İyi okumalar 🌙
Önceki bölümü atlamayın lütfen...
"Karaman Lisesi, Karaman Lisesi." diye tezahüratlar yapılıyordu büyük salonda. Evet, bugün büyük gündü. Basketbol maçı vardı. Karaman Lisesinin sadece son sınıfları olduğu gibi salondaydı ve tezahüratlar nedeniyle salon yıkılacak gibiydi. Meriç, sahaya en yakın bir yeri kapmış, oradan arkadaşına tezahürat yapacaktı. Akşam da Erdem'le buluşup, onun evinde kalacaktı. Öyle sözleşmişlerdi.
🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙
O sırada salonun soyunma odasına Tuna, takımdakilere taktikler vermek üzere toplamıştı bütün takımı.
"Evet beyler. Taktik maktik yok. Bam bam bam." dedi ve tüm takım alık alık ona bakarken, Tuğra gözlerini devirmişti.
"Koç ciddi misin sen?" diye sordu takımdan Burak.
"Tabiki ciddiyim. Çıkın, ezin geçin. Bunun için taktiğe ihtiyacınız yok. Çünkü siz en iyisiniz. Hadi aslanlarım benim. Size güveniyorum." demişti ve takım gaza gelmişti bile. Tuna, hamlelerini çok iyi yapan bir satranç oyuncusu gibi, bütün hamlelerinde başarılı oluyordu. Zaten başarılı bir koçtu ve takımının taktiğe değil de, biraz yüreklendirilmeye, koçları tarafından iftihar edilmeye ihtiyacı vardı.
Dakikalar sonra iki takımda sahaya çıktı. Tezahüratlar hiç bitmiyordu ve birbirine karışıyordu. Bir taraf Karaman Lisesi diye bağırıyor, diğer taraf Yüceller Lisesi diye bağırıyordu. Iki taraf da birbirinin sesini bastırmaya çalışıyordu ve muhtemelen yarın birçok öğrencinin sesi kısılacaktı. Her iki takımda hazır olunca, sahada yerini aldı rakipler. Kaptan olarak Tuğra geçmişti ortaya ve karşısına diğer takımın kaptanı gelmişti.
"Bizim karşımızda hiç şansınız yok. Sizin adınıza üzüldüm." dedi karşı takımın kaptanı dudaklarını büzerek. Tuğra yandan sırıttı ve cevap verdi.
"Sizi buraya gömeceğiz." dedi ve hakeme hazır olduğunu belirtti. Diğer kaptan bozulsa da bir şey demedi daha fazla. Hakem düdüğü çalıp, topu havaya attı ve maç başladı. Topu ilk eline geçiren 1.90 lık Tuğra oldu. Maç hızlı başlamıştı. Tuğra topu kaptırmadan ve usta manevralar yaparak potaya yaklaşmıştı. Olduğu yerden topu potaya yolladı ve ilk üç sayıyı takıma kazandırdı. Tezahüratlar hala devam ediyordu ve Karaman Lisesi sahada harikalar yaratıyordu.
🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙
Bu sırada da Erdem sahanın bir kenarından maçı izliyordu. Yani, daha doğrusu, tribünlerde tezahürat yapan sevgilisini. Ona çok kızmıştı aslında Tuğra'nın sırtına çıktığı için. Ama iki tatlı sözüyle affetmişti hemen. Tabi bunu Meriç'in bilmesine gerek yoktu. Erdem'in bugün son dersleri son sınıflardan birineydi ve maç mevzusu yüzünden dersi gitmişti. Bu sayede de sevgilisini görmüştü. Şikâyetçi değildi. Akşam onun evinde kalacaktı Meriç ve Erdem bu düşünceyle deli gibi heyecanlanıyordu. Erdem bu düşüncelerden çalan düdük sesiyle ayrıldı. Ilk periyot bitmiş ve iki dakikalık mola başlamıştı. Tuna öğrencilerini etrafina toplamış konuşuyordu.
"Beyler çok iyi gidiyorsunuz. Dokuz sayı öndeyiz. Dediğim gibi ezin geçin. Siz yaparsınız size güveniyorum. Şimdi oyuncu değişikliği yapalım. Mehmet sen çık, Murat sen gir. Alper sen de çık, Selim sen gir." dedikten sonra takımı sahaya yönlendirdi. Tekrar düdük sesiyle maç başladı...
Yaklaşık yarım saat geçmişti ve maçın son dakikalarıydı. Maç, nasıl olduysa dönmüş ve iki takim berabere kalmıştı. Son dakikada top Tuğra'nın eline geçti ve Tuğra hiç düşünmeden elindeki topu potaya yolladı. Top hızla postadan geçip yere düştü ve hakemin düdüğünün sesi yankılandı salonda. Tuğra'nın attığı basketle Karaman Lisesi kazanmış ve Tuğra kendini bir kez daha ispatlamış oldu. Karaman Lisesi sevince boğulurken, Yüceller Lisesi salonu terk etmeye başlamıştı bile.
🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙
Salon biraz sakinleşince, Meriç sahaya doğru ilerledi. Tuğra'yı tebrik etmek istiyordu. Bir daha denk gelmeyebilirdi çünkü takım kutlama yemeğine gidecekti. Hem kendisi de Erdem'le birlikte eve gidecekti. Sahaya gelince Tuğra'ya seslendi.
"Tuğra!" dedi elini kaldırarak. Tuğra, onu görür görmez gülümseyerek yanına gitti ve sevinçle sarıldı.
"Kazandık kardeşim." dedi gülerek. Erdem uzaktan onların sarıldığını görünce, adımları ondan bağımsız bir şekilde yanlarına yöneldi. Sevgilisine sarılan Tuğra'yı, sevgilisinden ayırdı. Tuğra şaşırmış bir şekilde ona bakıyordu. Meriç, Erdem'in bu hareketine göz devirdi. "Hocam..." diyebildi Tuğra sadece çünkü neden böyle davrandığını anlayamamıştı.
"Gel bende seni kutlayayım Tuğra. Son attığın üçlük çok iyiydi." dedi ve Tuğra'yı kendine çekerek sarıldı ve sırtına sert sayılabilecek şekilde vurdu birkaç kez. Ayrıldıktan sonra Tuğra kıpkırmızı olmuş yüzüyle konuşmaya başladı.
"Teşekkürler hocam. Ben gitsem iyi olacak. Meriç görüşürüz sonra." dedi ve kaçar gibi ayrıldı yanlarından. Tuğra soyunma odasına giderken, bir süredir tahmin ettiği şey yine beynini meşgul etmeye başlamıştı. Acaba, diye düşündü. Meriç ve Erdem hoca birlikte miydi? Erdem, ne zaman onları yakın görse bir garip davranmıyor muydu? "Ciğerlerim söküldü be! Ne biçim vurdu öyle?!" diye söylenerek soyunma odasına girdi. Arkadaşlarının bir kısmı duşta, bir kısmı ise giyiniyordu. Tuğra dolabından havlusunu alıp duşlara doğru ilerledi ve boş bir kabine girdi. Kısa bir duştan sonra, havlusunu beline sararak çıktı. Soyunma odasında kimse kalmamıştı. Hızlıca boxerını giydi ve o sırada Tuna girdi içeri. Tuğra hemen arkasına döndü ve Tuna'yla göz göze geldiler. Tuna, Tuğra'yı böyle görmeyi beklemediği için oldukça şaşkındı ve gözleri vücuduna kaymıştı. Sessizce yutkundu gördüğü manzara karşısında. Tuğra ise, koça böyle yakalanmanın şokuyla kaskatı kesilmişti sanki.
"Ben... Şey..." dedi ve hemen arkasına döndü Tuna. Tuğra da donup kalmıştı öylece. Bir şey yapamıyordu nedensizce. "Geç kaldın da..." dedi Tuna arkası Tuğra'ya dönük bir şekilde duruyordu nemli saçlarıyla. Tuğra sesini yeni bulmuş gibi cevap verdi.
"Şey, giyinip geliyorum." dedi ve Tuna hızla başını sallayarak çıktı soyunma odasından. Tuğra, göğsünü zorlayan kalbini anlayamıyordu. Neden hep koçu gördüğünde böyle atıyordu kalbi?
🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙
"Çok açık veriyorsun Erdem. Senin yüzünden yakalanacağız." dedi Meriç sitemle. Erdem'in arabasında, eve gidiyorlardı.
"Sarılmıştınız Meriç! Ne yapsaydım? Öyle izlese miydim?" dedi sakin kalmaya çalışarak.
"Erdemcim, bitanem bak, sana diyorum ki benim sevgilim sensin. Tuğra yakın arkadaşım. Maçı kazandıran onun sayısı olduğu için tebrik ettim sadece." dedi yumuşak bir sesle. Bugünün mahvolmasını istemediği için kavga çıkarmak istemiyordu.
"Tamam, bunu biliyorum. Ama kendime engel olamıyorum. Önceki gün sırtında görüyorum, sonraki gün bakıyorum sarılmışsın. Seni başkasıyla görmeye dayanamıyorum. Ne yapayım? Kıskanıyorum işte." dedi yola bakarak. Meriç, onun bu tavrına gülümserken artık ne yapacağını bilemiyordu ama herşeye rağmen hala âşıktı ona. Kıskanması da içten içe hoşuna gidiyordu.
"Tamam. Bir daha o kadar yakınlaşmayacağım Tuğra'yla. Söz." dedi.
"Geçen de söz vermiştin." diye mırıldandı Erdem.
"Bu sefer cidden yapmayacağım. Zaten çocuğun ciğerlerini söktün. Öyle vurulur mu?" dedi.
"Dua etsin ki yavaş vurdum." dedi kinayeli bir şekilde. Meriç baş edemeyeceğini düşünerek başını sallayarak gözlerini devirdi. Bir süre sessizlik oldu arabada. Kısa bir süre sonra da evin önünde durdu araba. "Sen git üstünü falan değiştir. Ben burada bekliyorum." dedi Erdem, Meriç'e. Meriç başıyla onaylayıp indi arabadan. Erdem arabanın camını indirip Meriç'e seslendi. "Meriç!" dedi fazla yüksek olmayan bir ses tonuyla.
"Efendim?" dedi Meriç arabaya doğru yürürken. Arabaya yaklaşıp Erdem'e bakmaya başladı.
"Kıyafet almana gerek yok. Benden giyinirsin." dedi Erdem.
"Senin kıyafetlerin hem büyük hem uzun geliyor ama." dedi Meriç.
"Güzelim, sen kıyafetlerimi giyince kokun siniyor." demesiyle Meriç'in kalbi tekledi. Bir şey diyecek gibi oldu ama diyecek bir şey bulamadı çünkü cevap çok hoşuna gitmişti. Yanakları kızarırken güçlükle cevap verdi Erdem'e ve eve yöneldi.
"Şapşal." dedi ve hızlı adımlarla binadan içeri girdi. Erdem ardından bakarken güldü sadece. Meriç'le tanışalı ne kadar çok gülüyordu...
Alın size uzun bir bölüm.
Yorumlarınızı bekliyorum 🙏🏻
Sizleri seviyorum 💙