...yüzünü buruşturdu ve elinin tersini ağzına doğru götürdü, koku başını döndürecek kadar ciddi bir boyutta olmasa bile burnunun direğini sızlatmıştı. Dudakları arasından sessiz bir küfür döküldüğünde, buraya tek başına gelmenin bir hata olduğunu anlamıştı çünkü güçlü bir esinti deponun kapısını hareket ettirmiş ve Dedektif Kim'i neredeyse yerinden zıplatmıştı. Aklını kurcalayan sorulara yenik düşüp gecenin bir yarısı olay yerine gelmenin akıl alır bir davranış olmadığını henüz anlayabilmişti. Bu tarz bir yere, dedektif olsa bile, tek başına gelmek için fazla tırsak olduğunu unutmuş olmalıydı.
Titrek gözleri deponun içerisinde gezerken, cebine sıkıştırdığı telefonu titreyerek onu bir kez daha korkutmuştu fakat toparlanması uzun sürmemiş ve bir yardım eli olarak gördüğü telefonunu cebinden çıkararak hızla aramayı cevaplamıştı.
"Woosung, mesajını henüz gördüm. Neredesin sen?"
Bir diğer dedektif arkadaşı endişe içinde sorduğunda, Dedektif Kim derin bir nefes aldı fakat aldığı nefesi geriye veremedi. Gözlerini kısarak deponun karşısındaki arka çıkış kapısına doğru baktı, bu kapı geldiğinde de aralık mıydı?
"Namjoon, buraya bir ekip gönder. Hemen."
Dedektif Kim sakin kalmaya çalışarak fısıldadığında, telefonun karşısındaki Dedektif bir diğer Kim, tekrar endişe içinde konuşmaya başladı.
"Olay yerinde misin? Ne oldu, yeni bir şey mi buldun? Woosung cevap ver."
Dedektif Kim tedbiri elden bırakmamış ve elini yavaşça belindeki silahına doğru götürmüştü. Gözleri fıldır fıldır deponun içerisinde geziniyordu.
"Dedektif Jung'a haber ver." dedi ve sesini iyice kısarak devam etti. "Sanırım burada benden başka biri daha var."
"Ne? Burada bitti mi yani?!"
Jaehyun elinde olmadan bağırdığında, Woosung da ona katıldı. Gerginlikten tuttuğu nefesleri ve heyecandan terleyen elleri kendilerini kurguya ne kadar kaptırdıklarını kanıtlar nitelikteydi ve bölümün okurları meraktan çıldırtmak amacıyla böyle bir yerde bitirilmesi onları bayağı sinirlendirmişti.
"Nasıl burada biter?! Depoda tek başıma kaldım. Ya beni öldürürlerse?"
Woosung korku içinde konuştuğunda, Hoseok elindeki telefonu yatağına çarptı. Bu bölüm onun adı sadece bir kere geçmişti ve hikayede bu kadar az yer alması onun sinirlerine dokunmuştu.
"Bücür Jungkook'a bak, ben en önemli karakterlerden biriyim ama bölümde sadece adım geçiyor! Dedektif Jung?!"
Hoseok gözlerini kapatıp başını yukarı doğru kaldırdı. Sinirlerine hakim olabileceğini sanmıyordu.
"Peki Dedektif bir diğer Kim'e ne diyorsunuz?" dedi Jaehyun kahkaha atarak. "Herkesin soyadı Kim, çocuk karıştırılmasın diye elinden geleni yapmış fakat sadece komik olmuş."
Woosung da kendini tutamayarak güldüğünde, bir diğer ranzada yatmakta olan Taehyung doğrularak onlara acırcasına bakmıştı.
"Benden büyük olduğunuza inanamıyorum, hikayeyi hayatınız yapmışsınız düpedüz."
Hoseok tepkisiz kalırken, Woosung umutsuzca bir nefes bıraktı Taehyung'a bakarak. Başını iki yana sallayıp dudaklarını büzdüğünde ise Taehyung gözlerini devirmişti.
"Belki de sadece kurguda yoksun diye kıskanıyorsundur Tae."
"Woosung, yanılıyorsun." Jaehyun yanlış anlaşılmayı düzeltmek amacıyla araya girdi. "Taehyung da bu hikayenin bir parçası."
"Evet," dedi Woosung ise gülerek. "Teslimatçı çocuk."
Taehyung onların bu akıl sır erdiremediği konuşmasına daha fazla katlanamayacağını düşünerek ranzasından indi ve onları hayal dünyalarının içinde yalnız bırakmak amacıyla odadan çıktı.
"Katilin kim olduğunu söylemesi için Jungkook'a zorbalık yapmaya ne dersiniz?"
Hoseok harika bir fikir bulduğunu düşündüğünden gözlerini genişçe açıp sorduğunda, Jaehyun itiraz etti.
"Ne yaparsak yapalım söylemeyecek, kabullen artık bunu Hoseok."
"Off."
Hoseok'un yüzü elinde olmadan düşmüştü. Her biri katilin kim olduğunu merak ediyor, hatta aralarında bu konuyu konuşup, üzerine tahminler üretiyorlardı fakat bir sonuca ulaşabildikleri söylenemezdi.
"Jaehyun, saat iki olmak üzere."
Woosung'un söylemesiyle Jaehyun sıkıntıyla ofladı. Dersi başlamak üzereydi bu yüzden ne kadar istemese de ranzasından indi ve yere fırlattığı çantasını eline aldı.
"Bensiz çok eğlenmeyin."
İşaret parmağını tembih edercesine Woosung ve Hoseok'a doğru salladığında, ikili onu geçiştirmek amacıyla başlarını aşağı-yukarı doğru hareket ettirerek onay vermişler ve Jaehyun'un dudaklarında memnuniyetten oluşan bir gülümseme ile beraber odadan çıkmasını izlemişlerdi.
"Akşam toplanı-"
"Bölümü okudunuz mu?!"
Woosung'un cümlesi kapının sertçe açılmasıyla beraber yüksek bir ses tarafından bölünmüş ve aynı zamanda Woosung ve Hoseok ikilisinin irkilmesine de neden olmuştu.
"Arada insani yanını da ortaya çıkarmaya ne dersin Yoongi?"
Hoseok alayla sorduğunda kapıyı kapatıp Woosung'un ranzasına tırmanan Yoongi de cevap vermeyi ihmal etmemişti.
"Kes sesini derim."
Woosung, yanına oturup bacaklarını aşağı doğru sarkıtan arkadaşına güldüğünde, Hoseok gözlerini devirdi.
"Ben bu bölüm hiç yoktum." dedi bir-iki saniye süren sessizliğin ardından Yoongi. "Kendimi aşağılanmış gibi hissediyorum, sanırım Jungkook'un sınıfına gidip onu çıkışta beklediğimi söylemekten başka çarem yok. Tehdit altında hissederse bölümü düzenleyebileceğini düşünüyorum."
Woosung başını iki yana salladı. Böyle bir şeyi asla yapmayacağını aslında hepsi biliyordu çünkü Jungkook kendini çok önemli ünlü bir yazar olduğuna ölesiye inandırmıştı ve ucunda ne olursa olsun asla kurgusu hakkında tek bir ipucu bile vermemek konusunda kararlıydı.
"Her neyse," dedi Woosung konuyu değiştirmek amacıyla. "Bu akşam toplanalım diyordum, diğer çocukları da çağırırız."
Hoseok ellerini sevinçle çırparak Woosung'a katıldı.
"Harika olur, uzun zamandır birlikte takılamıyorduk."
Yoongi, arkadaşının söylediklerine karşı alayla güldü ve yataktan aşağı sarkıttığı bacaklarını sallayarak ona cevap verdi.
"Üç gün oldu Hoseok," dedi ve devam etti. "çok da uzun bir süre değil anlayacağın."
"Sana ne?" Hoseok onu tersleyerek söyledi ve abartıyla ekledi. "Belki ben arkadaşlarımı çok seviyorum bayılıyorum sevgimden, belki üç gün bana üç yılmış gibi geliyor sana ne?"
Yoongi yüzünü buruşturarak Woosung'a baktı. Woosung ise ikilinin arasında geçen konuşmaya her zaman olduğu gibi gülmekle meşguldü.
"Jaehyun ve Taehyung nerede?"
Yoongi bakışlarını etrafta gezdirerek sorduğunda, Woosung ona cevap vermek üzere konuşmaya başladı.
"Jaehyun'un dersi vardı." dedi ve daha sonra ise alayla kaşlarını kaldırdı. "Taehyung ise bize sinir oldu sanırım, söylenip gitti."
Hoseok gözlerini devirdi. Taehyung, pekâlâ diğer oda arkadaşlarının aksine sessiz ve sakin bir çocuktu. Çoğu zaman diğerleri ne kadar ısrar etse de Taehyung asla onların konuşmalarına ve gece buluşmalarına katılmaz, sadece yaptıkları her şeyi anlamsız bulur ve bunu söylemekten de çekinmezdi. Oda arkadaşlarının yaptıkları şakaları hep ciddiye alır ve ters cevaplar verir ya da katlanamayıp odayı terk ederdi. Kısacası mod bozmakta üstüne yoktu.
"Huysuz herif," diye söylendi Yoongi. "Baksana, arkadaş canlısı ve herkesi sevebilme potansiyeline sahip olan Jungkook bile onu sevemediği için kurguda ayakçı yaptı."
Woosung onun söylediklerine katıldığını belli edercesine dudaklarını büzüp başını sallamıştı. Hoseok ise dalgınca karşısındaki duvara bakmaktaydı. Ne olursa olsun her insan birbirinden farklıydı, düşünceleri ya da sevip sevmedikleri şeyler farklılık gösterebilirdi. Bu yüzden Taehyung hakkında kötü konuşmak ne kadar doğruydu bilemiyordu.
"Yine de," dedi Hoseok düşünceyle. "Öyle söylemeyin. En azından arkasından."
"Huysuz olduğunu yüzüne de söyledim Hoseok." dedi Yoongi. "Milyonlarca kez?"
Hoseok omuz silkti. Arkadaşının söyledikleri doğruydu, bu yüzden daha fazla üstelemedi.
"Jungkook yurda ne zaman gelecek?" diye sordu beklemeden Hoseok. "Onu pohpohlarsam bir dahaki bölümde bana daha fazla yer verir."
"Doğru. Bunu yapıyor cidden de."
Woosung abartı bir ifadeyle birlikte yüksek sesle onaylamıştı Hoseok'u çünkü Jungkook gerçek anlamda bir ilgi meraklısıydı. Aslına bakacak olursak, Jungkook her zaman böyle bir çocuk değildi. Arkadaşlarına bloğunda bir hikaye yayınlamak istediğini ilk söylediğinde utançtan kıpkırmızı kesilmiş ve ona destek olmaları için sevimli ricalarda bulunmuştu. Tabii ki onlar da Jungkook'un ricasını göz ardı etmemiş, hatta hikayesinde isimlerini kullanmasına bile izin vermişlerdi. Anladığınız üzere ilk başta her şey Jungkook'un tatlı ricası üzerineydi fakat daha sonradan kurgunun bağımlısı olmuşlar ve ciddi anlamda merakla beklemeye başlamışlardı. Eh, iş böyle olunca da Jungkook'un göğsü epey kabarmış, utangaçlığı uçup gitmiş ve yerini kendine güvene bırakmıştı.
"Geldi yine huysuz."
Yoongi, birkaç saniyelik sessizliğin ardından odaya giren Taehyung'la birlikte keyifle gülüp onunla uğraşmak amacıyla konuştuğunda, Taehyung ters bir şekilde ona baktı.
"Benim odam burası." dedi Taehyung ters bir şekilde bakmayı bir saniye olsun bırakmadan. "Asıl sana 'geldi yine' miyavmiyav."
Yoongi sinirle derin bir nefes aldı ve öfke içinde yataktan aşağı sarkan bacaklarıyla havayı tekmeledi. Woosung ise onun bu haline gülüp sakinleşmesi amacıyla omuzlarına sarıldığında, Taehyung hiç umursamadan kendi ranzasına doğru hareket etmişti.
"Buz kütlesi, buz dağı." dedi Yoongi altta kalmayarak. "Güneşe çık da eri biraz."
"Çocuk, mızmız bebek." diye karşılık vermekten geri kalmadı yatağına henüz çıkmış olan Taehyung. "Annene söyle de emziğini versin."
Yoongi'nin suratı sinirden kıpkırmızı olmuştu, kesinlikle burada bırakamazdı.
"Meymenetsiz, suratın sirke satıyor. Bir kilo ver de salatamıza katalım."
Taehyung dilini ağzının içinde gezdirerek 'hah'ladı.
"Sümüklü böcek. Oturduğun yere yapışıp kendi odana gitmek bilmiyorsun. Salyangoz."
Yoongi tam tekrar altta kalmayıp cevap verecekken, Woosung hızla araya girdi.
"Bak Yoongi, ilk sen hakaret ettin sonra o, ardından yine sen ve hemen ardından yine o. Yani eşitsiniz, yenilmedin merak etme. Bitirin artık şunu."
Hoseok, onun bu konuşmasını takdir edercesine gözlerini kapatarak kısa bir alkış tuttu. Yoongi ise tedirgin bir şekilde Woosung'a baktı.
"Yenilmedim değil mi?"
"Hayır hayır." dedi Woosung bu konuyu kapatmak istediğinden. "Mümkün değil."
"Taehyung, akşam bizim çocuklarla toplanıyoruz. Sen de bize katılsana."
Hoseok, konuyu bambaşka bir yere çekmişti Woosung'a yardımcı olmak amacıyla. Nedenini kendisinin de bilemediği bir şekilde, kimseye doğru düzgün cevap vermeyen Taehyung, Yoongi'ye gelince bülbül kesiliyordu fakat bu maalesef iyi anlamda değildi.
"Hayır."
"Tamam."
Taehyung net bir şekilde itiraz ettiğinde, Hoseok üstelememiş ve o da tek bir kelime ile yanıt vermişti ona. Zaten Taehyung her zaman itiraz ederdi ve ne kadar üsteleseler de sözünden dönmezdi. Bu yüzden tekrar tekrar sormaya gerek duymamıştı.
"Kötü çocuk Taehyung, kapalı kutu Taehyung."
Yoongi, Taehyung odağını telefonuna çevirdiği sırada söylendiğinde, Woosung ona bir sır verecekmiş gibi kulağına yaklaşmış ve fısıldamıştı.
"Şş, zaten burada toplanacağız, istese de istemese de katılacak." dedikten sonra doğrulmuş fakat bir şeyi eklemediğini fark ettiğinde tekrar Yoongi'nin kulağına doğru eğilmişti. "Ama Hoseok'un bundan haberi yok."
Yoongi duydukları karşısında ellerini birbirine sürtmüş ve muzipçe sırıtmıştı.
"O zaman açalım şu kutuyu."
Aynı Woosung gibi fısıldadığında, Woosung anlamamış olacak ki kaşlarını çatmıştı.
"Ne kutusu?"
"Pandora'nın kutusu."
"Off."
Woosung gözlerini devirerek Yoongi'den uzaklaştı çünkü tam olarak neyden bahsettiğini biliyordu ve aynı şeyleri tekrar tekrar duymaktan sıkılmıştı. Özet geçecek olursak; Yoongi, Taehyung'un pandoranın kutusu gibi olduğuna inanıyordu. Bu yüzden her toplanmada kutuyu açmaktan bahsediyor fakat hiçbir zaman başarılı olamıyordu.
"Dedektiflerin Yolu'nda olduğunu düşünüyorsun sanırım hâlâ." dedi Woosung fısıldama ihtiyacı duymadan. Daha sonra ise elini kulağına doğru götürmüştü. "Dünyadan Yoongi'ye, dünyadan Yoongi'ye."
"Göreceksin," diye karşılık verdi Yoongi de arkadaşına. "O kutuyu bugün ya da yarın, elbet bir gün açacağım."
"Jungkook'a söyleyelim de yeni bir seri yazsın." dedi Woosung onu alaya alarak. "Pandora'nın kutusu: Min Yoongi'nin yolu."
"Ne konuşuyorsunuz siz öyle kendi aranızda?"
Hoseok merakla ikilinin konuşmasını böldü. Kendisinden gizli bir şeyler konuşmaları ona dokunmuş olmalıydı. Fakat ne kadar merak etse de sorusuna cevap gelemeden gürültülü bir şekilde açılan kapı ve içeriye giren Seokjin, odadaki tüm havayı dağıtmış, daha sonra bağırarak sorduğu soruyla ise Taehyung'un bıkkın bir nefes çekmesine neden olmuştu.
"Bölümü okudunuz mu?!"
-