Gazetelerde Fırtına Adımlar' ın eve geri döndüğüyle ilgili haber çıkalı üzerinden tam on yıl geçmişti. Bu on yılda hem benim hayatımda hem de çiftlikte birçok değişiklik yaşanmıştı.
Dünyanın birçok yerinden Fırtına Adımlar' ın, yani benim kim olduğumu merak eden herkes gelip beni ziyaret etmişti. Hatta bazıları gelip benden binicilik dersi almayı teklif etmişlerdi.
Bu çok iyi bir şeydi aslında. Bazı insanlara ilham kaynağı olmak güzel bir duygu. Bu sayede çiftliği de dünya çapında tanıtmış oldum.
Demir abi bir gün gelip bana, "Sen bu çiftliği çok daha ünlü bir yer haline getireceksin." Dediğinde ona babamın çiftlik yönetimi işinde daha iyi olduğunu bu işlerden pek iyi anlamadığımı söylemiştim.
Ama o bana dönüp yeniden, "Bu çiftlik atlar üzerine kurulu bunu geliştirebilmek için atları iyi anlamak gerek." Demişti.
Haklıydı. Atlarla iyi bir bağ kurabildiğim için bu yeteneğim sayesinde babama olan sözümü tutup bu çiftliği dünya çapında duyurmuştum.
Meğer Demir abi söylediklerinde ne kadar da haklıymış.
Deftere bu son satırları da yazdıktan sonra kapağını kapatıp dolapta duran büyük anı kutusunu elime alıp diğer bütün günlüklerimin arasına yerleştirdim. Bu kutuya bakmayalı uzun zaman olmuştu.
İçindekileri çıkarıp yatağın kenarına bıraktığımda defterlerin arasında ki bir zarf dikkatimi çekmişti.
Elime alıp baktığımda bu zarfın yıllar önce Hasan amcanın bana gönderdiği mektup olduğunu gördüm.
Bir an da geçmişe gidip gözlerimden yaşların boşalmasına engel olamadım. Hasan amca benim dönüm noktalarımdan birisi, belki de hayatımda yaşadığım ilk dönüm noktam. Bütün bu yaşadığım hayatın baş rolü. Onun atı Yadigar sayesinde başladım ben bu yola.
Gözlerimden yaşlar akarken o sırada içeri kızım ve Selim geldi.
"Anne ne yapıyorsun burada? Haydi gelsene seni bekleyen ziyaretçilerin var."
Elimle gözlerimde ki yaşı silip, kızım Feride' yi kucağıma alıp ona kocaman sarıldım.
"Sen şimdi aşağı inip benim için birkaç kurabiye ye. Ben hemen geleceğim tamam mı?"
"Tamam anneciğim."
Yanağıma bir öpücük kondurduktan sonra kapıdan çıkıp aşağıya indi. Daha sonra Selim yanıma oturup, "Bu Hasan amcanın mektubu değil mi? Uzun zaman oldu."
"Evet kutuya bakarken içinden çıktı. Bir süredir aklımda yoktu. Şimdi görünce duygulandım biraz."
"Bak ne diyeceğim istersen bırakalım şu ziyaretçileri de gidelim ne dersin?"
"Bu çok iyi olur. Yıllardır oralara hiç gitmedim. Hem kızım da geldiğim bu noktanın nerede başladığını görmüş olur. Zeynep ve Oktay' a da söyleriz onlar da gelmek isterler belki."
"Bu çok iyi olur. Hadi çantanı hazırla Yeşilyurt' a gidiyoruz."
Yeniden Türkiye' ye döndükten sonra Selim ile evlenmeye karar vermiştik. Selim benim hayatımda ki en değer verdiğim, sevdiğim insan olmuştu. Şimdi sekiz yaşında da bir kızımız vardı. Feride. Hayatımda ki en değerli diğer insanlardan birisi olan annemin ismi.
****
Aradan birkaç gün geçmişti. Hazırlığımızı tamamlayıp hep birlikte Yeşilyurt' a gitmek üzere yola çıkmıştık. O kadar heyecanlıydım ki yeniden her şeyin başladığı noktaya gidiyordum. Hem de yıllar sonra, uzun yıllar sonra. Oraları en son gördüğümde on bir on iki yaşlarındaydım.
Şimdi ise kırk bir yaşındayım. Ve aradan otuz yıl geçmiş ve ben doğduğum topraklara yeniden ayak basmaya gidiyordum.
Yol boyunca gözümü çevreden ayırmadan izlemeye devam ediyordum. Arada bir durup dinlendikten sonra yeniden yola devam ediyorduk.
İlk durağımız Yeşilköy olmuştu. Kararımı değiştirip ilk önce küçükken yaşadığım eve gitmek istemiştim. Bahçe kapısından içeri girdiğimde içimi bir an da uzun yıllar gelmemenin verdiği özlem ve ailemin eksikliğinin verdiği bir burukluk kaplamıştı.
Bahçede ki her şey ne kadar da değişmişti. Eskiden yemyeşil sarmaşıkların kapladığı duvarda şimdi sadece kurumuş kökler vardı.
Evin duvarları da bakımsızlıktan oldukça yıpranmış görünüyordu. Biraz daha ilerlediğimde karşıda ki büyük kiraz ağacını gördüm. O sırada gözümde Sevda ablam ile salıncağa binmek için verdiğim mücadele canlandı.
O zamanlar hiç bir şeyden habersiz hayatıma devam ediyordum. Yıllar önce tüm bunların yaşanılacağını söyleselerdi şayet ona gülüp geçer belki de çocukça bir tepki vererek buna sevinirdim.
Hayır, hayatımdan oldukça memnunum. Sadece geçmişe dönmek beni biraz üzdü. Ama burada olmaktan bir o kadar da mutluyum. Yıllar sonra buraya dönüp yaşadığım yeri görmek tarif edilemez bir duyguydu.
Daha sonra evin içine girip odaları gezdim. Her şey aynı sıcaklığıyla karşımda duruyordu. Sadece eşyalar biraz eskimişti.
İşte! şurada ki mutfaktı. Annem bize orada en sevdiğimiz yemekleri ve tatlıları yapardı. Sonra da şu karşıda ki masada oturup hep birlikte yerdik.
Daha sonra bir üst kata, odama bakmak üzere, çıktım. Kapıdan içeri girdiğimde içimi bir huzur kaplamıştı. İşte, yatağım olduğu gibi duruyordu.
Ve bütün çocukluğum bütün haliyle karşımda canlanmıştı. Yadigar'ın peşine düşüp hastalandığımda bu yatakta yatmıştım. Annem ise bana limonata, kurabiye getirmişti.
Bir süre evde anılarımı yad ettikten sonra bahçe kapısından çıkarken geriye dönüp, "Sonunda başardım annem, babam siz hep benimle kalacaksınız. Küçük Sahra başardın artık." Deyip hep beraber arabalara bindikten sonra her şeyin başladığı yere Yeşilyurt' a doğru yola çıktık.
Sokaklardan geçerken taşlı yollarda küçük Sahra' nın koşturduğunu görebiliyordum. Az sonra pansiyonun önünden geçerken Sahra' nın pansiyonun bahçesinde annesinin peşinde ona yardım ettiğini gördüm.
Biraz daha ilerlediğmizde köyün çıkışında ki o yağmur da gövdesine sığındığım ağacı gördüm. Hayat ne kadar da tuhaftı. Şu an o günler gözümün önünde canlanınca sanki bütün bu olanları yaşayan ben değilmişim gibi hissediyordum.
***
Yeşilyurt' un girişinden ilerlerken kalbim sanki yerinden çıkacakmış gibiydi. Anneannemin evine geldiğimizde yine bir anılar silsilesi peşime düşmüştü. Bir süre orada da kaldıktan sonra nihayet rotamızı meyve bahçesine çevirdiğimizde yine küçük Sahra oldum.
Ağaçların arasında ilerlerken Yadigar' ı ilk kez gördüğüm o kiraz ağacının altına gelmiştim. Üzerinde hâlâ kirazlar duruyordu. Ağaca uzanıp birkaç tane aldım ve küçük kızım Feride'ye uzattım.
"Bak kızım işte bu Yadigar' ı ilk kez gördüğüm kiraz ağacı." Parmağımla ağaçta bir noktayı göstererek, "İşte tam şuradaydım. Dalların arasında görmüştüm onu."
Küçük kızım meraklı bakışlarla anlattığım her şeyi dinliyordu. Daha sonra karşıya Hasan amcanın bahçesine geçtik.
Uzun zamandır buraya uğrayan olmadığı için her yeri çalılar kaplamıştı. Koşarak tam da Yadigar' ı ilk gördüğüm noktaya gelmiştim.
Bir süre etrafta gezinip geçmişi yâd ettikten sonra son durağıma, Hasan amcanın mezarına gelmiştim.
Babamlardan daha önce öğrendiğim kadarıyla Hasan amcanın mezarı tam da evinin arkasında ki bir alandaydı.
O gün benim cenazeye gitmeme engel olmuşlardı. Daha sonra da taşındığımız için mezarının yerini görememiştim.
Selim ve diğerlerini geride bıraktıktan sonra evin arkasına geçip tam karşımda, biraz ileri de duran mezarı gördüm.
Hızla ilerleyip mezarın yanına geldiğimde, eğilip mezarın kenarına oturdum.
"Merhaba Hasan amca biliyorum aradan çok uzun bir zaman geçti. Ama ben seni hiç unutmadım. Hep aklımın bir köşesindeydin. Seni gördüğüm ilk günü hatırlıyorum da ne kadar da çok korkmuştum. Ama senin Yadigar' a yaklaşmamamız gerektiği hakkında ki korumacı tavrını bir türlü anlayamamıştım. Senin bu tavrın beni daha çok Yadigar' a çekmişti.
Yadigar o kadar güzel ve bir o kadar da akıllı bir attı ki onu sevmemek imkansızdı sanki. Her şekilde beni kendine çekiyordu. Onunla aramızda duygusal bir bağ oluşmuştu.
Ama seni daha çok tanımaya başladıkça senin ne kadar da iyi bir insan olduğunu anlamıştım. Sen ve Yadigar benim hayatımda ki dönüm noktalarından biri olmuştunuz.
Ah be Hasan amca biliyor musun? Senden sonra Yadigar da gitti. Beni öylece bırakıp gitti. Daha sonra da babam, annem ve Sevda ablam. Hayat sen gittikten sonra sanki değer verdiğim her şeyi elimden almış gibiydi.
Yıllarca bunun neden böyle olduğunu düşündüm belki de ama bir gün anladım ki bu kadar şey boşuna değildi. Yadigar' ı görmem, seninle tanışmam ve daha sonra olan her şey benim bu hayatta ki geliş amacımdı belki de.
Ama bak sen göremedin belki ama şimdi karşına hayallerimi gerçekleştirmiş ve belli bir konuma gelmiş bir halde geldim.
Şu an seninle ve ailemle de bu sevincimi, başarımı paylaşabilmeyi o kadar çok isterdim ki. Ama hayatın bizi nerelere getireceği hiç belli olmuyor. Bu hayatın hepimiz hakkında bazı planları var ve biz bir şeyler için ne kadar çabalarsak çabalayalım nihayetinde o bize asıl olmamız gereken yeri gösteriyor.
Merak etme ama artık üzülmüyorum. Aksine yaşadığım bu hayat beni çok daha çevreme karşı duyarlı olmamı ve gerçekleri daha iyi görebilmemi sağladı.
Şimdi gitmem gerekiyor ama senin hatıran hep benimle olacak. Sen benim bu hayatta ki en değer verdiğim kişilerden birisin.
Neyse ki seni bulabileceğim bir yer var. Bundan sonra karşıma çıkan her fırsatta gelip seni ziyaret edeceğim. Bir daha ki sefere kadar kendine iyi bak olur mu?"
Göz yaşlarımı sildikten sonra oturduğum yerden kalkıp, Selim ve Feride' nin yanına gitmek üzere oradan ayrıldım. Arabaya yaklaştığımda ise kızım ve Selim karşıdan bana gülümseyerek bakıyorlardı. Gidip onlara sarıldıktan sonra geriye dönüp,
"İşte her şeyin başı ve sonu. Burada başlayan öykümü yine burada sona erdirdim. Hayat karşıma birçok şey çıkardı belki, en önemlisi şu an içinde bulunduğum zaman. Hadi gidelim artık."
Hep birlikte arabaya bindikten sonra yeniden gelmek üzere İstanbul'a doğru yola çıktık.
Evet, bir hikayenin daha sonuna geldik. Bugüne kadar bana destek verip hikayemi okuyan herkese teşekkür ederim.☺️
Ben yazarken keyif aldım umarım siz de okurken keyif almışsınızdır. ☺️