sanırım. Kısık uzun gözleri vardı. Suratındaki ukala gülümseme yüz metre öteden seçilebiliyordu.

Öğretmen diğer öğrencileri kışkışlayıp sınıfın kapısını kapattı. Herkes hayranlıkla çocuğun suratına bakıyordu.

"Arkadaşınız Jimin okula geri döndü çocuklar biliyorsunuz. Sizden ona her zamanki gibi davranmanızı rica ediyorum. Jimin arkadaki sıraya oturabilirsin."

Hocanın nereyi kast ettiğini maalesef biliyordum. Benim arka sıram oluyordu. Hayal kırıklığına uğramıştım, teneffüs aralarında herkes sıramın üzerine doluşacaktı şimdi. Jimin yanımdan geçerken eğilip selam verdi. Ancak mırıldandığını fark ettim. "Mutsuzluğunu bu kadar belli etmemelisin."

Bir şey demeye gerek duymadım.Popüler kültürden hiçbir zaman hoşlanmamıştım bu yüzden bu çocuğu da tanımıyordum zaten. 

Ders bitip zil çaldığında yerimden fırladım ve kendimi dışarı attım. Ezilmemek için atik davranmam gerekiyordu besbelli, şimdiden sıramın üstüne on kişi çullanmıştı ve diğer sınıflardan insanlar da bizim sınıfımıza yöneliyordu.

"Jungkook B sınıfındaymış, gidip onu da görelim. Ne şanslıyız Jimin bizim sınıfımızda..." yanımdan geçen kızların konuşmalarına kulak misafiri olduğum sırada biri deyim yerindeyse üzerimden geçerek kahvesini başımdan aşağı boşalttı.

"Ah yandım!" ama çocuk oralı bile olmamış hızla sınıfımıza yönelmişti. Üstüm başım kahve olmuştu. Söylene söylene kızlar tuvaletine girdim.Gömleğimi üzerimden çıkarıp musluğun altına soktum, nasıl çıkacaksa bu leke.  

"Ne erkeklermiş ya anlamadım ki... İnsan sonuçta bunlar da. Üzerime çıksaydın ayı!"

"Herkesi devleştirmekten kedilerine hayırları dokunmuyor. Biraz dönüp kendilerine baksalar belki onlardan ünlü olurlardı. İki üç tane kız gibi erkek, şarkıları da bir şeye benzemiyor." Kendi dilimde saydırıyordum. Arkamdan bir patırtı gelince kafamı kaldırdım ve aynadan arkama baktım. "Kim var orada?"

Ses gelmedi... ancak tuvalet kabinlerinden birinin kapalı olduğunu görebiliyordum. Kızlardan biri miydi? "Mideni mi bozdun?" diye soruverdim. Yardımseverliğin tam sırası çünkü.

Yine ses gelmedi... ne oluyordu böyle?

"Hey!"

Bu defa bir gülme sesi duydum ve kabinin kapısı açıldı. İçeriden çıkan bir erkekti. Telaşla gömleği lavabodan kaldırıp göğsüme sardım. Buz gibi su irkilmeme neden olmuştu.

"Ne yapıyorsun burada? Kızlar tuvaleti burası görmedin mi?"

"Saklanmak zorunda kaldım." Tekrar güldü. Ancak başını diğer tarafa çevirmişti.

"Ne gülüyorsun?"

"Sesin çok sinirli geliyordu ama hiçbir dediğini anlamadım. Jet hızında komik bir şeyler söylüyordun..." duraksadı. "Üzerim ayı?"

Kaşlarımı çattım. "Ne?"

"Bir şeyler söylüyordun işte."

"Buradan çıkman lazım." Dedim söylediklerini önemsemeden.

"Gömleğine ne oldu?" derken dönüp üzerime baktı.

"BAKMA BANA!" başını tekrar çevirdi ama sırıtıyordu.

"Okula yabancı kızlar geldiğini bilmiyordum."

"Öğrenmiş oldun. Artık gitsen diyorum?"

Bir şey demeden bir iki saniye durdu sonra başını kaldırıp üzerime yürüdü.

"Bakmam lazım."

"Ne?"

"Bakmam lazım." Tam önümde durup çenemi tuttu ve başımı yukarı kaldırdı. Gözleri tenimi delercesine yüzüme odaklanmıştı. Gözlerimin içine baktı, oradan burnuma sonra dudaklarıma...

O kadar şaşırmıştım ki birkaç saniyeliğine dolup kaldım. Havada gömleğimden damlayıp yere düşen su tanelerinin şıpırtısı haricinde bir ses yoktu. Başını hafifçe yana eğip tekrar gözlerime baktı. "Delice..." dedi sadece.


***

Dans ederken müziğin içime dolduğunu hissediyordum. Bugün yaşadığım o anlamsız karşılaşmadan sonra oldukça afallamıştım ve rahatlamak için kendini müzikte kaybetmekten iyisi yoktu.

Müzik bittiğinde bir alkış sesi duydum ve nefes nefese o tarafa döndüm.

"Güzel dans ediyorsun." Dedi karşımdaki kişi. "Stüdyonun dolu olduğunu bilmiyordum."

"Evet...şey akşamları dans etmek için buraya geliyorum. Ancak bu saatler için izin alabildim."

"Her akşam buradasın yani?"

"Genelde, evet."

"Işıklar sönmek üzere."

"Zamanı fark etmemişim." Telaşla kolumdaki saate baktım. "Bayan Kim beni öldürecek."

"Bayan Kim artık erken çıkıyor."

"Ah... burayı kim kilitleyecek o zaman?"

"Ben..."

"Sizi çok beklettim değil mi?" utanarak dudağımın kenarını ısırdım. "Özür dilerim, hemen çıkıyorum."

"İstediğin kadar kalabilirsin."

"Efendim?"

"İstediğin kadar kalabilirsin, ben burada yaşıyorum."

"Burada mı? Stajyer misiniz?"

"Stajyer..." başını yana eğdi. "Öyle de diyebilirsin."

"Kendimi tanıtmadım. Ben Mina."

"İlk adını mı söylüyorsun?"

"Soyadım biraz zor gelebilir."

Omuz silkti. "Ben de Namjoon."

"İlk adınızı mı söylüyorsunuz siz de?"

"Neden olmasın?"

"Aslında eskiden yaşadığım yerde soyadımızı kullanmazdık. İyi geldi doğrusu."

"Kullanmak zorunda değiliz." Gülümseyince yanağındaki gamze ortaya çıktı. "Sonra görüşürüz Mina. İstediğin zaman gel, ve resmi konuşmana gerek yok."

Stüdyoda yalnız kalınca eşyalarımı alıp duşa geçtim. Liseyi Amerika'daki bir sanat okulunda okumuştum. Aslında branşım resimdi ama orada dansa da merakım başlamıştı. Üç yıl boyunca dans eğitimi aldığım için çift koldan bu okula girme fırsatım olmuştu. Resmimin iyi olmasından dolayı Amerika'da makyaj yaparak biraz para kazanıyor ve geçiniyordum. Kore'ye geldiğimde de büyük bir şirketin makyaj stajyeri kadrosuna seçilmeyi başarmıştım. Bu, ailemden kalan parayla beraber kiramı ödeyip karnımı doyurmama yarıyordu aynı zamanda da stüdyoyu boş saatlerinde kullanabiliyordum. 

Giyinip evime döndüm. Teras katında tek gözlü bir oda... Ancak bana yetiyordu. Zaten küçük yerlerde kendimi daha güvende hissediyordum. Yer yatağıma girip telefonumun saatini kurdum. Hafta sonu da olsa sabah ilk işlerimden birine gidecektim.


***


"Bu üzerindekiler ne böyle?" iş arkadaşım Sera kıyafetlerimi yargılamayı çok seviyordu.

"Nesi var yine?" diye sordum makyaj masasının önüne otururken.

"Gömlek, kot... kızlar biraz seksi giyinmeli. Erkek gibi giyiniyorsun.Bir de göz altların mosmor, uyumadın mı sen?"

"Geç yattım biraz.Çok önemi yok bence." güzel giyinmeyi eskiden ben de severdim ancak artık pek hoşlanmıyordum.

"Senden adam olmaz." iç çekip makyajımı yapmaya başladı. Küçük bir eğitim programındaydık. Stajyer makyözler birbirlerine yaratıcı makyajlar deneyip tiplerini değiştirmeye çalışıyorlardı. "Adam olmaz mı dedim ben az önce?" şeytanca sırıttı. Ne dediğini anlamamıştım.

Yaklaşık yarım saat sonra aynaya bakmama izin vermeden saçlarımı bir boneye tıkıştırdı ve kafama bir peruk geçirdi. "Peruk nereden çıktı Sera?"

"Sabırlı ol göreceksin şimdi. Bak bana, şurayı da şöyle düzeltelim... işte bitti. Karşınızda Minoh."

"Minoh mu? Şey ismi değil mi o?..." aynaya döndüğümde yüzümü gördüm. "...ERKEK."

"Harika olmamış mı? Bak gözlerini bile nasıl çektim, işte şimdi Koreliye benzedin."

"Erkek bir Koreli ama."

"Bayan Kim'e göstereceğiz sonuçta makyajları. Basite kaçamazdım."

"Şimdi seni zürafa yapsam yeri değil mi? Yüzüne benek falan çizsem?"

"Notu alacak olan sensin." deyip omuz silkti.


"Yer değiştirmeden önce 20 dakika mola." sekreter içeri seslenmişti. Herkes bahçeye çıkınca ben de asansörle aşağı indim. Her zaman boş olan bir oda vardı orada. Yine boş ve karanlıktı, bir 10 dakika kestirsem bana yeterdi zaten. İçim ne zaman geçti bilmiyorum ama bir hengame sesiyle uyandım.

"Minoh nerede? Sırası geldi! Kim Minoh!"

Ayağa kalkıp gözlerimi ovaladım. Sanırım buradan çıkmam gerekiyordu.  Biri beni burada yakalarsa sıkıntı yaşayabilirdim.

Tam arkamı dönmüş gidiyorken adam beni kolumdan tuttu. "Buradasın Minoh, aklını mı kaçırdın? Sıran geldi. Şansını geri mi tepeceksin?"

"Ben..." ne diyordu bu adam?

"Al şunu. Bunun poponda ne işi var?" Kalçama eli değince yerimden sıçradım.

"Ne yapıyorsunuz?" Bu defa da elini uzatıp göğsüme vurdu.

"Üzerine oturmuşsun aptal çocuk."

Göğsümdeki şeye baktım. Üzerinde Kim Minoh yazıyordu.

"Ama ben-"

"Sus. Sıran geldi. Çık ve elinden geleni yap. Ayakkabılarını da giymemişsin, çabuk ol." Elime ayakkabılar tutuşturdu. Ayağımda ayakkabı yok muydu? Panikle ayakkabıları giydim ve beni beyaz ışıklarla dolu bir odaya ittirdi. Takım elbiseli kadın ve adamlar bir masaya oturmuş bana bakıyorlardı. Tökezleyerek ilerledim. Bu da neydi böyle?

"Kim Minoh." Dedi adam. "Dakiklik konusunda kendinle övünmeyeceksin sanıyorum. Dans öğrenme becerini test edeceğiz. Bay Kun'u izle ve yap."

Eliyle bir işaret verdi ve odaya müzik doldu. Beynim otomatikman adamın hareketlerine odaklanmıştı. Her hareketini takip ediyordum ve beynimde bir kenara yazıyordum. Müzikle dansın bütünlüğü harikaydı. Kısa bir parça gösterip kestiler.

"Şimdi sıra sende."

Derin bir nefes aldım ve müzik girince kendimi akışa bıraktım.

"Eksiksiz." Dedi adam.

"Bu Bay Park'ın yeni şarkısı değil mi? Henüz çıkmadı diye biliyorum."

"Evet daha çıkmadı," adam gözlerini kıstı.

"Ezberlemiş olamaz yani."

"Dışarı çıkabilirsiniz. Ses testine geçin."

Bir şey diyemeden kendimi başka bir odaya sürüklenirken buldum. Ses testi mi? Neler oluyor?

Şarkı söyleyecek özel bir sesim yoktu. Ne yapıyordum ben burada? Sesimi duyan kadın yanındaki adama bir şeyler fısıldadı ve odadan çıkarıldım. Bir belgenin üzerine iletişim bilgilerim yazdırıldı ve o kadar.

Oradan oraya koşuşturduktan sonra bir anda boşlukta bırakılmıştım. Bayan Kim beni öldürecekti.

Koşarak stüdyoya döndüm. Şans eseri ben yokken elektrikler kesilmişti ve henüz gelmemişti. Derin bir nefes alıp Sera'nın yanına oturdum. "Mina nerede kaldın?"  dönüp bakınca Sera'nın yüzü değişti. O kafandaki peruğun ve makyajın hali ne öyle?"

Ellerini kafama uzatıp saçıma yapıştı. Kısa gri peruğun kafamda olduğu tamamen aklımdan çıkmıştı.

"Ter içinde bu. Ne yaptın Mina? Gidip dans mı ettin bunun içinde? Düşman mısın bana Mina? Gel buraya tekrar yapacağım." duraksayıp başını eğdi. " O ayakkabıları nereden buldun?"

"Hiçbir fikrim yok." Dedim ayaklarıma bakarak.

"Erkek ayakkabısı farkındasın değil mi?"

Bayılacak gibi hissediyordum.

Beğenilerinizi ve yorumlarınızı esirgemezseniz çok sevinirim.

Continue Reading

You'll Also Like

380K 13.7K 24
Eun mi : 16 yaşında lise ikiye gidiyor jungkook'a yıllardır aşıktır . Bir gün babasının ortağının oğlu ile evlenecegini öğrenir . jungkook : 18 yaşın...
40.6K 3.8K 36
[T A M A M L A N D I] "Ben en azından hayatımın aşkının üstüne çorba döktüm, ya sen? Sen Yoongi hyungun gözüne girebilmek için milletin sana girmesin...
511K 25.1K 42
[Tamamlandı] Bir öğretmen öğrencisine hissetmemesi gereken şeyler hissederse neler olur? ~Jjk: #1 [06.09.20] ~Bayjeon: #1 [09.08.20] ~Myteacher: #1...
167K 17.1K 15
Bir grup arkadaşın eğlenceli WhatsApp hikayesi. -Bangtan Boys.