Jackson yattığı yerden doğrulup yavaşça esnedi ve etrafına baktı. Yanında uzanan çıplak adamı görünce yanakları kıpkırmızı olmuştu. Beyaz yatak örtüsünü üstüne iyice çekip gözlerini adamın yüzünde gezdirdi. Adam tek gözünü açıp gülümseyince Jackson gözlerini kapadı. "Jackson-ah~" Jackson ona cevap vermedi ama ses yükseliyordu. "Jackson!" Jackson gözlerini açtığında Kunpimook'u görünce ağlamak istedi. "Neden uyandırdın beni..?" Mırıldandı. "Uykunda konuşuyordun!" Jackson oflayıp elleriyle gözlerini ovuşturdı. "Ne saçma bir rüya...gördüm bir bilsen." Mırıldandı. Gerçekten neden Jinyoung'u görmüştü ki? Aynı yatakta...çıplak. Alnına vurdu. "Aptalım ben." Kunpimook kıkırdadı. "Neden? Ne gördün ki?" Kapıdan onlara bakan Hyunjin esnedi. "Ne dedim uykumda." Kunpimook bir süre durdu. "Lütfen..?" Jackson'ın yanakları kızarıyordu. "Hyunjin, babayla hyungu yalnız bırak." Kunpimook Hyunjin'i kucağına alıp balını hızlıca sağa sola salladı. "BEN VE HYUNJIN AYRILAMAYIZ!" Hyunjin kahkaha attı ve kollarını onun boynuna sıkıca sardı. "Evet! Hyung ve ben ayrılamayız!" Jackson ayağa kalktı. "Hazır mısın sen okuluna?" Minik oğlu başını sallayıp gülümsedi. "Jinyoung kim Hyunjinnie?" Jackson sinirle Bambam'e baktı. "Seni var ya!" Bambam kahkaha atıp kucağında Hyunjin'le onun odasına kaçtı. "Öğretmenim!" Kunpimook tekrar sırıtmaya başlamıştı. "Çocuğun öğretmeniyle aynı yat-" "Kunpimook çeneni kapamazsan..." Kunpimook gülümsedi.
"Ee Jaeb-" "Çocuğu bırakalım okuluna...sonra konuş. O zamana kadar ağzını açma." Mırıldandı. Hyunjin gülümsedi. "Jaebum hyung mu? Geçen akşam gelmişti..." Jackson onu duymamazlıktan gelip üstünü giyindi. "Sen ciddi mis-" "Konuşmaya geldi." "Gelemez. Evine gelemez Jackson. Niye ona hayır deme-" Jackson ona döndü. Kaşları çatılmıştı, Hyunjin onu bu haliyle birkaç kez görmüştü. Biri büyük oyuncak fuarında kaybolduğunda, biri de şirkette. Bacaklarını kendine çekti, babasının bu halini sevmezdi. "Çocuğu bırakalım diyorum." Sesi onun tüylerini ürpertiyordu. Babasını böyle görmek istemiyordu. "K-kunpimook hyung b-biz aşağı inelim hadi." Onu elinden tutup çekti. Jackson yüzü bembeyaz olan çocuğa baktı. Çocuk ona bakmadan aşağı indi. Oflayıp eliyle alnına vurdu Jackson.
Hyunjin okula geldiğinde babasını öpüp hızlıca arabadan indi ve öğretmenini bulmaya gitti. "Bay Park?" Jinyoung ona bakıp gülümsedi. "Merhaba Hyunjin. İçeri gel hadi." Bambam pencereden baktı. "Bu mu?" "Onun yanında konuşma diyorum sana." "Jackson hyung, bu mu?" "Bu. Bu gerizekalı." Bambam başını salladı. "Jaebum delire-" "Ona bir şey demeyeceksin. Olmayan şeyleri de söylemeyeceksin." Kunpimook omuz silkti. "Söz veremem."
Hyunjin içeriye girdiğinde durmadan arkasından bakıyordu. "Sorun ne..?" Hyunjin hafifçe öldürdü. "Babam kızgın...O kızınca kötü olur. Kapıyı kapatın lütfen." Jinyoung kapıyı kapatıp onu kucağına aldı. "Hey...hey tamam neden ağlıyorsun? Sana mı kızdı? Hmm? Bana bak bakalım, hadi bebeğim." Hyunjin'in ağzından bir hıçkırdık kaçınca Jinyoung onun sırtını sıvazladı. "Tamam bebeğim...geçti...ben buradayım. Ben buradayım." Hyunjin kollarını sıkılaştırdı. "B-baba..." Jinyoung bir süre hiç tepki vermedi. Kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu. Dönüp kalmış gibiydi. Hyunjin'in gözleri sıkıca kapalıydı ona sarılmıştı.
Kapı açıldı. "Pardon ben Hyun- aman tanrım...neden ağlıyorsun?" Jackson'ın gözleri endişeyle büyüdü. Onu hızlıca kendi kucağına aldı. Hyunjin kollarını sıkıca ona sardı. "Kızma...kızma!" Bağırıyordu. Jackson ona sıkıca sarıldı. "Ahh hayır...hayır bebeğim kızmadım. Kızmadım bebeğim lütfen... Korktun değil mi? B-biliyorum...biliyorum. O günü hatırladığını biliyorum ama baba artık öyle biri değil." Jinyoung milyarlar eden takım elbisesiyle yere oturan adama baktı. Hepsi çocuğu içindi. Hiçbir şey umrunda değildi. "Baba değişti bebeğim." Hyunjin hızlıca başını salladı. "B-baba eskiden k-kızıyordu artık bana h-hiç kızmıyor!" Kelimeleri hıçkırıklarıyla kesiliyordu. Jinyoung kesik bir nefes aldı. Jackson'a bir peçete uzattı, ne yapacağını bilmiyordu.
Hyunjin biraz sakinleştiğinde onu geri çekti. Hyunjin mızmızlandı. "Gitme...Gitme!" "Sadece gözlerini sileceğim bebeğim." Jackson mırıldandı ve onun gözleriyle burnunu sildi. "Bay Park'ı ve babayı üzme hadi...ağlama artık. Eve gidelim tamam mı?" Hyunjin, Jinyoung'a döndü. "S-siz de...siz de!" Jinyoung ne diyeceğini bilemeyerek Jackson'a baktı. "İşe gitmesi gerek...ama işi bittiğinde gelsin...tamam mı?" Mırıldandı. Jinyoung yavaşça başını salladı. Hyunjin'i daha önce hiç böyle görmemişti. Kafası allak bullak olmuştu. Jackson ayağa kalktı. "Biz...gidelim. Akşam gelmeden önce...ararsınız." Jackson'ın yüzü bembeyaz olmuştu. İkide bir Hyunjin'e bakıyordu. "Lütfen ona iyi bakın." Jackson başını salladı. Onun da gözleri dolmuştu. İkisi çıkınca Jinyoung kalakaldı.
Ne olmuştu? Bilmediği çok şey vardı ama en çok kafasını karıştıran şey Hyunjin'in baba demesiydi. Aklına içeriye sonradan giren Jackson geldi. "Babasını gördü kesin...ona seslenmiştir." Mırıldandı.
~
AMMMAAANNIBNNBBB