" You can never undo the time"
Tepemde öten alarmı kapattım mecbur kalkmak zorundayım çünkü tekrar yatsam odama gelip beni kaldıracak bir annem yok.
Zorda olsa kalkmayı başarmıştım. Başka şansım varmış gibi. Banyodaki rutin işlerimi halledip odama geri döndüm sandalyemin üstüne çıkıp bana tatlı tatlı bakan karameli kucağıma alarak mutfağa indim.
Dolabın önüne geldiğimde karamele mama çıkarırken çoktan ağzı sulanmıştı bile. Gülerek mama kabına mama ve su kabındaki suyu dökerek yeni su koyarak eğildiğim yerden kalktım ve odama çıkmak için uyuşuk uyuşuk ilerledim.
Odama çıkarken her zamanki gibi komidindeki aile fotoğraflarımız tekrar gözüme çarpmıştı. Hadi ama ne kadar mutluyduk. Ahh baba.
Derin bir nefes vererek odama çıktım.
Dolabımın önüne geçip ne giyeceğime karar vermeye çalıştım. Dolap ağzına kadar dolu olsa dahi birçoğumuz aynı şeyi yapıyoruz.
Sonunda begendigim şeyleri elime alarak kombinimi hazırlamıştım. Uyuşuk bir şekilde giyinmeye başlamıştım.
Giyinip aynaya baktığımda her zamanki gibi güzeldim. Kendimi beğenmiş bir insan asla olmadım ama insan kendini sevmeli ve güzel bulmalı değilmi?.
Makyaj masama ilerleyerek hafif makyaj yaparak kalktım sanırım kendimi beğenmesem yine makyaj yapmam. Akşam sileceğim ve yüzüme zarar verecek bir şey için neden saatlerce uğraşayım.
Boy aynasından kendime tam puan vererek çantamı sırtıma geçirdim. Resim çantamı da sağ koluma takarak odamdan çıktım.
Karamel mamasını yemiş koltukta yatarak dışarıyı izliyordu. Gülerek yanına gidip küçük burnunu öptüm ve kafasını okşayarak el salladım.
Siyah botlarımi giyerek kapıyı kitledim ve asansörle giriş kata inerek kendimi temiz havaya bıraktım.
Saat 9 buçuk olmasına rağmen bugün dışarısı çok sakindı. Yada bana öyle geliyordu.
Bomboş yolda trafik ışıklarına baktığımda yanan yeşil ışıkla adımladım. 3 adım atmıştım ki solumdan gelen araba sesiyle soluma baktım. Demekki trafik canavarları için trafik ışıklarının bir anlamı yoktu.
Simsiyah araba büyük bir hızla üstüme gelirken bu malın derdi ne diye bakıyordum. Bana çarpacak hali yok ya. Belkide yanlış düşünüyordum. Çünkü son hız üzerime gelmeye devam ediyordu.
Araba fren yaparken ben çoktan 2 3 adim atmış yürürken kapı sesiyle lanet okumaya başladım. Bide gel sabah sabah bunlarla uğraş.
Büyük bir hiddetle ve yüksek sesle bana bağıran adama baktım.
- Kızım sen salakmısın araba geliyo ne durmuş bakıyorsun arabaya?. Senin yüzünden fren yaptım.
Siyahlar içerisindeki sarışın adamın tek beyazlığı gomleğiydi. Ilk 3 düğmesini açmış ve bronz teninin bir kısmını gözler önüne seriyordu.
Sakince konuşmaya başlamıştım.
- Öncelikle o sesini alçalt şu çantayı kafana yersin. Ikinci olarak arkandan kovolayan mı vardıda son gaz geliyordun?. 3.olarak hayvan hızıyla gelmeseydin fren yapmazdın mal herif. Diyerek ciddi bir şekilde ona baktığımda sinirli bir şekilde bana bakıyordu. Yeniden konuşmaya başladım.
- Ayrıca gördüğün gibi yeşil ışık yanıyo yayalar geçebilir yani istersem yolu ortasında dans eder istersem otururum.
Önume dönüp bir kaç adım attığımda saşkınlıkla durdum insalar bize bakıyordu.
- Havan kime senin kızım sabah sabah canını yakıcam o olucak.
Omzumun üstünden arkaya döndüğümde arabaya binecekken son sözlerimi söyleyip kırmızı görmüş boğa gibi bakan adamı boş vererek yürümeye devam ettim.
- Dedi annesi olmasa ocağın altına yakmayacak salak. Ayrıca sinirli gözükmeye çalışıyosun ama tam bir mal gibi gözüküyosun bil istedim.
Sağ salim okula vardığımda kartımı gösterip kampüsüme ilerlemeye başladım.
Etrafta uçuşan ve bağrışan kuşlara telefonumun melodisi eşlik ettiğinde telefonumu elime alıp arayana baktım.
Mamyyy ❤.
Aramayı cevaplayarak annemin heyecanlı sesini duymamla kocaman gülümsemiştim.
- Bebeğim.
- Aşkım.
-Okuldamısın annem?
- Kampüse ilerliyorum. Sen nerdesin?
- Otel odamda eyfel kulesine bakarak kahvemi içiyorum. dediğinde göz devirerek gülümserken bir yandan ilerleyip bir yandan anneme laf yetiştiriyordum.
- Ne zaman geleceksin özledim seni.
- Bende seni özledim kızım 3 hafta kaldı zaten gelmeme. Korkmuyosun demi yanlız başına?.
- Yok anne neden korkayım. Hazan arada geliyo zaten. Bazen ben gidiyorum.
Saate baktığımda derse 5 dakika kalmıştı.
- Anne derse 5 dakika kalmış daha sonra konuşsak olurmu?. Diyerek hızlı adımlarla merdivenleri çıkıyordum.
- Tamam bebegim kendine dikkat et kendini aç bırakma paran biterse hesabımdan alırsın. Iyi dersler kızım.
- Görüşürüz anne diyerek aramayı sonlandırmıştım.
Tanrım. Hadi ama son sınıfız diye neden atölyemizi en üst kata koyarsınız. Alt sınıfları geçerek üst kata hızlı hızlı çıkmaya başlamıştım.
Büyük bir hızla atölyeye girdiğimde kızlara günaydın diyerek kendimi atölyedeki koltuğa atmıştım.
Öğle arası karnım şiş bir şekilde oturarak kızların akşam planını dinlerken bir yandan şişen karnıma masaj yapıyor bir yandan film izliyordum. Hangi salak ailesinden gizli bara gitmek için plan yapar?. Cevap bizim atölye.
- Hadi ama Ahsen bak kesinlikle gelmelisin.
-Evet geliyimde tacize uğrıyım dimi?.
- Şaçmalama kızım elit bir bar öyle sıkış tepiş kimin eli kimin götünde olan barlardan değil.
Izledigim filmi kapatarak koltukla diklestim. 4 meraklı göz bana bakıyordu.
- Saat kaçta?. dedim galiba dememi bekliyor olacaklardı ki sevinç çığlıkları atarak birbirlerine sarılan kızlara siz ciddimisiniz der gibi bakıyordum.
- Saat 10 da mekânın önünde buluşuruz.
- Tamam. dememle içeri giren hocamıza üzgün bakışlarımızı yollamıştık hepimiz. Gelde şimdi çizim yap.
Nihayet dersler bittiğinde kızlar bara gidecekleri için hem mutlu hem heyecanlı bir şekilde toplanırken çizdiğim elbise resimlerini düzgünce çantama koyarak müdürün yanına yol aldım.
Kapıyı tıklayarak gel komutunu aldığımda içeri girdim.
Görmeyi beklediğim kişi bu sabahki öküz kesinlikle değildi. Gülen yüzü beni gördüğünde düşerken kaşları çatılmıştı.
Ay götüm ben bayılıyodum zaten sana.
Ton ton müdürümüz ellerini göbeğinin üzerinde birleştirerek konuşmaya başladı.
- Ahsen kızım biliyosun son seneniz. Karşımda görmüş olduğun kişi Akın Gürleyen. Moda ve tekstil üzerine şirketi var. her sene son sınıfa geçen kızlara iş imkanı verir tabi en seçkin ve yetenkli kişil- lafını bölerek araya girdim.
- Ne satacak çizimim nede çalışmak istediğim bir şirket var. İyi günler diyerek odadan çıkmıştım.
Ben iyi bilirim öyle şirketlerin iş imkanlarını vaatlerini. Iş dışında her türlü pisliğin döndüğü yerler. Çok şükür salak değilim.
Eve geldiğimde duş alarak kendimi yatağa atmıştım whatsapp grubuna girerek kızların sevinç mesajlarını okudum. Okuldan çıkmadan önce bölüm hocasının haber vermesiyle atölyemizde tadilat olduğunu öğrenmiştik sebebide deprem sebebiyle hasar gören yerlerdi. Alt tarafı tadilat sebebiyle 1 ay okula gitmiycektik, ki buda 1 ay geç mezun olmak demekti ne bu sevinç acaba.
Sosyal medyada dolaştıktan sonra saat sekiz buçuğa geldiğinde kalktım ve ne giyecegimiği düşünmeye başladım.
Hayır abi ilk defa gidiyorum ne giyebilirim ne bileyim. 5 dakika kadar dolabın önünde durarak sonunda karar vermiştim.
Kıyafeti dengelemek için dolabin alt tarafından henüz giymedigim siyah yüksek topuklu spor ayakkabılarımı çıkarıp giymistim topuklu giyersem yere yıkılırım tam bir işkence.
Makyaj masama oturarak saçımdaki havluyu açarak önce makyaj yapmıştım. Eyeliner rimel ve hafif kırmızı renkli bir ruj sürerek saclarımi kurutmaya başlamıştım. Uzun saçlarım kuruduktan sonra düzleştirmiştim
Üstüme anneme binbir zahmetle aldırdığım chanel parfümümü sıkmıştım. Aynaya baktığımda gayette harikaydım.
Küçük el çantamın içine cüzdanımı ve telefonumu koyarak evden çıkıp taksiye binerek kızların gönderdiği konuma ilerleyeme başlamıştım.
Taksiden indiğimde önce mekana sonra kızlara bakmıştım. Keşke bakmasaydım. Mini elbiselerle herkesin gözlerini üzerlerine toplamışlardı.
Mekana ilerlediğimizde tekrar isme baktım kocaman beyaz tabelada siyahın belkide en can alıcı en koyu tonuyla yazılmış yazı. DARK.
Korumaları geçip içeri girdiğimizde çok kalabalık sıkış tepiş bir ortam yoktu. Localar vardı ve geldiğimiz yer cidden berbattı. Kumar masaları,striptiz yapanlar, kucaklarındaki kadınları sömürenler, ve deli gibi birbirlerine sürtünerek dans edenler.
Halime bir kere daha şükrederek kızlarla beraber barmene doğru yaklaştık ve Hazanla beraber oturduk. Diğer 3 kızımız erkek avına çıkmak üzere yanımızdan ayrılmıştı.
1 saat oldu belkide olmamıştı Hazan daha fazla durmak istemediği için gitmişti çünkü saat 11e geliyordu. Hem migreni tutmuştu hemde ailesi 12 de geleceği için erkenden gitmek istemişti. Diğer kızlar ne durumda hiç bir fikrim yoktu. Açıkçası pekte ilgilenmiyordum çünkü böyle yerlere sürekli gelen kişilerdi.
Yarim saattir en yüksek locada bacaklarıni yayarak oturmuş siyah gömlek siyah pantolon giymiş ve elinde yazı şeklinde dövmeleri olan adam bana bakıyordu ve ciddi anlamda rahatsız hissediyodurdum.
Adamın öyle bir aurası vardıki mekana giriş yaptığından beri herkesin gözü üstündeydi. Gömlek vücudunu öyle bir sarmıştıki kasları aşırı belliydi. Elindeki bardakla elini dizine koymuş öylece beni izliyordu.
- Vay be gözlerini senden alamadı patron.
Sesin geldiği yere baktığımda barmen eğilmiş bana bakıyordu.
- Patron derken?. Buranın sahibi mı?.
- Evet. Bilmiyormuydun?
- Hayır sürekli gelen biri değilim.
- Anladım.
Önüme döndüğümde yoktu. Etrafa baktığımda görememiştim. Tabureden kalkıp hesabı ödedim.
Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkamam lazımdı yoksa sıcaktan ölecektim. Mekan çok havasız ve sıcaktı.
Mekânın en derinlerine girdiğimde kuytu köşe gibi bir yerde cılız bir lamba vardı ve etrafı loş bir şekilde aydınlatıyordu.
Yaklaştığimda merdivenleri görerek inmeye başlamıştım ama şimdiden içimde tedirginlik oluşmaya başlamıştı. Umarım bir bokluk çıkmazdı sonuçta bar burası herşey beklenir ve tekim bu ne cesaretse.
Uzun koridorda yürüdüm en sonunda karşıma çıkan kapıyla rahatlayarak hızla açtım ama bekledigim şey lavaboydu yerde kanlar içinde yatan gözleri oyulmus 2 kişi değildi.
Bacaklarım titremeye başladığında duvara tutundum ve derin nefesler almaya başladım. Akmaya başlayan göz yaşlarımla derin nefesler almaya devam ettim. Tek sorun ne kadar nefes almaya çalışsamda boğuluyor gibi olmamdı.
Yukarıdan sesler gelmeye başlayınca zar zor titreyen ellerimle kapıyı kapattım. Titreyen bacaklarım beni daha fazla taşıyamayacak gibi hissediyordum.
Zorla da olsa sesler yaklaşırken hızla ilerleyerek sağa döndüm ve kolonların arkasına saklandım. Ellerimi ağzımı sıkıca kapattım ve sakinleşmeye çalıştım. Sanki sakinleşebilecekmiş gibi.
Adim sesleri daha yakından gelmeye başladıgında yaslandığım kolona daha da yaslandım.
Kalın bir ses bütün heryeri doldurmuştu.
- Videoya cektinizmi?
- Evet patron dediginiz gibi önce gözlerini çıkarttık. Sonra sıktık kafalarına. demesiyle gözyaşlarım daha da fazla akmaya başlamıştı. Allahım ben nasıl bir yere düştüm böyle.
- Güzel şimdi o videoyu o sikik herife at ve bir daha işime çomak sokmaya çalışırsa sonunun onlar gibi olacağını yazan bir kağıt koyarak cesetleri adama postalayın.
Kafamı biraz kolondan dışarı çıkarttığımda locada oturan adamın yüzünü görmüştüm yüzündeki cani gülümsemeyle açık kapıya bakıp gülümsüyordu. Yavaşça yere çöktüğümde içimden her şeyin bir rüya olması için Tanrıya dua etmeye başlamıştım.
Herşeyin asla bir rüya olmayacağı gerçeğini bile bile..